Hakikati bulmak istiyorsan!
Yüksel Işık: O operasyonun üzerinden sekiz yıl geçti. Olay henüz sıcakken söyledikleriyle sekiz yıllık aradan sonra söyledikleri, birbirini tamamlıyor.
Kahramanları kedi ile maymun olan masalı bilir misiniz? Bu ikilinin işi gücü, herkese kötülük yapmak, her şeye zarar vermekmiş. Bir gün bahçeyi talan ederler, ertesi gün mutfakta ne var ise yalayıp yutarlarmış. Günlerden bir gün mangalda patlatılan kestaneye ilişmiş gözleri. Aşırmak için can atmışlar. Hem kestaneyi lüpletecekler hem de ev sahibine zarar vermiş olacaklarmış. “Bir taşla iki kuş vurmak” dedikleri bu olsa gerekmiş. Maymun, kediyi kışkırtmış: “Bu tam sana göre bir iş” demiş; “göster dehanı da yiyelim şu kestaneleri”. Kedi durur mu, uzatmış patisini; önce birini almış, sonra diğerini. Onun aşırdığını, maymun hemencecik yiyormuş. Derken mangaldaki kestaneler, neredeyse bitmek üzereymiş ama kedi henüz bir tanesini bile yemeden evin hizmetçisi içeri girmiş. Kedinin patisini son kestaneyi almak için mangala uzandığını görmüş. Hıncını kediden çıkarmış. La Fontaine diyor ki masalın sonunda: “Budur çok kez başına gelen, ufak tefek kralların. Onlar azarı işitir, parsayı ise kralın büyüğü götürür.”
SUÇLU OLAN CEZASINI NASIL ÇEKECEK?
Masalı, önceki TOKİ Başkanlarından, sonra da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapan Erdoğan Bayraktar, 17-25 Aralık sürecine ilişkin kendisine sorulan bir soru üzerine söyledikleri hatırlattı. Şöyle demiş Bayraktar:
"Dosyamda ne varsa, hem tapeler hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A’dan Z’ye kadar doğrudur” dedi. Bayraktar devamında, “Bizi 17-25 Aralık operasyonu içinde bulunduk, oradaki operasyonda bize de dosya yaptılar, benim dosyam var. Suçlu olanın cezasını çekmesi lazım, ama şu anda geldiğimiz noktada Allah beni kayırdı ve kurtardı.” Bayraktar, o günün duygusal ortamı içinde de benzer şeyler söylemiş, ardından da 25 Aralık 2013 tarihinde istifa etmişti. Hatırlarsanız, şöyle konuşmuştu: 17 Aralık tarihinde yapılan operasyon dosyasında şahsımı rencide edecek veya izah edemeyeceğim hiçbir husus yok. Ancak Sayın Başbakan'ın istediği Bakanla çalışmak veya istediği bakanı görevden almak en tabi hakkıdır ve yetkisidir. Fakat 'rüşvet ve yolsuzluk ifadelerinin bulunduğu bir operasyon sebebiyle istifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyonu yayınlayınız' şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. Etmiyorum çünkü, soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bir bölümü Sayın Başbakan'ın talimatıyla yapıldı. Bu minval üzere bakanlıktan ve milletvekilliğinden istifa ettiğimi açıklıyorum. Bu milleti ve vatanı rahatlatmak için Sayın Başbakan'ın istifa etmesi gerektiğine inandığımı ifade ediyor, yüce milletime saygılar sunuyorum.''
O YARA NASIL İYİLEŞECEK?
O operasyonun üzerinden sekiz yıl geçti. Olay henüz sıcakken söyledikleriyle sekiz yıllık aradan sonra söyledikleri, birbirini tamamlıyor. O bir iddiada bulunmuyor; “yara”nın nasıl gerçekleştiğini anlatıyor. Yara, sağlık tekniği açısından, dokunun bozulması anlamına gelir. Yüzeysel yaraların iyileşmesi sorun olmayabilir ama o yüzeysel yaralar, iyi tedavi edilmez ise derinleşip, kronikleşme riski taşır. Derin ve kronikleşmiş yaralar ise kolay kolay iyileşmez. İyileşmesi, tanısının hekim tarafından doğru konulmasına ve buna paralel olarak da tedavisinin titizlikle yapılmasına bağlıdır. Aksi halde kronikleşir ve travmalara yol açar. Aynı şey, toplumsal yaralar için de söylenebilir. Rüşvet, iltimas ve kayırmacılık, kökü derinlerde toplumsal bir “yara”dır ve bu “yara”dan kurtulabilmemiz, tanısının doğru konulması ve tedavisinin titizlikle yapılması ile mümkün olabilir. Hakkında rüşvet, iltimas ve kayırmacılık yaptığına ilişkin iddialar olan kişilerin, o işi yapıp yapmadığının ölçütü, yargıdır. Herhangi birin peşinen suçlanması, yargısız infazdır, kabul edilemez. Bununla birlikte hakkındaki iddiaların araştırılması gerektiği açıktır.
DOSYASINDAKİLERİN HEPSİ DOĞRUYSA…
17-25 Aralık sürecinin izinsiz tapelerle elde edilen kanıtları, yasal mevzuatımıza göre kanıt kabul edilmediğini biliyoruz. O tapelerin elde ediliş yönteminin mevzuata göre suç olduğunu kabul etmekle birlikte suç kabul edilen bir yöntemle elde edilen kanıtların, toplumsal bir kanaat oluşturduğu da ortadadır. O kanaate göre “su başlarının tutulmuş” olduğu anlaşılıyor. İşte tam da bu ortamda Bayraktar, “dosyamda ne varsa hepsi doğru” dedi. Sıcağı sıcağına da benzer şeyler söylediğini hatırladığımız Bayraktar, olayın yargı aşamasına geçmemiş olmasını ve kendisiyle “aynı sepete konulan” diğer bakanların yaptıklarının üstünün örtülmesini eleştirdiği anlaşılıyor. İşte bu nedenle aslolan, tıpkı masalda dile getirildiği üzere “azarı işiten”e yüklenmek yerine olayın kendisini yeni baştan ele alıp, bütün yönleriyle çözümlemektir. Kronikleşmiş toplumsal sorunların çözümü, “politik kan davaları” yöntemiyle gerçekleşmeyeceğini bilmek ve gerçeğin açığa çıkması için adım atan herkesi cesaretli olmayı teşvik etmekten geçer. “Fırıl fırıl alıcı kuşların tepemizde dolaştığı” bir ortamda, “korkuluk” olmayı göze almak, küçümsenecek bir iş değildir. “Hakikati arıyorsanız, önce bildiğinizden kuşkulanacaksınız”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları