Eğer izleyeceğiniz filmin başrolünde Shakespeare’yi Nazım’ı ya da Dalton Trumbo’yu görmek istiyorsanız doğru adrestensiniz.
Edebiyat ve sinema ilişkisinden bahsedildiğinde aklınıza ilk olarak “uyarlama filmler” gelecektir. Bu gayet normaldir. Aşağıda göreceğiniz filmlerin bir kısmı da uyarlama ancak bu listenin asıl amacı edebiyatta uyarlanan senaryolar değil. Aksine bizzat o edebi eserleri çıkaran yazar ve şairler. Eğer izleyeceğiniz filmin başrolünde Shakespeare’yi Nazım’ı ya da Dalton Trumbo’yu görmek istiyorsanız doğru adrestensiniz.
Total Eclipse – 1995
Tutkunun Şairleri olarak Türkçe’ye çevrilen ancak Türkiye’de vizyon şansı bulamayan film, 19. yy.’ın Fransız sembolist şairlerinden Paul Verlaine ve Arthur Rimbaud’un aşkını konu ediniyor. Bir yandan evli olan iki edebiyatçı bir yandan da gizli kapaklı şekilde eşcinsel bir ilişki içindedirler. Fransız şairlerin hayatlarına dair fazla ön planda olmayan olayları merak edenler için Total Eclipse heyecan verici bir film olarak listemizde yer alıyor. Filmin yaratıcıları Rimbaud karakteri için ilk olarak Stand By Me filminin küçük yıldızı River Phoenix’i düşünmüşlerdi. Ancak karakterin erken gelen ölümü onları henüz toy yıllarında olan Leonardo DiCaprio’ya yönlendirmişti. Böylece DiCaprio da ilk defa bir eşcinseli canlandırmış olacaktı. Bir dahaki queer karakteri için Clint Eastwood’un 2011’de yönettiği J.Edgar filmini bekleyecekti.
Shakespeare in Love - 1998
Film seyirciye, her ne kadar net bir biyografi sunmuyor olsa da senaryosunu tarihteki gerçek karakterlere dayadığı için Shakespeare in Love'yi listemize dahil ediyoruz. 16. yy. sonuna girerken Londra'da büyük umutla harika oyunlar çıkartacağı beklenilen William Shakespeare aynı zamanda büyük de bir baskı altındadır. "Ya daha iyi eserler ortaya çıkaramazsam?" düşüncesi onun zihnini kurcalarken karşısına çıkan biri ona tüm ilhamını geri getirecektir. Tahmin edeceğiniz üzere bu bir kadındır. Fazla klişe kokan hikayenin gerçeklik payı şüpheli olsa da dünyanın en büyük klasik yazarlarından birinin kurmaca da olsa aşkını beyazperdede izlemek birçok seyirci için ilgi çekici olacaktır.
Becoming Jane – 2007
14 yaşında roman yazmaya başlayan Jane Austen, 19. yy. ilk yıllarında kendi deyimi ile "Büyük ve garip biri" tarafından evlenme teklifi alır. Bu ikilinin yaşadığı ilişki ise filmin konusunu oluşturuyor. Ne yazık ki genç sayılabilecek bir yaşta kaybettiğimiz Jane Austen'in erken yazarlık yıllarında geçen film, 1800'li yılların kadınlar için ne kadar zorlu dönemler olduğunu da seyirciye göstermektedir. Zorla evlendirilmeye çalıştığı zengin adam yerine gerçekten aşık olduğu genç avukatın hikayesi ile de romantizme karşı soğuk olarak tanınan yazarın gerçek kimliğini tanımış oluyoruz. Bir bakıma "Aşk ve Gurur"un yazarının gerçek bir aşık olduğunu da görmüş oluyoruz.
Mavi Gözlü Dev – 2007
Film, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın birçok ülkesinin yakından tanıdığı bir şair olan Nazım Hikmet Ran’ın 1941 yılında Bursa Cezaevi’nde yaşadıklarını konu ediniyor. II.Dünya Savaşı yıllarında komünizm propagandası nedeniyle hapse düşen Nazım Hikmet, yılmadan bıkmadan içinden gelen sanat cevherini kağıtlara dökmeyi sürdürür. Yazdıkları sebebiyle hapishanede “ün yapmış” Nazım’ın aklında ve kalbimde tek bir şey vardı, Piraye. Şair, ona duyduğu aşk sayesinde hayatta kalabilse de felaketler, onun yakasını bırakmayacaktır. Bunların yanında, an az Nazım Hikmet’in kendisi kadar şaire benzeyen Yetkin Dikinciler’in performansı da takdire şayandı. Seyirci beyazperdede adeta gerçek “mavi gözlü dev” ile göz göze geliyordu.
The Last Station - 2009
Tolstoy hakkında Jay Parini tarafından yazılmış biyografik bir romandan uyarlanan film, Türkçe'ye "Aşkın Son Mevsimi" olarak çevrişmiştir. Film, 1910'da hayata gözlerini yummuş dünyaca ünlü yazar Leo Tolstoy'un 100.ölüm yıl dönümü anısına çekilmişti. Yazarın son günlerini geçirdiği bir istasyonu merkezine alan film aynı zamanda Tolstoy'un neredeyse yarım asır boyunca süren evliliğinin hikayesini de işlemektedir. Tolstoy anlatan bir filmde eşi Sofya'nın başat rol oynaması da yazarı canlandıran Christopher Plummer'in, Oscar'da En İyi Yardımcı Aktör dalında aday olmasını sağlamıştır.
Kelebeğin Rüyası – 2013
Zonguldak şairleri olarak anılan ve genç yaşta aramızdan ayrılan Muzaffer Tayyip Uslu ve Rüştü Onur’un hayatlarının anlatıldığı film, Yılmaz Erdoğan tarafından çekilmiştir. Yılmaz Erdoğan, yönetmen sıfatının yanında filmde Uslu ve Onur’un hocası olan bir başka şairimiz Behçet Necatigil’i de canlandırmıştır. II.Dünya Savaşı zamanında Zonguldak gibi bir maden şehrinde şiire aşık olan bu iki arkadaş bir yandan da memuriyet görevlerini sürdürürler. Yılmaz Erdoğan’ın eşi Belçim Bilgin’in canlandırdığı, Belediye Başkanı’nın kızı Suzan karakterinin Zonguldak’a geri gelmesi ise bu iki arkadaşı şiire daha da bağımlı hale getirir. Her ne kadar klişelerden bahsetsek de gerçek yaşamlardan alıntılanmış birçok filmde gördüğümüz üzere bir kadın, öteki tüm kadınların vurulacağı dizelerin kağıtlara dökülmesine sebep olabiliyormuş.
Trumbo – 2015
Dalton Trumbo, Stanley Kubrick’ten Otto Preminger’e oradan William Wyler’e kadar birçok başarılı yönetmen için senaryo yazmış bir isimdir. Ancak şunu hatırlamamızda fayda var, bu liste bir edebiyat listesidir ve senaryo metinleri edebi eser sınıfına girmez. Çünkü senaryo sayfalarında edebiyata yer verilmez. Dalton Trumbo ise senaristliğinin ilk yıllarında yazdığı “Johnny Got His Gun” romanı ile edebiyat dışı biri olmadığını gösterdi. Hem bu hem de Trumbo filminin günümüze çok yakın bir eser olması bakımından bu filmi listemize ekliyoruz. ABD’de II. Dünya Savaşı’nın ardından başlatılan komünist “cadı” avının etkileri Hollywood’da hissedilmeye başlamıştır. 30’ların ortasından beri birçok filmin senaryosunu yazan ve onun dışında savaş karşıtı yazıları ile kara listeye alınan Dalton Trumbo’nun soğuk savaşın ilk yıllarında yaşadıkları filmin konusunu oluşturuyor. Filme dair az da olsa değinmemiz gereken bir nokta ise Bryan Cranston’ın her zamanki gibi olağanüstü oyunculuğu. Asıl popülaritesini “Breaking Bad” dizisi ile yakalan oyuncu bu filmle Oscar’a aday olmuştu. Ancak heykelciği yıllardır Oscar’ın “müzmin” adayı Leonardo Dicaprio’ya kaprışmıştı.
Ahmet Toğaç