loading
close
SON DAKİKALAR

Mayıs ayında en az 114 işçi hayatını kaybetti

Mayıs ayında en az 114 işçi hayatını kaybetti
Tarih: 07.06.2013 - 16:20
Kategori: Sendika

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Yazılı, görsel, dijital basından ve emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında 114 işçi hayatını kaybetti...

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi yaklaşık iki yıldır kayıt altına aldığı iş cinayetleri kadın, erkek demeden, ülkemizin dört bir yanında Mayıs ayında büyük bir artış gösterdi. 

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi Yazılı, görsel, dijital basından ve emek-meslek örgütlerinden gelen bilgiler ışığında tespit edebildiği kadarıyla Mayıs ayında en az 114 işçi hayatını kaybetti… 

Yaz aylarının gelmesiyle mevsimlik tarım ve inşaat sektörlerinden katliam haberleri gelmeye başladı. Bu iki sektörde 27’şer işçi kardeşimiz aramızdan ayrıldı…

İş cinayetlerinin en çok yaşandığı şehirler ise 13 ölüm ile Adıyaman; 8’er ölüm ile İstanbul ve Hatay; 6’şar ölüm ile Diyarbakır, Manisa, Rize ve Şırnak oldu…

Mevsimlik tarım işçileri katliamlara sessiz kalmayacak… Adıyaman’da, 29 Mayıs tarihinde evlerine dönen tarım işçilerini taşıyan minibüs, lastiğinin patlaması nedeniyle kontrolden çıkarak taklalar atarak şarampole devrildi. Remziye Yılmaz, Songül Yılmaz, Remziye Acar, Zahide Atik, Salime Uluer, Zeynep Ünsal, Medine Turan, Fatma Süt, Yıldız Özelçi ve Yusuf Yılmaz yaşamını yitirdi… Daha evvel de belirtmiştik. Mevsimlik tarım işçiliği, ihtiyaç duyulan ucuz tarımsal emeği karşılamaktadır. Bu işçiliğin içinde de özellikle Kürt aile emeğinin payı büyük ölçülere ulaşmıştır. Urfa ve Adana’da pamuk; Akdeniz’de ve Ege’de yaş sebze, meyve, üzüm, zeytin ve tütün; Marmara’da sebze, meyve ve fındık; Karadeniz’de fındık, çay ve tütün; İç Anadolu’da sebze toplayıcılığı özellikle Mayıs ve Ekim ayları arasında göç yollarında olan mevsimlik tarım işçilerinin uğrak yerleridir. Ancak kapalı kasa kamyonetlerde veya traktörlerde yollara savrulan, tarım ilaçlarından veya yediği yemeklerden zehirlenen, barınma ve beslenme ihtiyacını tam olarak karşılayamadığı için sağlık sorunları yaşayan ve eğitimden yoksun bırakılan da aynı işçilerdir…

Bu noktada önemli bir adım atıldı ve Nisan ayında Demokratik Toplum Kongresi Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı düzenlendi. Burada sorunlar ve çözüm yolları tartışıldı. Alınan kararlardan birisi de mevsimlik tarım işçileri için insan onuruna uygun, güvenli ve ücretsiz bir ulaşım düzeninin oluşturulması talebiydi. Şehirlerde kurulacak derneklerin bir sendika çatısı altında birleştirilmesi hedefi benimsendi. Mevsimlik tarım işçileri Adıyaman’da yaşanan bu katliama sessiz kalmayacak ve güvenli ulaşım taleplerinin hayata geçmesi için mücadelelerini sürdürecekler…

İşçi sağlığı ve iş güvencesi talepleri birbirinden ayrılamaz… 16-17 Mayıs tarihlerinde Ankara’da Türkiye’nin “en büyük sosyal diyalog ortamı” olarak tanımlanan “Çalışma Meclisi”nin hazırlık toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda “alt işverenlik, kıdem tazminatı, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi, 6356 Sayılı Kanun çerçevesinde sendikal örgütlenme, 6331 Sayılı Kanun çerçevesinde iş sağlığı ve güvenliği uygulamasıyla istihdam politikaları” başlıkları gündeme alındı. Bu ve benzeri girişimlerdeki amaç sermaye ve devletinin çalışma ortamında güvencesizleştirmenin derinleşmesini sağlamak ve emek örgütlerini de bir takım rüşvetlerle bu sürece katmaktır. Çünkü sermaye “maliyeti düşürmek, verimliliği arttırmak” isteğindedir. İşte adına Ulusal İstihdam Stratejisi denilen ve emeğe dönük en kapsamlı saldırı stratejisinin de amacı sermayenin bu isteğinin hataya geçirilmesidir…

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu bu sürecin bir adımıdır. Sermayenin büyümesi daha çok işçinin ölümü ve hastalanması üzerinden sağlanmaktadır. Hayata geçirilen istihdam politikaları güvencesizleştirmeyi derinleştirmekte ve bu süreçte kadın, çocuk ve göçmen emeğinin daha da büyümesine ve sağlığını kaybetmesine neden olmaktadır. Adıyaman’da hayatını kaybeden 9 işçinin kadın olması ve bu ay tespit edebildiğimiz 19 kadın işçi ölümü, keza Ahmet Yıldız’da simgeleşen ve bu ay da 16-17 yaşında 3 çocuk-genç işçinin aramızdan ayrılması ve Rize’de hayatını kaybeden 4 İranlı kaçak göçmen çay işçisinin ölümü, “görünmeyen emeği” gözler önüne sermektedir.

Diğer yandan işçi sağlığı talebini savunmak iş güvencesi talebini de savunmaktır.Bu süreç iş güvencesi kazanımını tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Bu noktada birçok talebi işçi sağlığı konuları olan havayolu işçilerinin iş bırakma eylemi, geçtiğimiz yıl 305 işçinin işten çıkarılmasıyla sonuçlanmıştı. Yine sendikal örgütleri Hava-İş önderliğinde 15 Mayıs’ta greve çıkan hava işçilerinin eylemleri büyük bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya kaldı. Uçuş güvenliği ve uçuş emniyeti gözetilmeyerek yapılan uçuşlar, medyanın yoğun sansürü, Hükümetin ve Ulaştırma Bakanı’nın açıklamaları ve THY Yönetimi’nin grevi bitirmeye dönük eylemleri yaşanan saldırılardan bazıları. Yapılmak istenen aynı Çaykur grevinin etkisizleştirilmesi gibi havayolu grevinin de sınırlandırılması ve sonlandırılmasıdır. Yapılmak istenen ilerici sendikalarımızı bitirmek ve kendilerine bağlı diğer sendikalardan birisi haline getirmektir. Bu sürecin grev hazırlıklarını yapan metal sektöründe de hayata geçirilmeye çalışılması olasıdır.

İşte bu yüzden işçi sağlığı ve iş güvencesi talepleri birbirinden ayrılamaz… Sermayeye ve devletine karşı işçi sınıfının kolektif bir karşı çıkışını hayata geçireceğiz. İşçi ölümlerini ve işten atılmaları durduracağız…


Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları