Her yıl mamagrofi çektirmek meme kanseri riskini arttırıyor mu?
40 yaşından 70 yaşına kadar her yıl bir kez mamogrofi çektirdiğinizi varsayalım, yani 30 yıl boyunca yılda bir kez... Bu sırada alacağınız radyasyon sebebiyle kansere yakalanma ihtimaliniz, yıldırım çarpmasıyla ölme ihtimaliniz kadar düşük. Yani milyonda birden bile daha düşük bir ihtimal! Oysa ülkemizde her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Yani risk çok daha yüksek. İşte bu sebeple mamografiyle alacağınız radyasyondan korkmayın, geç teşhisten korkun!
Son yıllarda pek çok ünlünün meme kanserine yakalandığı haberlerini okuyoruz gazetelerde... İlk akla gelenleri sayayım; Oya Başar, Vahide Gördüm, Meral Tamer, Deniz Uğur, Nilüfer... Bu hastalık bir garip, ülke geliştikçe meme kanserine yakalanan
kadın sayısı da artıyor! Bunun sebebi tam olarak bilinmese de birkaç neden saymak mümkün. İlk sırada fazla kilolar var... Ardından hareketsiz bir hayat tarzı geliyor. Stres tabii ki etkenlerden biri... Sigarayı saymaya bile gerek yok, alkol de sigara kadar olmasa da kanserin bir diğer dostu!
Her sekiz kadından biri bu hastalığa yakalanıyor ülkemizde... Geçmişte pek çoğu bu yüzden hayatını kaybederdi. Neyse ki erken tanı ve gelişen tedavi yöntemleri sayesinde bugün meme kanserinden ölme ihtimali çok düşük... Tabii eğer doktorların önerilerini dinlerseniz! Zira “Erken teşhis hayat kurtarır” sözü belki de en çok meme kanseri için geçerli...
Yapılması gereken 40 yaşından sonra yılda bir kez
mamografi çektirmek. Bu kadar basit diyeceksiniz, öyle aslında, ama tartışmalı bir mesele var. Kafa karıştırıyor! Benim de kafamı karıştırıyordu, zira bazı uzmanlar, “Eğer ele gelen bir kitle hissetmiyorsanız ve tabii ailenizde genç yaşta bir kanser öyküsü yoksa, her yıl
mamografi çektirmek risklidir. Zira
mamografi sebebiyle vücut radyasyon alır ve bu da kansere neden olabilir. Bu yüzden 40 yaşına geldiğinizde bir kez
mamografi çektirin. Eğer sorun yoksa bir daha menopoza kadar mamografiye gerek yok” diyor. Ben de böyle düşünüyordum açıkçası, pek çok hemcinsim gibi...
Avon’un yürüyüşü sırasında konuşuyordukBu hafta meme kanseriyle ilgili pek çok etkinlik düzenleniyor. Dün ise, biz bu söyleşiyi yaparken, erken tanının önemine dikkat çekmek için pek çok
kadın Ortaköy’den Beşiktaş’a yürüyordu. Avon tarafından düzenlenen ve Meme Kanseriyle Mücadele Yürüyüşü adı verilen bu etkinliğin amacı, kadınlara bir kez daha erken teşhisin hayat kurtardığını hatırlatmaktı.
Benim amacıma gelince, biraz önce sözünü ettiğim çekinceler yüzünden
mamografi çektirmek istemeyen kadınların içini rahatlatmak! Tabii ki kendiminkini de!..
Bu sebeple meme kanseri tanı ve tedavisinde Türkiye’nin önde gelen isimlerinden Gayrettepe Florence Nightingale Radyasyon Onkolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Maktav Dinçer’le randevulaştım. O tam bir bilim adamı, insana güven veriyor. İsmi de bu güveni perçinleyecek cinsten. Pek aşina olmadığımız Maktav’ın anlamı, ‘methedilen kişi’ demek. Bizde pek yok, ama Türki Cumhuriyetler’de sıklıkla rastlanan bir isimmiş.
Hesabınızı yapın; böyle bir riske girmeye değer mi?Geçtiğimiz yıla kadar hem İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan hem de eş zamanlı Gayrettepe Florence Nightingale’e devam eden Prof. Maktav Dinçer, çok net konuşuyor; “40 yaşından 70 yaşına her yıl bir kez mamogrofi çektirdiğinizi varsayalım, yani 30 yıl boyunca yılda bir kez... Bu sırada maruz kalacağınız radyasyon sebebiyle herhangi bir kansere yakalanma ihtimaliniz, yıldırım çarpma ihtimali kadar. Yani milyonda birden bile daha düşük bir ihtimal!”
Bir örnek daha veriyor içinizi rahatlatmak için; “Eğer büyük bir şehirde yaşıyorsanız trafik kazasında ölme riskiniz, her yıl çektirdiğiniz
mamografi sebebiyle kansere yakalanma riskinden çok çok daha yüksek!”
Sözü kendimden bir örnek vererek bitireyim. Meme kanserine yakalanmadım ancak bir sebeple saçlarımı sıfıra vurdurmak zorunda kaldım. Yaşadığım ruhsal travmayı bir ben bilirim bir de Allah! Kadınlığımı kaybetmişim gibi hissediyordum. En yakın arkaşlarımla bile görüşmek istemiyordum... Üstelik saç bu, bir süre sonra uzuyor! O zaman çok düşündüm; ya bir de kemoterapi sonucu hem saçlarımı hem de mememi kaybetmiş olsaydım! Yaşayan bilir, ne desem boş! İşte böylesi bir duruma düşmemek için Prof. Maktav Dinçer’in anlattıklarını bir dinleyin. Sonra hesabınızı yapın; tıp teknolojisi bu kadar gelişmişken böyle bir riske girmeye gerek var mı?
Ben kararımı söyleyeyim; ilk fırsatta bir mamagrofi çektireceğim. Zira yedi yıl geçti aradan... Üstelik bu sürenin kanserli bir hücrenin bir santimlik kitleye ulaşması için yeterli bir süre olduğu söyleniyor!
Hastaların yarısı 40-50 yaş arasında- Hocam, meme kanserinde erken tanı için kadınlara 40 yaşından sonra her yıl mamografi çektirilmesi öneriliyor. Ama bazı doktorlar, “30-35 yaşından itibaren her ay elle muayene ve 35 yaşında bir kez bir mamografi çektirin. Eğer bir şey yoksa, menopoza girinceye kadar bir daha mamografiye gerek yok” diyor. Sizin görüşünüz nedir?Ben kesinlikle her kadına 40 yaşından itibaren her yıl
mamografi çektirmesini öneriyorum. Çünkü Türkiye’de meme kanseri hastalarının yarısı 40’lı yaşlarda bu hastalığa yakalanıyor. Dünyada ’50 yaşından sonra
mamografi çekilsin’ diye bir eğilim var, doğru... Ama burada daha çok ekonomik kaygılarla
mamografi yaşı 50’nin üstüne çıkarılmak isteniyordu. Türkiye’deki prensipler de buna doğru kayıyordu. Fakat Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu gibi kuruluşlar bu görüşü değiştirmek için bilimsel katkıda bulundular. Özellikle Türkiye’de genç hasta sayısı çok fazla. Dolayısıyla 40 yaşında
mamografi tetkiklerinin başlaması lazım. Çünkü hastalarımızın yarısı 40 ila 50 yaş arasında. Dolayısıyla kanserin çok küçükken ya da ortaya çıkmadan saptanması için 40 yaşında mamografiye başlanması lazım. Özellikle Türkiye için. Ama Uzakdoğu ülkelerinde azdır meme kanseri. Oralarda 50 yaşına kaydırılabilir.
- Neden Uzakdoğu ülkelerinde daha az görülüyor meme kanseri?
Hem genetik hem beslenme hem de yaşam tarzı sebebiyle diye düşünülüyor. Ama bunlar spekülatif. Yani kesin değil. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da ise meme kanseri çok yaygın. Bu yüzden Amerikan Kanser Cemiyeti’nin önerisi 40 yaşında başlatmak.
- Peki ilk mamografiyi kaç yaşında çektirmek lazım? 35 yaşında diyenler var...35 yaşında mukayese için bir tane çekilip bir kenara konulabilir. Ama 35 ila 40 arasında özel bir risk yoksa önermiyoruz. 35 yaşında bir kere çekilebilir. Ama 35 yaşında çekildi ve bir şey de çıkmadı diye mamografik tarama 45-50 yaşına bırakılamaz.
- Yaş ilerledikçe ve menopozla meme kanserine yakalanma riskinin arttığı biliniyor. Türkiye’deki kadınların menopoz yaşı kaç?45-50 yaş arasında.
Meme kanseri de en çok 50’li yaşlarda görülüyor.
- Özetle siz diyorsunuz ki 40 yaşından sonra her yıl bir kere mamografi çektirilmeli. Hiçbir şey çıkmasa bile...Evet. Çünkü meme kanserinde belirtiler ortaya çıktıktan sonra hastalık erken evreyi aşmış durumdadır. Önemli olan, belirtiler ortaya çıkmadan hastalığın yakalanması. Belirti olarak ele bir kitle gelmesi, onun deriyi içeri doğru çekmesi, meme başı akıntısı gibi bulgular hastalığın ileri olduğunu gösterir. Bu nedenle erken teşhis çok önemli. Bir şey daha var; meme kanserinin yüzde 10’u genetik veya genetik hata bulamazsanız da ailevi kökenlidir. Yani o ailelere genetik olarak bakıyorsunuz, meme kanserine yol açacak bir genetik hata bulamıyorsunuz ama yine de ailede bu hastalık sık görülüyor. Dolayısıyla genetik ya da ailevi bir yük geliyorsa, o zaman daha erken yaşlarda, yani 40 yaşından da önce
mamografi öneriyoruz ama o yaşlarda meme çok yoğun olduğu için
mamografi teknik olarak çok iyi bilgi vermiyor. O yüzden bu hanımlara biz ‘Meme Emar’ı (M.R.I.) öneriyoruz.
Trafik kazasında ölme riskiniz çok daha yüksek
- Peki böyle riskli kadınlarda kaç yaşında başlanmalı bu tetkiklere?Diyelim ki ailesinde çok fazla meme kanseri var. Annesi, teyzesi ve ablası meme kanseri. O üç kişiden en genç olan hangi yaşta meme kanseri oldu, ona bakıyoruz ve o yaştan bir 10 sene daha küçük yaşta başlamasını öneriyoruz. Yani diyelim ki ablası 35 yaşında yakalandıysa meme kanserine, “25 yaşında ama M.R.I. ile baktır” diyoruz.
- Meme emarı ve mamografi arasında ne fark var?Emar pahalı bir yöntem. Uzun süren bir çekim gerekiyor. Ama emarın faydası şu, bir kere memeyi daha iyi değerlendiriyor. Artı mamografinin göremediği şeyleri görüyor. Üçüncü faydası da ışınla çalışmıyor.
- Dolayısıyla radyasyon almıyorsunuz?
Evet.
- Peki her yıl çektirilen mamografiyle vücudumuza ne kadar radyasyon alıyoruz?Şöyle örnekleyebiliriz; meme kanseri tanısı almış bir hasta radyoterapiyle tedavi edilirken memeye verilen dozun sadece 5 binde 1’i bir mamografiyle alınıyor. Yani bu kadar düşük bir miktardan söz ediyoruz.
- Bu tolere edilen bir radyasyon miktarı mıdır?Kesinlikle. Şöyle bir örnek vereyim size, diyelim ki 40 yaşından 70 yaşına kadar her yıl
mamografi çektirdi bir kadın... Yani 30 sene
mamografi çektirdi. Çok düşük dozda da olsa bir ışın alıyor. “Bu ışın kansere yol açar mı?” dediğiniz zaman, mesela bir yıldırım çarpmasıyla ölme riski neyse bir kişinin o civarlarda.
- Yani risk var, ama bu kadar da düşük?Evet. Halbuki trafik kazasında ölme riski her zaman daha yüksek.
Erken teşhiste kemoterapiye bile gerek kalmıyor
- Bir de, “Bu kadar çok araştırılırsa mutlaka bir şey bulunur. Oysa vücuda zaman tanıdığınızda kendi kendini onarabiliyor” deniyor...Evet. Ama meme kanserini küçükken bulmanın iki büyük avantajı var. Bir, hastalığı kansere dönüşmeden, kanser öncesi dönemde saptama şansınız var. Buna ‘insitu’ diyoruz. Mesela şimdi Amerika Birleşik Devletleri’nde
mamografi o kadar yaygın kullanılıyor ki, meme kanseri tedavisine giren kadınların 4’te 1’i insitu. Yani kanser daha ilk basamakta, metastaz yapma yeteneği olmadan yakalanıyor ve tedaviye başlanıyor. Bu safhada yakaladığınızda iyileşme şansı yüzde 99.
- Peki o yüzde 1 neden oluyor?Ameliyat ya da tedavi sonrası deri altında, meme dokusunda kalan bir şey çıkabilir... Erken teşhisin birinci avantajı hastalığı kanser öncesi dönemde yakalıyorsunuz. İkincisi de, kanserleşmiş olsa bile çok erken yakalıyorsunuz. O zaman da iyileşme şansı yüzde 90’ın üzerine çıkıyor. Bu da bir şans. Üçüncü şans da erken teşhiste göğsünü kaybetmiyor hasta. Koltuk altı ameliyatına gerek kalmıyor. Dolayısıyla kol şişmesi gibi yan etkiler ortaya çıkmıyor. Hastalık çok küçükken yakalandıysa eğer kemoterapi gerekmiyor. Birçok avantaj var. Hatta şimdi meme koruyucu tedavi diyoruz. Biliyorsunuz meme alınmıyor, sadece tümör çıkarıldıktan sonra kalan memeye radyoterapi yapılıyor. İşte böyle küçük tümörlerde yeni eğilim, mesela memenin tamamını 1.5 ay değil de, sadece tümörlü kısmı bir hafta ışınlamak... Bütün onkolojik tedaviler, kemoterapi, ameliyat azalıyor. Dolayısıyla hasta için daha az yan etkili, daha kısa bir tedavi uygulanıyor ve hasta çok daha yüksek ihtimalle kurtuluyor. Memede büyük kitle oluşturmuş ya da tümör yaraya dönüşmüş ve bizim ‘lokal ileri’ dediğimiz evredeki hastada iyileşme yüzde 50 iken, birinci basamakta tanı almış hastalarda bu oran yüzde 90’ın üzerine çıkıyor.
Eğer sakıncalı olsaydı İsveç’te önerilmezdi - Prof. Ahmet Rasim Küçükusta, “Mamografinin etkinliği de tartışmalı. İngiltere’de yapılan yeni bir araştırma 10 yıl süreyle yılda bir mamografi çektiren kadınların faydadan çok zarar görebileceklerini ortaya koydu” diyor. Buna ne diyorsunuz?Eskiden kullanılan mamografilerde daha büyük dozlar veriliyordu. Bu araştırmada bir onun etkisi var. İkincisi de, eski mamografilerinin çözünürlük yetenekleri az olduğu için erken yakalama başarısı nispeten daha düşük oluyordu. Bu ikisi birleşince eski mamografilerin faydası bir miktar az görülebilir.
- Peki sizin görüşünüzü güçlendirecek bir araştırma sonucu var mı?Var tabii... İskandinav ülkelerinde, Almanya, İngiltere ve Amerika’da yapılan çalışmaların tümünde,
mamografi çektiren kadınların meme kanserinden ölüm oranı yüzde 20-25 daha az. Ve demin sizin bahsettiğiniz olumsuz araştırma sonuçları çıktıktan sonra, bütün bu araştırmaların yeni bir meta-analizi yayınlandı. Yani bu konuyla ilgili bütün çalışmalar toplanıp, hepsi yeniden bir arada değerlendirildi. Orada da görüldü ki,
mamografi yaptırmanın faydası var. Burada bilimsel olarak tartışılacak bir şey yok.
Benim karım da 6 yıldır mamografi çektiriyor- Tedavi yöntemleri geliştiği için meme kanserinden ölümler daha azaldı deniyor...İkisi de... Hem erken teşhis, tabii erken teşhis derken sadece
mamografi değil, televizyon ve internetle birlikte bilinçlenme ve farkındalık da çok arttı, hem de tedavi yöntemleri çok gelişti.
- İş sağlık oldu mu, acaba birileri daha fazla para kazanmak için mi mamografi çektirilmesini istiyor diye de düşünüyor insan...Her yıl
mamografi çektirilmesi meselesi, insan hakları, sosyal devlet ve kaynakları ekonomik kullanmanın çok önemli olduğu İskandinav ülkelerinde en ön planda. İsveç ve Norveç’te mesela... Almanya’da da aynı şekilde... Bu ülkelerde bütün çalışmalarda 40 yaşından sonra bütün kadınlara her yıl
mamografi öneriliyor. Biliyorsunuz, bu ülkelerde sağlıkla ilgili konular asla manipüle edilmez, ‘Sanayiye destek olacağız’ diye...
- Şimdi içim daha rahat etti ama sakıncası yoksa son bir soru soracağım size. Özel bir soru... Eşiniz kaç yaşında?46.
- Mamografi yaptırıyor mu?40 yaşından beri her yıl yaptırıyor.
- En ufak bir şüphe duysanız yaptırmasını istemezsiniz herhalde?Kesinlikle!
Mine Şenocaklı-Vatan