loading
close
SON DAKİKALAR

Özgür Özel İzmir'de gazetecilere açıklama yaptı: Bilirkişilere baskı kuruluyor!

Özgür Özel İzmir'de gazetecilere açıklama yaptı: Bilirkişilere baskı kuruluyor!
Tarih: 25.01.2025 - 15:29
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, İzmir’de gerçekleştireceği toplantılar öncesinde gündemdeki konular hakkında gazetecilere değerlendirmelerde bulundu.

“İKTİDARIMIZDA TÜRKİYE GELİŞMİŞ VE ÇAĞDAŞ BİR ÜLKEYE DÖNÜŞECEK”

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, İzmir’de gerçekleştireceği toplantılar öncesinde gündemdeki konular hakkında gazetecilere değerlendirmelerde bulundu. Genel Başkan Özgür Özel, “Değerli basın mensupları, İzmir İl Başkanlığımızdayız. Bugün İzmir’de tüm ilçe belediyelerimizin ve büyükşehir belediyemizin yapmış olduğu bugüne kadarki çalışmalarla ilgili kapsamlı bir değerlendirme raporunu ve bunun halkta yarattığı memnuniyeti, güçlü yanlarımızı, daha çok güçlendirilmesi gereken yanlarımızı konuşacağımız bir toplantımız, bir değerlendirme toplantımız var” dedi. Özel, şunları dile getirdi:

“KORKU ÜZERİNDEN YENİ BİR İKLİM OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORLAR”

“Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki tabii çok acılı bir gündemin de içindeyiz ama hemen öncesinde, devamında da Sayın Erdoğan’ın talimatlarıyla, İstanbul Başsavcısının eliyle Türkiye’de siyaset, yargı tacizi altındadır. Türkiye’de gündem yargı tacizi altındadır. Devam eden soruşturmalar, bu soruşturmalara ilişkin olarak atılan tüm adımlar, Türkiye’yi gerçek gündeminden uzaklaştırmaya ve suni bir gündemle Türkiye’de hem korku, hem gerginlik üzerinden yeni bir iklim oluşturulmaya çalışılıyor. Biz bu iklime teslim olmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Ama ‘Türkiye’yi germekte kimin faydası var’ derseniz, maalesef Sayın Erdoğan ve saray rejimi dediğimiz düzen bundan fayda görüyor. Çünkü Türkiye’nin gerçek sorunlarını konuşmak yerine bir gerginlik, bir stres, bir kavga üzerinden gündemin ilerlememesini tercih ediyorlar. Yaşananların tümü bununla ilgilidir. Ama niye germek istiyorlar, onu söylemek gerekirse 31 Mart seçimlerinden sonra şuna ikna olmuşlardı; ‘CHP büyük bir başarı kazandı. Ama başaramaz. İyi yönetemez. Yerel yönetimlerde ki bu başarısı deyim yerindeyse ayağına dolanır, iktidar yürüyüşü aksar.’ Biz de tam tersini söylemiştik. Belediye başkanlarımızın cebindeki anahtarın, belediyenin kapısının ya da kasasının değil CHP iktidarının anahtarı olduğunu söylemiştik. Bütün anketlerin sonucunda 31 Mart’tan aralık ayı başına kadar CHP’li belediyelerin Türkiye’deki genel memnuniyet ortalamasını biz yüzde 58 olarak ölçtük. Tayyip Beyin yaptırdığı ölçümde de bu yüzde 61 çıkmış. ‘Bugün yerel seçim olsa, oyunuzu bu belediye başkanına mı bir başkasına mı verirsiniz sorusuna’ cevabı, 31 Mart akşamı yüzde 38’ken biz yüzde 49 ölçtük. Sayın Erdoğan da 51 ölçtürmüş. Bütün gerginlik bundan. ‘Belediyeleri silkeleyin, çalışamaz hale getirin, kayyum atayalım, olmadık soruşturmalarla zor durumda bırakalım’ diye. İzmir’de de biliyorsunuz belediyenin 2 milyara yakın parasına el koyarak hizmeti aksatmaya çalışma, belediyenin çalışanı ile belediye başkanımızı, belediye çalışanlarımızla belediye başkanlarımızı karşı karşıya getirme, halkı mağdur etme üzerinden adeta rekabet edemediği, kendisini geçmiş, önde koşan rakibine arkadan çelme takma muamelesini görüyoruz. İzmir’de de memnuniyet, İzmir’de de belediye başkanlarımızın iyi niyeti, çabaları, halkın içinde olmaları ve bütün kısıtlılıklara rağmen ortaya koymuş oldukları vizyon ve bunun eseri olan çalışmalar takdir görüyor. İzmir, bütün iktidarın çabalarına, buraya özel bir iletişim kampanyası yürütüp, Cumhuriyet Halk Partisi ile uğraşmalarına rağmen seçtiğinin arkasında duruyor. İzmir, iradesinin arkasında duruyor. Bu son derece önemli. Bunun için tüm belediye başkanlarımıza da yürekten teşekkür ediyorum.”

“BİR DAHA YAŞANMAMASI İÇİN MECLİS’İN ÇALIŞMASI LAZIM”

“Şimdi sıcak gündeme dair iki konuyu dile getirip, sonra çalışma toplantımıza başlayacağız. Bunlardan bir tanesi hepimizin yüreğini yakan Bolu’daki facia. Bu facia olduğu gün bütün programlarımı iptal etmiştim. Bolu’ya gitmiştim. Orada bakanlardan bilgi aldım ve açıkça şunu söyledim. 2025 yılında böyle bir facianın, o an 66’ydı, şimdi 78 olmuş olan kayıp sayısının kabulü, böyle bir facianın mazereti olamaz. Burada, bir, sorumlular bulunup en ağır şekilde cezalandırılmalı, iki, bunun tekrar etmemesi için ne gerekiyorsa yapılmalı. Biz önümüzdeki hafta Meclis’e bir araştırma komisyonu kurulmasını teklif edeceğiz. Bu yangının çıkış sebebini araştırmaktan filan farklı olarak komisyonun mevzuatta ne eksik var, yetkilerde ne eksiklikler var? Bir ilde Bolu Belediyesi, merkez ilçe belediye sınırları dışında otel var. O otelde keşke denetim yapsaydı, yetkisi yok. Olsaydı. Veya otel başvurmuş. ‘Bize gel bak, parası karşılığında rapor ver’ diye, dokuzda sekiz eksiğin var, ‘Gider, öyle gel’ deyip belge verilmemiş. Daha sonra da gelmemişler, başvurularını çekmişler. Keşke gitseydi. Keşke bildirseydi. Bir yerlerde bir şeyin aksadığı kesin. Oranın Bolu Belediyesi olmadığı da bilir kişinin ön raporuyla sabit. Neresi aksıyorsa kanuni düzenleme mi yapacağız? Kanuna uygun yeni yönetmelikler mi çıkarılacak? Yeni yetki alanları mı tarif edilecek? Dağın başında bir oteli orada, en yakın itfaiye 40 dakika mesafede nasıl bir başına bırakabiliriz? Ya öyle bir başına olmayacak ya da orada etrafındaki oteller ile birlikte oraya bir itfaiye birimi kurulacak. ‘İl özel idaresi sorumlu’ diyor bakan. İl özel idaresi de size bağlı sonuçta. O yüzden birincisi bir daha bu acının yaşanmaması için bütün yetki paylaşımları, bütün aksayan noktalar ne varsa üzerinde Meclis’in çalışması lazım. Birincisi bu. Bu gerçekliği görelim. Dün akşam bir televizyon programında bakan kendisi dışında herkesi suçluyor. Suçladıkları başka bakanlıklar, suçladığı il özel idaresi. Yani Bolu Valiliği. Suçladığı, hiç alakası olmayan Bolu Belediyesi. Sırf kendini kurtarmak için. O zaman demokrasilerde böyle karmaşıklıklar, fluluklar, belirsizlikler olmaz. Yoksa da olanı tam olduğu gibi yazmak lazım. Bu konuda tüm siyasi partilere çağrıda bulunuyoruz tekrar etmemesi için.”

“RAPORU KABUL ETMİYORLAR”

“İkincisi, bir kırılma noktasındayız. Adalede dün bir müdahale geldi. Buna karşılık da biz inisiyatif kullandık ve gerekeni yaptık. Şimdi ilk kez buradan açıklayacağım. Yedi kişilik bir heyet görevlendirildi. Bu heyetin bir raporu hazırlandı. Dört savcı ve yedi bilirkişi rapora son şeklini verdiler. Rapordaki özet şu, tamamı da artık paylaşıldı. Özeti, sorumluları sayıyor. Sorumlular arasında il özel idaresi var, bakanlık var. Bolu Belediyesi’ni sorumlu görmüyor. Bu raporu böyle kabul etmiyorlar. Diyorlar ki ‘Bunu değiştirin. Belediyeyi ekleyin, bakanlığı çıkarın.’ Bakanlıktan Bolu’ya baskı geliyor. Bilirkişilere baskı geliyor. Bunu duyduğum anda Adalet Bakanını aradım, bunu duyduğum anda süreçle ilgili teminat vermiş olan, benim de açıklamalarına o gün kıymet verdiğimi söylediğim İçişleri Bakanını aradım. Bir bakanımız Malatya’daydı, diğeri herhalde meşgul olduğu, nasıl tepki göstereceğimizi bildiği için o an için bizimle iletişim kurmamayı tercih etti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısını aradım. Sayın Cevdet Yılmaz’ı. Kendisine de süreçle ilgili bendeki bütün bilgileri aktardım. Olan bu raporu kabul etmeyip, hatta bu heyete ‘Siz görevden çekilin, başka heyet gelsin, yeni rapor yazılsın’ dendiği anda bunu yaptım. Heyetin raporunu da kamuoyu ile paylaştım. Adalet Bakanı bu rapora ‘Korsan rapor’ dedi arkadaşlar. Korsan rapor ne demek, mesela sahte rapor demiyor. Gerçek dışı demiyor. Bir şey nasıl korsan olur? Ya yetkilendirilmemiş birilerinin yazdığı bir rapor olması lazım. Yetki yazısı soruşturma dosyasının birinci sayfasında var. Islak imzalı. O bilirkişilerin isimleriyle. O bilirkişiler olay olduğu, görevlendirildikleri andan itibaren otelin kamera kayıtlarını, jandarmanın tutanağı altında incelediler. Otelde ölçümler yaptılar. Günlerce çalıştılar ve her çalışmalarında jandarmanın tutanağı var. İsimleri de var. Demek ki heyet korsan değil. Rapor korsan değil, rapor sahte değil. Korsan rapor demek için neye korsan diyor? Ele geçiriliş yöntemine. Bir şey sahibinin rızası olmadan zorla ele geçirilirse, ona korsanlık faaliyeti denilebilir. Yani rapor gerçek, ele geçirme yöntemi korsanlık. O rapor, Adalet Bakanının malı değildir. Milletin malıdır. Milletin adalet arayışının teminatıdır. Bizim o raporu alenileştirmemiz, raporu kabul etmeyip, ‘Yeni heyet görevlendireceğiz’ demeleri üzerinedir. Yaptığımız iş, adalet arayışına yönelik adaleti savunmaktır. Aslında hakikate karşı bir korsanlık faaliyetini biz engelledik. Hakikati gizlemeye ve sahteciliğe karşı yapılan bir korsanlık faaliyetini biz engelledik.”

“SÜRECİ DİKKATLE TAKİP EDECEĞİZ”

“Şimdi bu müdahalelerden sonra ağız değişti. ‘Heyete ilaveler yaptık’ diyorlar. O rapordaki mevcut tespitlerden bir tanesinin çıkarılmasını kabul etmek mümkün değil. Kamuoyu dikkatle bakacak. Yeni gelecek ilavelerde de dünkü ‘Bakanlığı kurtarın, Bolu Belediyesini işin içine katın’ meselesine yönelik yeni heyetin de yapabileceği bir şey yok. Kanunlar açık. Ben burada yeni görevlendirilen heyetteki insanların da şu anda 78 canın ve ailelerine karşı büyük sorumluluğun omuzlarında hissetmelerini bekliyorum. Birilerinin adalete siyasi operasyonuna, heyete yeni ilave edilen kişilerin de alet olmamasını bekliyorum. Nasıl önceki heyetin hem kişisel, hem mesleki namuslarına emanetti, yaptıkları görev ve gereğini yaptılar. Bu heyetin de kendilerini utandırmayacak, tarihe kara bir leke bırakmayacak şekilde mesleki onurlarına sahip çıkmalarını bekliyorum. Süreci takip ediyoruz. Bugün dün o raporla birlikte, o rapor ortaya çıktığında, hazırlandığında TRT otelin önünden canlı yayında. Ön inceleme raporu tamamlandı. Gözaltındakiler adliyeye sevk edildi diye haber geçti. Hepiniz izlediniz. Çünkü TRT’ye verilen bilgi de o. Ama o rapora gelince bir anda işi değiştirdiler ve diğer gözaltılar, kimi tutuklandı, kimi serbest bırakıldı. Gördünüz. Ama belediye başkan yardımcımız ve itfaiye müdürünün sürecini uzattılar. Bugünü bekliyorlar. Çünkü dünkü o raporla bir sorumlulukları yok. Biz de dikkatle ne yapılmaya çalışıldığını izliyoruz. Bütün Türkiye’nin gözü orada. Hepimizin gözü orada. Biz, adalet yerine gelsin, suçlular cezalandırılsın diyen taraftayız. Ama adalete müdahale olduğunda bu müdahalenin karşısında dururuz. Yoksa biz günlerdir bilirkişi heyetinin çalışmalarını dikkatle ve umutla, gerçekleri en hızlı şekilde ortaya çıkaracaklar diye bekliyorduk. Bu yapılan işi, Adalet Bakanlığı eliyle yapılan bu işi ilk Adalet Bakanına, ‘Haberin var mı bundan’ diye aradığımda telefona çıkmadığında ‘Bu kadar olmaz artık’ dedim. ‘Mutlaka belli bir süre içinde dönecektir’ dedim. Ama Sayın Bakan telefona çıkmak yerine rapora ‘Korsan rapor’ diyen bir bildiri yazmakla meşguldü. O zaman Cumhurbaşkanı Yardımcısı ile bu konuyu görüşmekten başka bir durum yok. Sonuçta devletin içinde birileri bir şeyler yaparken o yapılanın ne olduğunu bildiğimizi bilmeleri gerekir. Bugünkü tutumlar, bugünkü açıklamalar tarih önünde hesap verilebilir nitelikte olmalıdır. Bunu dikkatle takip edeceğiz.”

“TOPLUMU SİNDİRME OPERASYONU”

“Bir diğer hususumuz. Biliyorsunuz belli bir süredir bir oyuncu menajeri ile ilgili çok sayıda haber, kamuoyu ilgisi, siyasetle ilgili olmayan tüm çevrelerin de dikkatinin bir noktaya yoğunlaştırıldığı yerde o kişi. Kamuoyunda konuşulan, tartışılan meseleler üzerinden değil 12 yıl önceki Gezi olaylarına, protestolarına katılım üzerinden gözaltına alınıyor ve çok sayıda, o gün Gezi’ye katılan değil, o gün katılan ve bugün tutumu aynı şekilde devam eden kişiler de sorguya çağrılıyor. Yoksa bugün iktidara çok yakın isimler o gün Gezi’deydi. Hiçbirine kimsenin bir şey sorduğu yok. Demek ki sorun o güne dair değil. Bugüne dair. Biz bu konuda grup başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır başkanlığında beş kişilik bir hukukçu milletvekili heyeti görevlendirdik. Sanatçılara yapılan bu gözaltıları, ifadeye çağırmaları dikkatle takip ediyoruz. Hem hukuki destek açısından onları yakından takip edeceğiz hem de şunu gördüğümüzü herkes görsün, vatandaşlarımıza şunu söylüyorum. Yaratılmaya çalışılan şu. Popüler bir konu var. Herkesin dikkatini çektiği. Apolitik kişilerin bile bakıp, ‘Ya ne olmuş, menajer, oyuncu, o mu, bu mu’ derken 12 yıl önceden Gezi... Verilmeye çalışılan mesaj şu. Devlet, 12 yıl sonra bile Sayın Erdoğan’ın kiniyle Gezi’den hesap sorabilir. ‘O yüzden bugün protesto etmeye, sokakta olmaya, mitinglere katılmaya, tepki göstermeye mesafeli olun.’ Yani bu toplumu topyekun sindirme operasyonudur. Psikolojik bir operasyon içindeyiz. Yapan İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek. Talimatı veren Erdoğan’dır. Bu milleti, bu insanları, ‘Açsın, yoksulsun, işsizsin, haksızlıklara uğruyorsun, sakın sesini çıkarma, punduna getirir, kulpuna uydurur günü gelince yakana yapışırız’ diyorlar. Milletin açlığına, yoksulluğuna, işsizliğine tepkisini bile bu yolla vermeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Bu yüzden herkese diyorum ki bu baskı rejimine karşı korkmadan, sinmeden ayakta durmak tarihi bir sorumluluktur. Bu kirli oyunlara karşı asla ve asla teslim olmayacağız. Biz buradayız. Bugün İzmir’deyiz. Milli mücadele için ilk kurşunun atıldığı şehirdir burası, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesini emanet ettiği şehirdir burası. 100 yıl önce korkmayanların bir araya gelmesiyle kurulmuş, ortaya çıkarılmış büyük bir mücadele, sonunda partimize dönüşmüştür. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin kurulduğu, birleşerek kurulduğu partimiz, bugün 100 yıl önceki kararlılıktadır, azimdedir, güçtedir. Bu ülkeyi sevenler, demokrasinin kıymetini bilenler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sevenlerin 100 yıl önceki kararlılık ve cesarette olması lazım. Birilerinin sindirmeye çalıştığının farkındayız ama esas korkanlar onlar. Bizim korkacak bir şeyimiz yok. Bu korku imparatorluğuna teslim olmayacağız. Yıkmayan her rüzgar bizi güçlendiriyor. Bunu bütün muhalefet için söylüyorum. Bizi yıkamayacaklar ve bu saldırılardan dimdik, omuz omuza, kol kola ayakta çıkacağız. Bu haksızlıkları yapanları bu ülkenin başından ilk sandıkta uzaklaştıracağız. Ben toplantıya gösterdiğiniz ilgiye de teşekkür ediyorum. Bundan sonraki süreçte de İzmir’de olmaya, İzmir’de Cumhuriyet Halk Partisi’nin gücüne güç katmaya, onlardan da güç almaya devam edeceğiz.”

“İKTİDARIN DEĞİŞMESİYLE HER ŞEY ÇOK DAHA İYİYE GİDECEK”

Genel Başkan Özgür Özel, iktidara yönelik istifa çağırıları hakkındaki soruya ise şu yanıtı verdi:

“Biz sol, sosyal demokrat bir partiyiz. Sol ve sosyal demokrat partilerde özeleştiri kültürü çok güçlüdür. Dünyada iktidarda olan pek çok siyasi akrabamız da kendi iktidarları alanında bir kusur olduğu takdirde en başta soruşturmanın sağlıklı yürümesi açısından istifa müessesini işletiyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsaydı bunlar zaten olmazdı, bu yaşanan olay, ama bu olay yaşandığında ilgililerin derhal görevden el çekmesi soruşturmanın selameti açısından önemsenirdi. Ama bunlar bugün konuşulduğunda, ‘Ya siz de olsanız aynı şeyi yapardınız’ denecek noktaya geliyor. Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasette yaşattığı vasatlaştırma maalesef toplumun kabullerine, ön kabullerine de yansımış durumda. Ama önümüzdeki dönem Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında soruşturmaların nasıl sağlıklı yürüdüğünü, sorumluların nasıl istifa ettiklerini ve nasıl yargı bağımsızlığının temin edildiğini hep birlikte göreceğiz. Zaten bunu yaparsak Türkiye gelişmiş, çağdaş bir ülkeye dönüşecek. Yok böyle yönetilirse üçüncü dünya ülkesine dönüşecek. Bundan sonra daha yoksul, daha mutsuz ve daha adaletsiz olacağız. Bu iktidarın değişmesiyle birlikte her şeyin çok daha iyiye gittiğini hep birlikte göreceğiz.”

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları