256 kişinin yargılandığı Gezi davasının 8. duruşmasına, bir sanığın çarpıcı ifadeleri damga vurdu...
Gezi Parkı eylemleri nedeniyle aralarında Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii'nde yaralılara tıbbi yardımda bulunan asistan doktorlar Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudan'ın da bulunduğu 255 kişi hakkında İstanbul 55'inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 8'inci gününde hakim karşısına çıkan 18 kişi suçlamaları kabul etmedi. Hürriyet gazetesinden Ayşegül Usta’nın haberine göre, sanıklardan Hasan Atik, polisleri görünce kendisini tuvalete kilitlediğini anlatarak, “Polisler, ‘Kapıyı açın biz canavar değiliz’ diye bağırdılar. Kapıyı açınca bileğimi arkaya büküp küfür ettiler. Başımı aracın camına vurdular. Kasıklarıma vurdular” dedi.
Bazı sanık ifadelerinin tutanağa tam geçirilmediğini öne süren sanık avukatları ile Yargıç Yener yıldırım arasında sözlü tartışma yaşandı. Tartışmanın ardından bazı sanık avukatları duruşma salonunu terk ederken, sanıklardan Ezgi Demircan Türeyen de “Bu koşullarda savunma yapmak istemiyorum. Savunmamı daha sonra yapacağım” diyerek duruşma salonundan çıktı.
Davanın 8’inci gününde ifade veren bazı sanıklar şunları söyledi:
‘POLİS HERKESİN BAŞINA SARI BARET GEÇİRDİ’
Cemil Arel: “Gümüşsuyu'nda gözaltına alındım. Polise direnmedim. Otobüse bindirildiğimde bir haber ajansının kameramanı çekim yapmak için otobüse yaklaşınca polis otobüste bulunan herkesin başına sarı baret geçirdi. Stadın önünde otobüsten otobüse aktarma yapılırken bir koridor oluşturulmuştu. Bu koridordan geçerken başımda bareti çıkartarak tersi ile başıma vurdular.”
‘KAPIYI AÇIN BİZ CANAVAR DEĞİLİZ’
Hasan Atik: “Gümüşsuyu'nda polis aniden saldırıp biber gazı atınca orada bulunan plazaya sığındım. İlk önce plazanın ana holündeydik. Polis gelince kendimizi tuvalete kilitledik. Bir çevik kuvvet polisi 'kapıyı açın biz canavar değiliz' diye bağırdı. Kapıyı açtığımda bileğimi arkaya doğru bükerek küfür edip gözaltına aldı. Başımı aracın camına vurdu. Kasıklarıma vurdu. Otobüsün içine bindikten sonra ise herkese sıra ile vurmaya başladı. Başımızı önümüzdeki koltuğa yaslamamızı ve bakmamamızı istedi. Gözaltına alınanlardan biri cep telefonu ile ailesine mesaj atmaya çalışırken polis telefonu elinden alarak özel fotoğraflarına bakmaya başladı. Bir fotoğrafı göstererek bu senin annen mi güzelmiş diyerek onu dövmeye başladı.”
‘BUNLARA SOLCULUĞU ÖĞRETMEK LAZIM’
Onur Sinan Vatansever: “Taksim Meydanı’ndan Galatasaray'a giderken meydana yakın bir yerde yanımda bulunan arkadaşlarımdan Barış Türeyen'i durdurarak gözaltına almak istediler. Avukat olduğumu, böyle bir gözaltı olmayacağını hukuka aykırı olduğunu söyledim. Bunun üzerine polis 'Seni de alacağım zaten' dedi. Yüzümde sadece toz maskesi vardı. Kulağıma takılıydı ancak maske çenemin altındaydı yüzüm açıktı. Bir çevik kuvvet amiri gelerek yüzümdeki toz maskesini sert bir şekilde çekip aldı. Bize hitapları küstahçaydı. 'Bunlar solculuk oynuyor. Bunlara solculuğu öğretmek lazım' diye çağdaş bir ülkede rastlanmayacak sözler sarf etti.
İddianamedeki suçlamaya ilişkin tüm davaya yönelik olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu ve 11’inci maddesindeki düzenlemeler birlikte devreye girer. Genel çıkarı ilgilendiren politik meseleler varsa toplantı ve gösteri hakkı ile ifade özgürlüğü ile birleşir bu bedenle valiliğin talimatı hukuka aykırıdır. Bu talimatı uygulayan polislerde kanunsuz emri uygulamış olurlar.”
‘İKİ KİŞİLİK YER VAR’
Mehmet Akif Yalçın: Gaz atılınca polislerin önünde kaldırımda oturup beklemeye başladım. Polisler gitmemi söyledi ancak yoğun gazdan dolayı gitmedim. Orada yarım saat bekledim. Daha sonra bir gözaltı aracı geçiyordu. Polis benim de gelmemi söyledi araca bindirdi. Vatan’a emniyete götürülürken Tarlabaşı Bulvarı’na gelince arkadan bir polis, ‘iki kişilik yer var’ deyince Tarlabaşı'ndan iki kişi daha aldılar
‘SENİ DÖVMEYE DEVAM EDEYİM’
Mert Ali Akar: İTÜ'nün bahçesinde gözaltına alındım. Yaklaşık 60 kişilik bir grup vardı. Üzerimize bolca biber gazı ve plastik mermi atıldı. Gruptakilerin bazılarının duvardan düşmesine neden olacak şekilde sürüklediler. Plastik mermi ve gazdan kaçmak için insanlar duvardan atlamak ve birbirlerini ezmek zorunda kaldı. Aynı şey bizim başımıza da gelmesin diye ve yanımdaki bulunan arkadaşım fenalaşınca polislerin yanına giderek ' abi bizi çıkarın, arkadaşım fenalaştı' dedim. 'Gel o----- çocuğu, sizi de alacağız' dedikten sonra tokat ve tekme attı. Yere yüzüstü yatırarak hareket etmemem için ayağında botları olduğu halde sırtıma bastı. Arkadaşım da yanımda baygın olarak yatıyordu. İTÜ'nün bahçesinde merdivende ellerim kelepçeli olarak otururken yanımda Fransız vatandaşa olan bir kişi oturuyordu. Yüzünde kar gözlüğü vardı. Polis yüzündeki kar maskesini çekip 'bunu niye takıyorsun' diyerek geri bıraktı. Ben de araya girerek yapmamasını söyleyince bana 'seni dövmeye devam edeyim' diyerek bana tekme atmaya devam etti. Emniyette tuvalette gittim dönerken yediği dayaktan dolayı ayağımı üzerine basamıyordum. Bir polis hızlı yürümemi söyledi. Çok dayak yedim ayağımın üzerine basamıyorum dedim. Bunun üzerine ayağımın üzerine basarak beni taciz etti.
‘STADYUMUN ETRAFINDA DÖVEREK DOLAŞTIRDILAR’
Şükrü Kırıcı: Gözaltına alındıktan sonra İnönü Stadyumu'nun etrafında beni döverek dolaştırdılar. Gözaltı sürecinde sürekli küfür ettiler. Nezaretten aç ve susuz bıraktılar. Tuvalete gitmemize izin vermediler. Normal gözaltı süresinden daha çok gözaltında tutuldum. 45 saatten fazla gözaltında kaldım.