Özgür Özel Halk TV’de: 'Seçmeni Dinleyeceksin ve Onu Kandırmayacaksın'
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV yayınında İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Yerel seçimlerde birinci parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin hedeflerinin büyük olduğunu açıkladı.
“HATA YAPMAZSAK YÜZDE 100 İKTİDAR OLACAĞIZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV yayınında İsmail Küçükkaya’nın, “Genel seçimlerde iktidara geleceğinize ve adayınızın Cumhurbaşkanı olarak seçileceğine inanıyor musunuz?” sorusuna, “Hata yapmazsak yüzde 100 iktidar olacağız” yanıtını verdi. Özel, erken seçim çağrıları hakkında ise “Türkiye’de 84 milyon kişi varsa, erken seçimi en çok isteyecek olan benim. Neden? Belediyeleri almışım, yüzde 38 ile birinci partiyim. Gelecek pazar olsa biz kazanacağız. Çok belli. Ama ben siyasette bir şeye dikkat ederim. Bir, seçmeni dinleyeceksin. Bir de onu kandırmayacaksın. Ben bu seçimde ne diye oy istedim. Ben şöyle oy isteseydim, erken seçim isteyebilirdim. Gelin oyunuzu verin, CHP’yi birinci parti yapın, seçimin kapısını aralayın diyerek oy isteseydim, ben seçim diye bas bas bağırırdım. Öyle demedik. Biz ne dedik, bu bir yerel seçimdir. Genel seçim geride kaldı. Bu seçim iktidara sarı kart gösterme, atanmayan öğretmenin, staj mağdurunun, 9 bin gün mağduru Bağ-Kurluların, çiftçilerin sesini duyurma seçimidir. Esnafın sesini duyurma seçimidir” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV yayınında İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Yerel seçimlerde birinci parti olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin hedeflerinin büyük olduğunu bildiren Özel, şunları söyledi:
SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNE
Böyle bir başarıyı bekliyorduk. Beklemediğimiz bir ilçe kazanmadık belki ama oransal olarak bu kadar büyük bir fark bizim açımızdan memnuniyetimizi büyük mutluluğa dönüştürdü. 1977’den sonra ilk kez partimiz birinci parti oldu. Kurultay konuşmasında ben CHP’nin 1970’lerde hem dünyada esen rüzgarları, hem Türkiye gerçeklerini doğru okuduğunu, doğru konumlandığını, özgüvenli bir siyaset yaptığını ve 1970’li yıllarda girdiği 2 yerel, 2 genel seçimden birinci parti çıktığını söyledim. Bunu söylerken içimden şöyle bir şey geçmişti. Biraz zaman olsaydı biz de ilk yerelden de birinci çıkardık, şimdi biraz zor hissiyatındaydım. Sonra geldik, çalışmaya başladık. Aday belirleme süreçleri filan tamamlanıp sahaya çıkınca böyle birinci parti olma umudu içime doğdu. Her yerde şunu söylemeye başladılar. Bu meydana Tayyip Bey geldiğinde yarıya kadar dolduramadı. Filanca lider geldi önce sahneyi kurdular, sonra söktüler ve kapalı toplantıya çevirdiler. Bizim gittiğimiz her yer dolup taşmaya başladı. İlk MYK’da Gökan Zeybek’e, yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcımız. Tahminini sordum. O iyi hesap kitap yapar. Yüzde 32-33 dedi. Dedim 33 ile birinci parti olunursa oluruz dedim. Dedi ki AKP’nin durumuna ve katılım oranına bağlı. Her seferinde sordum.
NASIL KAZANILDI?
Birçok doğruyu birlikte yapıp, bazı yanlışlardan uzak durarak. En temelini söyleyeyim. Devlet ile millet yarışırsa millet kazanıyor. CHP kurucu parti olmanın gereği devleti kurmuşuz ya. Bu çok gurur verici bir şey. Övünüyoruz, övünmeye hakkımız var. Ama kurucu irade refleksi bazen CHP’nin gündelik yöneticilerini geçmişteki kurucu irade vesilesiyle hep devletin tarafında olmaya itiyor. Devletin tarafında olduğunuzda milletin tarafında bazen olamıyorsunuz. Bizde şöyle bir gerçek var. Bu ülkede insanlar devleti severler. Devletin emriyle askere giderler, canlarını vermeyi göze alırlar. Devletlerine laf söyletmezler ama devlet karşılarına geçerse de gereğini yaparlar. Çünkü milletler devlet kurar. Ama devletler millet kuramaz, millet kendi vardır. Millet devleti kurar da değiştirir de anayasasını da değiştirir, yöneticisini de değiştirir. Millet devleti yönetmek ister, seçtikleri yönetsin ister. Devlet milleti yönetmeye kalktığında direnir. Örnek 1983 Kenan Evren, bu asker kökenliyi seçeceksiniz dedi. Millete istikamet verdi. Büyük bir şokla Özal geldi. Özal da şaşırıyordu ama devlet millet rekabetinde millet kazanmıştı. Örnek veriyorum. Çok tartışılır. Ege Üniversitesinde Eczacılıktayken başörtüsü yasağı geldi. Arkadaşımızı laboratuvara sokmamaya kalktılar. Başörtüsü lehine eylemi başlatan benim. Siz yasağı uygulayamazsınız, arkadaşımız derse girmezse ben de girmiyorum dedim. Ben sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydim. 4 yılda bitiren 4 kişiden biriyim ben okulu. Hep solcu, hep sosyal demokrattım. Şimdi biz hep beraber çıktık laboratuardan, diyorlar ki arkadaşlar girerse, orada ateş yanıyor, başörtüsü alev alırmış, tehlikeliymiş. Bir de öyle yalanlar atıyorlar. Ne zaman onları aldılar, biz de o zaman içeri girdik. Bizim o zaman çok uzun sürmedi. Ege Üniversitesinin önünde başörtüsü eylemlerine desteğe gittim. Orada her görüşten insan vardı. Grup Yorumcular da vardı, biz de vardık, sağcı arkadaşlar da vardı. O gün ne oluyordu biliyor musunuz, devlet milletin ne giyeceğine karışıyordu. Devlet ile millet karşı karşıya geldi o gün. Kaldı ki her başını örteni işte siyasal İslamcı, her başını örteni Cumhuriyet düşmanı gibi, sen kimsin de buna karar veriyorsun. İnancına göre başını örtmüş. O gün bazı CHP’liler, yanlışlıkla devletin tarafını tuttular. Milletin tarafında olup, örneğin orduevlerine başörtülü anneannelerin sokulmadığı yerde gidip gırtlağına yapışması lazımdı, oradaki orduevinde o talimatı verenin. Devlet ve millet tartışmasında yanlış konumlanma. 15 Temmuz gününe gelelim mesela. Bize telefon açtılar, bu darbenin arkasında Atatürkçü subaylar da var. O zaman Allah onların da belasını versin dedim. Ben daha ne diyeyim? Darbeye kalkıştıktan sonra.
SAHİP OLDUĞUNUZ TUTUM VE YAKLAŞIM CHP’DE EGEMEN OLMAYA BAŞLADI MI?
Zaten çoktandır çalışıyoruz, şimdi haksızlık yapmayalım. Sayın Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü meselesindeki tutumu ortada. Şimdi Genel Başkan başörtüsü düşmanlığı yapmıyordu yıllardır. Ama şunu söylemek istiyorum. Orada devletin yanında yanlış konumlananlar milletin gönlünden kopmuşlardı, sıkıntı oldu. Bugün geldiğiniz seçimde başka bir şey var. Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansıyla, TRT’ye reklamlarımızı yayınlatmayarak, valileri, hatta garnizon komutanlarını işin içine sokarak, devleti kendi lehinde taraf etti. Biz burada milletin tarafındayız, onlar devletin tarafında yer aldılar. Ben bütün dünya siyasi tarihinde de böyledir. Er ya da geç devlet ile millet karşı karşıya gelirse millet kazanır. Esas olan millettir. Devleti kuran millettir. Milletin sahiplendiği bir devlet güçlü olur. 15 Temmuz akşamı devletin bazı unsurları milletin seçtiğine darbe yaptılar, millet çıktı, seçtiğine sahip çıktı. O gün karşısında yer aldı, devleti ele geçirdik diyenleri. Yeniden konumlanma oldu. En büyük siyasi rakibimiz Tayyip Erdoğan’a yapılan darbede bizim pozisyonumuz da milletin pozisyonu da şahsına değil ki demokrasiye. O yüzden birinci başlığım kendi adıma, devlet ile millet rekabet ederse millet kazanır. Biz doğru taraftayız. Aslında Atatürk’ten bugüne hiçbir şeyin değişmediğini işaret ediyor. Neden değişmediğini işaret ediyor? Atatürk de mevcut devletin subayıydı ama baktı ki olmuyor, ihanet, işgal var. Sonuç çok kötü. Gitti milletiyle birlikte mücadeleye girişti ve yeni bir devlet kurdu. O devlete sahip çıkarsak bambaşka bir şey.
TAYYİP ERDOĞAN KUTLAMA İÇİN ARAMADI MI?
Aramadı. Geçen sefer bekledim aramasını. Aramadığı için takip eden yeni yılda bütün liderleri aradım. Devlet Beyden başlayarak. AKP’den beni arayan grup başkanını aradım ve dedim ki genel başkanınızı aramak isterdim ama bir tebrik telefonu açmadığı için siz aradınız. AKP’de beni arayan en üst düzey kişi siz olduğunuz için tüm AKP’liler adına sizi arıyorum dedim. Şimdi bayram geliyor ama biz artık birinci partiyiz, eskiden ikinci partiydik. Artık birinci partiyiz, milletimiz sandıkta yeni bir karar verene kadar birinci partiyiz. Birinci partiye Şeyh Edebali’nin Osmanlı Devletini kuran öğrencisine verdiği öğüt. Ey oğul diye başlayan. Ben hep AKP’lilere söylerim. İktidara verilmiştir, muhalefete değil. Biz birinci partiysek bu bayramda Cumhurbaşkanını aramak bana düşer, ben arayacağım. Geçen o birinci partiydi. Ben seçim başarısı elde etmiştim. Onun araması münasip olurdu, aramadı diye ben partilerinde beni arayan en üst rütbedeki kişiyi aramıştım. Bu seçim artık siyasette normalleşmeye ihtiyaç var. En sert muhalefeti yapacağım kendisine ama bayramda CHP’nin bir şeyiyle övünün derseniz bize, CHP geçen bayramda bütün siyasi partilerle resmi bayramlaşma yapabilen tek parti. Bu çok önemli bir şey. Bunu sürdürebilmek lazım. Ben şimdi birinci partinin genel başkanı olarak, yaşımız da müsait. Kendisinin yaşı da bizden büyüktür. Sadece iki insan olarak baktığınızda da bize düşer. Birinci partinin liderine bu tip işleri yapmak düşer. Ben bu bayramda ararım ama ulaşırız, ulaşmayız. Çünkü bundan sonra Türkiye’de nüfusun yüzde 65’ine belediyecilik hizmeti verecek, ekonomik dağılımın yüzde 86’sının bulunduğu yere belediyecilik hizmeti verecek ve bunu 5 yıl süreyle yapacak. Erken seçim Meclis kararı ile olabilir ama belediye seçimi Anayasa’ya göre 5 yıl süreyle oluyor, çok özel şartlar gelişmezse. O yüzden 5 yıl süreyle buralara hizmet edeceğiz. Ayrıca Erdoğan bizim aynı zamanda oy vermedi belki ama bizden hizmet bekleyen bir seçmen. Yenimahalle’yi biz yönetiyoruz. İstanbul Üsküdar’ı artık biz yönetiyoruz. Kasımpaşa’yı, doğup büyüdüğü, orayı biz yönetiyoruz. Beyoğlu’nu aldık. Burada eskiden evinin olduğu Keçiören’i aldık. Artık her yerde ev sahibiyiz. O yüzden bize düşer. Bundan sonraki diyalog kanallarının açılmasına da katkı sağlamasını düşünerek, bir tek bayramda görüşürüz değil. Erdoğan’ı arayacağım ama kendisi bayramlaşır, bayramlaşmaz o kısmını bilmem. Bütün AKP’lilere olan saygımdan dolayı kendisini arayacağım. Devlet Bey aramadı ama Devlet Bey kongre başarımdan sonra aramıştı. Ben kendisini kongresinden sonra aradım, geçmiş olsun diye aradım. Devlet Bey bu tür şeyleri eksik etmez. Erkan Akçay aradı beni bu arada.
CUMHURBAŞKANININ SEÇİM SONRASI İLK KONUŞMASI
Konuşma iyiydi. Yani şöyle söyleyeyim. O konuşma doğru bir hatta döneceğini işaret ediyor. Ama ben çok içselleştirdiğinden emin değildim. Ardından Van meselesinde takındıkları tutuma baktığında da dedim ki balkonda doğru söyler, il seçim kurulunda şaşar oldu ama YSK tabi, Türkiye, Van halkı kendi oyuna sahip çıktı. Bütün partiler, tepki göstermesi gereken partiler doğru tepkiler gösterdiler. YSK’daki karar siyasi değil hukuki bir karara dönüştü. Onu önemli buluyorum. Balkon konuşmasında eksik olan muhalefeti tebrik etmek. Beni söylemesine gerek yok. CHP’yi tebrik ettiğinde ben onu üstüme alırım zaten. Ama şık olanı beni, kazanan lideri arayıp tebrik etmesi olabilirdi. O kendisi açısından kolay değil çünkü yıllardır seçim kazanmış ve artık etrafındakiler tarafından da buna bir kutsiyet atfedilen durumda. O zaten seçim kaybetmem çünkü bende öyle bir şey var ki milletimiz bana ne olursa olsun oy veriyor hissiyatına kapıldığı gün kaybetti zaten.
SEÇİM GECESİ KONUŞMASI
Gençlerden bahsederken benim de kızım var, 22 yaşında. Bütün arkadaşları var sokaklarda. Bir de beni en heyecanlandıran konu bu kampanyada ilk başta biz bizeydik. CHP’liler geliyordu beni karşılamaya. Mitinglerde, 106 miting yaptım, 2 çağrıda bulundum. Bir emekliler gelin hakkınızı birlikte arayalım. Emekliler hızla gelmeye başladılar. Gençlerle ilgili çağrılardan sonra böyle yıllardır hiç görmediğimiz gençler gelmeye başladı. Sosyal medyada destek verdiler filan. Hep böyle ben onlara kalın, oy kullanın, başaralım. Beni çok üzüyor çünkü 4 gençten 3’ü valizleri, bavulu zihninde toplamış. Fırsat bulursam yurtdışına gideceğim diyor. Esas beka sorunu bu. Bir giderlerse, hepsi gitmez ama ben onlara gitmeyin, kalın oy kullanın, bana yüzlerce genç, ‘Özgür abi, yok artık oy moy, biz kullanmayacağız. Biz bıktık, geçen sefer de verdik, bir şey olmadı’ dedi. Oy veriyoruz kazanamıyorsunuz, biz gideceğiz artık filan diyorlardı. Ben onlarla yani emin olun yalvar yakar oldum. Meydanlarda da dedim ki burada kalın, bu ülkenin geleceğine birlikte sahip çıkalım. Çok enteresan bir veri gelecek. Ben sizinle burada paylaşayım ama hata payı olsun. Zaten şunu hissediyorduk, gençler inanılmaz tepkiliydiler. İktidara zaten tepkililer ama muhalefete kimi oyu korumadınız diyordu, kimi hiç kazanamıyorsunuz diyordu. Zaten seçim akşamı Twitter’daki esprileriyle. Neler neler yaptılar. Ben seçim günü daha oylar kullanılırken geldiğimde, yukarıda yönetici arkadaşlarla sohbet ederken katılım oranı tartışıyorduk. AKP’li seçmene verdiğim sözü tutacağım. Bu bir yerel seçim sarı kart gösterin dedik. Bu çok önemli bir şeydi. Gençler dedim, gençler burada dediler. Manisa’daki okulda oy kullanırken o kadar çok genç vardı ki, ben o okulda son 5 seçimdir oy kullanıyorum. Manisa’da kendim 18 yaşında beri oy kullanıyorum. Böylesine gençlerin koşup geldiği bir şey yok. Burada arkadaşlar dediler ki gençler kullanmayacak diyorlar, dedim ki vallahi sandık başları öyle değil. Bana kalırsa dedim AKP’nin, MHP’nin aldığı oy yüzde 20’yi filan geçemez gençlerden. Gerisini biz alırız. Sandık çıkış anketleri iki şeyi söylüyor. Yüzde 80 muhalefete vermiş. Bunun içinde DEM de var, CHP de var, İYİ Parti de var. Bütün muhalefet partileri var. Zafer Partisi, Memleket Partisi. Yüzde 80 muhalefete vermiş. Yüzde 20 AKP- MHP birlikteliğine, Cumhur İttifakına vermiş. Bu bence çok kıymetli bir şey. Yüzde 80. Yine toplamda yüzde 56 CHP’ye vermiş. Bizim oyumuz 38 ama gençlerde 56. Bu sandık çıkış anketleri raporları gelecek. CHP gençlerde yüzde 56’yı yakaladıysa, CHP’nin sırtı yere gelmez. Kendisi bir yanlış yapmazsa, böyle devam ederse. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin en çok sarıldığı iki şey var. İkisine de sıkı sıkı sarılıyor. Bilim, ilim, irfan. Ölçme ve değerlendirme. Benim size o isimleri kendi gözlemim olarak söylemem mümkün değil. O saydığım illerin üçte birini tutturamaz benim diyen siyasetçi. Ama anket geliyor, anket. Biz 350 bin anketle aday belirledik, 250 bin anketle adayları sahada takip ettik. Adaylar belli artık. Adayların performansını izledik. Adaya geçen hafta hukuk ve seçim işleri genel sekreterimizi, yani seçimden 15 gün önce şöyle bir form yolladık. Bütün adaylara. Aldığınız oyda, yüksek oy aldığınız mahalleler, düşük oy aldığınız mahalleler. Seçmen kırılımı. Kendine muhafazakar diyenler, Atatürkçü diyenler, laik diyenle, şeriatçı diyenler, hep oy kırılımları. Bir grup daha. Ev kadınlarında ne durumdasınız? Mutlaka ağırlık vermeniz gereken 4-5 mahalle. Mahalle ismi verdik. Şimdi bunu, ölçme ve değerlendirme. Ben kazanacağımıza. Kilis nereden çıktı, Kilis’e gidilir mi normalde? CHP gider mi? Kilis’te CHP parmağını oynatamaz. Ben Kilis’teki adaya çok inanıyordum. Avukat, Kilis’teki genç kurultay delegemizin önerisi, örgütümüzün sahiplenmesiyle adayı koyduk. Anket yaptırdık, ankette aday zaten iyi gidiyorum filan diyordu. Bir baktık. AKP, MHP, CHP’de CHP 3-4 puan önde. Biz Kilis’e planlamayı yaptık, Tayyip Erdoğan da yapmış. Neden, o da görüyor anketi. Gaziantep’e gitmedi, Tayyip Erdoğan Sivas’tan Kilis’e gitti. Kilis’te konuştu, İstanbul’a döndü. Antep’e uğramadı, Antep’ten emin. Biz kalktık Kilis’te yağmur altında 45 dakika konuştuk. Kilis’in derdini, mağduriyetini anlattık ve bu arkadaş çözer dedik. Yüzde 43 aldı, rakipleri 29 aldı.
GAZİANTEP’TEKİ DURUM
Antep’te 1 milyon nüfuslu merkez ilçeyi aldık, Şehitkamil’i aldık. Orada pırlanta gibi bir adayımız var. O adayımızı belirlerken bile türbülansı çok aşamadık. Bir sürü sıkıntı oldu. Oraya bakacağız. Gaziantep benim takıntı yaptığım iki ilden birisi. 10 puana indi. Ben Gaziantep’i kurultayda dedim. Adına Atatürk’ün gazi unvanı verdiği bir kentte bu halde olmayız. Samsun, Gaziantep. İki yer. Bu ikisinden partiyi birinci parti yapmadan bu siyasi bırakırsam gözüm açık gider. İki hedef. Kurultay günü bile söylemiştim.
TÜRKİYE’NİN YÜZDE 11,5’İNİ CHP'Lİ KADIN BELEDİYE BAŞKANLARI YÖNETECEK
Ölçme değerlendirmenin gücü çok önemli. Biz bilime sarıldık. Başka hiçbir şeye değil. İki, Atatürk Cumhuriyeti ilan ederken, Cumhuriyet hikayesinin iki önemli. Öldü ve gitti, Cumhuriyeti bana emanet etmedi. CHP Genel Başkanları emanetime sahip çıkın demedi. Askerdi, orduyu bırakmadı, Cumhuriyet sana emanet diye. Dedi ki gençlere. Biz de bir gençlere sarıldık, bir de dün kadının seçme ve seçilme hakkını alışının 94’üncü yılıydı, yerel seçimler açısından. Kadınlara sarıldık. Kadın adayları bundan sonra çok daha fazla adaylaştıracağız ama 3 kat belediye başkanı sayımızı artırdık mesela kadınlarda. Cumhuriyetin kurucu felsefesi gençler ve kadınlar. Türkiye nüfusunun yüzde 11,5’ini CHP’li kadın belediye başkanları yönetecek. İzmir’de Cumhuriyet tarihi boyunca 6 kadın belediye başkanı vardı, şu anda 8. 9 gösterdik. Maalesef Menemen seçilemedi. 8 tane kadın belediye başkanı var ama 4 büyük metropolün 3’ünü kadınlar yönetiyor. İzmir gelecek seçimlerde bir aksilik olmasın, 15 kadın belediye başkanı seçtireceğiz. Yarı yarıya. Eşit temsilse eşit temsil. Bir devrimi, ikinci yüzyılda sürdürülecekse, bu İzmir’den başlayıp sürdürülecek. Biz İzmir’de ne kadar eleştirildik hatırlıyorsunuz. 30’da 28 belediye kazandık. Gençler ve kadınlarla İzmir bizim Türkiye için değişim vizyonumuzu gördü. İzmir’i biz yormuştuk. Eski belediye başkanlarımızı, öncekileri kötülemek için söylemiyorum. Çok beklentisi yüksek, yıllardır oy veriyorum, niye istediğim hizmeti almıyorum diyen notu kıt bir seçmen var İzmir’de. Haklılar. Şimdi dünyalar, ülkeler değil şehirler yaşıyor. İzmir’i dünyadaki marka şehirlerle yarışacak bir vizyona kavuşturmanın zamanıdır.
PARTİDE MORALLER YERİNDE Mİ?
Parti ile ilgili dün iftar yemeğimiz vardı. Buradaydı, bu salonda. Bütün arkadaşlar çok mutluydular. Çünkü genel merkez çalışanları açısından emek verip karşılığını alamamak çok zor bir şey. İlk defa kazandık diyorlar. Çok mutlular. Zaten ben seçim gecesi o meşhur açıklamayı yapmadan önce bütün katları gezdim, el sıktım, öyle geldim. Hepsine teşekkür ettim. Onlar da sağ olsunlar, odalarının önünden, balkonlardan alkışladılar. Türkiye’de de şöyle. O AKP’ye yakın iş adamları. Bugün bir varlığa sahiplerse bunun Cumhuriyet ve demokrasi sayesinde olduğunu biliyorlardır. Demokraside bir gerçek var. İktidar her türlü rejimde olur. Krallıkta da olur, emirlikte de olur. En katı diktatörlükte de iktidar vardır. Bir ülkeyi demokratik yapan muhalefetin varlığı ve gücüdür. Şimdi muhalefetin güçsüzleşmesi demek yönetimi demokrasi olmaktan çıkarınca o iş adamı yurtdışından kredi alırken de pahalıya alıyor. Yabancı ortak ararsa bulamıyor. Yatırımcı gelmiyor. Ona yeni iş imkanları olmuyor. İhracat yaparken ona ağır şartlar önüne sürüyorlar. O yüzden ülkenin demokrasisi nefes alırsa herkes nefes alıyor. Bakın bizim burada elde ettiğimiz başarıdan sonra, hatta İletişim Başkanlığı, Fahrettin Altun biraz o konuda gayrete de girdi, dünya liderlerinden kutlama. Çoğu Türki Cumhuriyetlerden olmakla birlikte, Erdoğan’a ülkenizde demokrasi zaferi kazanıldı, tebrik ederiz diye kutlamalar var. Gerçekten de iktidarın işine gelir. Türkiye’nin risk primini düşürecek. Biz kazandık, dolar düştü, Euro düştü, kalıcı düşmez tabi ki bu moralle. Yapısal sorunları çözmeleri lazım ama bir moral geldi. Dünya şunu gördü. Türkiye’de iktidar partisi çok güçlü bir iktidar var. Yıllardır bırakmıyor. Son seçimleri tartışmalı ama ana muhalefet yüzde 86’lık milli gelirin olduğu yerdeki bütün belediyeleri alabiliyor. Bakın geçen sefer Türkiye’ye yapılan en büyük kötülük Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasına çökülmesiydi. Bütün dünya dedi ki İstanbul’un belediye başkanına bile mazbata vermiyor adam.
DİĞER ÜLKELERDEKİ SOSYAL DEMOKRAT PARTİLERDE DE KIPIRDANMA OLMUŞ
Cumartesi günü Romanya’ya gidiyoruz. Bir günlüğüne. Orada Avrupa Sosyalist Partisi. Bu Avrupa’daki sol, sosyalist partilerin çatı örgütüdür. Oranın toplantısı. Normalde delegeler ve liderler düzeyinde olacaktı, biz seçimi kazandıktan sonra büyük bir talep geldi. Bütün liderler gelelim, bir fotoğraf çektirelim diye. Çünkü CHP Avrupa’nın en büyük sol partisi oldu. Zaten üye sayısı açısından da Avrupa’nın en büyüğüyüz. En yüksek oy alan partisiyiz. Dünyada da en çok belediye kazanan sosyal demokrat parti. Yerel yönetimlerde en güçlü sosyal demokrat parti noktasına CHP geldiği için Avrupa’daki siyasi akrabalarımız bizi bir aile fotoğrafına davet ettiler. Onlar da şöyle, ayrıca ben Sosyalist Enternasyonal’in Whatsapp grubundayım. Liderler. Başkan Pedro Sanchez ilk kutlayanlardandı. İspanya Başbakanı kendisi. Almanya Şansölyesi Olaf Scholz ile görüşeceğiz cumartesi günü. Hepsi şunu söylüyorlar, CHP’nin seçim başarısı bütün Avrupa’daki sosyal demokratlara umut oldu, moral oldu diyorlar. Avrupa’da bu seçim başarısını bir sol perspektifle anlatmamız çok isteniyor. Bütün dünyadaki siyasi akrabalarımızla da bir araya geleceğiz. Bizim onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Çünkü geçmişte çok önemli deneyimleri var. Onların da bizden bu yakın seçimle ilgili duymak istedikleri çok şey var.
KENDİ CEBİNDEN ÖDEDİĞİ PARA İLE ALDIĞI MOTOSİKLET
Bayideki fotoğrafı. Bana dün faturadan önce yolladılar, emin misiniz? Şöyle bir Denizli İl Başkanı Ali Osman Horzum, ben, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanımız Nuri Çavuşoğlu. Parti Meclisi üyemiz Nuri Çavuşoğlu ve Ali Osman Horzum doğru büyükşehir adayıyla kazanacağımıza inandılar. Çok gayret ettiler, teklifler götürdüler, o hayallerine inandıramadılar bazılarını. Sonra dedi ki il başkanı, Nuri’yi yapalım dedi. Kampanya başladı, gittik oturuyoruz. Ali Osman Horzum dedi ki iki tane hayalim var başkanım. Biri inşallah gerçek olacak bu sefer. Nedir dedim senin hayalin? Denizli Büyükşehri kazanan il başkanı olmak istiyorum, bir de bu işleri bırakınca kırmızı motosiklet alacağım, Denizli’de gezineceğim. Dedim ki büyükşehri kazan motosiklet benden. Kırmızı motor benden dedim. Seçim akşamı altın sandık uygulaması var. Erken sonuç almamız lazım. Onlar da az girmişler. Aradım diyorum ki Ali Osman Başkan altın sandık 3 girmişsin. Başkanım ben de bir şey sorabilir miyim dedi, 300 cc. olsa olur mu dedi, 100 cc. rüzgar çekmiyormuş. Olur, olur kapat dedim. Kazandı. Millet beni merak ediyor. Özgür Özel o gece nereleri kazandı, işte 14 büyükşehir, şurayı kazandı, burayı kazandı. Kaybettiğimiz ne var, motosiklet gitti. 300 bin lira para verdik. Beni değil o gece Özgür Özel’i üten adamı merak edin. O gecedeki tek kaybımı yaşatan o.
İKİNCİ KARAOĞLAN SÜRMANŞETİ
Sırf o manşeti görmek için bir ömür siyaset yapılır, o gün de bırakılır. Hedefe vardım diye. Tabi o iyi niyetli bir benzetme inşallah Bülent Ecevit’in yaptıklarına yaklaşabilme imkanı olur. Çok önemli.
MANSUR YAVAŞ’IN KADINLARA YAPACAĞI UYGULAMALAR
Yılmaz Büyükerşen hocanın genel direktörlüğünde CHP bir eğitim eşgüdüm ve denetim birimi kuruyor. Eşgüdüm proje havuzları. Beğenilen, doğru yapılan projeleri bütün belediyelere önereceğiz. Ayrıca da hazır projeleri teslim edeceğiz. Bugün seçilen Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, efendim ben bir kreş yapacağım derse, elde çizilmiş bir projesi var zaten. 50-100 öğrencilik. Tak vereceğiz. Kız yurdu yapacağım diyecek, tak vereceğiz. Ya ben yoksul vatandaşlara yönelik sosyal projeler yapacağım dedi, örneğin şimdi ücretsiz kadın pedi, öyle bir pahalı hale geldi ki hayat insanlar iki şeyi almakta zorlanıyorlar. Geçmişte hiç zorlanmadıkları. Bir çocuk bezi almakta zorlanıyorlar, anneler değiştirmesi gerekirken değiştirmiyor. Ucuz, kalitesiz beze, eskisi gibi havlu bağlamaya dönenler var, naylon bağlamaya dönenler var. Derin yoksulluk, Hacer Foggo’nun raporlarında hep vardı. İkincisi de kadın pedi o kadar pahalı oldu ki kullanamıyor. Çok önemli örnek olarak belediyelerimizin proje havuzuna da koyuyoruz bunu da.
VAN’DA DEM PARTİLİ ADAYA MAZBATANIN VERİLMEMESİ
Zaten kayyum belediyeciliğine itiraz ediyoruz. Anayasaya göre eşitsek herkes belediye başkanı seçebilir Manisa’da Rize’de seçiyorlar ama Diyarbakır, Van’da kayyum oluyor. Olacak iş değil. Eskisi gibi kolay değil kayyum atamak. Ciddi tepki gösteriyoruz ama bu sefer pusu kurmuşlar. Önden kayyum atamaya yönelik iş yapmışlar. Beş dakika kala adaya aylar öncesinden verilen memnu hakların iadesini iptal etmişler. Aday olamaz, yarışı üç kat birinci bitirse de ikinciye altın madalya takacağız gibi saçma bir şey olur mu? Seçimi yenileme de yok. Kaybedene belediyeyi yönettirecek. Vanlılar sokağa döküldü. Orada en büyük ayıp bu insanların ‘Terör örgütü bileşenleri’ olarak adlandırılması. Yahu Van’da o kadar örgüt bileşeni varsa mahvolmuşuz demek ki. O halk, Van halkı. Şiddete elbette sonuna kadar karşıyız ama demokratik tepki en doğrusu. Ben de önce açık tutum aldım buna karşı. Sonra da arkadaşlarımızı yolladık. Üç arkadaş gitti. Üç hukukçu. Orada önemli bir mücadele verip tavırlarını koydular. YSK kararı geldi ve YSK siyasi değil hukuki bir karar verdi. İkincisi, Türkiye’de şöyle bir şey var, İlçe Seçim Kurulları, inanılmaz çifte standartlar yapıyorlar. CHP’nin kazandığı yerde seçimi iptal ediyor, CHP’nin itiraz ettiklerini reddediyor. Gaziosmanpaşa ve İskenderun’un gerekçeleri aynı, bizimkini reddediyorlar, onların itirazlarını kabul ediyorlar. Kayseri Pınarbaşı’nda çuvalda mühür olmaması nedeniyle yeniden seçim kararı verdiler. Bu karar doğruysa Adıyaman Besni’de de yenileyeceksin çünkü orası da aynı. Besni’de ret, Pınarbaşı’nda kabul oyu veriliyor. Bunlar çifte standart. Hatay’da fark 3 bin 900’dü. Şu anda itirazlarımızla 2 bin 700’e kadar indi. 39 bin geçersiz oy var. Fark 2 bin 700 ama geçersizleri bile kontrol etmiyorlar. Hatay’da seçim çalınıyor. Vali eliyle devlete talimat veren hükümet çaldırıyor. Vali işin içinde. Orada da iş bitmedi. İki genel başkan yardımcım var dünkü MYK’ye de gelmediler. Murat Bakan ve Gökçe Gökçen. Biri pratik hukuktan biri akademik alandan geliyor. Orada henüz iş bitmedi. İstanbul seçimi nasıl son dakikaya kadar takip edildi, Hatay da öyle takip edilecek. Kişisel meselemiz Hatay. İlçe seçim kurullarındayız daha. Fark 2 bin 300’e indi. Yeniden sayımlar olduğunda kesin kazanacağız. Hatay kararı YSK’de görüşülürken de Van’daki büyük dayanışmanın Hatay için bütün Türkiye’de gösterileceğini bekliyoruz.
PARTİNİN DİLİ VE POLİTİKALARI DEĞİŞTİ. DOKUNULMAZLIKLARIN KALDIRILMASINDA YOĞUN ELEŞTİRİ ALMIŞTI
Ona itiraz eden 4 kişiden biriydim MYK’de. Veli Ağbaba, Selin Sayek Böke, ben ve şu an siyasette olmayan bir arkadaşımız çok ciddi itiraz ettik. Yanlış yapılıyor dedik. Son kertede maalesef öyle bir tutum oldu. Anayasa’ya aykırı ama destekleyeceğiz lafı çok büyük sıkıntıya neden oldu bizde. Bugünlere Türkiye’nin gelmesi noktasında önemli bir sorunumuzdu. Yetkili organda konuşurum ama alınan kararın ardından dışarıda olmaz. O süreçte verdiğimiz karar iyi niyetliydi. Genel başkanımız, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı çıkıyorlar, kendi durumlarından emin değiller hissiyatına karşılık meydan okudu ama bambaşka sonuçları oldu Türkiye açısından.
CAN ATALAY’IN ANNESİNİN ‘SEÇİMDEN SONRA İKLİM DEĞİŞTİ’ SÖZLERİ
Dün tebrik etmek için Meriç Hanım aradı. Onlar da çok mutlu olmuşlar. Benim söylediğim şu. Kitabın ortasından. Yarın öbür gün Türkiye’ye Anayasa değişikliği tartışmasını gündeme getirecek iktidar. Buna en baştan ve kitabın ortasından söyleyeyim, bir ülkede mutabakat varsa Anayasa değişir ama Anayasa nasıl değişir? Kimler değiştirebilir? Bir ülkede Hatay halkının seçtiği bir milletvekili, Anayasa Mahkemesi’nin de kararına rağmen hapiste tutuluyorsa o ülkede bunu yapanlarla Anayasa değiştirilmez. AYM kararlarını tanımayan alt derece mahkemelerine ödül veriliyorsa ve AYM’ye had bildiriliyorsa, onlarla Anayasa değiştirilmez. Tayfun Kahraman bugün içerde yatıyorsa Özgür Özel’in de yerine yatıyor. Manisa Eczacı Odası Başkanıydım. Bir ağaç kesilecekse bir şey olacaksa hemen akademik odalar birliği başkanıydım, toplardık arkadaşları tavır koyardık. Tayfun’un bundan farklı yaptığı bir şey yok. AKM’yi yıkıp AVM yapacaklardı ona itiraz ettiler. Yıllar sonra Gezi’den darbe çıkarıp son günlerdeki bir takım çatışmalı görüntüleri sanki komutanları Kahramanmış gibi… Hiç ilgisi yok. Kahraman, ağaçlar kesilmesin demiş. Cumhurbaşkanı Türkiye’ye dönmesin, hükümet istifa etsin filan yok. Tayfun içerde yatıyorsa, Gezi’den yatan herkes bizim yerimize yatıyor. Ben de Gezi’deydim. Bu yüzden bizimle Anayasa değişikliği konuşacak birinin önce Anayasa’ya uyuyor olması lazım. Aksi durumda müzakere olmaz. Bir tek Can’ın çıkması da yetmez. Gezi’den yatan herkes, bizim yerimize yatıyorlar. Bizi hapisten çıkarmayan biriyle müzakere edemeyiz.
14 VE 28 MAYIS’TA HALKIN ÖNEMLİ KISMI ÜZÜNTÜ YAŞAMIŞTI
Bu insanlar o sevinci o gece de yaşayabilirdi. 14 Mayıs, Altılı Masa’nın hep birlikte ve ayrı ayrı yaptığı hatalardan dolayı kaybedildi. Yanarım yanarım ona yanarım. Erdoğan kazandı diyorlar, hayır biz kaybettik. İnsanlar doğru işler yapılırsa, birlik beraberlik olursa sonuç bu. AK Parti medyası bizimle uğraştı. Ben dedim avuçlarını yalarlar. Niye yapıyorlar? Güçlü bir muhalefetin ne başaracağını biliyorlar. CHP’de kavga yok. Eskişehir’deki milli irade hırsızlığı vardı üç kere Eskişehir’e gittim. Eğer kazansaydı çatlardım. Çok önemli bir başarı. Öbür taraftan milli irade hırsızlığında Balıkesir vardı. Muhalefetin oylarını alıp AK Parti’yi geçen kişi. Ama isimlerini anmam. Muhalefete muhalefet yapmam. Muhalefette biz yüzde 38’iz bunlar 3, onları yok ederim… Partileri ne AYM ne diğer partilerin liderleri kapatabilir. Partileri millet kapatır. Seçilmiş herkesin başımın üstende yeri vardır o yüzden muhalefetle asla kavga etmeyeceğim. 14-28 Mayıs’taki kusurumuzu görüyoruz. Bir daha onlara öyle bir üzüntü yaşatmamaya yemin ettiğim için genel başkan adayı oldum. Ona inandırdığım için genel başkan oldum. Ardından insanları başarıya inandırdığımız için yüzde 25’lik cam tavanı tuzla buz ettik.
ÖNEMLİ BAŞARININ MİMARI OLARAK GÖSTERİLİYORSUNUZ
Mimarlarından bir tanesiyim. Tüm örgütümüz bu başarının mimarıdır. Herkes bu başarının mimarıdır. Sol partilerde güçlü lider olmamalı, bunu ararsanız kaybediyorsunuz. Aksine lider eşitler önünde bir adım önde işini yapar. İyi bir teknik direktördür doğru takımı kurar. Doğru kararları verir. Tüm kararları herkesin fikrini alarak verir.
SOKAK NE DİYOR?
Bu seçimde dediniz ya ne getirdi, devlet millet yarışını millet kazandı, Atatürk’ün bilime sarılmasının önemi, üç gençler ve kadınlar, dört milletin sesi. Sokak ne diyordu? Bu seçimde ilk kez şöyle bir şey oldu. Eski ile yeni yarışabildi. Değişenler ve değişmeyenler yarıştı. Ak parti eski biz yeni. Değişmiş bir muhalefet partisi. Genel başkanı, kadrolar değişmiş, 43 yaşında PM. İki ayda bir toplanan PM’yi iki ayda 13 kez topladık. 11’inde aday ilan ettik. Çalışkan, genç kadrolar ve bir anda aynı bir anda farklı. Biz değişimin tarafındaydık. AK Parti müesses nizamı. Hakim örgütlenme. İnsanlar halinden memnun değil, burada ise değişmiş bir parti var. İnsanlar bize bir kredi verdi. Bu bir tüketici kredisi değil. Bu bir yatırım kredisi. Yatırım kredisi, ‘Ben Türkiye’yi iyi yönetirim diyor, al sana yatırım kredisi, 4 yıl yönet göreyim, beğenirsem krediyi artırarak devam ederim’ diyor. Yatırım kredisi, gençlere, kadınlara, yenileşme umuduna yatırım yapıyorum. 4 yılın sonunda eğer siz yatırım kredisinin karşılığını verirseniz yenisini veririm diyor. 3 şey yaptım, devlet, millet, ölçme değerlendirme, gençler ve kadınla. Sokağın sesini dinledim. Atatürk’ün fotoğraflarına bakın üçünde de halka dinliyor. Tokat Turhal’da yaşanan depremden sonra dertli vatandaşı dikkatle dinliyor. Bunu hatta İmamoğlu tüm belediye başkanlarımıza hediye etti. Vatandaş konuşuyor, öğrenir gibi dinliyor öğrenir gibi. Özellikle o dinlerken şimdi bakın yanındakiler, kendi yöneticileri ve vali. Gariban vatandaş derdini anlatıyor. Hepsi gözünün içine bakıyorlar anlamaya çalışan bir bakış açısı ile. Sokağın sesini dinlemenin sembolü budur. Vali orada, bakanlar orada. Dinlediği vatandaşın torunu mazbata alıyor Tokat, Turhal Belediye Başkanımız oldu.
YENİ CHP’Lİ BELEDİYELERLE NASIL BİR YOL İZLENECEK
Parti, Eğitim Denetim ve Eşgüdüm Komisyonu kuruyor. Bu eş güdüm hizmetlerde ortaklaşma ve hazır projelerin verilmesi, eğitim belediye başkanlarımızı hızla eğiteceğiz. İlk eğitimler bitti bile. İletişimini çok yapmadık ama. Seçilmiş bütün yeni belediye başkanlarımızla Ankara’dakilerle yüz yüze Türkiye’dekilerle online biçimde yerel yönetimler devir teslimde nelere dikkat edeceksiniz, ilk bir haftada neler yapılacağını konuştuk bile. Yüz yüze eğitimlerini verdik. Şimdi başta Yılmaz Büyükerşen’in olduğu bu yapının denetim kısmında Sayıştay’dan emekli olmuş ya da Sayıştay’dan el çektirilmiş pırıl pırıl devletin hakkını hukukunu gözeten Meclis adına denetim yapan elemanlar var ya, solcuların hepsini attılar. Onları alıyoruz. Cumhuriyet Halk Partili belediyelere teftiş kurulu kuruyoruz. Belediyelerimizin haberli 6 aylık, 1 yıllık ve habersiz, rastgele hatta vatandaş gibi giderek vatandaşla iletişiminden, mahalli denetimine kadar, belediye başkanının kendi lider iletişiminden tutun da randevu bekleyen vatandaş ne kadar bekliyor, derdini kim dinliyor denetleyeceğiz. Ayrıca mali denetim de var bu noktada. Ve kusuru olanın gözünün yaşına biz bakmayacağız. Çok net. Biz 1989’dan bu yana mesela İSKİ’de kendi haklı arkadaşlarımızı ihraç etmemize rağmen. Kusuru olanın gözünün yaşına bakmayız, bu bir. Bunun ikinci bir yönü var. Belediyelerimizi devlet denetliyor ya, orada belediye başkanımızın tırnak içinde acemiliğinden, tecrübesizliğinden birtakım yanlış işler olmamasına rağmen olmuş gibi raporlar tutulabiliyor. Denetlenen belediyemize de hukuki destek vereceğiz, arkasında duracağız. Ha belediyemiz denetleniyor, biz görmemişiz müfettişin gördüğü bir kusur var. Örtecek halimiz yok. İlk hesabı biz soracağız. Şu kadarını söylüyorum belediye başkanlarımız mal varlıklarını asarak başlıyorlar görevlerine, bundan sonra devlet denetimi kadar sıkı ama vicdanlı bir denetim yapacağız. Hatası olanı affetmeyiz ama düzeltilecek kusurları da mutlaka öğretiriz. Vatandaş dört yıl sonra bugün verdiği oydan pişman olursa ben onlardan mahcup olurum, onlardan bir daha oy isteyemem. Çünkü ben dedim ki bu bir yerel seçim. En iyi yerel yöneticileri ben getirdim. Onlara oy verin ayrıca da hükümete de bir sarı kart gösterin dedim. Böyle oy kullanan bir sürü kişi var. Bu net sarı karttır. Bu sarı kart nasıl biliyor musunuz? Hakem bazen sert gösterir sonra da ikincide gidersin diye işaret eder. Bu öyle bir şey.
ANADOLU AJANSI’NIN SEÇİM GECESİ TUTUMU
Anadolu Ajansı’nı titizlikle takip ettik. Teknik hazırlık çok iyi. İçerdeki çalışan muhabirinden kameramanına kimseye diyecek bir şeyimiz yok. Ama siyasi iradenin emri altında oldukları için. Ben her zaman Anadolu Ajansı’nın gerisindeyimdir veri toplama konusunda. Çünkü Anadolu Ajansı’nın her okulda muhabiri vardır, polis telsizini dinler. Devletin kurumu. Önde olduğumuz her yerde Anadolu Ajansı yüzde 2’de. Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 50’de Anadolu Ajansı yüzde 2’de gösteriyor. Tuttular sonuna kadar. Gerideler ya. Göstermiyorlar. Ama Eskişehir’de ilk açılan sandıklarda Odunpazarı yoktu. Çeper sandıklarda eski İYİ Partili AK Parti’nin adayının göreceli bir iyiliği vardı. Anadolu Ajansı sandıkların hepsini göstermeye başladı. Bir baktım Anadolu Ajansı AK Parti öndeyse yüzde 40 gösteriyor. AK Parti gerideyse yüzde 2-4 gösteriyor. Orada da bir hazırlık, manipülasyon, yukarıdan gelen bir baskı vardı. Ama baktılar geri dönmüyor. Saldılar gitsin. Tayyip Erdoğan o geceden demokrasi çıkaramaz. Bütün hazırlıklarının ne olduğunu gördüm, bildim. Biz de buradan dersimizi alalım. Fark yüzde yarım olunca her türlü çamur olur. Atarsan 10 puan farkı kimse kimsenin oyuna karışamaz.
KAYSERİ PINARBAŞI’NDA MHP’Lİ VEKİLİN HAKİME KÜFÜR ETMESİ
Korkunç bir görüntü. Ali Mahir Başarır hakime ‘yanlış yapıyorsun’ deyip salonu terk etti. Bu kadar. ‘Haksızlık bu’ dedi ve salonu terk etti ki haklı olduğumuz bir konuda. MHP ve AKP o gün nasıl reaksiyon aldı? Ali Mahir Başarır hakkında hızla dokunulmazlık dosyası geldi. Meclis’e getirdiler, dokunulmazlığını kaldırmak istediler. ‘Seni o hakimin karşısına çıkaracağız’ dediler, o arada seçim geldi o iş bitti. Şimdi MHP milletvekili veremediğiniz, ağza alınmaz küfürler ediyor. Cinsiyetçi küfürler ve hakaretler. Şimdi bakalım MHP ve AKP, Türk milleti adına karar veriyor hakim, Türk hakimine küfredene ne yapacak? Ali Mahir parmak sallayarak ‘Yanlış yapıyorsunuz’ dediği için neler yaptılar. Bu küfürler bir hakime edildi. Oradaki seçimi AKP-MHP lehine iptal ettiler, şimdi tekrar seçim olacak. Gidip orada kampanya yapacağım o seçimi de alacağım. Onu da söyleyeyim şimdiden. Hani sayıyorduk ya neleri alacağımızı, şimdi orayı alacağız. Küfürle seçim iptal ettirenlere karşı gidip orada kampanyamızı yapıp seçimi alacağız orada. Pınarbaşılılar hiç endişe etmesin. İkinci söyleyeceğim şey şudur. Benzer durumda olan çok ilçe var. Pınarbaşı kararına uygun olarak geride olduğumuz ilçelerde seçim tekrarı yapmazlar ya da oyları yeniden saymazlarsa bu da demek ki küfür işe yarıyor, efendilik ve demokratik tutum işe yaramıyor demektir. Bu da kötü örnek olur. Buna dikkat etmek lazım. Oradaki arkadaşın o tutumu bir milletvekili olarak yaptığı davranışı MHP ve AKP sahiplenecek mi göreceğiz. Besni’nin itirazı Pınarbaşı ile aynı. Sen Pınarbaşı’nda seçim yeniliyorsun Besni’de yenilemiyorsun. Olacak şey mi? Gaziosmanpaşa ile Beykoz’da geriye düşmüşler, saydırıyorlar. Geride olduğumuz yerlerde başvuruyoruz. Saydırmıyorlar. İl de benzer karar verse YSK’ya gideceğiz YSK’da hakkımızı arayacağız. Son bir oya kadar hakkımızı arayacağız. Ama herkes şunu bilsin. İptal edilen seçimlerde bizzat genel başkan olarak kampanya yaparım. Bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin iddiasız olduğu tek bir seçim bölgesi, kaybedeceği bir tane daha seçimi yok.
ADIYAMAN SEÇİMLERİ
Kadınlar Kürtçe ağıt yakıp, ‘Abdurrahman sen ol, başkası yok’, ben Kürtçe bilmiyorum. Arkadaşlar diyor ki kulaklarımız da çınlıyor. Kürtçe bilen Mahmut Tanal anlattı, ‘Sen ol başkası yok, sen ol başkası yok’ diyorlarmış. Bakın Veli Ağbaba’yı anket ve Malatyalı halk birlikte adaylaştırdı. Seçimde içimdeki en büyük yaradır. Yüzde 18 oy aldığımız yerde 38 aldı. 6 parti beraber 10 ay önce yüzde 21 aldık. Tek başına 38 aldı. Üzülürüm çünkü emekleri zayi oldu. Bir de onla çok özel bir anım var. Bir gece baş başa oturuyoruz kendi evlerinin balkonunda. Dedim ki ‘Bu siyasette nereye gidersin sen?’ dedim. O da ‘Ne olacağım daha genel başkan yardımcısıyım, genel başkan mı olacağım?’ falan dedi. En üst noktadayız. ‘Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı’ olmak isterim dedi. ‘Kendi memleketime sahip çıkmak isterim’ dedi. Olsaydı çok iyiydi olmadı canı sağ olsun. Sonraya kalsın. Belki daha sonra nasiptir. Ama şöyle bir şey söyleyelim. Malatya’da bir anket, büyükşehir olduğu için her yeri ölçtürüyoruz. Telefon geldi. ‘Özgür Bey’ dedi, asrın felaketi diyorlar ya deprem için, ‘Asrın sürprizi, asrın talebi var’ dedi. ‘Nedir’ dedim, ‘Malatya Veli Ağbaba’yı çağırıyor’ dedi. ‘Yolla’ dedim bir baktım olacak şey değil. Malatya’da 38. Biz 36 ölçtük sonra 38 oldu. Hemen konuştum bir anket daha yaptık. Malatyalılar da çok istediği için görevlendirdik. Adıyaman’da anket de yok. Adıyaman’da kadınların ağıtı var, ‘Abdurrahman da Abdurrahman’. Diyor ki 6 Şubat gecesi, bir yıl sonraki 6 Şubat, mezarların başındalar Abdurrahman da bizim arkadaşlarla mezar ziyaretine gidiyor. Yıkılmış, halen daha göçükten yakınları çıkmamış insanlar var, kayıp. O insanlar ağırlıklı olarak da Kürtçe ağıt yakarken, Abdurrahman’ı görüp boynuna sarılıyor. 10 kişi yolladım, 3’ü bir geldi 2’si bir geldi. Diğerleri tek tek telefon açtı. Dediler ki ‘Abdurrahman’ı yapalım, Adıyaman Abdurrahman’ı istiyor’.
KÜTAHYA, UŞAK, AFYON, DENİZLİ…
8 Ege ilinde 8’de 8’iz. Hiç kaybımız yok, etrafımız da dolu. Yayında demiştim ‘İkiz geliyor’ diye. Bursa ile Balıkesir geliyor, Manisa ile Denizli geliyor, Uşak ile Afyon birlikte geliyor, Malatya ile Adıyaman geliyor. Bu saydığım sekiz ilden bir Malatya olmadı, 7’si oldu. Uşak ve Afyon ikisi, hatta bana Veli Ağbaba bana ‘Senin prensler kazandı, biz kazanamadık’ diyor. Uşak Özkan Yalım yıllarca birlikte siyaset yaptık, değişik bir arkadaşımızdır. Halkta çok karşılığı olan bir arkadaşımız. Özkan Yalım’ı Uşak’a aday gösterdik, seçildi. Adaylaşırken bütün itirazlara rağmen çok net arkasında durdum çünkü kazanabileceğini biliyordum. Burcu da yine Özkan ile birlikte bizim iki komşu ilimizden bir tanesi. Onu da adaylaştırdık. Afyon’da Burcu’yu aday yaparsak kazanacağımızı biliyorduk. O talihsiz beyanından, dil sürçmesinden sonra türbülansta herkes ‘At partiden’ diyor. Dedim ki ‘Nereye atıyorsunuz, lider dediğin öyle ilk şeyde birini partiden atan değildir, bazen krizi yönetmek meseledir’. Afyon’u kazanıyorum, aynı zamanda da buradaki hatayı telafi edeceğiz doğrusunu anlatacağız. Ama bu belediye Cumhuriyet Halk Partili bir belediye başkanında olacak. Çok da iyi oldu.
KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN ARAMASI
O yorumları yapanları esas Kemal Beyin düşmanı onlar. Yani şey yorumu yapanların, Kemal Beyden yanaymış gibi olup da yok 1 Nisan’ı göreceksiniz, hezimetten sonra Kemal Beyi getireceğiz. Kemal Bey böyle bir insan olabilir mi? Öyle bir şey olmaz. Beni aradı, buyurun Sayın Genel Başkanım dedim. Dedi ki Sayın Genel Başkan ne diyeyim, çok mutluyum, tebrik ediyorum, çok önemli bir başarı elde ettiniz ki nasıl söyleyeyim. 9 filan değildi, erken aradı. Daha tablo tam netleşmemişti ama o da gördü. Dedi ki ne diyeyim, büyük bir başarı, tebrik ediyorum. Kazanan bütün arkadaşları tebrik ediyorum. Oylara sahip çıkmaya devam edin. Herhalde tweetimi görmüş, o tutumunuz önemli, oylara sahip çıkmak önemli. Selvi Hanım da tebrik ettiğini söyledi. Ben de hürmetlerimi ve saygılarımı ilettim. İnşallah en yakın zamanda bir araya geliriz dedim. Babamla Ahmet Necdet Sezer konuştu. Ben Ahmet Necdet Sezer’i çok severim. O çok mütevazıdır. Bir şoför, bir koruma ile Meclis’teki cenazelere gelir. Kol kola Meclis bahçesinde gezeriz. Bana hep çok iyi şeyler söylerdi. Bazı hukuki değerlendirmelerimden sonra çoğunlukla tebrik ederdi. Yahu bunu değme hukukçu böyle ifade edemez. Bazen ama şu kısmına dikkat et derdi. Çok özel bir iletişimimiz var. Biz evine gitmiştik Kemal Bey adaylaştığında. Sonra biz kendi ekibimizden arkadaşlarımızla ziyaret ettik. Şimdi yine gideceğim kendisine, kurultayı kazandıktan sonra gidememiştim, ilk tebrik telefonu açtı. Yine aradı ve beni tebrik etti. Dedi ki Özgür Bey, babanız öğretmen. Ne yapıyor, sağlığı yerinde mi? Ben Semra Hanımın sağlığını sorunca o da babamı sordu. Dedi ki babanızı tebrik etmek isterim, kutlarım. Bir öğretmen çocuğunun bu noktalara gelmesi, bu başarıyı elde etmesi. Ben de kapattım, dedim ki Sayın Cumhurbaşkanının özel kalemine sorun, babamla ilişkilendirin, bir görüştürün bakalım, tebrik etmek isterim dedi. Tabi ben iletirim filan dedim ama. Babamı sonra aradım, babam da çok tatlı. Öğretmen evindeymiş, benim babam şu anda 81 yaşında. Öğretmen evindeymiş. Baba dedim Ahmet Necdet Sezer seninle görüşmek istiyor. Bağlasınlar mı? O da demez mi? Olur mu oğlum, Cumhurbaşkanı, ben sonra ararım filan. Eve gitmiş, sessiz bir odaya geçmiş. Hazırım şimdi demiş. Cumhurbaşkanıyla öğretmen evinden mi konuşacağız diyor. Konuştular, tebrik etmiş. Detayını bilmiyorum konuşmanın. Babam çok mutlu olmuş. Özel kalem görüştüklerini bana söyledi.
MANİSA’DA FERDİ ZEYREK
Benim için iki yer çok önemli. Bir Manisa ve oturduğum ilçe. İkincisi de Soma. Soma çok önemli. Seçim akşamı Soma’ya Twitter silahşörleri söver. Hem facia oldu, hem AKP. Ben de derim ki Soma öyle bir yer mi? Bir seçimde AKP yüzde 65 alırken, şimdi Soma’da biz yüzde 65 aldık. Manisa hikayesini size şöyle anlatayım. İl başkanımız, son il seçiminde iki kişi yarıştılar ya, bizim kongreyi kazandı diye lanse edilen. İl başkanımız, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı. Yendiği bir önceki il başkanımız benim oturduğum ilçenin belediye başkanı. Çok tartıştılar. Demokrasi var. Mahallemdeki delege seçiminde. O il başkanı arkadaşımızın yönettiği süreçte ben delege olamamıştım mahallemde. Bütün Türkiye’ye beni rezil ettiler. AKP, Meclis tutanaklarına geçiyor, A Haber. Herkes dedi ki Özgür Özel Genel Başkan oldu, herkes dedi ki Özgür Özel Genel Başkan oldu, Musa Semih Balaban siyaset yapamaz. Dedim ki Sayın Hocam, yerel seçimde iddialı olabilirsin, sakın bırakma. Ben senin arkandayım, bir sıkıntı olmaz. Girdik, ankette başkan iki kişiden biri çıktı, en yüksekte o çıktı. Sandık koyduk üyeler onu seçti ve muhteşem bir birliktelik. Onun bir önceki seçimde yendiği il başkanı da Gülşah Durbay. Manisa’da 3 belediye başkanı var merkezde. Son il başkanı, son yendiği benim ilçemi yönetiyor, onun yendiği yandaki ilçeyi yönetiyor. Örgütün bütün gücü bir araya geldi ve biz Manisa’da yüzde 60 yaparken nasıl yaptık biliyor musunuz? Bir kişiyi kenarda bırakmadık, bir kişiyi itmedik. Bütün bir örgütü komple barıştırdık, kavgayı bitirdik. Dayanışmayı getirdik ve bu arkadaşlarımız birbirleri ile abi kardeş gibi dayanışarak, bütün Manisa’yı kazandı. 17’de bir tane liste veremediğimiz yer var, listeyi veremedik. 16’da 14 kazandık. Kaybettiğimiz iki ilçe, o da Manisa’nın en küçük iki ilçesi. Onda da birini kıl payı kaybettik. Şunu göreceksiniz, bundan sonra Türkiye’de birbiri ile uğraşarak, birbirine kaybettiren değil dayanışarak, birlikte büyüten, birlikte kazanan, birbirine kazandıran bir örgüt olacak.
ERKEN SEÇİM
Türkiye’de 84 milyon kişi varsa, erken seçimi en çok isteyecek olan benim. Neden? Belediyeleri almışım, yüzde 38 ile birinci partiyim. Gelecek Pazar olsa biz kazanacağız. Çok belli. Ama ben siyasette bir şeye dikkat ederim. Bir seçmeni dinleyeceksin. Bir de onu kandırmayacaksın. Ben bu seçimde ne diye oy istedim. Ben şöyle oy isteseydim, erken seçim isteyebilirdim. Gelin oyunuzu verin, CHP’yi birinci parti yapın, seçimin kapısını aralayın diyerek oy isteseydim, ben seçim diye bas bas bağırırdım. Öyle demedik. Biz ne dedik, bu bir yerel seçimdir. Genel seçim geride kaldı. Bu seçim iktidara sarı kart gösterme, atanmayan öğretmenin, staj mağdurunun, 9 bin gün mağduru Bağ-Kurluların, çiftçilerin sesini duyurma seçimidir. Esnafın sesini duyurma seçimidir. Bu seçimde Cumhurbaşkanı seçmiyorsunuz dedim. İlinize namuslu, dürüst, çalışkan belediye başkanları seçiyorsunuz dedim. Bu belediye başkanları için oy kullanın dediğim için benim dönüp de evet, yerel seçimden biz başarı ile çıktık, şimdi genel seçimi hemen yapmalıyız. Bu bana oy veren AKP ve MHP’li seçmene büyük haksızlık olur. Onları kandırmış olurum. Onlara yerel seçim diye oy almış, bunu genel seçime çevirmiş olurum. O yüzden onlar istediğinde erken seçim olacak. Erken seçim bakın Anayasa’da şu yazıyor, bu yazıyor. Biz Tayyip Erdoğan adaylığından korkmayız. Biz erken seçimden hayatta korkmayız, dünden hazırız. Huyumdur, partinin yetkili organlarını toplamadan hiçbir şeye evet veya hayır demem. Çünkü liderin erken evetleri şu demek, kralım ben demek. Ben kral değilim, genel başkanım. Padişah değilim ben. Geldiler hemen bir cevap ver. Partinin yetkili organlarını toplarım, MYK’da tartışırım, parti meclisini, il başkanlarını, milletvekili grubunu toplarım. Onların fikirlerini alırım. Son bir MYK yaparım ve kararı ondan sonra veririm. Çünkü doğrusunu yapmak için. Ama kişisel fikriniz derseniz, ben ne gün erken seçim derlerse varım derim. Şöyle uyanıklıklar yapabilirler, son 3 aya kadar duralım, orada yapalım. Hem şöyle olsun, hem böyle olsun. Ne gün samimi bir erken seçim talebiyle gelirlerse kişisel fikrim evettir.(Erdoğan’ın bir kere daha aday olmasından) Korkmam ondan, ne korkacağız. Biz Erdoğan’ın adaylığından korkmak ona önem atfetmek. Bana gazeteciler soruyor. Efendim sizce Erdoğan, nasıl ikinci parti oldu. Dedim ki birinciye geçilen ikinci parti olur. Türkiye siyasetinde bir tane unsur varmış gibi, bugüne kadar öyle. Erdoğan ikinci oldu. Erdoğan ikinci olmadı, CHP birinci oldu. Erdoğan ikinci oldu, birinciye geçilen ikinci olur koşuda. İkinciye geçilirsen üçüncü olursun. O yüzden biz birinci olduk. Biz birinci olurken doğruları yaparak olduk. Elimizde sihirli değnek yok. Eğer varsa sihirli değnek. Partinin kuruluş ilkeleri, yaklaşımı ve bilime sarıldık biz. Ama meselenin özü şu, ne Özgür Özel? Dünyada hiçbir siyasetçi yüzde 25’lik bir partiyi 10 ayda yüzde 38’lik yapamaz. Yapıldıysa bu kolektif bir başarının, gecikmiş bir başarının ürünüdür. İnsanlara doğru bir tespit, yüzde 25’lik cam tavan. Biz yüzde 25’e mahkum değilize herkes inanırsa hep beraber başarıyorsunuz. Buna erken inanan benim. Ama buna inanan herkes başarının sahibidir. Yoksa ben kendi kendime deli gibi konuşuyor olurdum orada.
BİR SONRAKİ SEÇİMDE İKTİDARA GELECEĞİNİZE, ADAYINIZIN CUMHURBAŞKANI SEÇİLECEĞİNE İNANIYOR MUSUNUZ?
Yüzde 100. Hata yapmazsak yüzde 100. Hatanın bir boyutu yerel yönetimler, bir boyutu kibir. Ben bakın arkadaşlar hep şaşırıyorlar, yine seçim gecesi en sakin bendim. Ben normalde telaşlı birisiyim. Durduğum yerde duramam. Çok hızlı karar vermeye çalıştığım için çok hareketliyimdir. Ama kriz anlarında herkes telaşa kapılır ya. Dünya hızlanınca ben bağıl olarak ben yavaş kalıyorum. Dünya hızlanıp beni geçiyor. 15 Temmuz gecesi millet birbirine çarparken ben dedim ki Genel Merkeze gitmeliyiz. Dediler ki niye? Kardeşim Genel Merkezden harekete geçeceğiz. Bu partiye darbeci diyorlar. Genel Merkezin kararı ile Meclis’e gitmeliyiz. Genel Merkeze topladık milletvekilleri, konuşuyorlar. Genel Başkana ulaşamamışlar, Genelkurmay’dan not var. Şöyle subaylar da darbe yapıyor, böyle subaylar da darbe yapıyor. Oralarda çok sakin, hatta diyorlar ki normal şartlarda bu kadar çok inisiyatif kullanmaz bir grup başkanvekili. Dedim ki arkadaşlar ben Meclis Başkanını arıyorum, başkan yardımcılarını arıyorum. Diyorum ki Meclis’i toplayın, gidelim darbeye direnelim. O gece bizim Aykut Erdoğdu anlatır, başını tutarak duvar kenarından giderken, ben bizim arabayı park edip, panik olmadan gidelim ki korktuğumuzu sanmasınlar filan demişim ona. Bu gece de çok sakindik. Ben sanki yüzde 38 zafer kazanınca sokaklarda, dedim ki erken yatın, kimseyi rahatsız etmeyin. Buradan sonra 5 yıl. Kibre kapılmazsak, ne oldum delisi olmazsak, yerelde yanlış yapmazsak, şimdiden bambaşka heveslere kapılıp da birbirimize düşmezsek, bu Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilişkin de böyledir. Birbirimize düşmezsek, CHP’de ben size şunun teminatını veriyorum. Kayıt altında, bütün. Ben kendi hırs ve ihtiraslarım için partinin ve ülkenin geleceğine yönelik hiçbir kararda zorlayıcı, baskılayan ve kendine dönük, kendi kararlarını dayatan bir şeyde olmayacağım. En doğrusunu yapacağız. Anketlerle yapacağız, üyemize sorarak yapacağız, halka sorarak yapacağız. Aday belirlerken de seçim tarihini belirlerken de kimle ittifak yapacağız, kimle yapmayacağız. Olacak, olmayacak onu görürken de bilimden sapmayacağız, ihtirasa kapılmayacağız. Benim şu sakinlikte olmam lazım. Maç 2-2 berabere. Dakika 90+2. 3 dakika uzatma verilmiş. Takım penaltı kazanmış, penaltıyı kim atacak? O kararı kim verecek, o kararı bütün ekibine de danışmış ve düşünmüş biri olarak o kararı teknik direktör verecek. Orada diyeceksiniz ki topun başına bu arkadaşımız gidiyor. O gülü atacak, biz şampiyon olacağız. Orada şunu söylemek istiyorum. Teknik direktör, penaltıyı bırakın ben atacağım demeyecek. İki, kimin atacağına o karar verecek. Hata yapma lüksü yok. Bir de size şeyi söyleyeyim. Demin söylediniz, futbolla ilgili olunca. Ben futbol benzetmelerine meraklıyım. Barcelona’da Iniesta’ydı herhalde, onun röportajını okudum ben. Size dediler, Barselona futbol okuluna gitmiş, 6 yaşında. İlk neyi öğrettiler. O da dedi ki kaybetmeyi. Çünkü Barselona çok kazanan bir takım. Kazana kazana kaybetmeyi bilmiyorlar, o da çok büyük riskler içeriyor diye ilk önce Barselona futbol okulunda takımları orantısız kurarlarmış. Birkaç yıl önce gelenlerle yeniler. Yenileri bir güzel yenerlermiş. Ağlıyor mu, küfür mü ediyor, kavga mı ediyor, arkadaşına tekme mi atıyor? En büyük avantajımız şu, biz yenilmeyi biliyoruz, yenildik ve ben hiç halka laf etmedim. Somalılara laf edene tepki gösterdim. Şimdi yenilemeyi bilmeyen birine karşı oynayacağız ve artık kazanmayı öğrendik. Bu çok önemli. İnşallah bir dahaki sefer de Cumhurbaşkanlığını kazanmış bir parti, parti iktidara gelirse de 2 gün sonra ilk yayını sizle yapacağız.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları