loading
close
SON DAKİKALAR

İstanbul Şiirli Bir Kenttir

Yaşar Miraç
Tarih: 27.02.2013

Yaşar Miraç yazdı, Cahit Ağabeyi onun ünlü dizelerinden biriyle gönülden selamlıyorum: ‘'Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!’’

(Cahit Kulebinin şiirinden esinle)

Başlığı okurken çoğumuzun bilinçaltında ‘’şiirli’’ sözcüğü yerine ‘’sihirli’’ sözcüğü de çağrışım yapmıştır sanıyorum. Gerçekten İstanbul şiirli olduğu gibi sihirli de bir kenttir.

Birkaç ay önce (15 Kasım 2012) Ankara’da sevgili hocam Prof. Dr. Semih Tezcan ve değerli eşi Nurten Tezcan hanımın gayetleriyle yurdumuzun son yüzyılda yetiştirdiği büyük şairlerinden Cahit Külebi için bir anma toplantısı düzenlendi: ‘’Doğumunun 95. Ölümünün 14. Yılında yurt ve insan sevgisinin şairi Cahit Külebi adıyla gerçekleştirilen bu toplantıya Külebi’yle olan karşılıklı sevgi ve saygımız, usta çırak dostluğumuz nedeniyle ben de konuşmacı olarak çağrıldım ve seve seve katıldım. 

Cahit Külebi benim şiirimin oluşmasında katkısı olan ilk ve en başta sayacağım ustadır. Benim şiirimin ozan kişiliğimin oluşmasında Nazım Hikmet, Mustafa Seyyit Sutüven, A. Arif, Dağlarca gibi ustalar da çeşitli yönleriyle etkili olmuşlardır. Bu yüzden hepsine sevgim be saygım büyüktür.

Yine de Cahit Ağabeyin yeri benim gönlümde başkadır.

Ne yazık ki Cahit Külebi yaşarken de öldükten sonra da değeri gereğince anlaşılmamış, haklı olan ilgiye anmaya, yaygınlığa ulaşabilmiş değildir. Yaşamı boyunca hiçbir gerçek şair, usta şair kendi reklamını yapamayacağı için Cahit Ağabey de bu kadirbilmezliğe üç beş dostuna ara sıra yakınmaktan başka bir tepki göstermemiştir.

O hem alçak gönüllüğünden hem de aldırmaz, ozan tavrından dolayı Türkiye toplumunun gözdesi olmamıştır.

Oysa Cahit Külebi adı Nazım Hikmet’in hemen yanı başında Dağlarca ile birlikte Türkiye’nin son yüzyılda adı en çok anılan ve toplumun büyük çoğunluğunca şiiri bilinen üç şairinden biri olmalıydı.

Külebi, Nazım ve Dağlarca gibi Melih Cevdet ve Oktay Rıfat gibi Türkiye’nin Nobel alması gereken usta şairlerinden biriydi. Örneğin komşumuz Yunanistan’ın Nobel alan Seferis’e eş değer bir şairdir.

Ne yazım ki Nobel jürisi yıllarca Türkiye’yi Türk şiirini, roman ve öyküsünü görmezden geldi.

Sonunda da yurtdışı tanıtım örgütlenmesini etkin ajanslarla ve lobilerle yapan Batıya, Nobel jürisine şiirin gelen politik açıklamalarla destekli bir kampanya ile Orhan Pamuk’a bu ödül verilmiş oldu. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Kemal Tahir gibi ustaların, Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik, Reşat Nuri Gültekin, Yakup Kadri gibi ustaların çoktan Nobel alması gerekirken Nobel jürisinin Türkiye’yi yıllarca görmemesi ve sonunda da ödülü bu saydığımız ustaların alması gerekirken onların çırağı olarak ele alınabilecek Orhan Pamuk’un alması da tarihin garip tecellisi!

Külebi’nin İstanbul adlı bir şiiri vardır. Şiirin içinde İstanbul sözcüğü geçmez. Fakat İstanbul’u taşranın Anadolu’nun gurbeti olarak en güzel dile getiren, okuyanda çağrışımlar uyandıran usta bir şiir:

Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Kamyonlar kavun taşır ve ben
Boyuna onu düşünürdüm,
Niksar'da evimizdeyken
Küçük bir serçe kadar hürdüm.

Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Sonra âlem değişiverdi
Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
Mevsimler ne çabuk geçiverdi
Unutmak, unutmak, unutmak.

Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Anladım bu şehir başkadır
Herkes beni aldattı gitti,
Yine kamyonlar kavun taşır
Fakat içimde şarkı bitti.


Külebi’nin bu şiirini Alpay besteledi ve okudu. Ayrıca yakında Ezginin Günlüğü müzik topluluğunun kurucu ve şefi Nadir Göktürk’ün de yayımlayacağı albümde yeni bir bestesi yer alacak.

Külebi’nin birkaç şiiri bestelendi. Oysa o’nun şiirlerinin büyük bir çoğunluğu bestelenecek özellikler taşıyordu.

Şair yaşarken ne yazık ki bu konuda da çok az örnekle mutlu olabildi.

Külebi’nin en güzel ve en önemli şiirlerinden biri Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda adlı birkaç bölümden oluşan bir yeni destan denemesidir. Bence Nazım Hikmet’in Kuvay-i Milliye Destanı gibi Kurtuluş Savaşımızı en güzel anlatan büyük bir şiirdir. Ne yazık ki bu şiir de edebiyat şiir çevrelerinde yeterince değerlendirilmemiş afaki Atatürk şiirleriyle bir tutulup Külebi’nin neredeyse en kötü, başarısız şiirlerinden sayılmıştır. Bence bu şiir şiirlerimizde ki kıskançlık hastalığımızın kurbanı olmuştur. Çünkü bu büyük şiir afaki yüzeysel yapmacıklı şiirleriyle birlikte 10 Kasımlarda ilk, orta, lise ve üniversite anmalarında her zaman okunur olmuştur. İyi ki de öyle olmuştur. Böylece bir sürü sığ, sıradan, yüzeysel Atatürk şiirleri arasında çocuklar, gençler gerçek usta işi büyük bir şiiri de fark edebilmiştir. Böylece bir çok cumhuriyet kuşağı şairi unutsa da bu şiirler Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşını, yurdumuzu sevmeyi, doğru özümseyebilmişti. Bu şiir bugün yaşı 40’ın üzerinde bir çok kuşağın Cumhuriyete, Atatürk’e Türkiye’ye, Kurtuluş Savaşına doğru ve güzel bir duyarlılıkla yaklaşmasına büyük hizmet etmiştir.

Şiiri besteci Nevit Kodallı bestelemiştir. Ne yazık ki bu beste şiir kadar yaygın bir biçimde okunup dinlenmemiştir. Bunda klasik müziğin bizim müziğimizle damardan bağ kuran bir sentezinin yapılmamış, bizde bir Çaykovski’nin, bir Haçaturyan’ın yetişmemiş olmasının payı büyüktür.

Dilerim bir gün Cahit Külebi’nin birçok şiiri yanı sıra destan şiirleri de herkesin sevebileceği daha başarılı, güzel yeni bir beste yapılır.

Cahit Ağabey İstanbul’dan söz eder hasret adlı şiirinde!

Şimdi tarlalarda güneş vardır.
Karlar donmuştur otların uçlarında..
Artık akşamları dinlenemem
Başım avuçlarında.

İçi korku dolu kış gecesi
Hiç yatağın yok mu sıcak
Dağları dolduran kır çiçeği
Hangi rüzgarlar seni koklayacak!

Saçlarımı kesip rüzgara atacağım!
Ta ki haber götürsün bir gün sana!
İçimde bir şeytan var diyor ki
Aklına ne gelirse yapsana.

Ben bu şiiri yazdım atlı talimde
Bulunduğum sehir İstanbul'du
Ağır ağır kar yağıyordu
Atımın yelesi bulut renginde


Derken askerliği o zamanın süvari birliğinde yaptığı günlerden sesleniyor. Külebi o günlerde bir çok şiirini İstanbul’da yazmıştır ve  bu şiirlerin çoğu ilk kitabı Adamın Biri'ndedir. (1936-1946 yıllarının şiirleri)

2. kitabı Rüzgar’daki (1938-1949) şiirlerinin çoğu ise daha çok Ankara’da yazılmıştır. Rüzgar’da İstanbul’da ki adlı şiirine de şöyle başlar:

‘’İstanbul'da bir sevdiğim vardı
Keçi yavrusuna benzer,
Rüzgar eserdi hafiften gözlerinde
Halden anlardı.’’


Külebi’nin ünlü yurt şiiri:

‘’Edirne’den Ardahan’a kadar
Bir toprak uzanır’’
diye başlar. Yurdun değişik yerlerinden, kentlerinden görüntüler sunar. 

Sıra İstanbul’a gelince: 

‘’İstanbul’dan bir yar sevdim
Adamı günaha sokar’
der. 

Bu iki dize bile İstanbul’un tüm Türkiye halkının gönlündeki yerini, Anadolu’nun İstanbul’la buluşmasını ne güzel gösterir. Bu iki dize halkların gönlünden damıtılmış bir duygudur.

Bu iki dize İstanbul’un öyle bir özelliğini yakalayıp göz önüne seriyor ki bunu anlatmak için binlerce şiir, yüzlerce roman, öykü yazılabilir, yüzlerce film çevirebilir, tiyatro oyunları sahnelenebilir.

İşte Külebi’nin büyüklüğü, ustalığı…

İstanbul’un şiirlerine, sihrine ulaşmış şairlerin en önce gelenlerinden biridir Külebi. Hem de bunu İstanbul üzerine en az şiir yazmış şairlerden biri olarak başarmıştır.

Cahit Ağabeyi onun ünlü dizelerinden biriyle gönülden selamlıyorum:

‘'Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!’’


Yaşar Miraç



ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları