“Kim” var imiş biz burada yoğ iken
Yüksel Işık; Çünkü kent hayatı, 24 saat aralıksız devam eden bir süreçtir ve her hemşerimiz, varsa bir talebi, günün hangi saatinde olursa olsun ilgilisine iletebilme hakkına sahiptir.
Karacaoğlan’ın aynı başlıklı şiiri, şöyle bitiyor:
“Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken”
Tek geçerim bu “deme” yi!
Bununla birlikte KİM, benim için açık adıyla Kentli İletişim Merkezi Projesinin kısaltılmış adı.
Sloganı da “Kime Sorsan Bilir” idi.
2001 yılının başında, henüz Çankaya Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürü iken hazırlamıştım.
24 saat esasına göre çalışacak ve aralarında yabancı dil bilgisine sahip çalışanların da olduğu bir sistemle talepler, şikayete dönüşmeden saptanıp çözülecekti.
Dönemin medyası da projeyle çok ilgilenmiş; yerel eklerde manşete çekmişlerdi.
Sonrasında her seçimden sonra değişen başkanlara bağlı olarak adı ve çalışma saatleri değiştirilse de projeyi uygulamıştık da!
HAFIZA-İ BEŞER!
Amacı, halkın ihtiyaçları şikayete dönüşmeden saptamak; halkın talep, beklenti ve varsa şikayetlerini değerlendirip, hızla çözüme ulaştırmak olan projenin birebir benzeri, 31 Mart seçimlerinden bir süre önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 6 Mart 2019 tarihinde bir genelge haline getirilip yayınlamıştı.
Genelgeyle sadece adını değiştirdikleri bizim KİM Projesini tarif ederek, “artık belediyelerin bazı birimlerinin 7 gün 24 saat çalışacaklarını” açıklamışlardı.
Gecikmiş bir adımdı ama “zararın neresinden dönerseniz kârdır” dedik.
Çünkü kent hayatı, 24 saat aralıksız devam eden bir süreçtir ve her hemşerimiz, varsa bir talebi, günün hangi saatinde olursa olsun ilgilisine iletebilme hakkına sahiptir.
Bakanlığın, Genelgeyi 81 ilin valisine gönderdiğini biliyoruz.
Devamında nasıl bir sonuç elde ettiğini açıklama gereği duymadılar.
Çünkü başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyükşehirleri kaybetmişlerdi.
Ne de olsa “Hamburger Çağı”nda yaşıyoruz ve onlar da çok iyi biliyor ki “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür”.
Dolayısıyla unutulması, işlerine geliyor.
Oysa unutmak, kaybetmenin başlangıcıdır.
Asıl ders çıkartması gereken ise “BİZİM CENAH”!
Çıkartılması gereken birinci ders, halkın gündelik hayatının kolaylaştırmak için çalışan bir gelenekten gelen bizlerin emek ve çabaları bir havuzda toplanmadığı için kendi vadisinde sessiz sedasız kaybolup gidiyor.
Kısacası kenarda köşede çürümeye bırakılıyor.
Oysa birbirinden habersiz vadilerde kendiliğinden ortaya çıkan ve uygulanması halinde halkın gündelik hayatını kolaylaştıracak ve insan hayatına dokunan nice güzel projeyi bir büyük barajda toplamak ve ihtiyacı olana sunmak mümkün!
FEDAYI KABUL EDEBİLİRİZ AMA…
Bu tarz projelerde imzası olan bizlerin “feda edilmesi” dert değil; dert ettiğimiz, bu halkın geleceği…
Ahmed Arif’in aşağıdaki dizelerini sık sık aktarmamın nedeni de bu:
“Yiğitlik, sen cehennem olsan bile Fedayı kabul etmektir, Cennet yapabilmek için seni, Yoksul ve namuslu halka”
Çıkartmamız gereken derslerden ikincisi ve daha da önemlisi, mevcut iktidar, her sıkıştığında, bizim cenahın görmemek için ısrar ettiği emeğimizi, arşivlerden bulup çıkartıyor.
Benim, bizim tarafımızdan hazırlanan projeler, kendileri tarafından ilk kez yapılıyormuş gibi bir algı yönetimi ile halka sunulmak isteniyor.
Vatandaş da, “çalıyor ama çalışıyor” şeklinde özetlenen tümüyle uydurma bir algıya kendini kaptırıp gidiyor.
Gönlümüzün razı olmadığı da bu ve bu ablukanın dağıtılması gerekiyor.
Geleceğe uzanmak istiyorsak, halkın gündelik hayatını kolaylaştıracak çaba ve emeklere sahip çıkmak ve hatta geliştirilmesi için teşvik etmek şart.
Böylece belki ilgisi, “kendisi burada yokken kimin olduğunu hatırlamak” gibi bir alışkanlığa bürünür.
NOT: Proje ile ilgili ayrıntılara kapak görselini paylaştığım “ALGIYI YÖNETMEK” kitabımdan ulaşılabilir
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları