loading
close
SON DAKİKALAR

Özgür Özel'den Erdoğan'a; Sen mi yolsuzsun, Ekrem Başkan mı yolsuz?

Özgür Özel'den Erdoğan'a; Sen mi yolsuzsun, Ekrem Başkan mı yolsuz?
Tarih: 23.03.2025 - 22:12
Kategori: Siyaset

CHP Genel Başkanı Özel'den Erdoğan'a; TÜİK bile enflasyonu yüzde 45 bulmuşken, yüzde 30 veren. En düşük emekli maaşına yüzde 15 zam yapacak kadar vicdansızlaşan ama kendisi doymayan, etrafını doyurmaya doymayan bir iktidar yönetiyor.

Sondakika, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanarak Silivri Cezaevine gönderilmesinin ardından gerçekleştirilen Saraçhane Demokrasi Buluşmasında konuştu. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, “İstanbulumuzun seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılmaya çalışılan darbe girişimini, 19 Mart başarısız darbe girişimini, onun arkasında durarak, İstanbul’un iradesinin arkasında durarak geriye püskürten genç kardeşlerim, her yaştan gençler, kadınlar, emekçiler, emekliler. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi ki buradasınız” dedi. Özel, şunları söyledi:

“İSYANDAYIZ”

“Değerli İstanbullular, bugün direnişin beşinci gününde milli iradenin ve İstanbul’un kalbinde yine Saraçhane’deyiz. İlk gün yüzbinlerdik, artarak 500 bin, 550 bin olduk. Siyasi hayatımda ilk kez iki gece üst üste aynı yerde ama hiç uyumadan konuşma yapmak gibi bir deneyimi ilk kez sizinle paylaşıyorum. Dünden bugüne yatmadık, ayaktayız. Meydandayız, Ekrem Başkanımızın arkasındayız. Siz burada bir tarih yazıyorsunuz. 19 Mart 2025, 20 Mart, 21 Mart, 22 Mart, 23 Mart. Beş gece üst üste yarım milyon kişiyi, 1 milyon kişiyi zorlayan rakamlarla bir meydanda toplanmak, hem de toplantı yasağına rağmen, engellemelere rağmen, toplu ulaşımın, köprülerin kapanmasına rağmen, inançla, kararlılıkla, azimle, bu tek adam rejimine isyanla buralara geliyorsunuz. İyi ki varsınız. Bugün aslında hüznün günü, bugün kederin günü. Bugün bir ayrılığın ilk günü gibi görülebilir. Ekrem Başkanımızı, can yoldaşımızı, Ekrem ağabeyimizi, Ekrem evladımızı, Ekrem kardeşimizi bizden alıp kopardılar. İsyandayız.”

“BİZE SATACAK, SARAYA HİZMET EDECEKSİN; YOK ÖYLE YAĞMA”

“Ancak bu meydanda hüzün yok, inanç var. Keder yok, umut var. Çünkü bu umudu yükselten bu meydan, bu binler, bu yüz binler, bu milyonlar, biz Ekrem Başkanla birlikte Türkiye’nin yarınları için sadece ve sadece sizlere güveniyoruz. 19 Mart başarısız darbe girişimi, bizim irademizi değil ama Cumhurbaşkanı adayımızı hapsetti. Buna karşı bizim bugün 23 Mart devrimiyle, 23 Mart demokrasi devriminde, ne yaptığımızı; bizim değil, sizin, milyonların, 81 ilin, 973 ilçenin ne yaptığının sonuçlarını ilan edeceğim. Ancak önce dikkatle dinleyin. Bir uyarım var. Dikkatle dinlesinler. Şu anda televizyonları başında olup, kumandası elinde olan tüm izleyicilere, gönlü burada, kulağı burada, kalbi Ekrem Başkanla çarpan herkese sesleniyorum. Kanalları tek tek gezin. Böyle bir günde, dünya tarihine geçecek bir ön seçim ve dayanışma oylamasında birazdan açıklanacak rakamlar konuşulurken, dünyanın en önemli metropollerinden birinde, İstanbul’da, bir meydanda, 1 milyona yakın insan toplanmışken bu yayını vermeyen kim varsa, hangi televizyon varsa onları kayda alıyoruz. Yandaş medyanın nereden beslendiği belli. Ancak merkez medya reklamlarının yüzde 70’i bizim seçmenimize, bu meydanlara yönelik olan, merkez medya… Ürününü biz alacağız. Vergisini o alacak. Parayı bizden kazanacaksın, reklamı bize izlettireceksin, ürünü bize satacaksın. Ama saraya hizmet edeceksin. Yok öyle yağma.”

“HEP BERABER TÜKETİMDEN GELEN GÜCÜMÜZÜ KULLANACAĞIZ”

“Şimdi bu geceden itibaren, yarından tezi yok parayı buradan kazanan, seyirciyi burada bulan, reytingi buradan yapan, saraya hizmet edenleri bu geceden itibaren tespit edip, bunların öyle ‘Televizyonunu izlemeyin’ filan değil, bunlar ne iş yapıyorsa… Araba mı satıyor? O arabayı alan namerttir. Ne yapıyorsun sen? Restoran zincirin mi var? Bu meydanı görmeyeceksin, ama bu meydana yemek satacaksın. Yok öyle yağma. Bundan sonra parayı bizden kazanıp, reytingi bizden yapıp, saraya hizmet edenleri tek tek ilan edeceğim. Hep beraber tüketimden gelen gücümüzü kullanacağız. Yayında olmayan varsa, yayında olmayanlara sesleniyorum. Bakın meydan ne diye bağırıyor? Bu meydanı görmeyene boykot geliyor. Tüm mallarına boykot geliyor. O tatlı günler bitti gülüm. Ya bizi göreceksin ya dibi göreceksin. Tüketimden gelen gücümüzü kullanmaya, bunlara boyun eğmemeye, diz çöktürmeye hazır mıyız? Televizyonu başındakiler, Saraçhane hazır, Türkiye hazır mısınız? Biz kazanacağız. Bizi görmeyenler bundan sonra gömülecekler. “

“SİZ SARAÇHANE’Yİ NE SANDINIZ?”

“Ne sandınız ya ne sandınız? Siz Saraçhane’yi ne sandınız? Siz İstanbul Üniversitesi’ni, Boğaziçi’ni, Yıldız Teknik’i ne sandınız? Siz bu gençleri ne sandınız? Siz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’ni ne sandınız? Bugün ülkenin dört bir yanında sandıklara sel gibi akan, Türkiye’nin bir kişiden ibaret olmadığını tüm dünyaya gösteren milyonlara selam olsun. Hukuksuzluğa uğrayan, zulme uğrayan ama bir adım geri atmadan aslanlar gibi o savcının, o hakimin karşısında bir santim eğilmeyen, bir adım geri atmayan, bir kelime eksik konuşmayan Ekrem Başkanımıza, Silivri’ye selam olsun.

“EKREM İMAMOĞLU’NA DEĞİL MİLYONLARA MEYDAN OKUDU”

“Bugün dünya siyaset tarihine hem altın harflerle yazılacak, hem de kara bir leke bırakacak günler. Birazdan açıklayacağım rakamlarla 81 ilimiz, 973 ilçemiz ve bilhassa İstanbulumuz, dünya siyaset tarihine altın harflerle kazınmıştır. Ancak dört kez yenildiği birinin bileğini bükemediği için atadığı yargı aparatlarıyla onun bileğini kırmaya kalkan hazımsızlar, hatta bir hazımsız, 86 milyonun ilk seçimde seçeceği geleceğin cumhurbaşkanımıza darbe girişiminde bulunmuş, onun hesaplaya kitaplaya, dört gün tutukluluk süresini dakika dakika hesaplayarak Çarşamba sabahı 6:40’ta gözaltına almış, ve dört gün içeride tutup Türkiye onun için sandığa giderken onu mahkemeye sevk edip, Türkiye onu seçerken onu Silivri Zindanına göndererek, ona değil milyonlara meydan okumuş, darbe yapmaya kalkmıştır. Ama o iş o kadar kolay değil. Millet bu oyunu bozmuştur. Bozmaktadır. Millet güçlüdür, millet haklıdır. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Ve bugün tam tamına 1 milyon 750 bin üyemizi davet ettiğimiz, ‘Katılım kaç olur? Yüzde 50’nin altında olursa İmamoğlu’na güvensizlik mi olur? Tek adayla seçime katılım mı olur?’ tartışmalarını bir aydır yapan yandaş medyaya müjdelerim ki, üyelerimizden sandığa katılım oranı şu ana kadar açıklanan rakamlarla 1 milyon 653 bin kişidir. Normalde bugün 1 milyonun üzerinde, 1 milyon 250’ye varan bir katılımı başarı olarak görecekken, bugün 1 milyon 753 bin üyenin 1 milyon 653 bininin sandık başına gitmesi İmamoğlu’na ve iradenize yapılan darbe girişimine en kuvvetli cevaptır.”

“DAYANIŞMA SANDIKLARINDA KULLANILAN TOPLAM OY 13 MİLYON 211 BİNDİR”

“Ancak bu parti içi rakam. Ekrem Başkan’a 19 Mart başarısız darbe girişimi yapılana kadar biz işin bu kısmı ile ilgiliydik. Ama ne zaman ki bir Cumhuriyet Halk Partililiği aşan, milletin bir sonraki cumhurbaşkanlığı için gönlünde olan Ekrem Başkan’ın tutuklanmasıyla gözaltına alınmasıyla sizler bu meseleye el koymaya karar verdiniz. Biz de her sandığın yanına bir dayanışma sandığı koymaya, illere il ve ilçelere, mahallelere dayanışma sandığı koymaya, CHP üyesi olmayanlara da ‘Gelin seçin, tarihe geçin’ demeye ve onları da oy kullanmaya davet ettik. Bugün manzarayı gördünüz. Bugün Kadıköy’deki, Üsküdar’daki, Saraçhane‘deki, Ankara’daki, Adana’daki, Trabzon’daki, Mersin’deki, Urfa’daki, Tokat‘taki, Edirne’deki, Sinop’taki manzarayı gördünüz. Oy vermeye pusula yetmedi. İçine koymaya zarf yetmedi. Oy kullanmaya saat yetmedi. Saatleri uzattık, pusulaları bastık. Yetmedi, yetmedi, yetmedi. Ve şimdi henüz an itibari ile daha 2 bin 621 sandık, ben buraya çıkarken sayılmamış, sisteme işlenmemişken dayanışma sandıklarında kullanılan toplam oy 13 milyon 211 bindir.”

“DARBE GİRİŞİMİNE EN KUVVETLİ YANIT VERİLDİ”

“Bugün tam tamına 1 milyon 750 bin üyemizi davet ettiğimiz… ‘Katılım kaç olur? Yüzde 50’nin altında olursa İmamoğlu’na güvensizlik mi olur? Tek adaylı seçime katılım mı olur?’ tartışmalarını bir aydır yapan yandaş medyaya müjdelerim ki üyelerimizden sandığa katılım oranı şu ana kadar açıklanan rakamlarla 1 milyon 653 bin kişidir. Normalde bugün 1 milyonun üzerinde, 1 milyon 250 bine varan bir katılımı başarı olarak görecekken, bugün 1 milyon 753 bin üyenin 1 milyon 653 bininin sandık başına gitmesi İmamoğlu’na ve iradenize yapılan darbe girişimine en kuvvetli cevaptır. Ancak bu parti içi rakam. Ekrem Başkan’a 19 Mart başarısız darbe girişimi yapılana kadar biz işin bu kısmıyla ilgiliydik. Ama ne zaman ki bir Cumhuriyet Halk Partililiği aşan, milletin bir sonraki Cumhurbaşkanlığı için gönlünde olan Ekrem Başkan’ın tutuklanmasıyla, gözaltına alınmasıyla, sizler bu meseleye el koymaya karar verdiniz. Biz de her sandığın yanına bir dayanışma sandığı koymaya; illere, ilçelere, mahallelere dayanışma sandığı koymaya; CHP üyesi olmayanlara da ‘Gelin, seçin, tarihe geçin’ demeye ve onları oy kullanmaya davet ettik. Bugün manzarayı gördünüz. Bugün Kadıköy’deki, Üsküdar’daki, Saraçhane’deki, Ankara’daki, Adana’daki, Trabzon’daki, Mersin’deki, Urfa’daki, Tokat’taki, Edirne’deki, Sinop’taki manzarayı gördünüz. Oy vermeye pusula yetmedi. İçine koymaya zarf yetmedi. Oy kullanmaya saat yetmedi. Saatleri uzattık. Pusulaları bastık. Yetmedi, yetmedi, yetmedi. Şimdi henüz an itibariyle daha 2 bin 621 sandık ben buraya çıkarken sayılmamış, sisteme işlenmemişken dayanışma sandıklarında kullanılan toplam oy 13 milyon 211 bindir. Her birisi teker teker tutanak altında, teker teker sisteme işlenmiş halde.”

“BU MEYDAN, ERDOĞAN’A MEYDAN OKUYOR”

“Daha 2 bin 600’ün üzerinde sandık henüz işlenmemişken üyelerimizden ve dayanışma sandığından Sayın Ekrem İmamoğlu’nun aldığı oy 14 milyon 850 binin üzerindedir. Buradan, bu meydan Sayın Erdoğan’a meydan okumaktadır. Bugünkü seçim sonuçları, Erdoğan’ın meşruiyetini tümüyle tartışmaya açmış, bir erken seçim sandığını kaçınılmaz kılmıştır. Buradan Recep Tayyip Erdoğan’a ve ittifak ortaklarına sesleniyorum: Hodri meydan. Eğer bu hafta gelip, ‘Biz bu meydanla yarışabiliriz. Biz Ekrem İmamoğlu ile yarışabiliriz’ diyorlarsa, erken seçim kararının alınmasıyla Tayyip Erdoğan, Ekrem İmamoğlu ile yarışabilecektir. Gelsinler, boylarının ölçüsünü alsınlar. Sayın Erdoğan, çocukluğundan beri senden başka iktidar görmemiş, yokluk çekmiş, fakirlik çekmiş, sıkıntı çekmiş, yasakları tattırdığın, festivallerini yasakladığın, konserlerini yasakladığın, giyimine, kuşamına karıştığın, yediğine karıştığın, içtiğine karıştığın, tercihlerine karıştığın bu gençler hep birlikte sana sesleniyorlar. ‘Onlar korkmuyoruz’ diyorlar. Sana da ‘Niye korkuyorsun? Çık karşımıza’ diyorlar. Burada gençler ‘Korkma Erdoğan’ diye bağırıyorlar. Ya da ‘korkak Erdoğan’ diye. Korkmuyorsan adayımız orada. Bizim adayımız Silivri zindanlarında elinde esir. Ama irademiz hürdür, bu meydandadır. Sana meydan okuyoruz. Eğer korkundan adayımız İmamoğlu’nu bırakmayacaksan, o zindanda tutacaksan, onun seninle yarıştığı seçime biz varız. Hepimiz ayrı ayrı Ekrem İmamoğlu’yuz. Bak bu meydanda not üstüne not geliyor. 1 milyonu aşan Ekrem İmamoğlu var.”

“BUGÜN BEŞ GÜNLÜK DİRENİŞİN SON GÜNÜ DEĞİL”

“Bugün sandığa kimler gitmedi ki? İki elinde bastonuyla iki büklüm nineler, olmayan ayaklarıyla merdivenleri tırmanan engelliler, gencecik kadınlar, erkekler, emekliler, emekçiler, gençler, yaşlılar ama el ele, omuz omuza demokrasi için telaşlılar, özgürlük için telaşlılar. Bir bütün olarak baktığımızda geçmişte yapılan operasyonlara… TÜSİAD’a o muamele, ‘İş dünyası sussun.’ Baroya o muamele, ‘Meslek örgütleri sussun.’ Bir başka yere bir başka saldırı, ‘Akademisyenler korksun.’ Bir Ayşe Barım operasyonuyla yıllar öncesinden onurumuz Gezi’ye saldırarak, sanatçıları korkutmaya çalıştılar. Bakın elimde ne var? ‘Hukuk, adalet ve demokrasi için omuz omuza’ diyen ve şu ana kadar altına imza atıp size, bu mücadeleye destek ve ortak olan 880 cesur sanatçının imzası var. Demokrasi devriminin, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin önümüzdeki güzel günlerinin onurunu paylaşan koca yürekli sanatçıların karşısında saygıyla eğiliyorum. Pek çoğu da bu meydanda. Ve bugün beş günlük mücadelenin, beş günlük direnişin, beş günlük birlikteliğin son günü değil. Aksine bir büyük uzun, zorlu ama onurlu bir mücadele başlangıcının ilk günüdür, ilk günüdür. Bugünden itibaren bu on binler, yüz binler, milyonlar hep birlikte, omuz omuza bir kez daha Anadolu’yu, Rumeli’yi kurtarmaya, bir kez daha demokrasiyi kurmaya, Cumhuriyet’i kurtarmaya gidiyoruz.”

“SİZ OLMASAYDINIZ, BUGÜN BU BİNADA ERDOĞAN’IN ATADIĞI KAYYUM OTURUYORDU”

“Gençler, biz Gezi’de Taksim’deydik. Çünkü Gezi’de Taksim’de olmamız gerekiyordu. Çünkü orada Gezi Parkı’ndaki ağaçları Tayyip Bey kesmek, yerine Topçu Kışlası’nı inşa etmek, Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkmak, yerine alışveriş merkezi yaptırmak gibi bir niyeti vardı. Ve biz o gün olmamız gereken yerde, Taksim’deydik. Bugün siz olmasaydınız, ilk günden kahramanca koşturup gelmeseydiniz, gazdan, barikattan yılsaydınız, korkup evde otursaydınız, bugün bu binada Tayyip Erdoğan’ın atadığı kayyum oturuyordu. Bunu siz başardınız. O yüzden İl Başkanımız, ben her seferinde ‘Buradan ayrılalım bir başka yere gidelim’ dendiğinde hep şunu söyledik: ‘Bugün savunulacak yer Saraçhane’deki bu bina, kayyumun gelmesine karşı önünde yüz binlerin duracağı yer Saraçhane meydanıydı. Doğru olanı yaptık, yapmaya devam edeceğiz. Günü gelince hep birlikte nasıl sokağa çıkma, toplanma, gösteri yasağını Tayyip Erdoğan’a, Valilik’e, Emniyet Müdürlüğü’nün hukuksuz yasaklamalarına karşı 500 binle, 1 milyonla geri aldıysak ant olsun ki Taksim Meydanı’nı da geri alacağız.”

“‘TURPUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE’ DEDİĞİ GÜN BU GİZLİ TANIĞI GETİRMİŞLER”

“Bir yandan Tayyip Bey, böbürlene böbürlene, otura otura, salonlarda dura dura, prompterlerden okuya okuya size ve bana meydan okuyor. Diyor ki, ‘Yargıdan korkma. Yargıya saygılı ol. Yargı kararlarına uy.’ Bugün o dosyalardan birinde Ekrem Başkan’a iftira eden bir gizli tanık, yalancı tanık, gizli tanık… Dün hep beraber birini yakalamıştık. Nasıldı? 2021’e kadar İBB’de çalışmış. Eski AKP döneminden, o günden beri yok. Beş yıldır Teknofest’i yapıyor, Türkiye Yüzyılı kampanyası yapıyor, 18 bakanlıkla birden çalışıyor ama İBB döneminde gördüler diye naylon fatura ona da yazmışlardı. Sabah 06.00’da onu da evden almışlardı. Sabah 08.00’de Ali Erdoğan’ı arayıp, kendini serbest bıraktırmıştı. İletişim Başkanlığı’nın tek firması; 4,5G. Tayyip Bey’in ‘Her şeyi Türkiye Yüzyılı’nda kim yapacaksa İletişim Başkanlığı yayınlayacak’ deyip yayınlanan tek firma. Onu salmışlardı, üstüne de ‘şubeden serbest’ yazmışlardı. Onları bulup, gösterince panik halinde adamı alıp, emniyete üç gün sonra geri getirdiler. Ama üç günlük doktor kaydı yok, muayene yok, telefonu hep kullanmış. Suçüstü yakalandılar. Bugün sabah onu sizden, benden, gözden kaçırmak için göstermelik tutukladılar. Şimdi gözüm üstünde. İtirazla salacak mısın, salmayacak mısın? Bir ay sonra onu ilk bırakacak mısın, bırakmayacak mısın? Ama esas mesele ne çıktı bugün ortaya? Bu iftiracı, yalancı, gizli, kirli tanık var ya, Ekrem Başkan hakkında yalan ifadeyi ne gün vermiş? 29 Ocak 2025. Girin Google’a, bakın. ‘Turpun büyüğü heybede.’ Tayyip Bey ne gün demiş? 29 Ocak 2025. Tayyip Bey’e, Ekrem Başkan kafasını bozduğu gün ‘Konuşma, turpun büyüğü heybede’ dediği gün gizliği tanığı getirmişler, yalanları dizdirmişler. Bununla Başkanımızı, Cumhurbaşkanı adayımızı Silivri’ye tıkanların burunlarından fitil, fitil getireceğiz.”

“SİLİVRİ, ERDOĞAN’A GANİMET OLDU”

“FETÖ’cüler yurtdışında firarda, fikirleri, yöntemleri sarayda. Kimi Ankara’daki sarayda, kimi Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda. Silivri’yi kim yaptı? FETÖ’cüler. Kimin için yaptı? Vatanseverleri, yurtseverleri, aydınları, gençleri, akademisyenleri yıldırmak için, onları koca koca hapishanelere tıkmak için yaptı. Kendileri kaçtılar, gittiler. Bıraktıkları hapishane Tayyip Bey’e ganimet oldu. Şimdi kim var Silivri’de? Bir dönüp bakalım. Silivri’de Hatay’ın seçilmiş Milletvekili Can kardeşimiz, Türkiye İşçi Partili Can Atalay var. Evladı, evladım yerine; Vera. Benim canım arkadaşım, Ekrem Başkanımın yoldaşı, Türkiye’nin en narin, en çalışkan, en başarılı oda başkanlarından biri Tayfun Kahraman kardeşim var. Vera’nın babası. Kim var? Bir tek hakkında kanıt bulamayıp, üç kere beraat etse de içeride tuttukları, serbest kalınca casusluktan tutup, casusluktan beraat ettirip Gezi’den tekrar yatırdıkları Osman Kavala var. Can Atalay ile birlikte Manisa Soma davasının kahraman avukatı Selçuk Kozağaçlı var. Türkiye’nin en büyük ilçesini, AK Parti’nin kalesi diye gördüğü Esenyurt’u ikinci kez üst üste CHP kazanırken, tek suçu aydın olmak, Kürt aydın olmak, barışı savunmak olan Ahmet Özer Başkanım var. Beşiktaş Belediye Başkanım, canım kardeşim Rıza Akpolat var. Yine Belediye Başkanımız Alaattin Köseler, Beykoz’un Alaattin ağabeyi var. Bugün oraya koydukları; pırıl pırıl iki beyin. Biri İstanbul Planlama Ajansı’nın, bir diğeri Reform Enstitüsü’nün başında bilgi üreten, proje üreten, İBB’yi beş yılda sizin belediyeniz yapan, şimdi de ilçelerinde belediye başkanlığı yapan Emrah Şahan kardeşim var. Belediye Başkanımız Murat Çalık kardeşim var. Mehmet Ali kardeşim var. Bu gece maalesef Silivri’nin son konuğu ve hepimizin oraya yollarken içimizden bir parçayı da koparıp giden Ekrem İmamoğlu var.”

“İSTİFA ETSEN NE YAZAR ETMESEN NE YAZAR”

“Silivri’nin bir eşi Bakırköy Kadın Cezaevi’nde Gezi tutuklularımız; Mine Özerden, Çiğdem Mater yatarken bugün bu davada onların yanına yolladığımız Fatoş Pınar Türker’i, Fatoş Ayık’ı, Elif Güven’i, Ceyda Kıryak’ı, İpek Elif Ataman‘ı ve Gülşah Subaşı‘yı da sevgiyle selamlıyoruz. En kısa sürede alacağız onları. Yarın geliyor, sabah Türkiye ve dünya, Ekrem İmamoğlu‘nun haksızca tutuklandığı, içeriye atıldığı bir Türkiye’ye, dünyanın en bilindik metropollerinden bir tanesi olan adı bir çok yerde Türkiye’den çok tanınan İstanbul’un, üç kez üst üste seçilmiş belediye başkanını yenemedikleri için yargı oyunlarıyla içeri atıldığını gören, Türkiye’de hiçbir belgenin garantisi olmadığını, 31 yıllık diplomanın siyasete alet edilip iptal edilebildiğini, kimsenin mal güvencesi, evrak güvencesi, tapu güvencesi olmadığını düşünen, Türkiye’yi dünyaya rezil eden bir iktidar, Pazartesi sabahına uyandıracak Türkiye’yi. Ve Mehmet Şimşek, güya istifa etmemek için zor duruyormuş. ‘Ben ne yapıyorum? İğneyle kazıyorum, kürekle kapatıyorlar’ diyormuş. ‘Ülke ülke gezdim, kaynak buldum, çarçur ettiler’ diyormuş. ‘İstifa edeceğim’ diyormuş. Mehmet Efendi istifa etmezsen hatırım kalır. İstifa etsen ne yazar, etmesen ne yazar? Ama bu ülkeye ne yaptılar? Bu güya Mehmet Efendi’nin iki yılda biriktirdiği 42.8 milyar doların üç günde Ekrem Başkan’ı bütün dünyanın gözünün önünde hukuksuzca aldıklarından beri 42 milyarın 26 milyarını yakmışlar. Yani Mehmet Efendi’nin Tayyip Erdoğan’ın atadığı Mehmet Efendi’nin güya rasyonel politikaların takipçisi Mehmet Efendi’nin, topladığı 42 milyarın yüzde 60’ını Tayyip Bey, Ekrem İmamoğlu korkusundan üç gecede yedi bitirdi. Hadi Mehmet Bey, ister istifa et, ister otur Tayyip Bey’e biat et. Ama ayıptır, yazıktır, günahtır. Ülkenin risk primi diye bir şey var. Bu belediye borç alsa, o risk primine göre faiz çıkıyor. İş adamı kredi alsa, ona göre ödüyor. Devlet ona göre ödüyor. Ama yük hepimizin sırtına biniyor. Bu CDS risk primi Ekrem Başkan evden alınırken 255’ti, Silivri’ye konuldu yarın 328’den başlayacak Allah bilir nerelere fırlayacak. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Ekrem İmamoğlu korkusu; bu milleti daha yoksul, daha fakir, daha işsiz, daha güvencesiz yapmaktadır.”

“TAYYİP BEY SEN Mİ YOLSUZSUN, EKREM BAŞKAN MI?”

“AK Parti'nin ve MHP’nin seçmenlerine sesleniyorum. Sen Rıfat Amca, 14 bin 500 lira alıyorsun. Enflasyon yüzde 80, sana zam yüzde 30. Niye? ‘Paramız yok.’ Zeliha Teyze, sen 14 bin 500 lira alıyorsun. Niye? ‘Enflasyon 80, sana yüzde 15.’ Niye? ‘Çünkü ülkenin parası yok. Sana enflasyon kadar zam veremeyiz. Beklenti kadar vereceğiz. Kemeri sıkacaksın. Sabır dileyeceksin. Ekonominin düzelmesine katkı vereceksin.’ Sen sık kemeri, sen 14 bin liraya geçin. Asgari ücretli 22 bin liraya geçinsin. Sonra Tayyip Bey, Ekrem korkusundan paranın yüzde 60’ını bitirsin. Olacak şey mi bu? MHP’liler, AK Partililer bu kifayetsiz muhterislere, kendinden başka kimseyi düşünmeyenlere, ona oy verirken seni baş tacı edip, vermeyince yere çalanlara, sandık gelince hesabı hep beraber soracağız. Ekrem İmamoğlu’nun bu binadaki bütün performansı ortada. Önceki beş yıl. Yani AK Parti’nin yönettiği beş yılda harcanan paranın dolar üzerinden yarısıyla, tam yarısıyla AK Parti’nin yaptığı işlerin tam iki katını yaptı. Bu hem Türkiye’deki bütün raporlarda, hem uluslararası kuruluşların bütün raporlarında var. Tayyip Bey, açıkça meydan okuyorum. Senin atadığın belediye başkanların bizim Ekrem Başkanımızın yaptığı işleri iki katına yapıp, yarısı kadar yaptılar. Sizin döneminizde iki kere iki, dört etmedi; iki etti. Ekrem Başkan’ın döneminde iki kere iki, dört değil; sekiz etti. Sen mi yolsuzsun, Ekrem Başkan mı yolsuz? Eğer Ekrem Başkan’ın yönetiminde yolsuzluk olsa, hırsızlık olsa senin yarı paranla nasıl iki kat iş yapacak? Demek ki burada dört katlık bir fark var. Rabia yapıyorsun ya. Biri millete, üçü cukka, senin adamlarının cebine. Suçüstü yakalandın. Özellikle bir kez daha hatırlatmak isterim ki bu memlekette asgari ücretliye TÜİK bile enflasyonu yüzde 45 bulmuşken, yüzde 30 veren. En düşük emekli maaşına yüzde 15 zam yapacak kadar vicdansızlaşan ama kendisi doymayan, etrafını doyurmaya doymayan bir iktidar yönetiyor.”

“HARAMİLERİN SALTANATINI YIKACAĞIZ”

“Biz diyoruz ki, ‘Bu haramilerin saltanatını yıkacağız.’ 2019 seçimlerinde Ekrem Başkan seçimleri kazanıp, sonra mazbata iptal edilince birlikte kolları sıvamaya giderken bir şarkı koymuştu. Diyordu ki o şarkıda, ‘Bekle bizi İstanbul’ diyordu. ‘Bekle bizi İstanbul. Haramilerin saltanatını yıkacağız. Harikasınız. Türkiye’nin en büyük, en güçlü, en yürekli korosuna yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun. Buradan iktidara sesleniyorum: Yenileceksiniz. 80 yaşında sandığa koşan analarımızın dualarına yenileceksiniz. Üç yaşında anasının kucağında dayanışma sandığına resim çizen, kalp çizen o küçük kızın umutlarına yenileceksiniz. Bugün Kadıköy’de bir cep telefonu dükkanında ekmek parası için asgari ücretin altına çalışırken, dükkana girenlere, ‘Ağabey nereye, Saraçhane’ye mi? Aklım kaldı ama nerede…’ diyen o gencin, yanık yüreğine, buraya özlemine yenileceksiniz. Rize’de çay üretirken hemşerisinin unuttuğu, Hayrabolu’da buğday tarlasında kara kara düşünen, Adana’nın Çukurovasında beyaz altına hasret kalmış olanlara, Manisa’nın üzümcüsüne, Ordu’nun fındıkçısına, Atatürk’ün ‘Milletin efendisidir’ dediği canım köylülerin kahrettiğiniz bahtına yenileceksiniz. Bulgaristan’dan turist gelince Leva ile siftah yapan Edirne esnafına, Türkiye’nin dört bir yanında siftahsız kepenk kapatan namuslu esnafın ahına yenileceksiniz. ‘Doktorlar gidecek’ deyince, ‘Asistanlar yeter’ deyip, ‘Gençler gidiyor’ deyince, ‘Kalanlar yeter’ deyip, bu ülkenin gençlerinin umudunu yurt dışına taşıyan bu kötücül akla karşı, bu gençlerin kararlı umuduna yenileceksiniz.”

“SARAÇHANE’DEKİ GÖKKUŞAĞI KAZANACAK”

“Biz kazanacağız, umut kazanacak, birliktelik, kardeşlik kazanacak. Saraçhane’deki gökkuşağı kazanacak. Yan yana duran pankartları, flamaları, partileri farklı ama birbirini seven, ülkesini seven, farklı renklerin birbirinin içine ve işine karışmadan, ama bir ülkeyi sevebilme umuduna yenileceksiniz. Gençler kazanacak, gökkuşağı kazanacak, renkler, farklılıklar kazanacak. Türkler, Kürtler birlikte kazanacak. Aleviler, Sünniler kardeşçe kazanacak. Hepimiz kazanacağız.”

“NEVRUZ ALANINDAN KALP KIRIKLIKLARI DUYDUM”

“Sözün sonuna gelmeden bu Nevruz haftasında barışın, kardeşliğin, yeni yılın umudunda bugün de İstanbul’da Nevruz kutlandı. Bugün Nevruz’un kutlandığı alandan ufak tefek sitemler, kalp kırıklıkları duydum. Buradan oraya doğru şunu söylemem lazım. Bu kürsüde, bu meydanda beş gündür çok konuştuk. Çok söz hatasız olmaz. Her kim bu kürsüden konuştuysa, söylediği bir söz kimi kırdıysa ondan helallik istemek partinin Genel Başkanı adına bendedir. Bütün Kürt kardeşlerimin Nevruzunu bir kez daha kutluyorum.”

“SİZİ HESAP EDEMEDİ”

“Buradan Edirne’de yatan ve ilk oraya konduğunda partisinin Eş Genel Başkanı olan Selahattin Demirtaş’ı da selamlıyorum. İstanbul Büyükşehir Belediyemizin sekiz belediyeden 10 belediye meclis üyesi de Silivri’de. Biraz önce onları ifade edemedim, onların yanındayız. Ayrıca biraz önce mektubu okunan Zafer Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ’a da selam gönderiyorum. 19 Mart’tan bugüne sizler birisinin uykularını kaçırdınız. O güne kadar onun uykularını Ekrem İmamoğlu ve kendi sesi kaçırıyordu. Şöyle diyordu, Ekrem İmamoğlu’na kafayı takmış, gece yatağa yatmış, uykuya dalmış ve kendi sesiyle uyanıyordu. ‘İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kazanan, Türkiye’yi kazanır.’ İşte bu ses ona 19 Mart darbe girişimine kalkışacak kendince cesareti verdi. Başaracağını sandı. ‘Ekrem İmamoğlu’nu alıp hapse atacağım, belediyesine kayyım atayacağım. Seçimle alamadığım İstanbul Büyükşehir’i kayyımla alacağım. Yine İstanbul’un bağrına hançerler saplayacağım, yine Kanal İstanbul hayalleri kuracağım. Katarlılara, Araplara arsa satacağım…’ İşte Ekrem Bey’i, uykularını kaçıran İmamoğlu’nu alıp götürürlerken o Ekremsiz bir güne uyanıyordu. Ama hesap edemediği bir şey vardı. Bir şeyi hesap edemedi. Sizi hesap edemedi, sizi hesap edemedi. O binaya Erdoğan’ın kayyımını sokmayanlar da eşi hapse konmuşken Dilek Hanım’ın gözünü yaşlı değil de pırıl pırıl tutan da evladını sizlere emanet eden de bu meydanın gücüdür. Bu meydanın gücüdür.”

“BİR BÜYÜK MÜCADELEYE BAŞLIYORUZ”

“Yarın sabahtan itibaren bu meydan hem tüketimden gelen gücünü, hem örgütlenmeden gelen gücünü, hem farklı da olsa yan yana durabilmenin, farklılıklardan arıza, kavga değil güç devşirebilmenin, o gücü hepimizin faydasına kullanabilmenin ayırdıyla bir büyük mücadeleye başlıyoruz. 20.30 vazgeçeceğimiz bir zaman ve Saraçhane vazgeçebileceğimiz bir mekan değildir. Yarından itibaren ya da yarından sonraki günlerde, 20.30’da bütün Türkiye’de ve İstanbul’da ilan edilecek meydanlarda, alanlarda, hep birlikte olmaya, mücadeleyi yükseltmeye, geleceğe sahip çıkmaya başlıyoruz. Var mısınız? Biz durmayacağız. Hep birlikte yürüyeceğiz. Teslim olmayacağız. Var mısınız? Tayyip Bey biz varız, siz karşımıza çıkmaya acaba var mısınız? Cesaretiniz var mı? Bu meydan Tayyip Bey korkuyu evde unutmuş. Siz korkutarak yönetmeye alışmışsınız. Bastırarak yönetmeye alışmışsınız. Ama İstanbul Üniversitesi korkuyu yurtta unutmuş. Boğaziçi, kampüste bırakmış. Yarın Koordinasyon Kurulu’nun çeşitli partilerle, yapılarla yapacağı dayanışma ve eylemlilik sürecine yönelik sohbetlerden sonra Saraçhane’yse Saraçhane, İstanbul’da hangi büyük meydansa o meydan ama hep birlikte olmaya, mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz. Ekrem Başkan’ı almadan, Cumhurbaşkanı adayımızı almadan, onu geri almadan durmayacağız. Onu Cumhurbaşkanı yapmadan, onu Türkiye’nin özgürlüklerinin, demokrasisinin, kardeşliğinin teminatı yapmadan durmayacağız. Yolumuz açık olsun, yolunuz açık olsun. Bu meydanın gücü haklılığında, haklıyken haksız çıkmamasında. Daha önceki günlerdekine göre çok daha disiplinli, çok daha diri, çok daha kendi gücünü bilen dışarıdan gelen, oradan, buradan saldırılara, provokasyonlara teslim olmayan, bu akşamki muhteşem birliktelik için 1 milyon İstanbulluya yürekten teşekkür ediyorum. Yolunuz yolumuzdur. Yol yolcudan uludur. Bu yolun sonu hep birlikte mutluluktur. Hep birlikte özgürlüktür.”

“KÖTÜLER KORKSUN”

“Bir Ekrem Silivri’de yatar, 1 milyon Ekrem meydanlara, sokaklara taşar. Biz kazanacağız. İstanbul’un ve Türkiye’nin iradesinin önünde saygıyla eğiliyorum. Bugün 104 yaşında ninesinden, 1,5 yaşında bebesine kadar sandık başına koşanlara, ama sandığa kalp yapıp atanlara ama oy atanlara, partiliye, ama en önemlisi Türkiyeliye, Türk gençlerine, Türkiye’deki herkese, 14 milyon 853 cesur yüreğe yürekten teşekkür ediyorum. Yarından itibaren neredeyse, oradayız ama hep yan yanayız. Bu birliktelik Türkiye’nin umududur. Bunu bozmayacağız. Gençlerin sesini buradan duymaya, sokakta duymaya, kampüste duymaya, onları anlamaya, onlarla birlikte yönetmeye, geleceği onlarla tartışmaya, onlarla kurmaya kararlıyız. Tüm gençleri, bütün meydan olarak bu yürüyüşün öncüsü gençleri yürekten alkışlıyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. Hepinizi seviyoruz. İyi ki varsınız. İyi ki İstanbul var, iyi ki Türkiye var, iyi ki biz varız. Bölene inat, birlikteyiz. Kutuplaştırana inat, kucaklaşıyoruz. Ve biz birbirimizi seviyoruz. Kötüler korksun, iyiler, cesurlar, Atatürkçüler, bu ülkenin güzel evlatları kazanacak. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun.”

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları