Özgür Özel, NOW TV’de, Çalar Saat programında soruları yanıtlıyor; Esas meselem büyük bir değişimin adımını atmak!
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, NOW TV’de, Çalar Saat programında soruları yanıtlıyor. Özel; Her şeyi göze almazsanız bu makama talip dahi olamazsınız.
“MUHALEFETE MUHALEFET ETMEK, İKTİDARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRER”
NOW TV’de İlker Karagöz ile Çalar Saat programında soruları yanıtlayan Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “Türkiye İttifakı, Türkiye’de tek adam rejiminden rahatsız olan, ekonomiden şikayeti olan, aldığı maaştan şikayeti olan, işsizlikten şikayeti olan herkesin birleşmesi gereken bir noktadır. Biz Türkiye İttifakının içindeyiz. CHP’nin adayları Cumhur İttifakına kaybettirecek güçlü olan adaylardır, Cumhur İttifakının karşısındaki yegane alternatif Türkiye İttifakıdır” dedi. Muhalefete muhalefet etmeyeceklerini vurgulayan Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Muhalefete muhalefet etmek iktidarın ekmeğine yağ sürer. Muhalefete siz muhalefet edince Recep Tayyip Erdoğan keyiflenir. O yüzden Recep Tayyip Erdoğan’ı delirtmenin yolu muhalefete muhalefet etmek değil, iktidara doğru yerden muhalefet etmektir” ifadesini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, NOW TV'de İlker Karagöz ile Çalar Saat programına katıldı. Özel, “Erzincan İliç yeni duyduğumuz veya ilk kez bir facianın yaşandığı için gündeme gelen bir yer değil. Uzun süredir biz İliç konusunu konuşuyoruz. Çevreden sorumlu, doğadan sorumlu, insan haklarından sorumlu arkadaşlarımız orada gidiyorlar açıklama yapıyorlar, protestolara katılıyorlar oradaki tehlikeye dikkat çekiyorlar. Oradaki tehlikenin iki boyutu vardı. Bir boyutu, istenmeyen bu korkunç boyutu ortaya çıktı. Zaten ön raporda var birazdan bahsedeceğim. İkinci boyutu ise siyanürle altın aranması. Bu altın şirketlerinin temsilcilerinin meşhur bir videosu var. Anlatıyor diyor ki ‘Türkler hafriyat işinde çok iyi. İyi taş taşıyorlar’ diyor. ‘Biz’ diyor ‘Açık ocakta çalışıyoruz dev kamyonlarla, onlar taş taşıma işlerinde çok iyiler’ diyor. ‘Siyanürü de damlatıyoruz’ diyor, ‘Çok yüksek verimde altın alıyoruz’ diyor, ‘Altın bizim oluyor, siyanür de Türklere kalıyor’ diyor. Yani temel mantık bu. Bu temel mantık çerçevesinde maalesef kanunlarımızda hazmedemediğimiz ve çok isyan ettiğimiz bir şey var, Türkiye’de bir yabancı maden şirketi gelip altın ararsa, altını arındırırsa kanuna göre yüzde 2’sini bize bırakıyor yüzde 98’ini götürüyor. Böyle bir ticaret yok. Böyle bir haksızlık yok” açıklamasında bulundu.
“BİZE SİYANÜRLÜ LİÇ KALDI”
Tüm bunların kanunda açıkça yazdığını vurgulayan Özel, “AKP’nin çıkarmış olduğu kanunda Türkiye’de altın madeni, maden araması yapıp da dışarıya götürürsen yüzde ikisini Türkiye’ye bırakıyorsun, geri kalanını alıp götürüyorsun. Adamlar şunu söylüyorlar, Türkiye’de işçilik ucuz, yurt dışından hafriyat işleri taş taşıma işleri çok zor işler. Türkiye’de bu konuda inanılmaz bir deneyim var, bu yüzden maliyetler çok düşük. Çok karlı bu işler. Zaten siyanürle altın aranması yani yöntem şu, bir dağı tepeden aşağıya kazıyorlar basit bir deyimle. O dağdaki taşları kum tanesi haline getiriyorlar mekanik küçültmeyle. Sonra onları yayıyorlar üzerine damla damla siyanür püskürtüyorlar. O siyanür altını alıp aşağıya sızıyor, kalıntısı toprakta kalıyor. Bu toprağı dev kamyonlarla alıp bir başka yerde istifliyorlar. Buna liç diyoruz. Yani bu tür üst üste konuyor. Şimdi bizim bu liç orada kalıyor. Peki ne oluyor? Altın çıkarıldı, toprak kum tanesi haline getirildi, siyanürden geçirilerek altını alındı, yüzde 2’si Türkiye’ye bırakıldı, yüzde 98’i gemiyle yurt dışına götürüldü bize ne kaldı? Siyanürlü liç kaldı” dedi.
“MURAT KURUM’DAN HESABININ SORULMASI LAZIM”
Özel, “Buna nasıl ÇED olumlu raporu verilebiliyor?” sorusunu ise “Zaten onu o imzayı atan Murat Kurum’dan bunun hesabının sorulması lazım. Biz Türkiye’nin neresinde olursa olsun siyanür yöntemiyle altın çıkarılmasına hep karşı olduk, hep bunu ifade ettik. İliç’in de bu isyanını hep duyduk. Şimdi bu liçteki siyanür yağmurla yeraltı sularına karışabilir. Ayrıca bu yaşanan facia, beklenenin dışında yani bu da bekleniyordu. Böyle bir tehlikeye işaret ediliyordu. Ama bu facia hiç yaşanmamış olsa da İliç’te biz zehirleniyorduk zaten, biz soyuluyorduk. Altınımızın yüzde 98’i gidiyordu ve bize siyanür kalıyordu. Yaşanan bu liç dağının çok yüksek olması o gün bugün kayıp olan 9 madencimizin -dilimiz varmıyor bu kadar zaman geçti ama yine de kayıp diyoruz. Allahtan ümit kesilmez diyoruz. Bir mucize olur mu bir konteynerin içinde bir yaşam alanı bulmuş olabilirler mi diyoruz- 9 madencimizden bir tanesi iş makinesinin içindeydi, 8 tanesi oradaydı. Ne yapmaya gitmişler. Bizim milletvekillerimizin, genel başkan yardımcılarımızın ön raporunda yazıyor. Büyük çatlaklar oluşmuş onu incelemeye gitmişler. Tüylerim diken diken oldu duyunca. Soma’da da bu vardı. Aileler hep şey aktarmıştı, maden sıcak, çok terliyoruz, çizmelerimiz yarıya kadar şey, bu maden bir gün patlayacak ya da ‘Uyuyorum dinlenemiyorum oksijen azlığından.’ Nasıl o ifadeler Soma’da sonradan anlam kazandıysa İliç’te de ailelerin ya ‘Bu dağ bir gün başımıza dert olacak, çatlaklar var. Alırsa hepimizi götürür’ gibi ifadeler var bunu söyleyen arkadaşlar o gün o çatlakları incelemek üzere oraya gidiyorlar ve o sırada kayma gerçekleşiyor ve o kayma hani 9 kişi az mı yani bir kişi de çok, her can çok ama orada o anda 300-500 kişi de olabilirdi, bin kişi de olabilirdi ve bini birden gidebilirdi. Yani gerçekten çok çok büyük bir facianın eşiğinden dönüldü. 9 canımız için bir kez daha rahmet dilemek istemiyor insan, dilimiz varmıyor, bir mucize için Allah’a yakarıyoruz” şeklinde yanıtladı. Özel, İliç faciası hakkında şunları söyledi:
“ACILAR, ACILARI UNUTTURUYOR”
“Şunu söyleyeyim birincisi ilk baştan beri aslında Türkiye’de siyasette en büyük sorunumuz şu: O kadar yoğun o kadar karmaşık o kadar yıkıcı gündemlerle uğraşıyoruz ki yani işte bir gün Soma faciası oluyor öbür sene darbe girişimi oluyor. Öbür sene referandum tartışması, öbür sene baskın seçim, orman yangını derken inanılmaz bir gündem yoğunluğunda acılar acıları, felaketler felaketleri, kaoslar kaosları unutturuyor. Aslında siyaset haklı çıkanın ödüllendirildiği, haksız çıkanın cezalandırıldığı bir kurumdur. Öyle olması lazım. Şimdi yıllardır orada o beğenmedikleri çevreciler, işte ‘Teröristlerle işbirliği yapıyor’ dedikleri solcular, bizim gibi marjinal gruplara destek veriyor CHP diyenler bu madenin kapatılmasını söylüyoruz biz. Karşımızda Ak Parti’de diyor ki hiçbir şey olmaz. Ben diyorum ki bu çevreye zararlı sen diyorsun ki zararsız. Kanun devletinde buna kim karar verecek? Devletin kurumları bunun için ÇED diye bir şey var. ÇED raporu çıkarmışlar, maden sahasının hem ilk açılışında hem dört katına çıkarılışında imzalar var. İkinci imza, dört katına çıkarılışında Murat Kurum. Çevreciler demiş ki, CHP demiş ki, muhalefet demiş ki ‘Bu doğaya zarar veriyor.’ Murat Kurum’da demiş ki ‘Çevreye zararı olmaz.’ Şimdi 9 canımızı aldı götürdü ve koca bir bölgeyi zehirliyor. Kim haklı kardeşim? Demek ki bugün iptal ettiğine göre o günkü imza yanlış. O günkü imzanın hesabını sormak lazım.”
“NERESİ İFTİRA?”
Kurum’un kendisine iftira edildiğine yönelik açıklamalarına da tepki gösteren Özel, “Neresi iftira? Şimdi mesela susuveriyorlar. Soma faciasından önce biz, ‘Bu madende bir şey olabilir araştıralım’ dedik. O zamanlar bakan dedi ki ‘Burası Türkiye’nin en güvenli, dünyanın sayılı güvenli madenlerinden bir tanesi.’ AKP milletvekilli de eline tutuşturulan ‘Meclis’te komisyon kurulmasın’ diye aynı yazıyı okudu. Maden patladı hiçbir şey yok. Ya biz bunu söylemişiz sen tersini söylemişsin. Burada da sen demişsin ‘Çevreye zararı olmaz’ biz demişiz ‘Sakın yapmayın.’ Şimdi de diyor ki iftira. Neresi iftira? İmzan mı iftira, o gün bakan olduğun mu iftira? Bu maden dört katına çıksın diye yani o devasa liç üst üste yığılmasının sebebi çok yüksek kapasitede üretim. Bu imzanın neresi gerçek, dışı neresi iftira? Bir kez işin bu tarafını görmek gerekir. Son nokta olarak da şunu söyleyeyim: Geçen sefer bu madende hani böyle mor renkli bir sızıntı görüntüsü var herkesin izlediği. Bu madende bir çatlak oldu, bir sızıntı oldu ve siyanürlü atık çevreye bulaştı. Bağırıldı hep beraber, bu madenin çalışmaları durduruldu üç ay. Üç ay ve 16 milyon 200 bin lira da ceza yazıldı ‘Çevreyi kirlettin’ diye. O cezanın yazıldığından aylar sonra Plan ve Bütçe Komisyonuna bir kanun teklifi geldi. Bir maddesiyle bu şirketin de dahil olduğu şirketlerin borcu silindi, bunların silinen borcu 222 milyon TL. Bu şirkete 16 milyon ceza kestik, zehirledin bizi diye. 222 milyonu affettik. Yani ceplerine 206 milyon para koyduk ve ondan sonra bu şirkete sırtını sıvazlayıp ‘Hadi çalışmaya devam et’ dedik, bugün karşımıza geldi. Ben akıl, vicdan sahibi bütün vatandaşlarımızdan meseleyi bu sakinlikte düşünüp değerlendirmelerini istiyorum.”
“VATANDAŞI TEHDİT ÜZERİNDEN SİYASET YAPIYORLAR”
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Belediyelerle merkezi hükümetin aynı partiden olmaması durumunda hizmet gitmeyeceği” söyleminin anımsatılması üzerine Özel, “Bu bilinçsiz bir söylem değil. Hatay’da ilk önce hatta Erbakan’ın müzahir bazı gazetecilerin akşamları yorumlarını dinlerken, dediler ki ‘Yahu onu demek istemedi. Zaten prompterdan ayrıldı o sırada.’ Aslında ‘Bu AK Parti’nin genel stratejisi değil, ağzından kaçtı’ demeye getirdiler. Herkes bekledi ki bunu bir kere söyledi, bir daha söylemeyecek. Oysa Hatay’da söylediği gibi Zonguldak’ta tekrarladı. Ordu’da doğalgaz üzerinden tekrarladı. Dün de ben sizlerin ekranlarından takip edebildiğim kadarıyla AK Parti’nin eski bakanları, yeni bakanları her tarafta buna yönelik imalarda bulunuyorlar. Yani Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 31 Mart stratejisi şu, ‘Oy yoksa hizmet yok.’ Gayri resmi sloganları. Vatandaşı tehdit üzerinden, şantaj üzerinden bir siyaset gidiyor. Bunu ikiye ayırmak isterim. Birinci kısım Hatay’da söylenen kısmı, bu büyük bir vicdansızlık. Büyük bir insafsızlık. Taş kalplilik. Şimdi Hataylıların karşısına geçip hangimizin Hatay’a söyleyebilecek çok sözü var? Şimdi örneğin işte birazdan konuşuruz. Koca deprem bölgesinde Hatay Büyükşehir Belediyesi bizde, Adana’yı saymazsak. Adana’da daha az yıkım var, tabii ki can kayıpları var. Ama en büyük yıkımın olduğu 5-6 kentten, Hatay Büyükşehir bizde. Büyükşehirlerin biliyorsunuz bu işlerde sorumluluğu sınırlı. İlçe belediyeleri Hatay’da, yıkımların olduğu en önemli belediyelerin biri dışında, ikisi dışında hepsi AK Parti’nin elinde. Şimdi o meseleye baktığımızda, Hatay’da bu yıkımdan sonra hiçbirimizin söyleyecek bir sözü yok. Hepimiz çok üzgünüz ama ülkeyi yönetenlerin depremden önce topladıkları deprem paraları. Deprem sırasında yaşattıkları mağduriyet. 3 gün ordunun sahaya çıkmamasından, o çok konuşulan. AFAD’ın ‘Koordine edeceğim’ diye kurtarma çalışmalarını aksatmasına. Kızılay’ın çadır satmasından tutun da 1 ay sonra hala insanlara çadır veremeyen bir beceriksizliğe kadar bir bütün afet yönetimindeki rezaletler. Bunların hepsi var. Bunların üzerinde biz bütün belediyelerimizle koştuk. İstanbul Büyükşehir resmen oraya bütün imkanlarını seferber etti ama Hatay’da bir eksiklik kaldıysa, bir mağduriyet varsa, bir masuniyet varsa bunun yüzde 1’i bizeyse, biz payımıza olandan utanç duyarız. Yüzde 99’u ona. Tutuyor Hatay’a demiyor ki ‘Eksik kaldık.’ Diyor ki ‘Böyle olacaktı.’ ‘Hatay’a yardım geldi mi? Gelmedi, Hatay masun kaldı’ diyor. Niye kaldı diyor, niye hizmet gelmedi diyor, çünkü diyor, ‘Hatay Belediyesi bizde değil.’ Geçmişe dönük yapılanların kasti bir mesele olduğunu, siyasi ayrımcılık olduğunu, oranın belediyesi AK Parti’de olsa böyle olmayacağını söyleyip, bir önceki oyları ile cezalandırıyor. Bir sonraki oy için de şantaj yapıyor. ‘Bana vermezsen seni böyle mahzun bırakıyorum’ diyor. Bu işin birinci boyutu” ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“SİYASİ AHLAKSIZLIK”
“Bu bir kere vicdansızlığın ve siyasi ahlaksızlığın dik alasıdır. Tut ki bu lafı ettin, Hatay’dan yüzde 90 oy aldın. Seçim başarısı mı bu? Başını yastığa koyduğunda için rahat uyabiliyor musun? Bugüne kadar orada tir tir titreyenlerin, soğukta bekleyenlerin, söz verip de vermediğin evi bekleyenleri ağzına alıyorsun, bunu oy vermediği için yapıyorsan, bunu söylüyorsan, bununla onları terbiye edip oy alacaksan, o oy sana helal mi? Kınamanın ötesinde bunu telin ediyorum. Meselenin bir de yalan boyutu var. Yalan boyutu şu, kardeşim öyle bir izlenim yaratıyor ki ‘Bizde olsaydı bu halde olmazdınız’ diyor. Açık. Peki Maraş sende, ne yaptın? Adıyaman, Malatya sende, ne yaptın? Hepsi sende. Osmaniye Cumhur İttifakı’nda, ne yaptın? Dönüp baktığımızda oralarda da durumun herhangi bir farkı yok. ‘650 bin konut lazım’ demişti, sonra ‘390 bin konutu vereceğim’ dedi, ‘1 yıl içinde evine girecekler’ diye verdiği rakamın şu anda yüzde 13,5’undayız. 10 kişiden 9’u yine konteynerde, çadırda. Bir kişiye verilmiş sözü tutuyor. Bu yılın sonu ile ilgili ortaya koydukları rakamları alt alta toplayınca, dilerseniz rakamlar var. Detaylara da gireriz. ‘Bu yılın sonunda yapacağım’ dediğini yaptığında 650 bin konutun sadece yüzde 11’ini vermiş olacak. Bu da ne demektir? Yani ikinci yıl tamamlandığında yine toplamda ihtiyaç olanın, söz verdiğini tutamamıştı ama toplam ihtiyacın yüzde 90’ı dışarıda olacak. Yüzde 10’u sadece konutlarına kavuşacak. Söz verdiğinin de yine bu sene için yüzde 20’sine yine gelecek sene sonunda ulaşmış olacak.”
YAPAY ZEKA VE ADAY BELİRLEME YÖNTEMLERİ
Aday belirleme sürecinde yapay zekadan da yararlanılması konusu sorulan Özel, “Yapay zeka meselesinde haksızlık var. Şöyle, ben 5 gazeteciyle, hepsi arkadaşınız. Fotoğrafları var. 75 dakika mülakat yaptım. 75 dakikalık mülakatın 1 dakikasında dediler ki, ‘Anketleri yapmışsınız, şunu yapmışsınız, anketlerde yapay zekadan yararlanılıyor.’ Ben ‘Yapay zekadan da yararlanıyor sistem’ deyip, anketin nasıl hata yakaladığını ya da ismi olmayan birinin ismi çok çıkarsa yapay zekanın sistemi durdurup, ‘Bunu da sorar mısınız’ dediğini, toplamda da bunun 4-5 adayda olduğunu, içlerinden de biri ya da ikisinin adaylaştığını söyledim. Biz 1100 aday göstermişiz, yaklaşık. Bu 1100 adaydan 200 tanesinde yani, 1300 seçim bölgesinden 850’sine ‘Ön seçim yapabilirsiniz’ demişiz. Ama ilçe diyor ki ‘Ön seçim yaparsak kavga ederler, gelin şu yöntemi kullanalım.’ Ya da diyor ki ‘Biz aramızda anlaştık, teke indirdik, bunu yapın.’ Bizim ‘Ön seçim yapabilirsiniz’ dediğimiz 890’a yakın birimden 200’ünde ön seçim yapmışız. Ama 890’ı ‘Yapalım’ dese yapılacak. Resmi rakamlarla belli, ‘890 yerde ön seçim yapabilirsiniz’ demişiz, 200’ü yapmış. Daha fazlası önce niyetlendiler sonra vazgeçtiler. ‘Niye yapmıyorsun’ dediğimizde de haklı gerekçelerini yazdılar ve söylediler. ‘Kavgaya dönüşüyor’ diyor, onun yerine uzlaşmaya gittik, tek adayda birleştik. ‘Tamam’ diyorsun o zaman. Haklılar, ben zaten yapmadıkları için suçlamıyorum. 200 yerde de ön seçim yaptık. Bunun yanında ankette, memnuniyet anketi diye bir şey var. O kadar güzel işliyor ki. Vatandaş memnunsa görev devam, memnuniyette düşüş varsa yeni anket arayışına giriyorsun. Bunu da ilk baştan beri söylemiştik. Bunları da yaptık. Toplam anket sayımız 390 bin ve bizim bu 390 bin anket içinde 3 bin 900 yerde ankete sormuşuz. Kimi yerde 5 kez, kimi yerde 3 kez, kimi yerde 2 kez. Bu sorduklarımız içinden de yüzlerce aday adaylaşmış. Bunların içinde 5’inde yapay zeka, anketi kesip ‘Sormadığın bir isimden frekans alıyorum’ demiş. Çok adı geçiyor. O ismi ankete katmışız, 2’si adaylaşmış ve birinci çıkmış. ‘Böyle örnekler de var’ dedim ben. 1100 örnekten 5 vaka. Şimdi bunu tutup diyorlar ki Özgür Özel, ‘Bizim suçumuz yok, yapay zeka dedi.’ CHP’de yeni bir dönem içindeyiz, bu dönemin özelliği şu, bu dönemin özelliği bir mesele varsa partide sorumlusu genel başkan. ‘Arkadaşlar yapmış, benim haberim yoktu’ döneminde değiliz. Özgür Özel’in tabiatında bu yok. Siz çok yakından takip ediyorsunuz, kurultaylar yapılır. Kurultayda anahtar listeler çıkar. Anahtar listelerin isimleri olur. O anahtar listelerin herkes bilir ki bir tanesi genel merkezin anahtar listesidir. Ama adı başka bir şey olur. Bana da dediler ki ‘Değişim yazalım. Değişimin listesi.’ ‘Neden’ dedim, dediler ki ‘Bu listeye girmeyenler kızınca siz diyeceksiniz ki, vallahi arkadaşlar yapmış, benim haberim yok.’ Ben dedim ki, ‘Yazın oraya Özgür Özel’in listesi.’ Bir iş yapıyorsak, sorumluluğu da bizim, artısı da eksisi de bizim. Bir iş bu çatı altında yapılıyorsa, benim haberim yok, arkadaşlar yapmış diyen bir liderlik anlayışı ile gitmem. Hesabı da veririm” dedi. Özel, şunları kaydetti:
“HERKES DEĞİŞİM OLSUN İSTİYOR AMA ÖBÜR TARAFTA OLSUN İSTİYOR”
“Artısı, eksisiyle hepsi dört dörtlük değil. Hatalı olanlar var, hakkı yenmiş olan olabilir, kusurumuz olabilir. Yanlışlıklar olabilir. Hatası ve sevabıyla benim listem. Bütün günahını da üstleniyorum. Çünkü şöyle bir şey söylemek isterim. Siz eğer bir sistemi dört dörtlük oturtamadıysanız, ben geldim 3 ay sonra bu noktadayız. 5 sene sonra nasıl olacağını anlattım dün, bir ölçüleriyle. 5 sene sonra 3 ayda bir karne veriyor olacağım. Memnuniyet anketi öyle bir şey ki yaş grubuna göre, cinsiyete göre, eğitim durumuna göre, son verdiği 3 seçimdeki parti tercihine göre memnuniyet gösteriyor. Kardeşim sende sıkıntı şurada var diyorsun, altyapı hizmetinde var, o ve bu. 3 ayda bir sen belediye başkanına memnuniyet anketini objektif kriterlerle koy. 5 senenin sonunda da de ki ‘Bak gördüğün gibi eğrin hep aşağıya doğru gidiyor, sen gidiyorsun.’ Kimse bir şey diyemez. Ama objektif kriterler yok. Bir kurultaydan çıkılmış. Elbette ki birtakım sonuçta herkesi memnun etmeyecek liste vardır, sorumlusu benim kardeşim. O yüzden ‘Ben yapmadım, arkadaşlar yaptı, haberim yok’ yok. Ama çok iyi niyetle yapılan bir çalışma var. Dün lansmandan sonra herkesin yaptığı yorumları hep beraber izlediniz. Çok bariz bir gençleşme, kadın sayısında artış var. Gerçekten partinin geleceğini kurmak için önemli ve cesur, kararlı adımlar var. Ama şöyle bir gerçek var İlker Bey. Herkes kadın adayı yandaki ilçede istiyor. Herkes genci listelerde görmek ama kendi aday olduğu listede görmek istemiyor. Değişimin en zor tarafı bu. Herkes değişim istiyor ama öbür tarafta olsun istiyor. Kendisi değişimde yer açması gerekiyorsa, değişim onun belediye başkanlığını, belediye meclis üyeliğini eğer etkiliyorsa, o zaman bir anda başka mazeretlerle değişimi kötülemeye başlıyor. Çok net, Cumhuriyet tarihi boyunca İzmir gibi bir kentte bizim 6 tane kadın belediye başkanımız var. Bu listede seçilecek yerden 9 kadın belediye başkanımız var. Eskiden İzmir’deki kadın belediye başkanlarımız 20 bin nüfuslu ilçelerdeydi, İzmir gibi bir kentte, Karşıyaka, Konak, Karabağlar’da 600 bin, 800 bin nüfuslu devasa kentlerde kadın belediye başkanlarımız var. İzmir’de 30 adaydan 12 tanesi 40 yaş altında. Ama CV’lerine baktığınızda diyorsunuz ki, ‘Bırakın belediyeyi, dünyanın en önemli kurumlarını çok başarı ile yönetecek CV’ler var.’ Ama CV’ler Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, şirket gibi yönetme CV’si değil. Kimi mimarlar odası başkanlığından, kimi çevre mühendisleri odası başkanlığından geliyor, kent suçları ile mücadele eden, gelecekte CHP’nin gerçek bir sosyal demokrat parti olması için çok önemli katkılar koymuş arkadaşlarımız var. Hepsi birden Türkiye’nin dört bir yanında İstanbul’daki adaylar için de 32 yaşında aday var, cıvıl cıvıl. Ankara Çankaya’da 31 yaşında Hüseyin Can Güner arkadaşımız var. Bizim arkadaşlar şöyle söylüyorlar, bazı eleştiren arkadaşlar parti içinde. ‘32 yaşında aday koymuşuz, böyle büyük bir bütçeyi yönetebilir mi?’ Deniz Baykal’ın mezarı başındayız, konuşuyoruz. 35 yaşında milletvekili 36 yaşında Maliye Bakanı. 36 yaşında 74 Barış Harekatından sonra Türkiye bütçesini yönetir, 34 yaşında bakan olur Önder Sav, 34 yaşında bakan olur Bülent Ecevit, 40 yaşında Başbakan olur Bülent Ecevit ama bizim 43 yaşındaki adayımıza ‘O belediyeyi yönetebilir mi?’ İskandinav ülkelerinde 32 yaşındaki Başbakanın videolarını kaydırıp kaydırıp izliyoruz. Kendimize geldiğinde ‘O biraz daha tecrübe kazansın’ diyoruz.”
“EN ÇOK HAKSIZLIK YAPILABİLECEK MAKAM BURASI”
Özel, “Özgür Özel’e haksızlık yapıldı mı?” sorusuna da “En çok haksızlık yapılabilecek makam benim burası. Yapsınlar, varsınlar. Ben o eleştiriyi birtakım başka siyasi hesaplarla, sırf yıpratmak için, sırf bize veya bana duyduğu husumetten, gencecik insanlara olmadık laflar ediyorlar. Olmadık parantezlere alıyorlar. Ben üzülürsem ona üzülürüm. Ben CHP’nin Genel Başkanıyım. Bu makamda ilk oturanın burasında sigara tablası olmasaydı Milli Mücadele’de ölmüş olacaktı. İsmet Paşa’nın yaşadıkları, Ecevit’e sıkılan kurşunlar. Kemal Kılıçdaroğlu’na Şavşat’ta sıkılan kurşun. Şehit cenazesinde yaşadığımız linç girişimleri. Ne olacak, bana haksızlık yapsa ne olacak adam? Biz neyi göze alıp yola çıkmışız. Ama şöyle bir şey. Her şeyi göze aldık. Ama her şeyi göze aldık. CHP’nin bütün genel başkanları ölümü dahi göze almıştır. Bakın süreçlerine, ölümle burun buruna gelmeyen bir CHP Genel Başkanı yoktur. O yüzden her şey göze alınmıştır. Başka türlü bu makama talip dahi olamazsınız. Bu kadar nettir bu. Her şeyi göze alacaksınız, geçmişinize güveneceksiniz, kendinize güveneceksiniz. Yahu düşünsenize, şöyle bir hata bulduklarında ne kadar büyütüyorlar. Dilin sürçüyor. Cümlede yüklemle, tümleç yer değiştirdiğinde bütün her yerde manşetsiniz, bilmem nesiniz. Geçmişinize, kendinize, ailenize, ekibine sonsuz güveneceksiniz. Yoksa perişan ederler sizi. O yüzden benim canımı sıkan nokta şu, bana haksızlık yapsın. Son örnek verdiniz diye, Çankaya’da Hüseyin Can Güner. Dün aldığı alkışı gördünüz, Çankaya’daki karşılığını gördünüz. Aldıkları parantez, ‘Genel Başkanın avukatı olduğu için geldi.’ ‘Hüseyin Can belediyecilikten ne anlar’ diyor, SODEM-SEN’in avukatlığını yapmış, toplu iş sözleşmelerinde bulunmuş, genel sekreter yardımcılığını yapmış, ben DİSK’e gittim, bütün sendikacılar diyor ki, ‘Hüseyin Can Güner çok iyi tercih, biz bu kadar iyi belediye mevzuatı bilen, bu kadar genç ve yetenekli birini görmedik.’ Bizim Türkiye’deki 220 küsur belediye başkanımız, hepsi Hüseyin Can Güner’i gördüğünde evladına sarılır gibi sarılıyorlar, ‘Hüseyin olmasaydı bu sözleşmeyi bağıtlayamazdık’ diyorlar. Partinin menfaati, belediyenin menfaatiyle, sosyal demokrat bir partinin sendikaya bakış açısını, işçilerin taleplerini bir yerde barış ile buluşturabilmiş, binlerce toplu iş sözleşmesini imzalayan genç bir avukat.”
“ÖNÜNE GELEN HER GÖREVİ YAPMIŞ”
“Hüseyin Can ile ilgili, 3 yaşında babasız kalmış ve bir infaz koruma memurunun evladı. Annesi Perihan Abla, devlet memuru diye kenarda bir yerden gözleri dolmuş Hüseyin’i izliyordu, ben de onu izliyordum. Hala daha bugün üzerinde infaz koruma üniforması ile cezaevinde çalışıyor o kadın. Bütün okulları birinci bitirmiş, Ankara Hukuk’a birinci girmiş, derece ile mezun olmuş, hakimlik ve savcılık sınavında yazılıda 20 bin kişiden 100’üncü olmuş, mülakatta Alevi diye elenmiş bir arkadaşı 7 avukatımdan izin isteyip, 6 sene önce ‘Kardeşim ben sana inanıyorum’ demişim. Birkaç kişi de aynı şeyi yapmışız, Hüseyin 7 sene boyunca önüne gelen davayı kazanmış, önüne gelen görevi yapmış, Hüseyin Can, Parti Meclisi’ne girdi, girdiği gün SODEMSEN’deki görevini bıraktı, Bağdaşmaz diye. bıraktı. Bu arkadaşımızı Özgür Özel’in avukatı parantezine alıyorlar. Ben Hulusi Akar’a karşı, Süleyman Soylu’ya, Tayyip Erdoğan’a karşı benim hak ve menfaatimi en iyi koruyabilecek kişi diye düşünüp, o gencecik arkadaşa her şeyimi emanet etmişim. Şimdi diyorlar ki, Özgür Özel’in avukatı diye. Bir sene sonra göreceğim o Çankaya Belediyesi nasıl yönetilecek ve o Özgür Özel’in avukatı parantezine alanlar bu sefer Hüseyin Can hakkında neler diyecekler? Sadece Hüseyin Can meselesi değil. İzmir’deki adayları da sadece ve sadece değişimin sesi, yüzü oldukları için hırslanıp, hınçlanıp onlara saldıranların her birisi her gün sahada o arkadaşların gördüğü karşılık karşısında mahcup oluyorlar. Çok net. İstanbul’da da, Ankara, İzmir, Muğla’da da. Bodrum’da 30 yaşında belediye başkan adayım var benim. Menteşe’de 37 yaşında şehir ve bölge plancısı kadın arkadaşım var benim. Her birisi ile mülakata giden bu kadar methiye yazmış. Şu özelliği, bu özelliği” yanıtını verdi. Özel, “CHP’de 1 Nisan’ı bekleyen ekip var” söylemine karşı ise şunları söyledi:
“1 NİSAN’I BEKLEYENLER ÇOK BEKLERLER”
“Çok beklerler. Eğer böyle bir ekip varsa, bunu sayın önceki genel başkanımızla filan ilişkilendiriyorlar. Geçtiğimiz günlerde o bir paylaşım yaparak o hadsizliğe kendi pozisyonunu yaptı. 1 Nisan’ı bekleyenler çok beklerler. Sebebi şu, 31 Mart tarihinde CHP’nin hemen hemen en zor yerel seçimlerinden birine gidiyoruz. Sebebi, bir önceki seçimde kayıtsız, şartsız sırf AKP kaybetsin diye, ne olursa olsun destek vereceğim diyen, kaybettirme stratejisi gözeten HDP yok. Diğer taraftan İYİ Parti ile birlikte bir işbirliği vardı, şimdi İYİ Parti; AK Parti, Cumhur İttifakı bir yanda, CHP’nin adayları bir yanda, ‘İkisine de oy vermeyin’ kampanyası yapıyor. Böyle bir zorluğumuz var. Kimi ilde 4 tane, kimi ilde 5 tane daha geçmiş dönem ittifak ortağımızın aday olanlar var. Hepsinin canı sağ olsun. Bunlara karşı tek başımıza bir mücadele veriyoruz. Bu mücadelede benim durumum şudur, ben 3 ay önce geldim, bir önceki seçimlere göre 25 kat fazla anket yaptık. Anket sonuçlarını her isteyene gösterdim, objektif kriterler koydum. İyi niyetle gençlere ve kadınlara destek için mücadele verdim. Ben 31 Mart’ta büyük bir başarı bekliyorum. Çünkü bu değişimin sahada CHP belediyeciliği ile ilgili anketlerde okuduğumuz bazı rahatsızlıkları, bazı beklentileri, talepleri çok üst düzeyde karşılayacağını, bizim yorduğumuz seçmenin heyecanlandığını görüyorum. Hep aynı yüzler istemeyen seçmenin yeni yüzler gördüğünü görüyorum. Benim esas meselem bir büyük değişimin ilk adımını atmak. Esas yerel yönetim devrimi 5 yıl sonra olacak. Objektif kriterlerle kimsenin itiraz etmeyeceği, başarılının devam edeceği, başarısızın yerine gelenin kriterlerinin belli olduğu bir sistem. Benim durumum şu anda şu, köy okuluna nisan ayında tayin olmuşum, çocuklar haziran ayında karne alacaklar. Veliler de diyecek ki ‘Bu çocuk okumazsa hesabını senden sorarız.’ Ben elimden geleni yapıyorum. Büyük bir mücadele veriyorum. Mayıs ayında yaşanmış olan büyük travmanın üzerine yaşanan duygusal kopuşu ortadan kaldırdık mı, kaldırdık. Seçmeni yeniden oy vermeye ikna ettik mi, yüzde 40’lık kararsız, protesto oylar makul sınırlara geriledi. Gerilemeye devam ediyor. CHP’liler, mayıs ayındaki ruh hallerinden kurtuldular mı, kurtuldular. Motiveler mi, motiveler. Şimdi biz hep beraber çalışmak. Dün seslendiğim arkadaş şu. Ben 3 bin 500 aday adayından mecburen 1100 tanesini aday yapmışım, 2 bin 400, 2 bin 500 tane aday gösterilmeyen var. Bunların içinden 3-5-10 tanesi kızmış ve istifa etmiş. Başka bir partiye gitti, bağımsız aday olmaya çalışmış, bir şeyler söylemiş. Onlar haber oluyor, olsun. Benim gönlümdeki gazetenin manşetinde kim var biliyor musunuz? Orada biri var aday gösterilmeyen, benim aday diyor ki ‘08.00’da telefon çaldı, daha yatmamıştım, kalktım. Açtım. Birader ne yapıyorsun, belediye başkanı bu saatte yatar mı? Kalk çalışacağız, başyardımcın benim’ demiş. İşte partili o, gerçek CHP’li ve Atatürkçü o. Gerçek partili ve bir sonraki dönemin en önemli aday adayı o.”
“ADAY OLMAYINCA VERYANSIN EDİYOR”
“İsyan edenler aday gösterileceği güne kadar, mesela bir gece önce televizyonda partiyi savunuyor çünkü adaylaştığını düşünüyor. Ertesi gün aday olmayınca veryansın ediyor. O kişiler partinin genel menfaatlerini, kamunun genel menfaatlerini, Türkiye’nin genel menfaatlerini düşünmek yerine aday olmadıklarında ben yoksam yokumcular. Benim gönlümde en üst düzeyde olan kim biliyor musun? Kendisi için giydirdiği aracı soyup rakibi için giydirendir. Aday olsaydı kullanacağı aracı rakibine tahsis edendir. Kampanya bütçesini ilçe başkanına teslim edenler var. O yüzden esas o 3-5-10 kişinin değil sahada hep birlikte çalışan o 2 bin 500 adayın, adaylık da ortaya koymayan 10 binlerin, 100 binlerin mücadelesi önemli. O yüzden 1 Nisan gününü bekleyen, ‘CHP başarısız olsun de bilmem ne yapalım’ diyenler çok beklerler. Çünkü çok kararlı ve yürekli, azimli, partili bir grup var orada, ben onlara güveniyorum. Ben onlardan ne korkacağım. İşin başka bir tarafını söyleyeyim. Eğer ben ‘CHP başarısız olsun da parti içi iktidarı devralalım’ diyen bir grup muhterise varsa, bu partiyi bırakacaksam bana yazıklar olsun. Çünkü neden? Bir başarısızlık üzerinden partiyi kaybettirmek üzerinden, kayıp ve başarısızlık üzerinden parti içi iktidara heves edenlerin bu partiyi iktidara taşıması mümkün değil. O yüzden biz ne yaptık? CHP’nin görevde olduğumuz her saniyesinde kanımızın, canımızın, terimizin son damlasına kadar mücadele ettik. Böyle mücadele edenler gelirler bu partiyi günün birinde ne gün istiyorlarsa alır yönetirler. Ona kimsenin itirazı olmaz. Özgür Özel’in başarısı partinin evladı olmasındandır. Her yaptığı görevde ‘İyi ki Özgür var’ dedirtmesindendir. Biraz daha koşabilir, çalışabilir miydi dedirtmeyecek kadar çok koşup, çalışmış olmasındandır. Öyle olunca kenardaki pusu siyaseti asla ve asla başarılı olamaz. Varsa öyle birileri avuçlarını yalarlar. Ben o kategoriye CHP’de tanıdığım, aklına ve vicdanına güvendiğim hiçbir arkadaşımı koymam.”
“ERDOĞAN ÇILDIRIYOR”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP hakkında söylediklerine, “İki cümle ile cevabım var. Çok sert. Canı sağ olsun” yanıtını veren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, Erdoğan’ın CHP seçmenine seslenmesine ise “Birincisi çıldırıyor. İlk günden beri o zam zam zam yapıyor ama DEM, DEM, DEM konuşulmasını istiyor. Ben de ilk günden beri onun kazdığı çukura girip de onun düzeyine inip de bir düzeysizlik içinde onunla çatışmıyorum. İlk önce bir süre durdu. Sonra bana Özgür Efendi diye lakap taktı. Özgür Efendi dedi, ne dedim cevap olarak, efendiliğimizden dedim. Ne yapayım dedim. Tak kullanmayı bıraktı. Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın standart kodlarla, siz hiç bilgisayar ile herhalde satranç oynamışsınızdır. Bilgisayar ile satranç oynarken bilgisayara karşı standart bir hamle yaparsanız hemen cevabını verir. Çünkü o kodlanmıştır. Sizin ne yapacağınızız biliyor, onu yapıyor. Onun şimdi ezberi bozuldu. O istiyor ki ben onun hakaretlerine hakaret edeyim. O istiyor ki ben onun iftiralarına sinirleneyim, laf söyleyeyim. Onun düzeyine ineyim. Geçen gün dedi, ‘Eskiden ne güzel çatışırdık, bu Özgür Efendi sessiz, messiz.’ Hiç sesiz değilim. Fırsatını bulduğum her aşamada mağdurların ve mazlumların sesiyim. Emekliyi 7 bin 500 lirada bıraktı, 17 bin lira asgari ücrete çıkarılmalıdır diye çok önemli bir mücadele başlattık, apar topar 10 bin lira yaptı, yetmedi mücadeleye devam ediyoruz. Asgari ücretle ilgili mücadeleye devam ediyoruz. En düşük emekli aylığının yükseltilmesi konusunda hem Anayasa Mahkemesi’nde mücadele ediyoruz, hem Meclis’te mücadele ediyoruz. Bu yerel seçim gündeminin fırsat verdiği ölçüde de bu konuları en üst düzeyde gündeme getiriyoruz” yanıtını verdi.
EMEKLİLİKTE SORUN YAŞAYANLAR
Genel Başkan Özel, emeklilikte sorun yaşayanlar hakkındaki soruya, “Bunların sorunlarını dile getirmeye, hem seçim öncesi ve sonrası devam ettik. Bundan sonra devam edeceğiz. Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanunda bir değişiklik yapılmasını bekliyoruz. Sözleri var, o değişiklik yapıldığı anda, biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi başvuru süreci 60 gün. İlk başvuruyu da ilk EYT kanunu çıktığında biz onun iptali için başvursaydık, EYT’nin tamamını durdurabilirlerdi. Bütün EYT’liler mağdur olabilirdi, o yüzden başvurmadık. O zaman da açıkladık. Ama Anayasa başvurumuz, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırılık yönünden hazır. EYT kanununda yapılacak ilk değişiklikte staj mağdurlarının durumunu ve diğer mağduriyetleri dile getirmek üzere başvuruda bulunacağız. Maaşlar bağlandığı, geri dönük olmayacağı, kazanılmış hak olduğu için bütün EYT’liler aldıklarını almaya devam edecekler. Biz de staj mağdurlarını bu işe dahil etmek için başvuracağız. Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanunun herhangi bir maddesinde değişiklik yapılmasını bekliyoruz.”
EMEKLİLER YILI
“Emekliler yılı emeklilerle dalga geçen bir Cumhurbaşkanının, emeklilerle alay eden tavırları ile başladı. Biz bu emekliler yılında emeklilerin sorunlarını dile getirmeye devam edeceğiz. Emekliler yılı herhalde emeklilerin en çok enflasyona ezdirildiği, en çok hayat pahalılığı karşısında çaresiz bırakıldığı, emeklilerin mutfağında yangının artık en yüksek boyuta ulaştığı bir yıl oldu. Bu son derece ibretlik bir durum. Gerçekten de emeklilerin özellikle yerel seçim gündemi gelene kadar özellikle parti içinde göreve geldiğimiz günden itibaren uzun süre sokakta mücadeleyi başlattık. Bu da çok olumlu karşılık buluyordu. Bu yerel seçim gündemi bu mücadeleyi çok başka bir yere evriltti. Ama yerel seçim gündeminin dışındaki her fırsatta, yerel seçimlerden sonra başta emekliler, emekçiler, sendikal hakları elinden alınanlar, sendikasızlaştırılanlar, kuryeler, beyaz, mavi, gri yakalı tüm emekçiler için bir büyük mücadelenin yani değişimin yüzyılı, yüzyılın değişimi diye ifade ettiğimiz, o mücadeleyi başlatıp, ilk bir aydan sonra bu yerel seçim gündemi ile akamete uğrayan o mücadeleyi hem alanda, hem Meclis’te, hem de Türkiye’nin dört bir yanında vereceğiz. Şu kadarını söyleyeyim. Emeklilerle birlikte sokakta o hakkı söke söke alacağız. Kim mağdursa onun yanında olacağız. 31 Mart’ta şunu yapsınlar. 2018 seçimleri 2019 seçim başarısı ile dengelenmişti. Tayyip Erdoğan tek adam yetkilerini almıştı ama vatandaş 2019’da dedi ki ‘Dur.’ Tek başına değilsin. Yerelde de Millet İttifakı’nın belediye başkanlarını yetkilendiriyorum. Çok da güçlü figürlerimiz vardı. Ekrem ve Mansur başkan başta olmak üzere. Mersin, Adana, Antalya’dan başlayarak, siyaseti dengeledi seçmen. 2023 seçimlerine gidilirken güçlü bir muhalefet ortaya çıktı. Şimdi 2023 seçimlerinde çok yaklaştık ama olmadı, büyük bir moral bozukluğu vardı muhalefette. Şimdi muhalefet dağınık mı tartışmaları var. Bir tek şeyi bekliyoruz. 2024 yerel seçimi 31 Mart’ta, AK Parti gücünü korursa, Allah göstermesin, gücüne güç kattığı izlenimi ortaya çıkarsa önümüzdeki 4 yılda ne diyor? Sıkı para politikası, ‘Kemerleri sıkacağız, bundan sonraki süreçte emekli, işçiyi, memuru ezeceğim’ diyor. Türkçesi bu. Bunun karşısına güçlü bir muhalefet lazım. Bunun karşısına paramparça birbirine kaybettiren muhalefet ile çıkamazsınız” yanıtını verdi. Özel, diğer partilerden CHP’ye yöneltilen eleştirileri şöyle cevapladı:
“MUHALEFETE MUHALEFET, İKTİDARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRER”
“Meral Hanımdan olsun, başka bir muhalefet partisinden olsun bize yöneltilen her türlü eleştiriye canı sağ olsun diyorum. Muhalefete muhalefet etmek iktidarın ekmeğine yağ sürer. Muhalefete siz muhalefet edince Recep Tayyip Erdoğan keyiflenir. O yüzden Recep Tayyip Erdoğan’ı delirtmenin yolu muhalefete muhalefet etmek değil, iktidara doğru yerden muhalefet etmektir. Dün attığı tweet. CHP’li kardeşlerim, çiçek, böcek. Hani, hani hepimiz teröristtik. Hani hepimiz vatan hainiydik. Daha 14 Mayıs’ta ağzına geleni söylüyordun. Baktı biz onun seçmenine konuşabiliyoruz, o bizim seçmene konuşamıyor, ton düşürdü. Tayyip Erdoğan’ın en çok isteyeceği şey muhalefetin birbiri ile kapışması. Ben asla cevap vermem, canları sağ olsun. Mesele şu, 31 Mart’ta bir seçim var. Bir tarafta Cumhur İttifakı, bir tarafta muhalefet dağınık bir görüntü içinde olursa ve Cumhur İttifakı kazanacak olursa 4 yıl boyunca emekli, işçi, memuru ve gençleri ezecek bunlar. Bunu bilmeyen yok. Satır aralarında da var zaten. Sıkı para politikası diyor. Ne yapacak, yine zengini zengin yapacak, yine kur korumalı mevduat ile garibanın cebinden zengine transfer edecek. Yine İliç’teki madenin vergi borcunu silip bize ek vergiler getirecek. Buna karşı bizim güçlü olmamız için 31 Mart seçimlerini kazanmamız lazım. Cumhur İttifakı’nın karşısında 31 Mart’ta küçük küçük, bir ana muhalefet partisi ayrı ayrı girip de güçsüz mü olsun? Yok. Bunun karşısında, Cumhur İttifakı’nın karşısında bir ittifak var, o da Türkiye İttifakı. Türkiye İttifakının içinde kimler var? Geçen sefer Millet İttifakına oy veren bütün seçmen duruyor. Onlar saraya karşı, Bahçeli’ye karşı. Bunlara kazandırmak istemiyor. İyi insanlar duruyor, muhafazakar demokratlar duruyor, milliyetçi demokratlar var, Kürt demokratlar var. İstanbul, Ankara, İzmir’de oturan bütün Kürtleri DEM seçmeni görmemek lazım. AK Parti’nin diliyle de kriminalize etmemek lazım. Biz insan ayırmadan hizmet ediyoruz. Ben Türkiye İttifakı’nın Cumhur İttifakı’nı yeneceğine, Türkiye İttifakı’nın Cumhur İttifakından çok daha güçlü bir ittifak olduğunu görüyorum, 31 Mart’ta sandıklarda Cumhur İttifakı’nın karşısında Millet İttifakı’nın geçmiş bileşenleri şimdi Türkiye İttifakını oluşturuyorlar. Seçmen boyutunda. Seçmen boyutunda bunu sağladığımızda, bizi 31 Mart’tan sonra bizi yenecek hiçbir güç yok.”
“HATAY İTTİFAKINA İHTİYAÇ VAR”
Özel, “Biz Hatay’da yaşananları çok dikkatli analiz ediyoruz. Bazı yerde 1, bazı yerde 2 anket yaptık, Hatay’da 5 anket yaptık. Ben bu durumda bütün samimiyetimle meseleyi hep söyledim. Dedim ki ‘Çok anket yaptık, Lütfü Savaş’ı aşan bir alternatif geliştiremedik, vakti de gelmişti, Adana, Mersin’i atarken Hatay’ı atamamak zafiyet yaratacaktı.’ Atadık. Ölçmelere devam ettik. ‘Hatay’a gittiğimizde vatandaşın sesini duyduk’ dedim, ‘Yeni anketler yapacağız’ dedim. Son ana kadar en doğru adayı belirlemek için anketi yaptık. Cumartesi günü gece anket geldi, Lütfü Beyi aradık. Ulaşamadık. Pazar sabahı arkadaşlarımız görüştü, görüşemedik. Bugün sabah, birazdan Sayın Lütfü Savaş ile de oturacağım, konuşacağım. Elimizdeki anketi Lütfü Bey ile de paylaşacağım. O anket şunu söylüyor, ‘Bizim Hatay’da Lütfü Beyin de desteği ve onayı ile birlikte bir alternatif geliştirdiğimiz durumda seçimi alacağımızı’ gösteriyor. Bu şekilde davranmaz ve Hatay’ın sesini duymazsak biraz sıkıntıya girdiğimizi gösteriyor. Lütfü Bey ile de anketi değerlendirerek, diğer partilerle de değerlendirerek. Bir Hatay ittifakına ihtiyaç var, Hatay ittifakı kurulmazsa Cumhur İttifakı’nın adayı şans yakalayacak. Cumhur İttifakı’nın adayının şans yakalamamasının yolu bir Hatay ittifakı kurmak. Biz Hatay ittifakını kurmak için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Bunun için de 36 saat gibi bir zaman var önümüzde. Ben gerekirse bu 36 saatin 36 saatini çalışarak Hatay’daki soruna en doğru çözümü, Hatay’daki sesi en doğru, en can alıcı kulağı uzatıp, en doğru cevabı vereceğim. Şimdilik Hatay ile ilgili söyleyebileceğimiz bu. Lütfü Bey ile bu konuyu konuşacağız ve bu konunun üzerinden doğru bir alternatifi üreteceğiz” ifadesini kullandı. Özel, şunları kaydetti:
“TEK GÜVENCE, GÜÇLÜ BİR ALTERNATİF SUNMAK”
“İstanbul’da bir ilçemizde adayımız yüz felci geçirdi, onu bile şuna yordular. Kars’ta çalışmalarımız devam ediyor, adayımız var. Esas mesele şu, yarın akşam listeler verilir, birkaç gün sonra kesinleşir. Esas mesele şu, ‘Ben mi oldum, bir başkası mı oldu? O mu oldu, bu mu oldu’ demeden Türkiye’de bir gerçek var. Anayasa’yı da ayaklar altına alan tek adam rejimi ile her şeyi kontrol etmeye çalışıyor. Bunun karşısındaki tek güvence onun karşısına güçlü bir alternatif sunmak. Cumhur İttifakı’nın karşısına Türkiye İttifakını koyabilmeliyiz. Türkiye İttifakı, Türkiye’de tek adam rejiminden rahatsız olan, ekonomiden şikayeti olan, aldığı maaştan şikayeti olan, işsizlikten şikayeti olan herkesin birleşmesi gereken bir noktadır. Biz Türkiye İttifakının içindeyiz. CHP’nin adayları Cumhur İttifakına kaybettirecek güçlü olan adaylardır, Cumhur İttifakının karşısındaki yegane alternatif Türkiye İttifakıdır. Türkiye İttifakının CHP’nin bayrağı ile benzer tarafı ikisi de kırmızı, beyaz. Türkiye İttifakının bayrağı ay yıldızlı al bayraktır. Sloganı en büyük Türkiye, şampiyon Türkiye’dir. Türkiye İttifakı Cumhur İttifakının nobranlığına, Cumhur İttifakının küstahlığına, yüksekten, tepeden bakan görüşüne karşı kendisini karıncaların kardeşliği olarak görenlerdir. Biz karıncayı bunlara ezdirmeyeceğiz. Karıncanın kardeşi vardır. O da Türkiye İttifakıdır.”
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları