loading
close
SON DAKİKALAR

O anne konuştu: Canavar değilim, oğlum beni çağırıyor

O anne konuştu: Canavar değilim, oğlum beni çağırıyor
Tarih: 10.02.2014 - 19:44
Kategori: Kadın

Kurban Bayramı tatilinde 2 aylık bebeğini eve terk ederek ölümüne yol açmakla suçlanan ve tüm Türkiye'nin gündemine giren, Müge öğretmen Türkiye gazetesinden Balçiçek Pamir'e konuştu...

Türkiye geçtiğimiz Kurban Bayramı sonrası tüm ülkeyi büyük üzüntüye boğan bir haberle sarsılmıştı… Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'ndeki bir ilkokulda sınıf öğretmenliği yapan 34 yaşındaki S.M.D., iddiaya göre 2 aylık erkek bebeğini evde tek başına bıraktıktan sonra 9 günlük bayram tatilini geçirmek üzere memleketi Hatay'a gitmiş, tatil dönüşü, açlık ve susuzluktan ölen bebeğini hareketsiz olduğu gerekçesiyle hastaneye götürmüştü!
S.M.D, durumdan şüphelenen doktorların polise haber vermesi üzerine gözaltına alındı ve sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklandı.

Yalnız yaşayan sarışın bir öğretmen, evlilik dışı bir çocuk, ve tatile giderken eve terk edilen zavallı bir bebek… Toplumun ilgisini çekmeye çok ‘uygun’ bir ‘haber’… Öyle de oldu ve neredeyse tüm toplum bu haberle çalkalandı. Oysa bugün görünen o ki bu olaya ilişkin, yanıtı yeterince aranmamış bazı sorular vardı…

Türkiye gazetesi yazarı Balçiçek Pamir, bebeğini ölüme terk etmekle itham edilen Müge öğretmenle cezaevinde konuştu. Yaklaşık 2,5 saat süren görüşmenin ardından hem duyduklarını hem de izlenimlerini aktardı.

Pamir, karşılaşmalarını anlatarak başlıyor habere, “Uzunca bir salonda yan yana dizilmiş masalardan birinde kaloriferin dibine doğru oturuyordu... Üzerinde siyah bir pantolon mavi yakası fırfırlı bir gömlek ve yüksek topuklu siyah rugan ayakkabılar...
(…)
Ayrılırken ayakta karşı karşıya durduk... ‘Canavar anne değilim ben’ dedi... ‘Sadece bunu bile yazsan olur!’
Müge görevli memurla birlikte demir parmaklıklara doğru ilerlerken, arkasından uzun uzun baktım... İçim yine buz kesmişti... Bu sefer sadece can veren küçük Berk için değil, hayatı çalınmış genç bir kadın için...”

Ve şöyle devam ediyor…

“Önce kısa bir bilgi... 35 yaşında Müge, Hatay Dörtyollu, anne-baba öğretmen, bir yaş küçük kız kardeşi doktor, üç yaş büyük ağabeyi polis. Müge doktor olmanın hayalini çok kurmuş. Hatta Bakü'de tıp okumaya gitmiş ama oralarda yapamamış, iki yıl kalmış Rusça öğrenmiş ve dönmüş. Ardından Adana öğretmen lisesinde okumuş. İngilizce öğretmenliği hayali kurarken kendini Kars'ın bir köyünde sınıf öğretmeni olarak bulmuş... 25 öğretmenle aynı lojmanı paylaştığı küçücük bir köyde...

-İçine kapanık, sakin biri dediler senin için...
-Kendi hâlimde, kimseye kötülüğü dokunmayan biriyim ben. Tek başıma kalmayı hiç sevmem. Etrafım kalabalık olsun isterim. Karanlıktan da korkarım...

-Çalıştığın okulda hakkında bir sürü şikâyet olmuş...
-Çok uğraştılar benle çok... O yüzden hiç sevmedim mesleğimi.

-Öğretmenliği sevmedin mi gerçekten?
-Çocukları sevdim sadece ben. Onlarla yalnızken bir problem yoktu. Ama veliler sürekli kıyafetimle saçımın rengiyle uğraştılar. Muhafazakâr bir yapısı vardı o velilerin. Kars'ta yaşamadım burada yaşadım sorun.

-Kıyafetinde ne rahatsız ediyormuş?
-Fazla sarışınmışım. Çok sarıymış. Eteklerim hep diz altıdır, onu da şikâyet ettiler. Ayrıca dekolte giymem, ama renkli giyerim. Niye kırmızı giyiyormuşum... Okul müdürü bir kaç kez çağırdı. Müfettiş ''Dikkat çekici renk giymeyin'' dedi.

-Bu yüzden şikâyet etmemişler ama...
-Görüntüde eğitim yönü yetersiz, diğer okullardan geri kalıyor falan diye şikâyet ettiler ama arka planda sorun görünüşümdü. Zaten hep dile getirdiler. Ama şikâyetlerinden bir şey çıkmadı. Soruşturmalar oldu, eğitimim yetersiz değil ki...

-Peki sen şikâyette bulundun mu?
-Evet İlçe Eğitim müdürüne gittim olan biteni anlattım, beni başka yere yollayın dedim, başarılı olamadım. Okulda kız öğrenciler büyüyünce biz de sarıya boyatacağız diyorlardı. Ben de onlara önce büyüyün meslek sahibi olun, paranızı kazanın boya sonra gelir diyordum. Ama veliler...


ÖLEN OĞLUM ÇAĞIRIYOR BENİ!

-Saçların niye kahverengi şimdi?
-Önce hiç rahat değildim burada. Bir darp olayı oldu, saldırdılar bana... Sonra daha güvenli bir bölgeye alındım. Yine de rahat etmek için saç rengimi değiştirdim. Önce siyahtı, şimdi kahverengi.

-Rahat mısın peki şimdi?
-Çok daha rahatım. Ama bazen oğlum çağırıyor beni...

-Ne demek bu?
-Merdivenin başında durup aşağıya bakıyorum, kendimi bıraksam diye düşünüyorum ya da bir avuç hap bulsam... Ne zaman boşta kalsam öyle duygular geliyor. Ben de daha çok dua okuyorum, kendimi oyalamaya çalışıyorum... (Ağlıyor)

-Peki şu anda niye ağlıyorsun? Seni en çok üzen nedir?
-Niye buradayım ben? Olan bitenin suçlusu ben değilim ki... Kandırıldım, kullanıldım ve şimdi buradayım. Neden buradayım!..

-Oğlun konusunda hiç suçluluk hissetmiyor musun?
-Suçlu değilim ki... Canavar değilim ben. Oğluma çok iyi baktım. Mamasını bezini hiç bir şeyini eksik etmedim, niye görmek istemiyorsunuz? Vicdanlı ve kimseye kötülük etmek istemeyecek biriyim. Hakkımda yazılanları duydukça, bu ben değilim ki demek istiyorum. Bu ben değilim!

-Oğlunun cenazesine gitmek istemişsin...
-Daha doğal bir şey olur mu? Kokusu burnumda... Güvenlik nedeniyle izin vermediler ama (ağlıyor)

-Bebeğim, oğlum diye bahsediyorsun, niye ismini kullanmıyorsun?
-(Omuz silkerek) ne hatırlıyorum biliyor musun? Mememde uyuyakalıyordu. Emmiyordu bir türlü. Bana hastanedeki hemşire ayağının altını kaşı demişti. Ben de kaşıyordum hemen uyanıveriyordu. O da emmedi ama, sütüm de yetmedi, mama vermek zorunda kaldım.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları