Meral Akşener; Bu Seçim iyinin ve kötünün seçimidir!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener; Ez cümle; Ya; güç hırsından yolunu kaybetmiş bir kişinin, ihtiraslarına teslim olacağız; Ya da; Bir büyük millet olarak, istibdatın karşısında, “Hürriyet!” diye haykıracağız.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Konuşmasında;
Aziz milletim, değerli milletvekilleri, sevgili gençler, kıymetli basın mensupları;
Sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Değerli dava arkadaşlarım; Bugün maalesef; İnsanlarımızın, vicdansızca fakirleştirildiği; Milletimizin, insafsızca kutuplaştırıldığı; Devletimizinse, şuursuzca güçsüzleştirildiği, ucube bir dönemden geçiyoruz.
Ve aslında, Türk milleti olarak; ciddiyetsiz ve liyakatsiz bir zihniyetin, devri iktidarında, çok büyük bir sınav veriyoruz.
Bu sınavın içinde; Her gün, saçma sapan hamasi açıklamalara, yıpratılan sinirlerimiz var.
Bu sınavın içinde; Her gün, akıl dışı karar ve uygulamalarla, söndürülen umutlarımız var.
Bu sınavın içinde; Her gün, bir büyük beceriksizliğin pençesinde, çektiğimiz çile var.
Ancak; Türk siyasetinde, daha önce, eşi benzeri görülmemiş, bu ucube döneme, son vermek için, milletçe yapacağımız, kritik bir seçim var.
Ülkemizin ve milletimizin, mutlu geleceği için, vereceğimiz, çok önemli bir karar var.
Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin, koşulsuz teminatı için, atmamız gereken, hayati bir adım var…
Evet.
Tam 1 buçuk ay sonra, milletçe tarihi bir karar vereceğiz.
Bu kararla beraber;
Ya; millet iradesini, yeniden hakim kılacağız; ya da; sarayın, büyüyen gölgesinde, kaybolacağız.
Ya; 85 milyon için, zenginlik ve refahı seçeceğiz; ya da; yandaşların, rant düzenine yol vereceğiz.
Ya;
Cumhuriyetin yeni asrını, hep birlikte müjdeleyeceğiz; ya da; ucube bir sistemin, ilelebet devamına, boyun eğeceğiz.
Ez cümle; Ya; güç hırsından yolunu kaybetmiş bir kişinin, ihtiraslarına teslim olacağız;
Ya da; Bir büyük millet olarak, istibdatın karşısında, “Hürriyet!” diye haykıracağız.
Hiç şüphem yok ki; 45 gün sonra milletimiz, en doğru kararı verecek.
Her tarihi dönemeçte olduğu gibi, o büyük ferasetini, yine cümle aleme gösterecek.
Kendisini unutanlara, yok sayanlara, şanlı iradesinin gücünü, yeniden hatırlatacak!
Takvimler, 14 Mayıs 2023’ü gösterdiğinde;
Hesap vakti, nihayet gelip çattığında;
O sandıkla, baş başa kaldığında;
Bu aziz millet; tıpkı daha önce, defalarca yaptığı gibi; bugüne kadar yapılan, tüm yolsuzlukların, hesabını soracak!
Tüm hırsızlıkların, tüm arsızlıkların, hesabını soracak!
Uğradığı tüm hakaretlerin, şahit olduğu tüm ahlaksızlıkların, hesabını soracak!
Ve eminim ki; O kutlu gün geldiğinde, KAZANAN TÜRKİYE OLACAK!
Aziz milletim; Milletimizin önündeki, tarihi seçimin, arifesinde; Türkiye’nin geleceği için, vadedilen seçenekler, artık çok daha net, çok daha açık bir şekilde, ortada duruyor.
Bir tarafta; Seçim kazanmak uğruna; kadınlara, şiddeti, ölümü, tacizi, tecavüzü reva görenler var; Diğer tarafta ise; Kadınların, çocukların, gençlerin, Hakkını, hukukunu, koruyup, iyileştirmek isteyenler var.
Bir tarafta; “Ne Mutlu Türküm Diyene” demekten, rahatsız, Atatürkümüze, Cumhuriyet değerlerimize de, düpedüz gıcık olanlar var; Diğer tarafta ise; Her 10 Kasım’da hüzünlenenler, “Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun” diye, and içenler var!
Bir tarafta; Hırslarının gölgesindeki kararlarla; ekonomiden eğitime, hukuktan sağlığa, hemen her alanda, ülkemizi krizler yumağına sokan, beceriksizlik abideleri var;
Diğer tarafta ise; Aklın ve bilimin ışığında, Krizleri gizlemeye değil, çözmeye talip olan, işinin ehli, liyakatli kadrolar var.
Bir tarafta; Başkent’in göbeğinde yaşanan, alçak bir cinayete, Sinan Ateş’in katillerine, göz yumanlar var;
Diğer tarafta ise; Sinan Ateş’i unutmayacak, unutturmayacak, Ve katillerinden de, teker teker, hesap soracak olanlar var!
Bir tarafta; Gücünü, rant şebekelerinden, simsarlardan, mafyalardan alanlar var;
Diğer tarafta ise; Gücünü, yalnızca ve yalnızca, milletin kutlu iradesinden alanlar var.
Ez cümle; Bir tarafta; Düşman karşısında, birlikte kan döküp, kardeş olmuş bir büyük millete; çok uluslu bir parçalanmışlık vadeden, Genişletilmiş Cumhur İttifakı var;
Diğer tarafta ise; Türkiye’nin, birliğini ve beraberliğini, demokrasi ile taçlandırmayı vadeden, Millet İttifakı var.
Nitekim; İktidarın başı ve arkadaşları da; bu kadar açık ve net bir tablo karşısında; milletin kararının, ne olacağını, açıkça gördükleri için, büyük bir paniğin, pençesine düşmüş durumdalar…
Daha dün, Millet İttifakı’nı, bakanlık dağıtmakla suçlayanlar; Bugün; atanmış bakanlarını, milletvekili yapabilmenin telaşındalar...
Seçimi kaybedeceklerinin, farkına varanlar; hiç olmazsa, milletvekili olabilmenin peşindeler…
Gerçekten ibretlik.
Ben de, buradan sormak istiyorum: Şimdi bu atanmış bakanlar, arkalarında devletin gücüyle, seçime girip; bir de buna, adil ve dürüst bir seçim mi diyecekler?
Seçim sürecinde, devletin kaynaklarını, diledikleri gibi kullanıp; Sonra da buna, demokrasi mi diyecekler?
Hayır!
Böyle bir ilkesizliği, böyle bir ciddiyetsizliği, kabul etmiyoruz.
Madem tüm kabine üyeleri, ani bir aydınlanmayla, vekil adayı olmaya, karar verdiler; O zaman buyursunlar; hodri meydan!
İstifa etsinler, öyle aday olsunlar!
Madem, milletin teveccühünü, kazanmaya adaylar; O zaman buyursunlar; üzerlerine atanan gömlekleri çıkarsınlar, öyle aday olsunlar!
Madem, milletin iradesine teslim olmaya adaylar; O zaman buyursunlar; devletin zırhını çıkarsınlar, öyle aday olsunlar!
Değerli arkadaşlarım; Ama olamazlar, yapamazlar, vazgeçemezler.
Oturdukları koltuktan kalkıp da, milletin karşısına çıkamazlar.
Çünkü, o vicdan tartısına, kendi özgül ağırlıklarıyla çıkmaya, cesaret edemezler.
Nereden mi biliyorum?
Mesela, bir Nebati Bakan vardı, hatırlıyor musunuz?
Sahi ne oldu ona, bileniniz var mı?
O ışıltılı gözleri, göreniniz var mı?
Son zamanlarda, çıkıp da, alışılmış absürtlüğüyle, açıklamalar yaptığını, duyanınız var mı?
Memlekette ekonomi perişan, esnaf kan ağlıyorken, Çiftçi, tarlasına, yaşlı gözlerle bakıyorken; kayıp bakan Nemo’nun,
neden ortalıkta olmadığını, bileniniz var mı?
Ben söyleyeyim.
Çünkü şu sıralar, o koltuktan bir kalkarsa, bir daha oturamayacağını, en iyi kendisi biliyor da ondan...
Amaa yanlış olmasın; Kendisi bir tek, Sayın Erdoğan’ın, basın açıklamaları olunca, aniden ortalıkla beliriveriyor.
O da, açıklama yapmak için değil; kameralar önünde, spot yer kapabilmek için…
Bu arkadaşlar artık, fotoğraf çekilirken bile, rant kovalıyor yani…
Ama onu da, maalesef beceremiyorlar.
Birbirlerini omuzlayıp, rezil oluyorlar.
Ne diyelim?
Allah akıl fikir versin.
Aziz milletim; Bay Kriz ve arkadaşlarının yaşadığı paniğin, bir başka yansımasını da, son dönemdeki, açıklamalarında, vaatlerinde ve sözde icraatlarında görüyoruz.
Son 5 yıllık, devri iktidarlarının, ilk 4 buçuk yılında, yapmadıkları şeyleri, şimdi yapmaya başladılar.
4 buçuk yıl boyunca, milletin feryadını duymayıp, sadece kendilerine çalıştılar.
Seçime aylar kala ise, nedense birden, milletimizi, hatırlamaya başladılar.
4 buçuk yıl boyunca yayıldılar; Seçime 6 ay kala, emeklileri hatırladılar.
4 buçuk yıl boyunca, boş oturdular; Seçime 6 ay kala, EYT’li kardeşlerimizi hatırladılar.
4 buçuk yıl boyunca, beklediler; Seçime 6 ay kala, atanamayan öğretmenlerimizi hatırladılar.
Yani, seçimler olmasaydı; Ne emekli, ne öğretmen, ne EYT’li hiç kimse umurlarında olmayacaktı...
Ey demokrasi, sen nelere kadirsin!
Bu vesileyle, buradan; Tarım bakanlığında atama bekleyen, ziraat mühendislerimizi de, gündeme getirmek istiyorum.
Çiftçilerin dertlerini çözmek, belli ki sizi aşıyor.
Nitekim onları, 15 Mayıs’tan sonra, biz zaten çözeceğiz.
Ama bari, giderayak, bakanlığınızdaki, ziraat mühendisi kardeşlerimizin, derdini çözün.
Bari giderayak, bir faydanız olsun.
Değerli dava arkadaşlarım; Biliyorsunuz, geçtiğimiz hafta; Emeklilerimize verilecek bayram ikramiyesi 2000 lira, Emekli maaşlarının aylığı da, en düşük, 7500 lira olarak belirlendi.
Ancak 7501 lira alan, bir emeklinin maaşında, herhangi bir artış yaşanmayacak.
Her ne kadar, Sayın Erdoğan, bu artışların, bir lütuf olduğunu düşünse de, gerçekler maalesef öyle değil.
Çünkü; Asgari ücretin, 8506 lira olduğu bir ülkede, 7500 lira emekli maaşı vermek; en hafif tabiriyle; emekli vatandaşlarımıza hakarettir.
Bu kürsüden, daha önce defalarca söyledim: “Asgari ücretli milyonlarca vatandaşımız, evine ekmek götüremiyor.” dedim.
“İğneden ipliğe, her şeye gelen zamlar doğrultusunda, asgari ücreti, bir an önce güncelleyin.” dedim.
“Ayrıca, en düşük emekli maaşını da, derhal, asgari ücret seviyesine çıkartın.” dedim.
Ama onlar, bunların hiçbirini duymadılar, yapmadılar.
Milletimizi, ayın yarısına bile gelmeden, eriyen maaşlar ile, açlığa, yokluğa ve çaresizliğe, mahkûm ettiler.
Yandaşları, üç kuruş zarar etti diye, dünyaları yerinden oynattılar; ama milletimizi utanmadan, geçim sıkıntısıyla, borçlarla bir başına bıraktılar.
Kendi eşlerini, dostlarını, akrabalarını ihya ettiler; ama bu milletin evlatlarını, ısrarla görmezden geldiler.
Artık hesap vakti geldi, çattı, Sayın Erdoğan!
14 Mayıs akşamı, milletimizin gür sesini, iliklerine kadar hissedeceksin.
Görmezden geldiğin millet iradesini, dimdik karşında göreceksin.
Neden olduğun, tüm çilelerin hesabını, teker teker, sandıkta vereceksin.
Hiç kusura bakma.
5 yılda yapmadığını, son 6 aya sığdırmaya çalışarak, bu hesaptan kaçamazsın.
Milletimizin, senin ve beceriksiz arkadaşların için, tuttuğu kabarık defter, 14 Mayıs’ta açılacak!
Milletimizin şaşmaz terazisi, seni 14 Mayıs’ta tartacak!
O sandık gelecek ve 14 Mayıs’ta, hak yerini bulacak!
Hazır ol, artık çok az kaldı!
Aziz milletim; Geçtiğimiz hafta, bu iktidarın gerçek yüzünü, çarpıcı bir şekilde ortaya koyan, çok acı bir örnek daha yaşadık.
Ülkemiz adına, bir kez daha üzüldük; iktidar adına da, bir kez daha utandık.
Artık her şeyiyle, göstermelik hale gelmiş bir iktidarın; günü kurtarmaktan başka, hedefi kalmamış bir hükûmetin; ucuz, utanmaz ve ahlaktan yoksun, bir yönetim anlayışının; acınası hâline, şahit olduk.
Evet, şu sahte temel atma töreninden bahsediyorum.
Yıllarca, büyük büyük konuşup; “Ben, temel atma törenlerine katılmam, ben biten işin, açılışını yaparım.” diyecek kadar, şişmiş bir egonun, balon gibi öterek sönüşünün, ibretlik vesikasından bahsediyorum.
Bu fevkalade parlak, bir o kadar da, cüretkar arkadaşlarımız;
Boş araziye beton döküp, “Hastane temeli atıyoruz.” diye, Türkiye’ye yutturmaya kalktılar.
Evet yanlış duymadınız.
Boş araziye, bir demir kafes koymuşlar.
Görseniz, çocuk havuzu kadar.
Üstüne de, mikserden beton döktüler.
Saray medyasının, köpürteceği kadar da görüntü alıp, servis ettiler.
Alın size, Ak Parti usulü, temel atma töreni!
Güler misin, ağlar mısın?
Şu ciddiyetsizliğe bakar mısınız?
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, şu şuursuzluğa, bir bakar mısınız?
Nitekim artık, bu iktidarın, tüm işleri de, aynı bu sahte temel atma töreni gibi…
Hiçbir şey umurlarında değil.
Yüzleri kızarmıyor, utanmıyorlar.
Göz göre göre yalan söylemekten, hiç mi hiç gocunmuyorlar.
Palavralara, masallara sığınmadan, tek bir cümle bile kuramıyorlar.
Yazık ki ne yazık…
Şimdi de çıkmışlar; “Bir yılda, tüm depremzedelere, konutlarını teslim edeceğiz.” diyorlar.
Arkadaş!
Madem bir yılda yapılabiliyordu, 21 yıldır neredeydiniz?
Madem bir günde, sadece kamu kuruluşlarından, 90 milyar lira para toplanabiliyordu; 21 yıldır, neden toplamadınız?
21 yıldır, “Deprem geliyor.” diye bas bas bağıran, bilim insanlarımızı, neden dinlemediniz?
21 yıldır topladığınız, deprem vergilerini, neden çarçur ettiniz?
“Bir yılda, 650 bin konut yapacağız.” diyen bir iktidar, 21 yıldır, bunu neden yapamadığını, milletimize anlatmak zorundadır.
Bu kadar basit. Önümüzde, koskoca Marmara Depremi riski var.
Eğer bir yılda, 650 bin konut yapıyorsanız; İstanbul’da, Yalova’da, Tekirdağ’da, Kocaeli’nde, olası bir depremde, yıkılmasına kesin olarak bakılan, binlerce bina var.
Bu binaları yenilemek için, daha ne bekliyorsunuz?
Depremde yıkılıp, çökmelerini mi bekliyorsunuz?
Yine binlerce insanımıza, mezar olmalarını mı bekliyorsunuz?
Şehirlerimizi depreme hazırlamak, bu kadar zor bir iş değil.
Bunu zor gösteren, 21 yıldır hiçbir şey yapmayan, bu beceriksiz iktidardır.
Nitekim;
Ekrem Başkan’ın çalışmaları ortada…
İnşallah, 14 Mayıs’tan sonra da, bunun ne kadar kolay olduğunu, tüm Türkiye’ye göstereceğiz.
14 Mayıs’tan sonra, Artık kimse, kendine mezar olacak evlerde yaşamayacak.
Hiç kimseyi, geride bırakmayacağız.
Hiç kimseyi, bile bile, ölüme terk etmeyeceğiz!
Üstelik öyle, sahte temeller atarak da değil…
Aziz milletim;
Elbette, bu kepazeliklere şaşırmıyoruz.
Çünkü biz biliyoruz ki;
Seçimi kazanmak için, her şeyi mubah görenler; gerçekleri çarpıtırken de, hiçbir ahlaki sorumluluk taşımazlar.
Olmayan temellerin önünde, atıp tutarken de, hiçbir utanç duymazlar.
Yalan söylemekten de, iftira atmaktan da, hakaret etmekten de, zerre rahatsız olmazlar.
Biz, millet olarak, 21 yıllık Ak Parti iktidarı döneminde, bu durumun, sayısız örneğine şahit olduk.
Nitekim; Sayın Erdoğan’ın, Hatay ziyaretindeki, tek rezalet, temel atma töreninden ibaret değildi…
Kendisi önce, kürsüye çıkıp dedi ki; “Burası “CE-HA-PE’li” demedik.
Bunlar da, vatandaşımız dedik.”
Yaaa…
“Bunlar da” vatandaşıymış…
Şu edepsizliğe bir bakar mısınız?
Şu nobranlığa bir bakar mısınız?
Şu bilinç altına bir bakar mısınız?
Şaka gibi ama gerçek…
Üstelik; işine gelince, “Milletin adamıyım.” diye, ortalıkta gezinen, bu zat; Bu sözleri, depremzede vatandaşlarımıza söyledi.
Bu sözleri, acılı annelere, babalara, çocuklara söyledi.
Ve bu sözleri, bir Cumhurbaşkanı olarak söyledi…
Kendine gel Sayın Erdoğan!
Kendine gel!
Ağzından çıkanı kulağın duysun!
Sen, 85 milyonun, tamamına karşı sorumlusun.
45 günün kalmış olsa da, sen hâlâ, bu ülkenin, Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyorsun.
Ayıptır, günahtır.
Bir de, bu edepsizlikten sonra, çıkmışsın, devletin ne olduğuna dair, en ufak bir fikrin varmış gibi, bize, devlet ahkamı kesmeye kalkıyorsun…
Sen önce git, bir aynaya bak Sayın Erdoğan!
Sen bu ülkeyi, yönettiğini mi sanıyorsun?
Ben sana söyleyeyim: sen ülke mülke yönetmiyorsun!
Sen ihale yönetiyorsun.
Sen rant yönetiyorsun.
Sen algı yönetiyorsun.
Ama sen, devlet yönetemiyorsun.
“Seçilmiş Cumhurbaşkanı’yım” diye, kasıla kasıla geziyorsun;
Ama; daha Cumhurbaşkanı gibi davranmayı bile, beceremiyorsun.
“Kabile ülkesi değil.” diyorsun.
Ama; kabile reisi yetkileriyle, devlet yönetmeye kalkıyorsun.
Neymiş?
Devlet böyle yönetilmezmiş.
Neymiş?
Belediye Başkanlarının, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olması yanlışmış.
Neymiş?
Bu devlet, kabile devleti değilmiş…
Yaaa öyle mi Sayın Erdoğan?
Hayırdır, neden bu kadar rahatsız oldun?
Neden bu kadar korktun?
Neden bu kadar çekindin?
Günaydın!
Biz sana zaten yıllardır, aynı şeyi söylüyoruz.
Evet doğrudur:
Bu devlet, elbette kabile devleti değildir.
Ama mesela;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
senin kabile devleti standartlarına,
mecbur da değildir.
Mesela;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
Ekonomide, hukukta, eğitimde,
keyfiyet ve vasatlığa,
layık da değildir.
Mesela;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti;
Rantçı dostlarının, kasasını dert ettiği kadar, milletinin kesesini dert etmeyenlere, mahkum da değildir.
Ez cümle;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti,
Ne sana, ne ucube sistemine,
ne de, “kadro” diye yutturmaya çalıştığın, beceriksiz kabilene,
hiç ama hiç mecbur değildir!
İşte bu yüzden, biz geliyoruz!
Engelleri, yıka yıka geliyoruz!
İftiraları, boza boza geliyoruz!
Yalanları, yene yene geliyoruz!
Nitekim;
Sen meydanlara çıkıp;
“Hani belediyeler nerede?
Deprem bölgelerine uğradılar mı?”
diye iftira atarken;
Biz Mansur Başkan’la, Ekrem Başkan’la,
Kahramanmaraşlı, Hataylı kardeşlerimizi ziyaret ediyoruz.
Sen, “belediyeler buralara gelmediler” diye, kendini kandırıyorsun;
ama vatandaşlarımız, onlara;
“Allah sizden razı olsun” diyor.
Sen, durmadan çamur atıyorsun;
ama vatandaşlarımız, onlara;
“Yüzümüz sizin sayenizde güldü” diyor.
Sen, “bu belediyeler çalışmıyor” diye, karalama yapıyorsun;
ama, vatandaşlarımız onlara;
“Ak Partili belediyelerin yapmadığı güzelliği, siz yaptınız.” diyor.
Bak, bunları, ben söylemiyorum Sayın Erdoğan.
Bunları bizzat, vatandaşlarımız söylüyor.
Depremin olduğu ilk günden beri;
11 Büyükşehir Belediyemizin de;
nasıl canla başla çalıştığını,
nasıl yardıma koştuğunu,
nasıl kucak açtığını,
en iyi, deprem bölgesindeki insanlarımız biliyor.
O nedenle;
sen artık giderayak, daha fazla nefesini yorma;
kendini de, daha fazla rezil etme, Sayın Erdoğan…
Çünkü;
Büyük Türk Milleti, artık sizin gerçek yüzünüzü gördü.
Geri sayım başladı.
Bunun artık dönüşü yok.
Sandık geldiğinde, milletimizin kutlu iradesi, sizi o sandığa gömecek.
Bundan kaçış yok.
Ve milletimizin iradesi, 15 Mayıs’ta iktidara gelecek.
Korkunun ecele faydası yok.
Sana söz, Sayın Erdoğan!
O güzel bahar gününde, biz iktidara geldiğimizde,
sen utanacaksın.
Attığın iftiralardan utanacaksın!
Millete söylediğin yalanlardan utanacaksın!
Ne kadar aciz, ne kadar beceriksiz olduğunu görecek,
Ve aynadaki suretinden utanacaksın!
Üstelik bir gün de değil, her gün utanacaksın!
Sana söz, çok az kaldı!
Aziz milletim;
Hepimizi, derinden yaralayan büyük felaketin, ilk gününden itibaren,
İYİ Parti olarak, sahada vatandaşlarımızla birlikteydik.
Depremin ilk haftasında,
bölgedeki ihtiyaçları tespit edip, yardımları yönlendirdik.
“Gün eleştirme günü değildir.” deyip, AFAD’a yardımcı olduk,
Ve bugün, eleştirsek de, hâlâ yardımcı olmaya, devam ediyoruz.
Gün be gün, deprem bölgesindeki risklere karşı, yetkilileri uyardık,
çözüm önerilerimizi söyledik.
Söylemeye de, uyarmaya da, hâlâ devam ediyoruz.
Çünkü, “Önceliğimiz milletimizin iyiliğidir.” diyoruz.
Nitekim, bundan 1 ay önce de, yine buradan,
sizlere, İYİ Parti olarak hazırladığımız,
deprem eylem planımızdan bahsetmiştim.
Bir süredir de, Millet İttifakı’nı oluşturan diğer partilerle,
kapsamlı bir deprem raporu hazırlıyoruz.
15 Mayıs sabahı, ilk işimiz;
bu eylem planı ve raporlarda yer alan,
somut adımları, hayata geçirmek olacak.
Hiç şüpheniz olmasın ki;
Hatay’ı da, Kahramanmaraş’ı da, Adıyaman’ı da,
Malatya’yı da ayağa kaldıracağız.
Nurdağı’nı da, Hassa’yı da, Kırıkhan’ı da yeniden kuracağız.
Üstelik öyle, sahte temel atma törenleriyle değil.
Hastanesiyle, insani sanayi bölgeleriyle, okullarıyla,
turizm merkezleriyle, parklarıyla, spor alanlarıyla,
bu şehirlerimizi, Türkiye’nin,
yeni cazibe merkezleri hâline getireceğiz.
21 yıldır, rantçıların elinde, cehenneme çevrilen şehirlerimizi,
cennet bahçelerine dönüştüreceğiz.
Bu şehirlerimiz, tersine göçün de, dinamoları olacak.
Depremzedelerimiz, şehirlerine döndüklerinde,
sadece evlerine kavuşmayacak.
Aynı zamanda;
modern bir yaşama, kaliteli istihdama,
dünya standartlarında eğitim veren okullara,
ve turizm ile canlanan, cıvıl cıvıl sokaklara da kavuşacak.
Ez cümle;
Biz milletimize, sadece dört duvardan ibaret evler, teslim etmeyeceğiz.
İçinde huzurla yaşayacakları,
pırlanta gibi şehirler teslim edeceğiz.
Sadece 5 yılda, bu iktidarın, 21 yılda yapamadığını yapacağız.
Ve sayın Erdoğan’a, 21 yıldır öğrenemediklerini, itinayla öğreteceğiz!
Mesela;
Demokrasinin değerini öğreteceğiz.
Mesela;
Ekonomin yönetimini öğreteceğiz.
Mesela;
Kadına şiddetle mücadeleyi öğreteceğiz.
Mesela;
Tarımın önemini, tarımsal kalkınmanın gücünü öğreteceğiz.
Mesela; Turizm gelirlerini, ikiye katlamayı öğreteceğiz.
Mesela; Planlı, güvenli ve doğa dostu şehirciliği öğreteceğiz.
İYİ Parti olarak biz, diyoruz ki; Gelin, bu depremin yol açtığı enkazdan; sanayimizle, üretim gücümüzle, ihracat kabiliyetimizle ve işçimizin alın teriyle çıkalım.
Gelin, afetlerin, felaketlere dönüşmesine, bundan sonra izin vermeyelim.
Gelin, yaralarımızı sarmak yerine, kendi küçük hesaplarını düşünenlere, daha fazla müsaade etmeyelim.
Çünkü Cumhuriyetimiz; kendi küçük hesabını yapanlarla değil;
Büyük Türkiye ideali için, her şeyini ortaya koyanların, kanıyla, canıyla, emeğiyle kuruldu.
İşte o nedenle, önümüzdeki seçimlerde biz;
Cumhuriyetimizin, kurucu değerlerini, iktidara taşıyacağız!
Cumhuriyetimizi kuran, o fedakarlığı, iktidara taşıyacağız!
Cumhuriyetimizi kuran, o ahlakı, o adanmışlığı, o vizyonu, iktidara taşıyacağız!
Hiç merak etmeyin;
Çok az kaldı!
Değerli dava arkadaşlarım; İşte bizim, İYİ Parti olarak verdiğimiz mücadelenin özü de, tam olarak budur…
Bu yüzden ne yaparlarsa yapsınlar;
Asla pes etmeyeceğiz!
Asla yılmayacağız!
Asla yıkılmayacağız!
Önümüzdeki seçim, kişiler arasındaki bir rekabetin, seçimi olmayacak.
14 Mayıs; Tek adam rejimini savunanlarla, Cumhuriyet değerlerini savunanların seçimi olacak.
14 Mayıs; Hak yiyenlerle, hakkın mücadelesini verenlerin seçimi olacak.
14 Mayıs; Hukuku çiğneyenlerle, hukuk düzenini, inşa etmek isteyenlerin seçimi olacak.
14 Mayıs; Türkiye düşmanları ile, Türk Milleti’ni, hak ettiği Türkiye’ye, kavuşturmayı hedefleyenlerin seçimi olacak.
Ve hiç kimsenin şüphesi olmasın ki;
Bu mücadelenin sancağını, İYİ Parti taşıyacak!
Bu mücadelenin ateşini, İYİ Parti büyütecek!
Bu mücadelenin güvencesi, İYİ Parti olacak!
Bu mücadelenin kazananı da, tüm Türkiye olacak!
Ferdi gayret yuvayı, toplu gayret, vatanı ayakta tutarmış…
Biz de, milletimizin iradesinden aldığımız güçle; Evelallah, vatanımızı ayakta tutacağız!
Değerli dava arkadaşlarım;
Biz, ülkemiz için vadettiğimiz demokrasiyi, öncelikle, kendi partisinde başlatanlarız.
Biz, ülkemiz için aradığımız adaleti, öncelikle, kendi partisinde sağlayanlarız.
Biz, ülkemizin mutlu yarınları için aradığımız liyakati, öncelikle kendi partisinde uygulayanlarız.
İşte bu nedenle; Önümüzdeki seçimlerde, partimizin milletvekili adaylarını belirlemek için, ön seçim gibi işleyecek, bir temayül yoklaması sürecini başlatıyoruz.
Bugüne kadar, 3379 vatandaşımızın, milletvekilliği aday adaylığı başvurusunu aldık.
Her şeyden önce, Yüzde 32’si kadınlardan, yüzde 21’i de, gençlerimizden gelen, bu başvurular, bizler için, büyük bir gurur kaynağıdır.
Buradan, sizlerin aracılığıyla; Türkiye’yi, kurucu değerlerimizle, yeniden buluşturup, Atamızın büyük vizyonunu, Cumhuriyetimizin ikinci asrına, taşımak için çıktığımız, bu çetin medeniyet yolunda; bize omuz veren, bizimle yürümek isteyen, Türkiye’nin İYİ ve cesur evlatlarına, canı gönülden, teşekkürlerimi sunuyorum.
Allah her birinizden razı olsun.
İYİ ki varsınız!
Bu vesileyle; 1 ve 2 Nisan tarihlerinde gerçekleştireceğimiz, temayül yoklamamız için, partimize gönül veren ve üye olarak ailemize güç katan, tüm dava arkadaşlarımı, sandıklara davet ediyorum.
Gelin, Milletin meclisine, milletin iradesini, birlikte taşıyalım.
Gelin, Milletimizin, sesini duyuracak, Milletimizin derdine, derman bulacak, Milletimizin, hakkını savunacak vekillerimizi, hep birlikte seçelim.
Gelin, Yanlışı doğrularla, Kötüyü iyilikle, Korkuyu cesaretle, Yokluğu zenginlikle, Zorbalığı adaletle, Haksızlığı hakkaniyetle, Yalanları hakikatle yenmek için, İYİ Parti’nin demokrasi şöleninde buluşalım!
Değerli dava arkadaşlarım; Biz, bu yola, “Önce millet, önce memleket.” diyerek çıktık.
Rabbime şükürler olsun, bugüne kadar da; bu kutlu yoldan, hiç sapmadık.
Bundan sonra da,evelallah, ilk günkü azim ve heyecanımızla, yürümeye devam edeceğiz.
Millete rağmen değil, milletle beraber yürüyen,
siyaset anlayışımızdan, asla vazgeçmeyeceğiz.
Herkes emin olsun.
Kimsesizliğin, dondurucu soğuğuna terk edilen gönülleri;
Bir güneş gibi ısıtacağız!
Dipsiz bir karamsarlığa, mahkûm edilen yürekleri;
Bir güneş gibi aydınlatacağız!
Ocağın ateşi, ekmeğin bereketi, sofraların neşesi sönmüş evlere;
Bir güneş gibi doğacağız!
Ne diyor Hazreti Mevlana?
“Kar gibi yağıp, yeryüzünü kaplasan da, güneşin varlığıyla, yok olup gidersin…”
İşte, ülkemizin üzerini kaplayan;
Tüm kötülükler, tüm çirkin hesaplar, tüm kısır kavgalar da,
İYİ Parti’nin güneşiyle, yok olup gidecek!
Kadınların gülüşünde,
Çocuklarımızın gözlerinde,
Gençlerimizin gönüllerinde kaybolan ışık,
İYİ Parti’nin beslediği umutla, yeniden doğacak!
Devletimizin, yıpranan değerleri,
Kurumlarımızın, kaybolan itibarı,
Milletimizin, tükenen hayalleri,
İYİ Parti’nin vizyonuyla, geri gelecek!
Biz, çadırımızı göğe kurduk.
İstikametimize, Güneş’i koyduk.
Hedefimizi de, milletimizle bir tuttuk.
Bizim için;
Vizyon da budur, misyon da budur, ülkü de budur!
Bütün kalpleri yorsalar da, huzuru getireceğiz!
Bütün çiçekleri yolsalar da, baharı getireceğiz!
Bütün yolları kesseler de, aşıp geleceğiz.
Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey vatan! Gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz!
Toplantımızı şereflendirdiniz.
Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları