Kimdir bu memleketin vicdanı?
Yüksel Işık; “Delilik” demiş, karınca; “bizden yüzlerce yıl sonra dünyaya gelip, herkesin tanıdığı popüler biri haline gelecek olan Einstein’ın da dediği gibi her zaman aynı şeyi yaptığımız halde farklı sonuçlar çıkmasını beklemektir.”
“Kurdun ağzı”nı tam bağlamayandır; kuşun rızkını ağacın dalına bırakandır; karıncayı incitmeyendir.
Sözün özü, inan varsa vicdan vardır!
“Kurdun ağzını bağlamak”tan da bahsederim bir gün ama güncelimize “cuk” oturduğu için şimdi size bir karınca meseli anlatmak isterim.
Rivayet edilir ki Nemrut, kendisine karşı gelen Hz İbrahim’in ateşe atılıp yakılmasını istemiş.
Hem İbrahim’i ateşe attırıp, gerçekleri susturmak hem de kendinin ne kadar güçlü olduğunu kanıtlamak için ateşin devasa bir büyüklükte olmasını emretmiş.
Nemrut, emir verir de yerine getirilmez mi?
Büyük bir meydana yığmışlar odunları; vermişler ateşe.
Alevi, göğe yükselen ateşi gören korkup, kaçmış.
Ateş o kadar büyükmüş ki İbrahim’i o ateşin içine nasıl atacaklarını bilememişler; o sırada Şeytan, yaşlı bir ihtiyar kılığına girip, oracıkta mancınığı icat etmiş.
MESEL, MASAL İÇİNDE!
“Bana bir kaldıraç verin; dünyayı yerinden oynatayım” diyen Arşimet’ten çok daha öncesine dayanır bu rivayet.
“İcat”ların şeytanla eş tutulması, bilimsel bilginin gelişmesinden ürken “muhafazakar dünya”nın geliştirdiği edebiyatın yaymak istediği bir çeşit subnimal mesaj ama şimdilik konumuz bu değil.
Nemrut, İbrahim’i, işte o mancınıkla ateşe atmış.
Rivayetin sonucunu biliyorsunuz!
“Mesel, masal içinde” denir ya işte o hesap, bizim asıl ilgimizi çeken mesel, bu andan itibaren başlıyor.
İbrahim’in ateşe atıldığını duyan karıncanın biri, pürtelâş bir biçimde ateşin olduğu yöne doğru gidiyormuş.
O sırada kaçışan hayvanlara rastlamış. Rivayet bu ya, ateşten korkup kaçan hayvanlar, ona demişler ki:
“Ey karınca, görmüyor musun koca koca alev topları, her şeyi yakıp yıkıyor. O tarafa gitme, sen de yanarsın, Nemrut, kendisine karşı gelen İbrahim’i de o ateşe attı”.
“Biliyorum” demiş, karınca; “zaten ben de İbrahim’in atıldığı ateşi söndürmek için su götürüyorum”.
Diğer hayvanlar birbirlerine bakıp müstehzi bir eda takınmışlar.
BOYUNA BAKMADAN HASAN DAĞINA ODUNA GİDİLİR Mİ?
İçlerinden biri demiş ki:
“’Boyuna bakmadan Hasan Dağına oduna gitmek’ sözünü bilir misin?”
“Bilmez olur muyum?” demiş karınca.
“Madem bilirsin” demiş, bir diğeri; “o kocaman ateş, senin taşıdığın bir damla suyla sönmeyeceğini de biliyor olmalısın”.
“Ateşin ne kadar büyük olduğunu da; benim taşıdığım bir damlacık suyun o ateşi söndürmeye yetmeyeceğini de pekâlâ biliyorum” demiş karınca.
“Eee o halde” demiş bir başka hayvan; “neden yapıyorsun bu deliliği?”
“Delilik” demiş, karınca; “bizden yüzlerce yıl sonra dünyaya gelip, herkesin tanıdığı popüler biri haline gelecek olan Einstein’ın da dediği gibi her zaman aynı şeyi yaptığımız halde farklı sonuçlar çıkmasını beklemektir.”
“Yani?” demiş bir diğeri.
“Demem şu ki” demiş, karınca; “hepiniz Nemrut’tan nefret ediyorsunuz; hepiniz İbrahim’in ateşten sağ çıkmasını istiyorsunuz ama aynı zamanda kaçışıyorsunuz. İşte asıl delilik budur”!
“Ne yapabiliriz ki?” demiş içlerinden en yaşlısı; “biz biçare hayvanlarız”.
“Belki gücümüz yetmez; olup bitenin önüne geçmeye ama” demiş karınca, çok kararlı ve bir biçimde; “Tarafımız da bilinsin. Ben işte bu nedenle su taşıyorum İbrahim’i yakan ateşi söndürmek için”.
Mesel bu!
YANGINI SÖNDÜRMEK İSTİYORSANIZ…
Pek çoğumuz gibi ben de farkındayım; memleketi bir uçtan diğer uca kadar sarmış bulunan “yangın”ın bir anda sönüp gitmeyeceğinin…
Bu bir mücadele!
İyiyle kötünün, güzel ile çirkinin, zalim ile mazlumun mücadelesi.
Bu mücadele, İnsanlık var olduğundan beri var; insanlık var oldukça da sürecek.
Önemli olan durduğunuz yerdir; seçtiğiniz taraftır.
Atarsınız adımınızı; gösterirsiniz kararlılığınızı ve alırsınız sonucunuzu.
Sonuç, son demek değildir; çünkü hayat hem çok dinamik hem de bütün karmaşıklığıyla devam ediyor.
Sonuçtan sonra beklentinizi elde etmemiş olabilirsiniz; bu nedenle “bu bir mücadele” diye altını ısrarla çiziyorum.
Zalimin karşısında, mazlumun, mağdurun yanında; kimsesizin kimsesi olabilme mücadelesi, devam ediyor.
Bu mücadelede doğru yerde durmayı başarabiliyorsanız; tıpkı karınca gibi vicdanınız rahat, başınız dik demektir.
Peki “bu memleketin vicdanı kimlerdir” diye soruyorsanız, yüreğinizin olduğu tarafa bakın; oranın mukimlerini göreceksiniz.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları