Cevat Öneş, emekli MİT müsteşar yardımcısı, istihbarat kurumundaki 41 yıllık görevinin büyük bölümünü 'Kürt meselesine' ayırıyor.
Cevat Öneş, ‘MİT’ ya da ‘Kürt meselesi’ deyince medyanın aklına ilk gelen isimlerden. Nedeni, emekli MİT müsteşar yardımcısı,
istihbarat kurumundaki 41 yıllık görevinin büyük bölümünü ‘Kürt meselesine’ ayırıyor.
MİT, Kürt meselesinde devlet kurumları içinde ilginç bir pozisyonda. Açılımın ilk meyveleri orada atıldı. Süreç de önce Emre Taner, ardından Hakan Fidan yönetiminde ‘MİT merkezli’ yürüdü. Emekli MİT’çilerin anlattığı, bunun yeni değil, kurumun uzunca süredir, hatta 90’ların sonundan itibaren, diğer devlet kurumlarından ayrışarak ‘Kürt meselesinin sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceği’ tezini işlediğini söylüyor. 2005’den itibaren bu tez, yavaş yavaş devlet politikası haline geliyor ve sonuçta açılım süreciyle noktalanıyor.
İşte yıllar yılı kurumun en tepesinde görev yapan Öneş’in Hakan Fidan olayı ile ilgili değerlendirmeleri...
MİT’te neredeyse yarım asır çalıştınız ve yöneticilik yaptınız. Hiç böyle bir kriz hatırlıyor musunuz?
Hayır. MİT Müsteşarının çağrılması devlet teamülleri ve hukuk sistemine uygun değil. Dünyada örneği yok.
Patagonya’da bile yoktur. Sadece hatırladığım bir kaç yıl önce Erzincan savcısına yönelik soruşturma nedeniyle 3 MİT mensubunun Erzurum özel yetkili mahkeme tarafından gözaltına alınmasıydı. Ama bu olayın boyutu bambaşka...
Peki ne oluyor? Daha doğrusu neden?
Hiç bir kurumsal bilgim olmadan şöyle bakıyorum; biz demokratikleşen bir Türkiye istiyoruz. Hesap verilebilir, denetlenebilir ve sorgulanabilir bir devlet yapısı arzuluyoruz. Ancak bu olayda, MİT’i temsil eden bir müsteşara celp çıkarılıyor ve Başbakan’ın haberi yok. Yardımcılarının ya da bakanların da haberi yok. Bırakın onu İstanbul başsavcısının ve hatta müsteşarın kendisinin haberi yok! Bu hukuk sistemine uygun değil. İşin içinde Afet Hanım’ın (Güneş) olması da meselenin Oslo’yla bağantılı olduğunu gösteriyor.
Yani doğrudan Başbakan’ın kararı sorgulanıyor?
Sayın Fidan’ın katıldığı Oslo süreci, bir siyasi karar üzerine, Sayın Başbakan’dan talimat alınarak yapılmış toplantılar serisidir. Sayın Fidan Başbakan adına katılmış, bu tamamen siyasi bir karardır. Amacı da 30 senedir Türkiye’ye büyük zararlar veren terör belasından Türkiye’nin kurtulmasıdır. Bu Başbakan’ı zor durumda bırakan, siyasi iradesini sorgulatan, ‘yönetimde zafiyet vardır’ dedirten bir durumu ortaya çıkartıyor.
Basına sızan, müsteşarın çağrılmasının, MİT’in ilişkide olduğu bazı KCK’lıların eylemlere katıldığı gerekçesiyle olduğu yönünde....
Evet, KCK operasyonları içerisinde MİT’in haber elemanlarının olduğu iddiası var. Bu olay istihbaratın bilinmediğini gösterir. MİT’in haber elemanları devlet kadrosu içinde devlet memurları değil, KCK içinde çalışmakta iken PKK üyesi olan şahıslardan yararlanma imkanıdır. Bunlar MİT mensubu ya da devlet memuru değil. Örgüt üyesiyken bu işin çözümlenmesinde karar veren ya da yardımcısı olan ya da bilgi veren, ama örgüt faaliyetlerini de devam ettiren insanlar. Teşkilat böyle bir haber alma ağını kurmuşsa bu alkışlanmalıdır.
Eğer bu kişilerin eyleme katıldığı ya da MİT’in PKK’yla ilişkisinde prosedür dışı davranıldığı kaygısı varsa?
* Bir şüphe varsa, polis böyle bir tespit yapmışsa, devlet adabı ve hukuk sistemi içinde Başbakan’a doğrudan arz edilmesi gerekir. Başbakan’ın gerekli görürse soruşturma açabilir. Ama bu yapılmadan direkt Başbakan’a bağlı çalışan bir kurumun böylesine deşifre edilmesi ve haber alma imkanlarının kısıtlanması tuhaf. Bu süreçte MİT’in haber alma imkanları deşifre edilecek, belki insanların hayatları da tehlikeye girecektir.
MİT PKK’nın kuruluşunda katkı yaptı mı?
Mümkün mü? 41 sene onurla çalıştım, müsteşar yardımcılığına kadar çıktım. O zaman da en küçük emaresine bile rastlamadım. Bu devlet kurumunun da varlığını tehdit eden bir iddia. PKK içindeki gruplarla iddia edildiği gibi bağlantıları var mı, o ayrı. Ama PKK’nın bir kurum tarafından kurdurulduğu iddiası bambaşka. Kabul edilebilir değil.
Aslı Aydıntaşbaş