Ahmet Hakan; Yılların siyaset gözlemcisi Tarhan Erdem, 'Bu zamana kadar seçim meydanında Kuran'la siyaset yapıldığını hiç görmedim, böyle bir olay hatırlamıyorum' demiş.
Yılların siyaset gözlemcisi Tarhan Erdem, "Bu zamana kadar seçim meydanında Kuran'la siyaset yapıldığını hiç görmedim, böyle bir olay hatırlamıyorum" demiş.
Tarhan Erdem'in hafızasını harekete geçirelim.
Bakalım, hatırlayacak mı?
*
Tarhan Bey...
Gelin, sizinle 70'lere gidelim.
*
70'li yıllarda Süleyman Demirel'in Adalet Partisi, MHP'nin milliyetçi, MSP'nin İslamcı siyasetinden bunalmıştı.
Bir kurtuluş, bir çıkış yolu arıyordu.
Çıkış yolu bulundu: Seçim meydanlarında Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel'e "bayrağa sarılı Kur'an-ı Kerim" hediye ediliyor, o da seçim kürsüsünden bayrağa sarılı Kuran-ı Kerim'i öpüp başına koyuyordu.
Bunu izleyen ahali ise meydanda coştukça coşuyordu.
Meydanlarda arka kapağının içyüzünde "Adalet Partisi'nin hediyesidir" yazılı Kuran-ı Kerim'ler de dağıtılıyordu.
Kütüphanemde öyle bir Kuran-ı Kerim bulunmaktadır. İbret-i âlem olsun diye saklamaktayım.
*
Yani demem o ki Tarhan Bey...
Kuran-ı Kerim'i seçim meydanlarının malzemesi haline getirmek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bulduğu, icat ettiği ve ilk kez icra ettiği bir propaganda taktiği değildir.
Erdoğan, bu konuda Süleyman Demirel'in yolundan gitmektedir.
Zeki Alasya anısına
TÜRKİYE, 12 Eylül günlerinin karabasanından kurtulmak için Zeki/Metin ikilisinin oyunlarına vurmuştu kendisini... Kapalı gişe oynardı bu oyunlar... Bunlardan yapılan kasetler satış rekorları kırardı. Oyunlardaki espriler tüm Türkiye'nin dilindeydi... "Zeki mi daha iyi, Metin mi?" tartışmaları yapılırdı halk arasında... Ama "Zeki olmadan Metin, Metin olmadan Zeki olamaz" konusunda hiçbir tartışma yoktu.
*
Gelin, Zeki Alasya'ya rahmet dileyerek, hepimize 12 Eylül darbe günlerinin karanlığında az buçuk nefes alma imkânı veren o muhteşem oyunları yeniden anımsayalım:
*
YASAKLAR: Dönem yasaklar dönemi... O yasak, bu yasak... İşte bu yasaklarla kafa bulan bir oyundu... Harika esprilerle yasakları yerin dibine batırıyordu. Bugün al, aynısını oyna, güncelmiş gibi olur. O dereceydi yani.
*
DELİLER: Kimin deli, kimin akıllı olduğunun bilinmediği bir diyarda geçen muhteşem bir kabare... Gülmekten öldürmüştü hepimizi... Bunun kasedini arabasında sürekli dinleyen bir abi tanımıştım. Adam esprileri ezberlemişti.
*
BEYOĞLU BEYOĞLU: En güzeli, en başarılısı, en muhteşemi buydu... "Bozulan Beyoğlu edebiyatı"nın şaheseridir. Sadece Zeki ile Metin değil, bütün oyuncular döktürüyordu. Her sahnesi güzeldi, her repliği kahkaha attırıyordu.
*
REKLAMLAR: Televizyon reklamlarıyla kafa bulma sanatının ilk örneği... Siyasi reklamlar, ithal malı ürünlerin reklamları... Hepsiyle sonuna kadar kafa bulmaca... Dibine kadar mizah... Sonuna kadar siyasi ve toplumsal eleştiri.
*
GECELER: En iyilerden biri de budur. Zeki Alasya'nın solcu bir yazarı canlandırdığı "apartman" bölümünü hâlâ hatırlarım... Bulup buluşturun, izleyin... 30 yıl öncesinin mizahının bugün bile nasıl güldürdüğünü göreceksiniz.
Abdullah Gül, kitabının çıkmasını istemedi
ALDIĞIM son dedikoduyu aktarıyorum:
*
Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever, bir "Abdullah Gül Kitabı" hazırlamıştı.
Kitap büyük ölçüde "Abdullah Gül'e çok büyük haksızlık yapıldı" mesajı taşıyordu.
*
Abdullah Gül, bu kitabın yayınlanmasını istememiş.
Ahmet Sever'i aramış, "Bu kitabı seçim öncesi yayınlarsan seninle bütün ilişkimi bitiririm" demiş.
Ahmet Sever de kitabın yayınlanmasını ertelemiş.
AK Partililer neden başkanlığa hayır demeli
CUMHURBAŞKANI Erdoğan demiş ki:
"Yarın başkanlık sistemine geçildiğinde kim ölür, kim kalır. Kim başkan olur, onu Rabbim bilir."
*
Bu cümleler...
AK Partililerin "tek adama büyük yetkiler veren" türde bir başkanlık sistemine neden hayır demeleri gerektiğini anlatıyor.
*
Erdoğan'ın bu cümlelerinden yola çıkarak...
AK Parti'ye oy verenlere şöyle seslenebiliriz:
*
Ey AK Partililer!
Yarın kim ölür, kim kalır, ancak Rabbim bilir.
Yarın bir bakmışsınız bir başkası başkan oluvermiş.
O başkan oluveren bir başkasının, bizim cenahtan biri olacağının garantisi yok.
O nedenle tek bir kişiye büyük yetkiler veren türde bir başkanlık sistemine sakın geçit vermeyin.
Çocuklarınız için... Geleceğiniz için... Yarınlarınız için...
Ama o bizim başörtülü bacımız değil ki
AK Parti'nin Ağrı mitinginde...
HDP'li başörtülü bir kadın, zafer işareti yaptığı için...
Başbakan'ın başı açık kadın korumaları tarafından tartaklandı, iteklendi, itildi, kakıldı.
*
Bakıyoruz:
"Bizim başörtülü bacılarımız..." edebiyatını yapanlara...
"Tık" yok.
*
Anlaşılan...
Başörtülü bacı, AK Parti taraftarı olmayınca...
Başörtülü bacıdan sayılmıyor.
Ahmet Hakan - Hürriyet