loading
close
SON DAKİKALAR

Özgür Özel, Silivri'de ziyaretler sonrası açıklama yaptı; Siyasette, siyasi parti genel başkanlarının hukukları birbirine emanettir

Özgür Özel, Silivri'de ziyaretler sonrası açıklama yaptı; Siyasette, siyasi parti genel başkanlarının hukukları birbirine emanettir
Tarih: 20.02.2025 - 17:06
Kategori: Siyaset

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş ve tutukluları ziyaret etti.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde ​​Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve Ayşe Barım’ı ziyaret etti.

CUMHURİYET HALK PARTİSİ GENEL BAŞKANI ÖZGÜR ÖZEL: DARBE İTTİFAKINA MEYDAN OKUYORUZ

MUHALEFET OLARAK HER BİRİMİZ, DİĞERİNE KURULAN KUMPASIN FARKINDAYIZ”

“AHMET ÖZER, ÜMİT ÖZDAĞ’A; ÖZDAĞ, ÖZER’E YAPILAN HUKUKSUZLUKTAN KENDİSİNİNKİ KADAR EMİN”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve Ayşe Barım’ı ziyaret etti. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özel, ziyaretlerin ardından yaptığı açıklamada, “Değerli basın mensupları, biraz önce İstanbul İl Başkanımızla, Gölge Adalet Bakanımız Sayın Gökçe Gökçen ve İstanbul Milletvekilimiz değerli Ali Gökçek ile beraber Silivri’de ziyaretlerde bulunduk. Bir siyasi partinin genel başkanı olarak burada bir başka siyasi partinin genel başkanını ziyaret ediyor olmaktan, 31 gündür partisinin başında muhalefet görevini yapması gerekirken burada tutuklu bulunan bir siyasi parti genel başkanını ziyaret etmekten utanç duyduğumu ifade etmek isterim” dedi.

Özel, şunları söyledi:

“İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCISI NEYİN NESİ OLUYOR?

“Siyasette, siyasi parti genel başkanlarının hukukları birbirine emanettir. Bir üyemiz, bir yöneticimiz istenmedik bir söz saf etse, kalp kırsa, o hukuku zedelerse içeride gereğini yapmak ve o genel başkandan özür dilemek bize düşer. Değil ki bir mevkidaşımızı, bir başka siyasi partinin genel başkanını alalım, içeri atalım, onu orada tutalım, bunun da adına ‘siyasi rekabet’ diyelim. Sayın Ümit Özdağ’ın, Antalya’da işlediği iddia edilen bir suçtan Ankara’da gözaltına alınıp, İstanbul’a getirilip tutuklanacaktı O sırada oradan baktı olmuyor, Kayseri’de olduğu iddia edilen bir suçtan tutuklamada bulundular. Ardından da Antalya’yla ilgili de bir başka ceza talebi düzenlediler. Ümit Özdağ’ın ikameti, Ankara. Bir hakaret suçunun işlendiği iddia edilen yer, Antalya. Bir başka suçun işlendiği iddia edilen yer, Kayseri. Bu iş ve işlemler, Ankara’da, Antalya’da, Kayseri’de yapılsa bir siyasetçiye, bir genel başkana yapıldığı için yanlıştır, ama bir hukuk zemini olur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı neyin nesi oluyor da yetkili olmadığı yerlerde iş yapıyor? Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na diyor ki ‘Sen işini bilmiyorsun, ben biliyorum.’ Antalya’ya diyor ki ‘Suç vardı, göremedin, ben gördüm.’ Kayseri’ye diyor ki, ‘Sen Cumhurbaşkanımıza benim kadar yaranamazsın.’ Böyle bir şey olur mu? Yetkisi olmayan ve bunu herkesin bildiği, en iyi de Ankara Cumhuriyet Başsavcısının bildiği bir yetki aşımı, bir mesleki şımarıklık. Kendi meslektaşlarına da yukarıdan bakma durumu ile karşı karşıyayız.”

“SÖYLEMEYE UTANIYORUM, ERDOĞAN’A MI SESLENEYİM?”

“Bu davranışların sonucunda burada bir genel başkan duruyor. Söylemeye utanıyorum. Dün dilekçe yazmış Adalet Bakanlığı’na, ‘Günde 10’dan fazla ziyaretçim geliyor. 10 sefer ayakkabılarımı çıkartıp giydiriyorlar. 30 sefer üstümü arıyorlar. Bu günde bir ziyaretçisi olan için normaldir. Benim çok zoruma ve ağrıma gidiyor’ diye. Böyle bir şey olmaz. Sayın Erdoğan’a mı sesleneyim? O duymuyorsa hanımefendi duyuyorsa akşam belki anlatır mı? Bir partinin genel başkanına, rekabet zemini içinde ne dersen de ne yaparsan yap… Bak dün bana neler dedin, neler yapıyorsun, neler ediyorsun. Ama bu olacak iş değil. Normalde milletvekili olması lazım. Baraj sorunundan, bilmem neden milletvekili değil, dokunulmazlığı yok. Bana yapamadığını ona yapıyor, Müsavat Bey’e yapamadığını ona yapıyor. Olacak iş mi? Bunun ilerisinde bir başka parti, şimdiki sizin siyaset arkadaşlarınızdan birini dokunulmazlık yokken yakalayıp bunu mu yapsın? Sizin getirdiğiniz zemin bu. Mertçe, bir rekabete davet ediyoruz. Bizim Ümit Özdağ ile normalde görüşlerimiz, siyasi geleneklerimiz farklı. Kendisi bana geçmişte çok sert eleştirilerde bulundu. Belki haksızlık ettiğini düşündüğüm çok oldu. Ama bugün o gün değil ki. Bugün demokrasiyi savunmanın günü. Ben Ümit Özdağ’ın şahsında bütün Zafer Partilileri selamlıyorum ve şunu söylüyorum. Genel Başkanınız orada bu mücadeleyi verdikçe biz sonuna kadar yanınızdayız, arkanızdayız. Erdoğan’ın ortaya koymuş olduğu bu yaklaşım, aslında kendisinin Zafer Partisi ile de bizlerle de Ekrem İmamoğlu ile de Mansur Yavaş ile de bir mücadele gücünün kalmadığını, cesaretinin olmadığını gösteriyor. Bunu büyük bir açıklıkla ifade etmek durumundayım.”

“TOKTAŞ İLE BURADA TUTUKLU OLAN GAZETECİLİKTİR”

“Sayın Ümit Özdağ ziyaretiyle birlikte burada ilk kez ziyaret ettiğim Suat Toktaş, 22 gündür burada. Hep söylediğimi bir daha söyleyeceğim. Burada tutuklu olan gazetecilik faaliyetidir, başka hiçbir şey değil. Türkiye’nin en büyük televizyonlarında; sekiz ayrı büyük televizyonda en üst düzey yöneticilik, bugüne kadar 30 farklı görevde basın kuruluşlarında orta ve üst kademe yöneticilik yapmış birinden bahsediyoruz. Suat Toktaş, bütün meseleye haber olarak bakan, haber etiği açısından bakan, çok deneyimli bir gazeteci. Bir siyasetçi, bir bilirkişinin ismini söylemiş ve sürekli 8 bin kişide bir aynı kişinin seçildiğini söylemiş. Bu kişiye ulaşmak gazetecilik başarısıdır. Bu kişiye nereden aradığını söyleyerek, dakikalarca ifade edip, o kişinin Halk TV’ye eleştirilerini de İmamoğlu’na yaptığı eleştirileri de yayınlayarak, bunu da kendilerine söyleyerek bir gazetecilik yapılmış. İyidir, kötüdür. Öyledir, böyledir. Ama işin kendisi gazeteciliktir. Suat Toktaş’ın yaptığı iş, ki çok geniş kanaat… Ben kendim de bizzat takip ettim. Sayın Ahmet Hakan, Sayın Abdulkadir Selvi, Rasim Ozan Kütahyalı, Sayın Zafer Şahin herhalde Halk TV’ye yakın isimler değil. Bizim dünya görüşümüze yakın isimler değil. Ama bu gazeteciler, Suat Toktaş’ın durumuyla ilgili yapılan muameleye, onun buraya konulmasına olumlu bir şey söylemediler, bunu eleştirdiler, bunun gazetecilik olduğunu düşünüyorlar. Sayın Suat Tortaş da bunları takip etmiş ve memnuniyetleri ifade ediyor. Diyor ki, ‘Bu gazetecilik, diyor zaten bütün meslektaşlarım.’ ‘Bir bilirkişi olsun’ diyor, ‘Gösterin bunu bir bilirkişiye,

bu gazetecilik mi, değil mi? Bir gazeteci, muhabiri böyle bir kaynağa ulaştığında böyle bir röportaj yaptığında buna duyarsız kalır mı? Türkiye’nin en merak edilen adamını bulmuş, konuşmuş, konuşturmuş. Ama bu noktada içeride 22 gündür bir eşi, bir babayı tutuyorsunuz. Bu insanı tarafı. Ama en önemlisi boşu boşuna içeride bir gazeteciyi tutuyorsunuz. Bunu ifade etmek isteriz.”

“OLMAYAN KANUNLA, SUÇLA BİRİNİ İÇERİYE ALAMAZSINIZ”

“Sayın Ayşe Barım’ı da ziyaret ettik. Kendisi şaşkınlığını, şokunu üzerinden atabilmiş değil. Kendisi bu konuda bir ifade kullanmadı ama hukukçu arkadaşların bana verdiği not; Ayşe Barım’ı etki ajanlığından suçluyorlar. Etki Ajanlığı Yasası geldi, bütün Türkiye itiraz etti, geri çekildi arkadaşlar. Böyle bir düzenleme yapılmadı. Yapılsaydı, herkesi etki ajanlığından alacaktınız. Ama olmayan kanunla, olmayan suçla birisini içeriye alamazsınız. Ümit Özdağ’da savcılık yetkisiz, Ayşe Barım’da da suç yok. Öyle bir suç düzenlenmedi kanunlarda. Niyetlenildi, olmadı, geri çekildi Türkiye’de büyük sıkıntılar yaratır diye, Türkiye’yi zor durumda bırakır diye. Avrupa Birliği’nden çok eleştiri aldı.”

“DİLE KOLAY; GEZİ’DE ÜÇ YILDAN FAZLA, YEDİ YILDIR YATAN VAR”

“Tutukluluklarının 1000’inci gününde Çiğdem Mater ve Mine Özerden’i Bakırköy Cezaevi’nde ziyaret etmiştim, Gezi tutuklulularının 1000’inci gününde. 1033’üncü gününde Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ı, 2 bin 668’inci gününde de Osman Kavala’yı ziyaret ettik. Dile kolay arkadaşlar. Yedi yıldır yatanlar, üç yıldan fazla olmuş yatanlar. Ne için yatıyorlar? Şunu hatırlatayım. Bir, Can Atalay seçilmiş milletvekili olduğu halde yatıyor. Sayın Devlet Bahçeli onun yemine çağırdığı halde yatıyor. Onu bütün Meclis bir komisyona, İnsan Hakları Komisyonu’na seçtiği halde orada yatıyor. Yani adalet mekanizması içindeki bir kliğin Meclis’i tanımadığı için, Anayasa Mahkemesi’ni tanımadığı için yatıyor. Tayfun Kahraman kardeşimizin evladı Vera bugün gelemedi. Tayfun Kahraman Vera’yı göremedi, Vera yerine bize sarıldı. Bugün eşi sosyal medyadan paylaşmış, ‘Lütfen ilgi gösterin’; Gidiyor, Gezi’deki direniş çözülsün, sorunlar çözülsün diye Erdoğan’ın karşısına. Demiyor ki, ‘Hükümet istifa etsin, sen istifa et.’ Demiyor ki, ‘Yerine biz geçelim.’ Diyor ki, ‘Ağaçlar kesilmesin, Topçu Kışlası yapılmasın, AKM yıkılmasın, yerine AVM yapılmasın.’ Sonra da çıkıyor dışarı ‘Sayın Başbakanımıza’ diye başlayan Erdoğan için ifadelerde. Buradan bir kez daha Erdoğan ailesine, televizyonları izleyebilenlere, Erdoğan’ın değerli kızlarına, evlatlarına, eşine sesleniyorum. O videoyu bir açın, izletin, lütfen izletin. Sanıyor ki bunlar darbe yapmaya çalıştılar filan. Diyor ki, ‘Sayın Başbakanımızla konuştuk. Yargı kararını bekleyeceğini, ağaçları kesmeyeceğini, kışlayı yapmayacağını, AKM’yi yıkmayacağını. Yargı kararı aleyhimize de olsa referandım sandığı koyup İstanbul’a soracağını’ söylüyor. ‘Bu vakitten sonra Gezi sakinlerine bu durumu değerlendirmelerini, evlerine dönmelerini öneriyorum’ diyor diye eleştiri bile almıştı o günlerde, güvenilmez diye. Gezi barışçıl şekilde bitsin, bir kişinin burnu bile kanamasın diye gayret gösteren Tayfun Kahraman’ı 1033 gündür burada tutuyorsunuz.”

“KAVALA’YI KENDİ KAFASINDA SUÇLU İLAN ETTİ, MAHKEMELERİ YOK SAYDI”

“Osman Kavala’yı, aynı baz istasyonundan filanca ile telefonu çekmiş diye yedi yıldır burada tutuyor. Bu arkadaki binada ben bu arkadaşların ikinci kez Türk milleti adına dediler, hep birlikte ayağa kalktık, onlar da kalktı. Üç hakim karşı oy olmaksızın, söyledikleri iddialar geçmişte FETÖ’cü hakim ve savcıların yazdığı iddialardı… Her ne kadar biri Türkiye’ye gelip de Gezi’nin belgeselini yapmak için geldiği, ayaklanmayı, darbenin filmini çekmeye geldiği iddia edilmişse de filmin çekilmediği anlaşıldığından. Her ne kadar dışarıdan bulduğu para ile 6 bin tane pizza ödediği iddia edildiyse de ne böyle bir para olduğu, ne de o gece İstanbul’da 6 bin değil 60 tane bile pizzanın birlikte sipariş edilmediği anlaşıldığından. Her ne kadar Tayfun Kahraman için söylüyor, barışçıl açıklamalar yaptığı anlaşıldığından… Diye, diye hepsini beraat ettirdiler burada. Kim adına? Türk milleti adına. Öyle yazıyor başında. Kavala’nın çıkmasına bile izin vermedi Erdoğan. Hemen onu ajanlık suçlaması ile yeniden tutuklattı, salınacağı yerde. Sonra ajanlıktan beraat etti, Gezi davasını bir daha açtırıp, Gezi’den ceza verdi. Diyor ki, ‘Birileri onu beraat ettirmeye kalktı.’ O birilerine milletin verdiği görev yargılama, sana verdiği görev yürütme. Sen kendi kafanda suçlu ilan ettin diye mahkemeleri yok sayamazsın. Ama saydı maalesef.”

“SİZİ MİLLETİN SOKMADIĞI BEŞİKTAŞ’A BÖYLE Mİ BURNUNUZU SOKUYORSUNUZ?”

“Peşi sıra sevgili Rıza Akpolat ve Ahmet Özer’i, iki değerli belediye başkanımı ziyaret ettim. Rıza Akpolat’ın 35’inci günü. Hepimizin bildiği gibi, hepimizin gözünün önünde Rıza Akpolat, Erdoğan silkeleyip silkeleyip Beşiktaş Belediyesi’ne maaş ödeyecek para bırakmadığı için, bir yandan da temizlik işlerini yapan şirket ‘Para almazsa daha çöp toplayamam’ dediği için, bir arsayı satıp, şirketin borcundan düşüp, ardından da maaş ödedi diye burada yatıyor. O şirketin sahibi başta Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yargıtay, Sayıştay ve neredeyse bütün AK Partili belediyelerle çalışıyor. Trabzon’dan büyükşehir ile çalışıyor, Isparta il belediyesi ile çalışıyor, her yerle çalışıyor. Adamın işi o. Oralardan parayı almış. Oraları silkelememişler. Bizimki parayı ödeyememiş, arsa satmış. Niye? Kusur bulmuş ve içeri atmış durumdalar. En kısa sürede Rıza Akpolat’ın da özgürlüğe kavuşmasını, işinin başına dönmesini bekliyoruz. Rıza Akpolat’ın karşısına aday çıkardınız Sayın Erdoğan, aday çıkardınız. Bırakın adayı, 31 belediye meclis üyesi var Beşiktaş’ın ve 31’i de CHP’nin. Sizin bir; AK Parti ve MHP’nin oylarını birleştirdiniz, Beşiktaş’a bir belediye meclis üyesi seçemediniz. Milletin sokmadığı belediyeye şimdi böyle mi burnunuzu sokuyorsunuz? Bu doğru bir davranış değil.”

“AHMET ÖZER’İN KARŞI KARŞIYA OLDUĞU DURUM, BELEDİYENİN KRİMİNALİZE EDİLMESİ”

“Son olarak 114 gündür Ahmet Özer iddianame bekliyor. İddianamenin yazılması, UYAP’a yüklenmesi bence an meselesi. Ahmet Özer’i ilk aldıklarında

yaptıkları hukuksuz aramadan… Evin kapısını kırdılar, eşini korkuttular, belediyenin kapısını kırdılar, girdiler. Aldıkları, el koyduklarında buldukları bir şey yok. Bir tane kitap, zaten bıraksalar, adam kitabı basacak. Telefon görüşmesi, kim kimi aramış belli değil, ‘14 kere ne görüştün, onu açıkla?’ Öbür taraftan yine Ahmet Özer hakkında Erdoğan’dan bayram tebriği, İçişleri bakanlarından davet, şimdiki İçişleri Bakan Yardımcısı’ndan Van Valisi’yken kendisine davet, konuşma, çözüm sürecine katkı. Akademisyen, akademisyen. Uzmanlığı da Kürt meselesi. Yazdığı kitap da Kürt - Türk kardeşliği. Buradan terör örgütü üyesi çıkarmaya çalışıyorlar. Ahmet Özer’den terör örgütü üyesi çıkmaz. Ahmet Özer bir akademisyen, kanaat önderi. Ahmet Özer’in bugün için karşı karşıya bulunduğu durum, sadece Cumhuriyet Halk Partili belediyeyi kriminalize etme ve muhalefeti bölme. ‘Terör varsa muhalefet burada birleşemez. Zafer Partisi’ni alırız, muhalefet birleşemez. Sağcısı, solcusu, Türk’ü, Kürt’ü, milliyetçisi ayrılır. Şunu alırsak birleşemez. Beşiktaş’a yolsuzluk vurursak muhalefet ahlakı bunları bir arada tutamaz…’ Ama muhalefet ne diyor? Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Çünkü her birimiz birbirimize kurulan kumpasların farkındayız. Geçmişte yaşanmış bütün çelişkiler bir yana Ahmet Özer, Zafer Partisi’nin Sayın Genel Başkanı Ümit Özdağ’a yapılan hukuksuzluktan, Ümit Özdağ da Ahmet Özer’e yapılan hukuksuzluklardan kendisine yapılan kadar emin kardeşim. Çünkü karşıda bir kötücül akıl var. İçeride astrolog tutuyor. Astrologu tutuklu tutuyor içeride. İçeride tweet atan akademisyen var, tweetinden dolayı. İçeride İstanbul Barosu’nun Genel Sekreteri var, Başkan Yardımcısı var. İstanbul Barosu’na kayyım atamaya çalışıyorlar.”

“KARŞIMIZDAKİ ZİHNİYET AYNI ZİHNİYET OMUZ OMUZAYIZ”

“Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atamayı akıllarından geçiriyorlar. Savaş meydanında kurulmuş partiye. O zaman da karşımızda olan zihniyet, o zaman biz ‘Kurtuluş Savaşı yapalım’ derken, ‘Kurtuluş Savaşı yapmayalım. İşgal donanmasını karşılayayım’ diyen zihniyet, Atatürk’e idam fermanı çıkaran zihniyet, görevden alan zihniyet, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin karşısındaki zihniyet, Meclis’in karşısında olan zihniyet bugün de kayyım atamaya çalışıyor Cumhuriyet Halk Partisi’ne. O gün de teslim olmadık, bugün de teslim olmuyoruz. Türkiye’de yargı eliyle yürütülen bu darbe mekaniğinin farkındayız, karşısındayız. Bütün gücümüzle birlikte muhalefetle de dayanışma içindeyiz. Partide de omuz omuzayız. O zihniyet tarih boyunca, ta Birinci Meşrutiyet’ten beri tek adam rejimini savunan zihniyet yine demokrasinin karşısında. Yine biz buradayız. 15 Temmuz’da o tek adama başka bir tek adam darbe yapmaya kalkarken dahi biz demokrasiyi ve Meclis’i savunduk. Gerekiyorsa yine savunuruz. Karşımızdaki darbe ittifakını görüyoruz ve meydan okuyoruz.”

“KÖTÜ NİYETLİ ORGANİZASYON VAR, VERİLMEYECEK HESABIMIZ YOK”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özer, açıklamanın ardından CHP Olağan Kurultayı’na yönelik açılan soruşturma kapsamında yeni ifadelerin ve

iddianamenin sorulması üzerine şunları söyledi: “İddianameyi hazırlamadan herhalde bize sorulur. Görürüz, bakarız, hukuken gereğini yaparız. Verilmeyecek bir hesabımız yok. Zaten bir yıldır beklediler, beklediler bir şey olmadı ama Erdoğan bana devamlı ‘Cevap ver, cevap ver’ dedi. Cevap vermedim, o oyuna gelmedim. Gelenler oldu. Şimdi o gelenlerden başladılar. İsmi geçen herkesi ifadeye çağırıyorlar ama o ismi geçenlerin çok önemli bir kısmı delege değil. Olan da ‘Başkasından duymuştum, kanıtım yok. Başkasından duymuştum…’ Bir kötü niyetli organizasyon var. Ama esas kötülüğün nasıl ve nerede kurgulandığını biliyoruz. Hepsinden haberimiz var. Dikkatle takip ediyoruz. Başka soru var mı? Başka soru şöyle çarpıcı olabilir; Silivri soğuk mu diye, gerçekten soğuk.”

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları