-Bakın, konuşmamda eleştiriler var ama aynı zamanda siyasi iktidara teşekkür de var. “İlk defa çift başlı ceza yargısı sisteminden sizin sayenizde kurtulduk” diye bir teşekkür var mesela. “Bireysel başvuru yoluyla Türkiye’nin önü açıldı. Bu bireysel başvuruyu da siz getirdiniz, övününüz!” var...
-Valla, Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nın kanundaki görevlerini öğrenmeleri lazım. Baroların, dünya demokrasi ve hukuk tarihindeki vazgeçilmez rolünü bilmeleri lazım. Türkiye Barolar Birliği de, hukukun üstünlüğünü savunuyor ve çekinmeden savunuyor. Unutulmaması gereken bu...
Sizi elitistlerin yanında olmakla suçlayanlar da var...
-Öyle olsa, oturduğum yerde ahkâm keserim değil mi? Ben bütün Türkiye’yi tam 3 kere dolaştım, şimdi de 4. turumun ortasındayım.
Bir de size muhalefet edenler, Münevver Karabulut’un katili Cem Garipoğlu’nu savunmakla suçluyorlar...
-Başka hiçbir şey bulamadıkları için. Daha yapıcı olmaları lazım. Biraz daha uğraşsınlar. Ben asla Cem Garipoğlu’nun avukatlığını yapmadım. Olay sırasında, başka yerde olduğunu kamera ve ses kayıtlarıyla ispatladığımız babasının avukatı oldum ve beraatı kesinleşti. Bu dava da, bana inanılmaz bir tecrübe kazandırdı. Ne biliyor musunuz? Bütün toplum, bütün basın karşımda olsa da; ben, tek başıma doğru olduğuna inandığım şeyi savunurum.
ELEŞTİRİYE SIFIR HOŞGÖRÜ!
Sizce Başbakan’ın haklı olduğu bir yan var mı?
-Hiç yok. Yapıcı bile olsa, eleştirilere sıfır hoşgörü gösteren bir başbakanımız var. Acilen eleştiriye kendisini açmasını dilerim...
Sizin CHP’ye geçmek ya da milletvekili olma hayalleriniz var mı?
-Hayır. Bu ülke öyle bir ülke ki, biri bir şey söylüyorsa, dik duruyorsa, bir şeyler anlatmak için geziyorsa, “Mutlaka bir yere taliptir!” diye düşünülüyor. Ben görevimi yapıyorum. Üstelik yıllardır yapıyorum, bugün başlamadım ki...
Korkmuyorum
Başbakan ayağa kalktı, neredeyse üzerinize yürüyecekti ki... Cumhurbaşkanı kolundan tuttu ve onu sakinleştirdi.
Tutmasaydı, üzerinize yürüseydi ne yapardınız?
-N’apılabilir ki böyle bir durumda? Son derece absürd bir olay. Bu olay, “one minute” gibi bir şey herhalde. Ama onu da yapamadı. Çünkü içinde one minute ayarında bir kelime yoktu. Kimseye edepsizlik yaptığımı da kabul etmiyorum. Yine de ben iyi niyetli bir insanım. Tüm bunlardan sonra Başbakan’ın, “Keşke yapmasaydım!” demesini bir yurttaş olarak ümit ediyorum. Gerçi demediğini düşünüyorum ama ben hâlâ ümit etmeye devam ediyorum...
Siz korkmuyor musunuz Başbakan’dan?
-Asla!
Ayşe Arman - Hürriyet