Özgür Özel; 'Eski dosttan düşman olmaz, İYİ parti iyi insanların partisidir; Türkiye'de çok şeyi birlikte başaracağız'
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel 5 Aralık 2023 Salı grup toplantısında konuştu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel TBMM'de haftalık grup toplantısında konuştu;
Hepiniz baba evine, baba ocağına hoş geldiniz. Sayın Grup Başkanvekilleri; biz bu salona artık sığmıyoruz, görev hepimizin, diğer salona gitmemiz lazım, iktidar partisinin grup salonuna gideceğiz, az kaldı. Hepinize teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekillerim, çok değerli konuklarımız; çok coşkulu, çok heyecanlı bir gündeyiz ama maalesef ilk gündemimiz yine acılar, yine taziyeler. Aksaray'da KYK yurdu önünde geçirdiği trafik kazası sonucunda tarih bölümü öğrencisi Mine Nur Uysal, 20 yaşında hayatını kaybetti. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Babası Halil Uysal ile görüştüm. Tabii sözün bittiği yer, 20 yaşında kızını kaybeden babaya ne diyeceksiniz? Sordum “Ne yapabiliriz” diye, “Yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye. “Adalet isterim, sebep olanlar cezasız kalmasın” dedi. Tabii ilgili görevlendirmeleri yaptık, hukuki süreçleri takip ediyoruz ancak oradaki öğrencilerin ifadeleriyle ışıklandırmanın yetersiz olduğu, üst geçidin olmadığı ve daha öncede böyle kazaların yaşandığı bir süreçten bahsediyorlar. Bu işi yakından takip edip, sebep olanlar kimse onlardan hesabı sorana kadar, Halil Uysal'ın yüreğindeki yangını söndürmeyiz ama adalet talebi yerine gelene kadar bu konuyu takip edeceğiz; aynı Aydın'da asansör faciasında hayatını kaybeden Zeren Ertaş'ın davasını takip ettiğimiz gibi.
ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE BİR ŞİKÂYET HATTI İLAN EDECEĞİZ, YURTLARDA USULÜNE UYGUN OLMAYAN NE VARSA BİZE BİLDİRİLECEK
Tabi bu yurtlarda yaşananlar ardı arkası kesilmeden devam ediyor. Bir yanda asansör kazaları, şimdi trafik kazası, diğer yanda yemekten zehirlenmeler... Gölge kabinemizde Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan sorumlu arkadaşımız, Gençlik Spor Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, Grubumuzla bir çalışma yaptılar. 10 milletvekilimiz, parti meclisi üyelerimizi görevlendirdik, heyetler halinde Türkiye'nin dört bir yanındaki KYK yurtlarını, oradaki şartları denetlemek, yöneticilerle görüşmek, öğrencilerle dertlerini dinlemek, seslerini duyurmak üzere bir komisyon oluşturduk ve bu işin peşini bırakmayıp ortaya çıkan sorunlar çözülene kadar bu işin üzerinde duracaklar.
Önümüzdeki günlerde Gençlik Kolları Genel Başkanımızla birlikte bir şikâyet hattı ilan edeceğiz. Yurtlarda usulüne uygun olmayan ne varsa o bize bildirilecek ve biz oraya ilgili ekibimizi yollayacağız, milletvekillerimizi yollayacağız; gerekiyorsa Makine Mühendisleri Odası'yla, gerekiyorsa Gıda Mühendisleri Odası'yla, konunun Türkiye'deki ilgilisi kimse onunla birlikte bu yurt meselesine müdahale edeceğiz.
Ama bir gerçek var; o gerçeği görmeden, altını bir kez daha çizmeden bu bahsi kapatmayacağım: Neden bu yurtlarda yemek kalitesi düştü? Neden asansör arızaları peşi sıra geliyor? Neden pek çok rahatsızlık var? Çünkü bu iktidar bilerek ve isteyerek 20 yılı geçmiş iktidar döneminde pek çok yatırıma imkan buldu, para buldu; TOKİ'ye köprü yaptırdı, yol yaptırdı, ihaleler açtı, müteahhitlere otoyollar yaptırdı, övündüğü pek çok yatırımı yaptırdı ama yurt yaptırmadı. Niye yaptırmadı? Çünkü öğrencilerimiz, öğrencilerimiz birtakım cemaatlerin, birtakım tarikatların çaresizce kucağına düşsün, o 18 yaşında, 19 yaşında gencecik zihinler bunlar tarafından kindar nesiller olarak yetiştirsin diye. Cumhuriyet Halk Partisi bu oyunu biliyor, sorumluları biliyor ve bu meselenin üstüne kararlılıkla gidiyor. Bunun peşini bırakmayacağız, bunun peşini bırakmayacağız...
Değerli milletvekillerim; Samsun'da yaşanan trafik kazasında Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Artvin Gençlik Kolları Başkanı Doğukan İslamoğlu ve yanında Tolgahan Topuz ve Nuhcan Çevik hayatlarını kaybettiler. Ben Doğukan'ın babası Osman Bey’le görüştüm. Adalet ve Kalkınma Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Eyüp Kadir İnan aynı zamanda İzmir milletvekilidir, kendisiyle görüştüm, taziye dileklerimizi, üzüntülerimizi aktardım. Osman Bey'e söyledim; hangi siyasi görüş olursa olsun bu ülkeye hizmet için siyasete gencecik yaşta emek veren birisinin kaybı hepimizin yüreğini dağladı. Buradan bir kez daha Adalet ve Kalkınma Partisi Artvin Gençlik Kolları Başkanı Doğukan İslamoğlu kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum, acılı ailesine ve AK Parti camiasına da taziye dileklerimizi iletiyoruz.
Sayın milletvekilleri, hafta sonu hep birlikte Manavgat'taydık, bütün Türkiye'nin gözü Manavgat kampımızdaydı. Manavgat ilçe örgütümüze, Antalya il örgütümüze, ilin tüm belediye başkanlarına ve bize inanılmaz bir ev sahipliği yapan, kampta bize yardımcı olan çok değerli emekçilere bir kez daha sizlerle birlikte grup toplantı salonumuzdan teşekkür ediyoruz.
Kurultay tartışmalarını geride bıraktığımız, bütün Türkiye'ye, bütün dünyaya örnek olan bir parti içi demokrasi şöleninden sonra biz oturduk ve bundan sonraki yerel yönetim stratejimizi, bundan sonraki parti yönetim stratejimizi ve geleceği konuştuk. Elbette herkesin merak ettiği bir husus, dün yaşanan gelişmeler ve yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu gelişmelere yaklaşımı ve yol haritası. Bunlara konuşmamın sonunda değineceğim. Şimdiden buna değinirsek, çok önemli hususlarda burayı izleyip buradan ayrılmak isteyen bazı televizyon kuruluşları belki bu önemli gündemleri, bu önemli katılımla yaptığımız bu toplantıyı takip etmeye devam ederler.
TÜRK KADINININ EN ÖNEMLİ GÜVENCELERİNİN MİMARI GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü SAYGIYLA, MİNNETLE ANIYORUZ
Bugün tarihi bir günün yıldönümü, bugün 5 Aralık. 5 Aralık 1934'te, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir kanuni düzenleme yapıldı. Bu düzenleme ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi. Mustafa Kemal Atatürk bu kararın ardından aynen şöyle konuştu: "Bu karar Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Medeni milletlerin birçoğunda kadınlardan esirgenen bu hak, Türk kadınının elindedir; onu salahiyet ve liyakat ile kullanacaktır."
Bu düzenlemeden sonra 1935'te Meclis'e 18 kadın milletvekili girdi. O gün bütün dünyanın gelişmiş ülkelerinden önce böyle bir düzenlemeyi yapan, bu düzenlemeye liderliğiyle ön açan, bu düzenlemeye hep birlikte o gün oy veren Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin rahmetli mebuslarını; o gün bu Meclis'te görev alarak Türk kadınının siyasetteki mücadelesinde en önemli aşamalardan birini kaydeden ilk kadın milletvekillerimizi ve Türk kadınına bu değeri veren ve bugün de Türk kadınının en önemli güvencelerinin mimarı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla, minnetle anıyoruz.
HAYATIN YARISI KADIN, MECLİS'İN YÜZDE 19'U KADIN
Şimdi işin övünülecek tarafıyla değil, biraz da özeleştiri yapılacak, utanılacak tarafına gelelim. O gün ilk kararla birlikte 18 kadın girdi Meclis'e, aşamalar kaydedildi. Bugün 600 milletvekilinden 119'u kadın, yüzde 19.8... Hayatın yarısı kadın, Meclis'in yüzde 19'u kadın ve maalesef Cumhuriyet Halk Partisi de ortalamanın üstünde değil, hatta bir tık altında. O yüzden Atatürk'ün yaptığıyla övüneceğiz ama bizim övünebilmemiz için bu Meclis’te ve her tarafta kadının eşit temsilini savunmamız ve hayata geçirmemiz gerekiyor. Ancak o zaman Gazi'ye layık olabiliriz.
Bu inançla yola çıktık, kolay olmayacak zorluklar yaşayacağız. Ancak ben bu partinin birinci Genel Başkanı’nın koyduğu bu vizyonu, bu partinin her genel başkanının bir vasiyet olarak takip etmesi gerektiğini düşünürüm. Kurultaya giderken ‘gençlik’ dedik, yaş ortalaması 43 olan bir Parti Meclisi kurduk ve “Kadın-erkek hep birlikte yol yürüyeceğiz, daha çok kadın göreceğiz” dedik. Çok sayıda kadın göreve geldi ve yaptığımız gölge kabinede 17 bakana karşı 17 gölge bakan ve cumhurbaşkanı yardımcısına karşı bir cumhurbaşkanı yardımcısı, 18 görevlendirme yaptık. O görevlendirmeyi Tayyip Bey 17 erkek, 1 kadın diye yaptı. O bir kadın Aileden Sorumlu Bakanlık -asla küçümsemiyorum, çok önemlidir- bizim iktidarımızda adı ‘Kadın ve Eşit Temsil Bakanlığı’ olacaktır. Ancak AK Parti tarafından, Recep Tayyip Erdoğan tarafından kadına verilen “Senin yerin ailedir, senin yerin evdir. Ekonomi senin işin değil, dışişleri senin için değil, içişleri, çevre senin işin değil, senin işin ailedir, evdir” mesajına karşı şunu söylüyoruz: Hayatın yarısı kadındır, yarısı erkektir ve bu toplum eşittir! Birlikte olacağız, birlikte yöneteceğiz!
İSTANBUL'DAKİ BÜTÜN MEMURLAR EŞİT AMA BDDK'LILAR DAHA EŞİT, DİĞERLERİ DAHA AZ EŞİT
Değerli vatandaşlarımız, çok önemli bir husus ve çok önemli bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Ülkeyi yıllardır yöneten, doğru düzgün yasalar hazırlamak yerine torba yasalar yapan, torba yasalara son anda maddeler atan-çıkaran iktidar yine Meclis'i bütçe görüşmelerinden hemen önce 33 ayrı kanunda ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapacak bir torba kanunla muhatap etti, meşgul etti. Torba kanunlara karşıyız. Vatandaşın faydasına olan yerlerde dilimiz döndüğünce katkı sağlamaya, rahatsızlık yaratan yerlere muhalefet etmeye devam ediyoruz.
Ancak torba kanunda öyle bir madde var ki, bütün itirazlara rağmen 7 yıl önce Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu'nu Ankara'dan İstanbul'a taşıdılar. Şimdi torba kanunda o Kurul’un İstanbul'daki üyelerine şimdi 30 bin lira, yılbaşından sonra 42 bin lira olacak bir ilave ödenek koyuyorlar. Gerekçe ne? Gerekçe; beyefendiler, hanımefendiler İstanbul'da geçinemiyorlarmış, kiraları karşılayamıyorlarmış. Ben bunu Manavgat'ta, ben bunu Antalya'da yaşayan, Muğla'da yaşayan, Ankara'da, İzmir'de, İstanbul'da yaşayan, ev kiralarının fırladığı yerlerde yaşayan bütün memurlar ve kamu çalışanları için söylemiştim. Şimdi BDDK diyor ki: “Biz Ankara'dan İstanbul'a gittik, kiraya yetişemiyoruz, masrafa yetişemiyoruz.” Bunlar da diyor ki: “Size 30 bin lira verelim, yılbaşından sonra da 42 bin lira olsun, 45 bin lira olsun.” Hani herkes eşitti? Ben diyorum ya; Türkiye'de herkes eşit, bazıları daha az eşit. Örnekler veriyorum, kimi memnun oluyor, teşekkür ediyor ama iktidardakiler rahatsız oluyor. İşin bu tarafına baktığımızda İstanbul'daki bütün memurlar eşit ama BDDK'lılar daha eşit, diğerleri daha az eşit. Böyle bir şey yok. Sorun doğru, talep doğru ama adres ve kapsam yanlış.
KAMU KURUMUNDA ÇALIŞAN TÜM MEMURLARA VE İŞÇİLERE KİRA YARDIMI YAPMAYA VARSAN BİZ BURADAYIZ, HODRİ MEYDAN!
Buradan Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanına sesleniyorum: O maddeyi geri çekin, hep birlikte o maddeyi düzenleyelim ve İstanbul'da yaşayan, büyük şehirlerimizde yüksek kira sorunu yaşayan tüm memurlara, polisine, infaz koruma memuruna, öğretmenine, müezzinine imamına, tüm kamu kurumunda çalışan memurlara ve işçilere kira yardımı yapmaya varsan biz buradayız. Hodri meydan!
Emeklileri geçtiğimiz hafta konuştuk, emeklilerin asgari ücret kadar en düşük emekli maaşı almasını, ayrıca emeklilerin kök maaşına bu bir kereye mahsus verdikleri 5000 lirayı her ay almak üzere eklenmesini biz söyledik, Plan Bütçe Komisyonu üyelerimiz bunu önerge yaptılar ama Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP buna yanaşmıyor. Bütün emeklilere Devlet Bahçeli'yi ve Recep Tayyip Erdoğan'ı şikayet ediyorum.
CHP’NİN ÖVÜNÇ DUYDUĞU MESELELERDEN BİR TANESİ; TEMİZ, DÜRÜST, SOSYAL VE YEŞİL BELEDİYECİLİK
Değerli milletvekillerimiz; şimdi tabii Cumhuriyet Halk Partisi'nin tarihinde övündüğü çok şey olduğu gibi bugün de çok övünç duyduğu meseleler var. Bunlardan bir tanesi temiz belediyecilik, dürüst belediyecilik, sosyal belediyecilik ve yeşil belediyecilik. Şimdi salonda bulunan belediye başkanlarımızın yaptıkları bazı işlerden bahsedip daha sonra bu konuda bir-iki sözüm olacak.
Burada, salonda Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız var. Kendisi son ikisi Muğla Büyükşehir Belediyesi olmak üzere, 25 yıldır Muğla'ya hizmet etti. Şimdi şöyle bir dönüp baktığınızda saymakla bitmez ama esas böyle altını fosforlu kalemle çizdiğim Muğla Belediyesi'nin büyük bir özelliği var: Türkiye'nin dünyadaki ekonomik durumu, kredibilitesi ortada ve iktidar bugünlerde Türkiye'nin kredi notunu B'ye çıkardığı için, B seviyesine çıkardığı için övünüyor. Dünyada çeşitli notlar var, bu kredi notlarında uluslararası derecelendirme kuruluşlarının verebileceği en yüksek not AAA, üç tane A ve Türkiye'de bir kurumun kredi notu AAA. O kurum Muğla Büyükşehir Belediyesi. Nasıl oluyor? İyi mali disiplinle oluyor. Nasıl oluyor? Çalmamakla, çaldırmamakla oluyor. Para verecek en çok Türkiye'de sana güveniyorsa, o parayı en iyi senin kullanacağına, çarçur etmeyeceğine, israf etmeyeceğine, yatırıma dönüştüreceğini ve önünde sonunda bu borcu ödeyeceğine bütün dünya ikna olmuş.
Peki, bu kredileri almış çünkü devletten bir şey alabildikleri yok. Devletten bir kişilik para geliyor ama yazın 10 kişi oluyorlar, 20 kişi oluyorlar. Muğla'nın bütün ilçelerinin nüfusu kış nüfusuna göre 10 kat, 15 kat artıyor. Devlet bir kişilik para yolluyor, onlar 15 kişilik hizmet yapıyorlar. Peki, Muğla Büyükşehir Belediyesi bunu alıp da ne yapmış? Vallahi son 10 yılda sadece 642 kilometre kanalizasyon hattı yapmış ta Muğla'dan İstanbul'a kadar, 1806 kilometre içme suyu yapmış ta Muğla'dan Adana'ya kadar ve Osman Başkan döneminde yapılan bütün yolların uzunluğu 3252 kilometre Muğla'dan Hollanda'ya kadar.
Erdoğan prompterdan yatay mimari okur, yandaşlara gökdelenleri diktirir, sonra “Ben bu şehre ihanet ettim, ben de masum değilim” der. Yatay mimariyi prompterdan okumayan ama Muğla'da yapan Belediye Başkanımız, Muğla'da bakın 4 kattan fazlasına imar vermemiş. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız son 10 yılda çevre ve imarla ilgili tam 189 dava açmış çevreyi korumak için ya da kendi vermediği yüksek kat yetkisi bakanlıklardan verildiğinde onu durdurmak için. 218 bin öğrenciye düzenli çorba dağıtımından tutun 3500 aileye halk kart dağıtımına, 17 milyon 700 bin liralık desteğe kadar pek çok şey var. Şunun bir toplamına bakalım dedim: Son 10 yılda Türkiye Cumhuriyeti Devleti Muğla'ya toplam 3 milyar lira yatırım yapmış, Osman Gürün Muğla'ya 5,8 milyar lira yapmış, 2.2 milyar lira da devam ediyor. Topladığınızda bir tarafta 3 milyar lira yatırım yapan koca devlet, bir tarafta 8,5 milyar lira yatırım yapan Muğla Büyükşehir Belediyesi var.
Muğla’da Osman Gürün devam etse devam eder, Muğlalılar da bu kadar hizmetin hakkını verir. Ama Osman Gürün geldi bize “Ben Muğla'ya hizmet ettim, ben Muğla'yı bir noktaya getirdim. Siz bundan sonraki süreçte ‘gençler’ diyorsunuz, ‘kadınlar’ diyorsunuz; ben bundan sonra Muğla'nın ağabeyi olarak Muğla'da bayrağı teslim ediyorum” diyor. Ben sizin yüksek alkışlarınızla kendisine teşekkürlerimi, minnetlerimi sunuyorum. Allah tüm siyasilere böyle bir veda nasip etsin. Başkanım, çok teşekkür ediyorum.
Muğlalı kadınlar da “Onu çok seviyoruz” diyorlar.
Şimdi bir belediyenin belli yönleri öne çıkar. Muğla'da rant ile mücadele, kuvvetli mali disiplin, alt yapı hizmetleri... Elbette ki her alanda çok işleri var ama yeşil belediyecilik, çevreci belediyecilikte iyi bir örnek için de Çanakkale'ye gidelim bakalım, Çanakkale'de ne yapılmış?
Çanakkale'de, ta 2009'da Türkiye'nin ilk AB destekli katı atık yönetim yatırımı yapılmış, 2048'e kadar hizmetine devam edecek. Tesisin enerji ihtiyacı depo gazından yenilenebilir elektrikle üretiliyor. Çanakkale'nin en büyük çevre yatırımlarından biri olan İleri Biyolojik Su Arıtma Tesisi kurulmuş çalışıyor, güneş enerjisi santralinden ihtiyacı karşılanıyor. Güzelyalı Dardanos Atıksu Arıtma Tesisi pek çok bakanlığın sunumunda örnek gösteriliyor. Çanakkale'de, yine kendi yapmış oldukları, 27 bin metrekarelik kapalı alana sahip Yeşil Yerel Yönetimler Binası var ve bu Türkiye'nin ilk Yeşil Yönetimler Binası. Bu büyük 4 proje ile çevreye, suya, havaya zarar vermeyen bir belediyecilik ve bütün atıkların bertarafıyla ilgili önemli tesisler...
Bu dört işi saydım değil mi? Bunun karşılığını nasıl almışız? Çanakkale'de 4 tane mavi bayraklı plaj var. Bir yerde bir tane olduğunda övünülüyor, Çanakkale'de 4 tane mavi bayraklı plaj var, bu sayede. Çanakkale Boğazı'na hakim bir tepe... O topraklar, AK Parti tarafından yandaşlara vaat edilmiş topraklar. Ama orada bir halkçı belediye başkanı var, gidiyor 32 bin metrekarelik alanı satın alıyor, kamulaştırıyor ve birileri yandaşlara villa yapmadan orayı yeşil alan yapıyor ve Çanakkale Özgürlük Parkı yapıyor. Bunu yapan Ülgür Gökhan. Diyor ki Ülgür Gökhan, “Ben buraya kadar yaptım, daha iyisini gençler yapacak, ben de onlara yol göstereceğim” diyor. Ayağa buyurun başkanım. Allah herkese görevi böyle bırakmayı nasip etsin. Çok teşekkür ediyoruz.
KADINLARA, GENÇLERE ÖZELLİKLE ÇAĞRIMDIR: BELEDİYE MECLİSLERİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNUN, GENEL BAŞKANINIZ ARKANIZDA
Tabii bir yandan da bu bir ayrılık değil. Şunu söyleyeyim; çok sayıda aday adayı var Türkiye'de bizi izleyen. Bugün başvuruların son günü. Kadınlara, gençlere özellikle çağrımdır: Belediye meclisleri için başvuruda bulunun. Fermuar yöntemiyle seçim yapacağız, kadın ve gençlik kotasını belediye meclislerinde uygulayacağız. Aday yok, bahanesi olmasın. Siz başvurun, Genel Başkanınız arkanızda.
Belediye başkan adaylarımıza da şunu söyleyeyim: Artık illerindeki kampanyalara katkı sağlayacaklar ama iyi mali disiplin ve altyapıyla ilgili projeler yazılırken mutlaka ve mutlaka bundan sonraki süreçte Sayın Osman Gürün Başkanımız ve yeşil çevreye duyarlı belediyecilik projelerinde Sayın Ülgür Gökhan, tüm belediye başkanlarımızın gönüllü danışmanıdır. Bundan sonraki süreçte belediyeler seçilene kadar destek, seçildikten sonra başarılı ve görevi kendi isteğiyle bırakmış belediye başkanlarımızdan oluşturacağımız danışma kurulları, genel merkezimizde CHP'li belediyelerin en iyi hizmetlerde ortaklaşması için çalışacak, iki başkanım da o masada bizle birlikte olacak. O yüzden bu bir veda değil, bu sadece bir bayrak devir teslimi.
Ama bir de kavuşma var. Kavuşma ne? Kavuşma da Tanju Özcan; burada birlikte görev yaptığımız ve uzun yıllar Bolu'ya hizmet eden Bolu Belediye Başkanımız Tanju Özcan geçen hafta aramıza döndü, hoş geldiniz Başkanım.
MANAVGAT ULUALAN'DAKİ 3 BİN 600 METREKAREYİ İKİ BAKAN ARASINDA PAYLAŞMIŞ, ORAYA ÇÖKMEYE ÇALIŞIYORLAR
Tabii anlatacağım konuya en çok Muğla, Aydın, Antalya'da yaşayan yöneticilerimiz ve vatandaşlarımız hâkim. Ben hafta sonu Manavgat'ta şunu anlattım Antalya örneğinde… 2.6 milyon kişi yaşıyor Antalya'da; oysa 16 milyonu yabancı, 10 milyonu yerli, 26 milyon turist geliyor. Yani Ankara’dan, genel yönetimden bir kişilik destek görüyor yerel yönetimler, 10 kişilik hizmet yapıyor, demin söylediğim gibi. Bu durumda 26 milyon kişinin atık suyunu bu bütçeyle arıtamıyorsunuz. Bunu kimin yapması lazım? Devletin buna destek olması lazım. Oluyor mu? Kültür ve Turizm Bakanı, “Onların çevreye duyarlılığı yok, ben yapıyorum” diyor. Hani Kamer Ağabey, “Ben yaptım ben deyince” Recep Tayyip Erdoğan'a; “Ne yaptın? Emine Hanım'ın bileziklerini mi bozdurup yaptın, bizim vergilerle yaptın” diyordu... Bizim vergilerle de yapmıyorlar. Bir evrak getiriyorlar, belediye başkanının önüne koyuyorlar, "Arıtmayı yaparım, yapmazsam bu atık sudan seni sorumlu tutarım. Arıtma için imza at, 25 yıl atık su bedeli benim" diyorlar. Oysa amorti etmesi için 5 yıl yetiyor. Yani Muğla'nın, Antalya'nın, Aydın'ın atık su bedelini sırf belediye başkanlarının çevre duyarlılığı ve gerçekte yapması gereken işi onların sırtına yıktığı için o kentin 25 yıllık atık su bedelinin üstüne çöküyorlar. Belediyede kalsa 5 sene sonra Muğla, Antalya, Aydın su bedelini o şehre harcayacak ama o parayı hortumluyorlar. Bunu söyledim, Bakan diyormuş ki: “Başkanlarının yapmadığı işi ben yapıyorum.” Ben yapma demiyorum ki, ama neden o kentin gelirlerine çöküyorsun diyorum.
Ama diğer taraftan bir şey sordum ona, hiç girmiyor. Bir kez daha soruyorum; Manavgat'ta Ulualan diye bir yer var 3 bin 600 metrekare. Bunun Manavgat'ın kış turizmine, sağlık turizmine ve spor turizmine açılması lazım. On binlerce kişinin ekmek kapısı olacak. Burayı parsellemişler, iki bakan arasında paylaşmış. Bütün Manavgat karşı çıkmış, plan mahkemede iptal olmuş, şimdi planı tekrar kitabına uydurmuşlar ve oraya çökmeye çalışıyorlar. Bunu sordum, Mehmet Nuri Ersoy susuyor. Mehmet Nuri Ersoy Bey, Sayın Bakan; sen Ulualan'daki 3 bin 600 metrekareye Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte bir hesap kitap içinde misin? Bunu CHP'liler, İYİ Partililer değil, bunu AK Partililer, MHP'liler, sivil toplum örgütleri, meslek odaları söylüyor. Manavgat'ın kanını vampir gibi emmeye niyetli misin? Bu işten vazgeçecek misin? Ona cevap ver.
İSTANBUL DEPREMİ YAKLAŞIYOR, BU KONUDA MERKEZİ YÖNETİM NE YAPIYOR?
Sayın milletvekilleri, değerli konuklar; 6 Şubat'ta 10 ilimizi etkisi altına alan büyük bir depremi hep birlikte yaşadık. Üzerinden 10 ay geçti, yarın onuncu ayı. Dün Gemlik merkezli bir deprem oldu, İstanbul'da da hissedildi ve yine unutulan bir deprem gerçeği herkesin zihinlerine geldi. Yaz aylarında Çevre Bakanı çıkıp şöyle demişti: "Biz gerekirse yazın Meclis'i çalıştırıp gerekli düzenlemeleri yapacağız." Yazın bu konuda kapımızı çalan olmadı. Ekim geldi, bir şeyler yaptılar ama son derece yetersiz. Bugün gelinen noktada çıkardıkları düzenlemeler, dirençli kentler yaratmak için, depreme dirençli bir kent yaratmak için yapılması gereken düzenlemeler açısından son derece yetersiz. Böyle olunca deprem odaklı bir kentsel dönüşüme de hizmet etmeyen bir yaklaşım var. Kamuoyunda kent merkezinde değerli arsa ve arazilerin rezerv alanı olarak ilan edilip, kent yoksullarının yerlerinden edip, bu çalışmalarda da deprem karşısında sınıfsal bir ayrımcılık yapıldığına yönelik çok ciddi eleştiriler var. Bu konuda meslek örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınmadan ezbere ve zenginleri kayıran, yoksulları dışlayan bir çalışma yapılıyor. Bu da doğru bir yaklaşım değil.
İstanbul depremi yaklaşıyor, bu konuda merkezi yönetim ne yapıyor? Süleyman Soylu’nun başını iki elinin arasına alıp yere çöktüğü görüntü hariç kayda değer hiçbir şeyden haberdar değiliz. 21 yıldır ne yapıldığını Meclis'in Deprem Araştırma Komisyonu raporundan aynen okuyorum: "İstanbul'da 1999 öncesi inşa edilmiş 1589 kamu yapısının 1201'i güçlendirilmiş veya yeniden inşa edilmiştir" diyor. Tam 21 yıl... Depremin üstünden 24 yıl geçmiş, 21 yıldır siz iktidardasınız ve 1589 kamu binası güçlendirmesi dışındaki -ki bunun 1281'i bitirilmiş- başka bir şey yaptığınız yok.
İstanbul'da 72 bin 829 riskli yapı tespit edildi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu sorunla mücadele adına dayanıklı ve depreme dirençli İstanbul için toplam 18.8 milyar liralık bir bütçe ayırdı, 52 devasa proje yapıyor. 2019 yılından beri hızlı taramalar ile 110 bin bina ziyaret edildi ve taramaya, teste tabi tutuldu. KİPTAŞ, güncel yapım bedeli 36 milyar lira olan 20 devasa proje yapıyor. Bugüne kadar 62 adet kültür varlığı güçlendirildi, 2 milyar lira bütçe harcandı ve engellenen, çalışma yaptırılmayan belediyelerimiz bir yandan çırpınıyor bir yandan merkezi hükümet onların elini kolunu bağlamaya çalışıyor. Çevre Bakanı da İstanbul'un sorununa bakmak, Hatay'da, Maraş'ta, Malatya'da çadırda yaşayan depremzedelere çözüm üretmek yerine ya da İstanbul'un deprem ve kentsel dönüşüm sorununa kafa patlatmak yerine Kayserispor'un priminin pazarlığını yapıyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu gayriciddi anlayışa karşı dirençli kentler, sele karşı, yangınlara karşı, afetlere karşı ve depreme karşı dirençli kentleri üretmek için var gücümüzle çalışıyoruz ve şova gelince yapan ama gerçek yapısal reformları sözde bırakan, rantın karşısında halkın güvenliğini ikinci plana iten AK Parti anlayışını milletimize şikayet ediyor, Cumhuriyet Halk Partisi belediyeciliğinin 31 Mart'tan sonra da daha geniş bir coğrafyaya yayılarak daha güçlü bir şekilde devam edeceğinin müjdesini veriyoruz.
DÜN ENFLASYON RAKAMLARI AÇIKLANDI; İKTİDAR SEÇİMDEN ÖNCE BAZ ETKİSİYLE ENFLASYONU DÜŞÜREMEYİNCE GAZ ETKİSİYLE DÜŞÜRMEYE ÇALIŞMIŞ
Sayın milletvekilleri, hepiniz takip ettiniz dün enflasyon rakamları açıklandı; TÜİK'e göre yüzde 62, ENAG'a göre yüzde 129 enflasyon. İktidar seçimden önce baz etkisiyle enflasyonu düşüremeyince gaz etkisiyle düşürmeye çalışmış ve 25 metreküp doğal gaz yardımı yapmıştı. TÜİK bunu sanki bir ev sadece 25 metreküp harcıyormuş gibi, doğal gaz fiyatını sıfıra indirip hesaplamada yüzde 2.4 enflasyonu düşürmüştü. TÜİK bu ay hesabında doğal gazın metreküp fiyatına yüzde 478 zam hesaplamış. Düşerken yüzde 2.4 puan düşen doğal gaz, yüzde 478 arttığında enflasyona sadece 1,25 puanlık katkı yapmış. Hesabın burasında bile nasıl bir çarpıtma yaptığı ortada.
CEBİNİZDEN PARANIZI ALANLARA MART AYINDA OY VERMEYİN, BUNUN HESABINI SANDIKTA SORUN!
Ama biz vatandaşlarımıza sadece şunu söylüyoruz: TÜİK allem ediyor kallem ediyor, TÜİK yani baş harfleriyle “Tayyip'i Üzmeyen İstatistik Kurumu”, enflasyonu yüzde 62 olarak belirliyor.
Bu 62 atılan bir yalan olarak kalsa günahı boyunlarına ama yarın emeklinin maaş zammı bundan hesaplanacak, çalışanların zammı bundan hesaplanacak, sendikalar masaya oturunca işveren bu rakamı ortaya sürecek. Yani burada devlet eliyle ücretlinin cebinden para çalınıyor. Şimdi soralım: Yüzde 62'ye enflasyon diyorlar, vatandaş baksın; bir yıllık kuzu etindeki artış yüzde 144, dana etinde yüzde 137, üniversite eğitimde yüzde 128, kirada yüzde 112, gazete ve dergide yüzde 112, yiyecek içecekte yüzde 108, ilaçlarda yüzde 104, patates ve yumru bitkilerinde yüzde 92, TÜİK'e göre yüzde 62...
Değerli vatandaşlarımız; eğer enflasyon yüzde 62 ise bunlara inanın ama gerçek enflasyon bunun üzerindeyse, bilin ki, bugün açıklanan rakamlarla ocak ayında alacağınız maaş cebinizden şimdi çalınıyor. Cebinizden paranızı alanlara mart ayında oy vermeyin, bunun hesabını sandıkta sorun!
İTTİFAK ARAYIŞIMIZI TOPLUMSAL TABANA YAYACAĞIZ, MİLLETİMİZLE İTTİFAK YAPACAĞIZ
Son olarak gelelim yerel seçimler ve ittifaklar meselesine.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak seçildiğim günden itibaren Cumhur İttifakı karşısında tüm muhalefetin, toplumsal muhalefetin, parlamenter muhalefetin bir araya gelmesini ve yerel seçimlerde işbirliği yapmasını savundum. İttifak kelimesini kullanmadım çünkü o kelime yoruldu ve yıprandı. Oysa hem kentler bazında hem de yereldeki Cumhuriyet Halk Partisi'nin örgütlerinin ve diğer partilerin örgütlerinin teşkilatlarının olgunlaştırdığı tüm çözümler karşılıklı kazandıran çözümler olabilir. Bunun için hem bütün topluma hem de siyasi muhataplarımıza çağrılar yapıyoruz. 30 Kasım Perşembe günü, bu kapsamda İYİ Parti'nin Sayın Genel Başkanı Meral Akşener'i heyetimiz ile birlikte ziyaret ettik, onlar da bizi heyetleri ile birlikte karşıladılar. Sayın Akşener'e 81 ilde aday çıkarma noktasındaki Genel İdare Kurulu kararlarından haberdar olduğumuzu, bu kararın gözden geçirilebilir olup olmadığını, mümkünse bunun bir kez daha gözden geçirilmesini önerdim, bunun mümkün olup olmadığını sordum. Müzakereler sırasında “Ne teklif ediyorsunuz?” diye sorulduğunda da şunu söyledik: Bir masa kuralım, oturalım konuşalım, iş birliği yapalım; mümkün olan en çok yerde iş birliği yapıp en iyi sonucu alalım, birbirimize kazandıralım ve Türkiye'ye kazandıralım. Sağ olsunlar çok kıymetli bir ev sahipliği yaptılar, çok verimli, bir saatten fazla süren bir toplantı yaptık ve kendileri bunu Genel İdare Kuruluna götüreceklerini söylediler. Pazartesi günü, dün, Genel İdare Kurulu'nda konu görüşüldü. Genel İdare Kurulu'nun kararı, tüm seçim bölgelerinde tek başına girmeleri yönünde oldu. İlk baştan söylemiştim, “alınacak her iki karara da saygılıyız” demiştim, aynen bu saygımızı muhafaza ediyoruz.
İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi'nin geçmişte çok önemli işbirlikleri, ittifaklar yaptığı, 81 il başkanımızı birbirinden ayırmadığımız, gittiğimiz tüm ilçelerde ilçe başkanlarını kendi ilçe başkanımız gibi gördüğümüz, çok kıymet verdiğimiz bir partidir. Ben yakasında güneş gördüm mü, yolda görsem, hemen “İyi bir insanla karşılaştık” derim. Çünkü İYİ Parti'nin seçmenleri gerçekten iyi insanlar; Atatürk'ü seven, ülkesini seven, bayrağını seven insanlar; yani sizin, bizim gibi insanlar. O yüzden bütün örgütümüz ve bütün seçilmişlerimizden talebim şudur: Eski dosttan düşman olmaz. Sakın İYİ Parti GİK'te bir karar verdi diye, İYİ Parti ile bir sıkıntımız olduğunu düşünmeyin. İYİ Parti, iyi insanların partisidir, çağdaş insanların partisidir, bizim kurucumuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü seven insanların partisidir; geçmişte birlikte başarılar elde ettiğimiz ve bundan sonra da Türkiye'de birlikte çok şeyi başaracağımız, iyi insanların partisidir.
Bundan sonra ne yapacağız? Bundan sonra ittifak arayışımızı toplumsal tabana yayacağız. Bundan sonra İstanbul'a ihanet edenler İstanbul'a geri dönmesinler diye, Ankara'yı parsel parsel satanlar dönüp kaldıkları yerden devam etmesin diye, Tayyip Bey helikoptere binip Araplara, Katarlılara, Arap şeyhlerine arsalarımızı helikopterden pazarlamasın diye bütün milletimizle ittifak yapacağız.
Bu yol bizim, bu yürüyüş bizim Halk Partililerin tek başına yürüyeceği bir yol değildir. Bütün milletimizi ranta karşı, talana karşı halkçı belediyecilikte birleşmeye davet ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları