Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı, yayın yönetmeni olduğu Bilim ve Teknoloji ekinin 1501’inci sayısında kapatılmasının ardından Yeni Yüzyıl gazetesinden Sercan Meriç’e konuştu.
Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Bursalı, yayın yönetmeni olduğu Bilim ve Teknoloji ekinin 1501’inci sayısında kapatılmasının ardından Yeni Yüzyıl gazetesinden Sercan Meriç’e konuştu.
İşte o röportaj:
Bilim ve Teknoloji eki 1501’inci sayısında kapatıldı. Siz kapatılma nedenini “sormayacağım” demiştiniz. Ancak herkes nedenini merak ediyor. Sizin sormama sebebiniz neydi?Kapatma kararı bana beş saniyede bildirildi. Bunun nedenini neden sorayım ki! Kimse de konuşmadı benimle. Yöneticilerin en azından bunu benimle tartışmaları lazımdı. Bildirim yoluna gittiler. Böyle bir hareket tarzı karşısında ben de sormam.
Genel Yayın Yönetmeni’niz Can Dündar Silivri’de tutukluyken, böyle önemli bir karar nasıl alınabiliyor?Son olarak İzmir bürosu da kapatıldı. Bizim derginin yapımında çalışan iki kadrolu arkadaşımız da çıkartıldı. Telifle çalışanların da işine son vermiş oldu. Silivri’de Can Dündar bundan haberdar mı? Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Çünkü tutuklanmadan önce, Can’ın bir konuyla ilgili yaptığımız görüşmede bana söylediği şuydu: “Hocam, bütün harcamaları kıstılar. Kadroyu zor tutuyorum.” Eninde sonunda bu insanlar atılacaktı zaten. Çünkü gazetenin ekonomik yapısının bozulduğunu görüyoruz. Duyduğumuza göre gazetenin epey baskı borcu var. İki önemli mal varlığının satıldığını gördük. Birisi Ankara büronun binası. Diğeri de Berin Nadi’nin vakfa bağışı olan Harbiye’deki bir daire. Hem işten çıkarttıklarının tazminatını ödemeyi hem de borçları ödemeyi planlıyorlar sanırım bunlarla.
Cumhuriyet’in küçülmesi nasıl bir etki yaratır?Cumhuriyet büyük ölçüde küçülüyor. Bu küçülme gazetenin habercilik kalitesini zayıflatıcı olur. Bilim ve Teknoloji dergisinin kapatılması büyük bir kayıptır. Her ne kadar gazeteye belli bir yükü olmasına rağmen, gazetenin ana ayaklarından da biriydi...
Peki, siz kararı duyduğunuzda ne hissettiniz? Öfkelendiniz mi, üzüldünüz mü? Sonuçta sizin evladınız gibiydi bu ek...
Doğru aslında. Ben kurdum. Ve 21 Şubat’ta 30’uncu yılını kutlayacaktık. 1500 sayıyı devirdik. Bilim ve Teknoloji’yi kapatma nedenleri ağırlıklı olarak ekonomik ama farklı düşünceleri de olabilir diye düşünüyorum. Doğrusu bilmiyorum. Dergi içindeki yazarların düşünceleriyle de fikir birliği içinde olmayabilirler. Bilmiyorum. Dergiyi küt diye kapatma kararı aldılar. Böyle bir kararı alanla neyi tartışmam gerekir? Düşünüyorum, cevap bulamıyorum. Gazetedeki yazılarım sürüyor. Derginin kapatılmasına dışarıdan büyük bir tepki var. Hatta gazeteye baskı yapıyorlar yeniden çıksın diye. Fakat gazetenin böyle bir geri dönüş yapacağını düşünmüyorum. Bilim ve Teknoloji şu bakımdan da önemliydi, bir özgürlük meşalesiydi. Kapatılmasını Cumhuriyet’in kendi kuruluş idealiyle çelişen bir durum olarak görüyorum. Okurlar da böyle düşünüyor. Zaten kampanya başlattılar. Benim kampanyalarla ilişiğim yok. Burada tek yapılacak şey, bugüne kadarki desteği için teşekkür etmektir.
Tek çözüm yolu kapatmak mıydı size göre?Onlar da artı-eksiye bakıp bu kararı aldılar gibi. Farklı olasılıklar şüphesiz ki olabilirdi. Burada emek veren arkadaşlar bir portal hazırlığı içerisindeler. Bilim ve teknoloji haberlerinin günlük akışını verecek bir site olacak. Bunu destekleyenler mutlaka olacaktır. Bir de dergi çıkarmak istiyorlar. Dergi bu portalın içerisine haftalık olarak konulacak. Daha sonra abonelik sistemine bile geçilebilir. Bunların hepsi maliyet meselesi. Bu işe gönül verenler bunun üzerine düşünüyor.
Cumhuriyet son iki yıldır önemli bir dönüşüm gerçekleştirdi. Siz de zaman zaman bu değişimi eleştiren yazılar kaleme aldınız. Ekonomik olarak sürdürülebilir bir durumun olmaması bu değişimle ne kadar bağlantılı?Yönetimden ayrı bir sürü şey düşünüyorum. Zaten herhangi bir yönetimle fikir birliğinde olduğumu hiçbir zaman hissetmedim. Siyasi olsun, kurumsal olsun. Daha önce İlhan Selçuk zamanında da farklı görüşlerim vardı.
Sizin düşüncenizde nasıl bir Cumhuriyet fikri var?Cumhuriyet’e yöneltilen eleştiriler var. Okurların bir kısmı memnun değil. Hedeflenen 70-80 bin tiraja ulaşılamıyor. Yayın Kurulu üyesiydim geçen yıl. Yetkisiz bir kurul olduğu için istifa ettim. Çünkü okur benden hesap soruyordu, “Ne oluyor Cumhuriyet’te” diye. O soruların muhatabı ben değildim.
Gazetenin yazarı olarak Cumhuriyet’in radikal bir şekilde rota kırdığını düşünüyor musunuz?Cumhuriyet, farklı bir Cumhuriyet. Baktığınızda bunu görürsünüz. Cumhuriyet’in bir değişime ihtiyacı vardı. Ama siyasi olarak bu kadar çok açılımlı değişimi de kapsamalı mıydı? Bence değildi. Sıkıntılar da buradan kaynaklanıyor olabilir. Hep olabilirlikler üzerinden konuşuyorum. Ben gazetenin bir yazarıyım. Orada görüşlerimi istediğim gibi dile getiriyorsam varım. Eğer bu olmazsa zaten istemezlerse bana da git derler. Şimdilik dokunmuyorlar.
Öyle bir beklentiniz var mı?Beklenti içinde değilim. Yazmamı istiyorlar, gördüğüm kadarıyla. Yeni bir Cumhuriyet burada söz konusu. Siyasi açılımlarıyla da öyle. İçine düşülen ekonomik durumda da sorumluluk bütünüyle vakıf yönetiminde. Vakıf bu gazetenin sahibidir. Şu anki vakıf yönetimi üç yıl öncekinden farklı. O zaman daha dengeli bir yönetim vardı. Şimdi hemen hemen aynı görüşte bir yönetim var. Cumhuriyet giderek küçüleceği ve dijital yayına kayacağı bir duruma giderse, yazık olur. Bu tarihsel bir sorumluluk.
Aynı görüşteki yönetimin daha sağlam adımlarla ilerlemesi gerekmez mi? Yaşananlar sanki tam tersi gibi...Cumhuriyet’in yönetimi uzlaşı içinde olmalıydı. Burası iktidar kavgasının verileceği bir yer değil. Ben sadece bunu söylüyorum. Cumhuriyet, kendi misyonuna ve varlık nedenine, bütünlüğünü koruyarak sahip çıkmalıydı. Okur varsa Cumhuriyet vardır. Cumhuriyet tarihsel misyonuyla varsa, okur da vardır.
Anadil temel bir haktır
Politikaya dönecek olursak.Bölgede yaşananlar üzerinden sormak istiyorum, Kürtler gerçekten Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parçası olduğunu hissediyor mu sizce?Diyarbakır’da bir referandum yapılsa acaba Kürtler ne der? Buna bakmak lazım. Bunun bir çözümünün bulunması lazım. Buradaki zorluk şu, Kürtlerin yarısından fazlası batıda yaşıyor. Kürtler dilleri konusunda çok zorluk çekti. Bunlar kabul edilebilir şeyler değildi. Biz de
zamanında Kürtçe’yi savunduk. Anadilini konuşma özgürlüğü kadar daha temel bir hak olamaz. Yaşama hakkıyla başbaşa giden bir şeydir. Bütünlüklü ve ayrılığa dayalı bir rejim değil, onların da dillerini konuşabilecekleri ve geliştirebilecekleri yeni bir yapı içerisinde sorun çözülmeli. Üniter birliktelik içinde...
Benim gibi düşünmediler
Cumhuriyet cemaatle yakınlaştı diye bir algı var... Siz ne düşünüyorsunuz?Ben olsam bu süreçte farklı bir politika izleyebilirdim. İlhan Selçuk cemaatin operasyonları sonucu geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti. Yöneticilerin de cemaat konusunda titiz olduklarını umuyorum. Gördüğüm kadarıyla cemaatle organik bir ilişkisi yok Cumhuriyet’in. Elimizde somut kanıtların olması lazım “var” demek için. Cemaat operasyonlarının haber olmasını da gazetecilik olarak değerlendiriyorum. Cumhuriyet’in haber politikasını değerlendirecek olan okurlardır. Hükümetin bu konuda yasalara aykırı bir eylemi ortaya çıkarsa, ister bunu cemaat ortaya çıkarsın, o artık salt bir haberdir.
Habercilik nezdinde Cumhuriyet, çatışmanın anatomisini kavrayabildi mi sizce?AKP ve cemaat arasında çok sert geçti çatışma. 2010 yılından beri izlediğim bir şeydi. “Birbirleriyle çatışacaklar” demiştim 2010 Haziran’ında. İzledim ve doğru çıktı. Cumhuriyet aynı benim gibi mi düşündü? Sanmıyorum. Farklı düşündü. Bu çatışmanın en yoğun yaşandığı dönemde haber olarak Cumhuriyet bunun içine düştü. İçine düşersek, başımıza kötü şeyler gelir endişesiyle, bir gazetenin yayınlamayı planladığı bir haberden vazgeçmesi de doğru değil.
Sercan Meriç - Yeniyüzyıl