Sosyal medyada hoşgörü ve farklılıklara saygı adeta dibe vurdu! Nefret söyleminin son hedefi ise eşcinseller oldu...
Sosyal medya mecralarından olan
Twitter ’da
Türkiye ’nin en çok konuşulanları arasında dün ‘eşcinsellikyasaklansin’ hashtag’iyle karşılaştı. Bu etiket altında düşüncelerini açıklayan bazı kişiler birçoklarına göre nefret suçu işlediler. Eşcinsellere karşı yapılan mesajlara tepki gösterenler de oldu.
Ünlü piyanist
Fazıl Say için
Twitter ’da yazdığı ve ‘retweetlediği’ mesajlar nedeniyle ‘1,5 yıla kadar hapis cezası istenildiği
Türkiye ’de hangi düşüncelerin suç olduğu hangi düşüncelerin fikir özgürlüğü olarak değerlendirilmesi gerektiği büyük bir tartışma konusu. Sanal alemdeki nefret söyleminin geldiği noktayı akademisyenlere ve nefret suçlarına karşı mücadele eden aktivistlere sorduk…
Twitter ’da edilen lafın bir sorumluluğu var Akademisyen - yazar Koray Çalışkan:
"Genel olarak insanların
Twitter ’a yazdıklarının kamusal olduğunu unutmaması gerekiyor.
Twitter aslında herkesin kendisinin edit ettiği bir gazete gibi. Yani orada edilen lafın bir sorumluluğu olmalı. Eşcinsellik hayvanlarda ve insanlarda tarih boyunca mevcuttur ve heteroseksüellik kadar doğaldır. Eşcinselliğin yasaklanması heteroseksüelliğin yasaklanması ile aynı şeydir ve yalnızca yasağı isteyenin kendi cinsel yöneliminden kuşkusuna işaret eder. Çünkü durduğu yerden emin olmayan farklı olanları yasaklamaya çalışır."
Yasal düzenleme gerekiyor Nefret Suçlarına Karşı Yasa Kampanyası Sözcüsü F. Levent Şensever:
"Nefret suçları birçok şekilde açığa çıkabiliyor. Fiziksel saldırı, şiddet ya da saldırı tehditleri, taciz, mülke ya da eşyalara zarar verme, ırkçı, nefret içerikli ya da saldırgan duvar yazıları, kundaklama, saldırgan broşürler ve posterler, okulda ya da iş yerinde zorbalık yapma vb. Sosyal medya mecralarının gelişmesi ve yaygın kullanımı ile birlikte,
İnternet üzerinden karalama ve tehditler ile ayrımcı söylemler de yaygınlık kazandı. Nefret suçları, saldırganın hedefine yönelik önyargılarının yanı sıra, aynı zamanda söz konusu suçun neden olduğu etkiyle de önem kazanmaktadır. Saldırgan, hedefini o kişinin ait olduğu grup nedeniyle seçmektedir. Burada verilmek istenen mesaj sadece doğrudan saldırıya uğrayan kişiye yönelik olmayıp, o kişinin ait olduğu tüm gruba yöneliktir. Dolayısıyla da bu tür suçlar çok geniş kesimleri mağdur etmektedir."
"Burada devlete ve kamu kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Devlet, her şeyden önce bu tür suçların işlenmesini caydıracak yasal düzenlemeler yapmak zorunda. Ayrımcılığı caydırıcı önlemler son derece önemli. Ama aynı zamanda, bu tür vakaların gerçekleşmesi durumunda mağdurların adalet erişimi ve korunması, mağduriyetlerini giderecek her türlü önlemin alınması gerekmektedir. Ne yazık ki
Türkiye ’de bu tür nefret söylemi ve nefret suçlarının mağdurlarını koruma altına alan özel yasal düzenlemeler söz konusu değil. Bu nedenle, Nefret Suçlarına Karşı Yasa Kampanyası’nı oluşturan 61 sivil toplum kuruluşu,
Türkiye ’de nefret suçlarına karşı mücadelede yasal düzenlemenin önemine işaret eden bir kampanya yürütmektedir. Bu amaçla hazırlanan bir yasa taslağı, yılsonuna kadar hükümetin ve meclisin dikkatine sunulacak.
Türkiye ’nin de bir hukuk devleti olmanın gereği olarak en kısa sürede nefret suçlarına yönelik yasal düzenlemeleri gerçekleştireceğine inanıyoruz."
Gerçek hayata da etki ediyorlarAktivist Mehmet Tarhan:
"Nefret söyleminin sosyal medyada bu kadar yaygınlaşması oldukça endişe verici. bunları yazanların büyük bir çoğunluğu gündelik yaşamlarının dışında bir kimlik yaratıp bu tip şeyleri yazsalar da, nefret dilinin normalleşmesi hatta meşrulaşmasına neden oluyorlar. İşte endişe verici kısım bu sanal kimlikler üzerinden meşrulaşmanın gerçek hayata da tezahür etmesi."
"
Fazıl Say 'ın yazdıkları ile eşcinseller aleyhine yazılanlar arasında bir eşitleme yapmak nefret söylemi tanımını çarpıtma anlamına geliyor. Egemen düşünce ya da çoğunluğa karşı dezavantajli grupların söyledikleri ile egemen düşünceyi eşitlemek, 301 uygulamalarında gördüğümüz garabetin nedeni. Çoğunluğu Müslüman bir ülkede
Fazıl Say 'ın din hakkında yazdıkları çoğunluk için bir tehlike oluşturmaz ve düşünce özgürlüğü kapsamında düşünülmelidir ancak eşcinsellere yönelik bu söylem nefret suçlarına giden yolun ilk basamaklarıdır, dolayısıyla düşünce özgürlüğü ile açıklanamaz."
Radikal