BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis’te AKP’li milletvekili Mehmet Metiner’le yaşanan tartışmaya ilişkin basın açıklaması yaptı.
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Meclis’te AKP’li milletvekili Mehmet Metiner’le yaşanan tartışmaya ilişkin basın açıklaması yaptı. Önder, “koftiliği teşhir etmek için” Metiner’in yanına gittiğini söyledi ve meydan okudu.
BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, yaptığı yazılı basın açıklamasında öncelikle gazeteci Ahmet Hakan’ın 9 Ocak tarihli Hürriyet Gazetesindeki köşesinde, kendisi ile Metiner arasında yaşananlara ilişkin yazdığı yazıyı hatırlattı.
Önder’in açıklaması şöyle: “Ahmet Hakan, 9 Ocak tarihli Hürriyet Gazetesindeki köşesinde, Ben meclis kürsüsünde konuşurken kürsüye yürümeye çalışan Metiner’le aramızda geçenlere dair şunları yazdı:
“İşte bu restleşmeden yola çıkarak 'Sırrı Süreyya ile Metiner arasındaki farklar' başlıklı bir yazı yazdım. Dünkü Hürriyet Pazar’da yayınlandı. Yazıyı okuyan
Mehmet Metiner aradı. Sırrı Süreyya Önder’in “ağzında şeker varmış gibi konuşan bir bilge” olmadığını söyledi. Böyle olmadığına dair de örnekler verdi.” diyerek bunu ve Kürt meselesini konuşmak için bana “Hodri meydan” dediğini ve bu önemli meydan okumanın hakkını vermek için “Tarafsız Bölge” programını platform yapmaya hazır olduğunu yazdı.
Benim “ağzımda şeker varmış gibi konuşan bir bilge” olduğum Ahmet Hakan’a ait bir değerlendirmedir. Kendimi “şekerli bilge” falan gibi görmek ya da tanımlamak benim açımdan bir densizlik olurdu. Dolayısıyla bana ait olmayan bir tanımlamayı tartışmam absürt bir şey olmaz mı? Diyelim tartıştık. Muhtemelen şöyle bir kısa seyir izlerdi tartışma:
Mehmet Metiner: Hayır Ahmet, hayır hayır! Sırrı şekerli bir bilge değildir!
Ahmet Hakan: Ne diyorsunuz sayın Önder? Sayın Metiner sizin şekerli bir bilge olmadığınızı söylüyor!
Sırrı Süreyya: Sayın Hakan, Bu bana ait bir tesbit değil ki sana ait bir tesbit. Siz sabaha kadar bu tesbiti tartışabilirsiniz. Ama şahsi kanaatimi sorarsan Metiner haklıdır. Ben ‘bilge’ falan değilim hele 'ağzında şeker varmış gibi konuşan bir bilge' tanımlamasına gelince, bir film setinde oyuncudan istesem bön bön yüzüme bakar.. Bu tartışmada benden hüsn-ü zan ile bahsettiğin için ancak teşekkür edebilirim. İyi yayınlar dilerim.
Sevgili Ahmet Hakan,
Ben sosyalist bir sinemacı, yazar ve politikacıyım. Sinemacılığım ve yazarlığım sonradan olmadır. Sosyalist oluşum 15-16 yaşlarıma denk gelir. Kürt halkı ve onun siyasi temsilcileri, büyük acı, zulüm, imha ve inkar politikalarıyla yok edilmeye çalışılmaktadır. Bunun böyle olduğunu 16 yaşımdan beri biliyorum ve Kürtlerle yan yana duruşumun böyle bir tarihi vardır. Kürt siyasal hareketinin öncü kadrolarıyla hapishane ranzalarını, işkencehaneleri ve türlü sıkıntıları paylaştım.
Görüş farklılıklarımız oldu, halen de var ama “mazlumun yanında durma” şiarını hiç elden bırakmadım. Üstelik Kürtlerin eşit ve özgür olmadığı bir ülkede Türklerin de özgür olamayacağını biliyorum. Ak Parti’nin de dönüşerek dahil olduğu yeni egemenler ittifakı,Türklerin önüne “Kürde düşmanlık” tan başka bir alan bırakmamıştır. Bu yönüyle hacir altına alınmıştır. Çağa ve kendime vereceğim hesabı dikkate alırım.
Metiner vakasına gelince şöyle gelişmiştir. Ben meclis kürsüsünde, tuvalde boncuk arayan İçişleri Bakanı'na, Picasso’nun Guernica tablosuyla ilgili olarak bir Nazi subayının “Bunu siz mi yaptınız?” sorusuna karşılık verdiği “Hayır! Siz yaptınız” diyaloğunu anlatıyordum. Savaş tezkeresine onay veren tüm iktidar ve muhalefet vekillerinin sayesinde bu savaş uçağının sivil 35 insanı katlettiğini hatırlatıyordum. Arkasından Ak Parti’li Kürt vekillere, Uludere Katliamına sessiz kalınan süreyi hatırlatarak onları doğuran ve çoğu tek bir kelime bile Türkçe bilmeyen mübarek annelerinin hiç hatırı olup olmadığını soruyordum. İşte Metiner tam bu sırada galeyana geldi ve benim konuştuğum kürsüye doğru “Terbiyesiz” diyerek saldırıya geçti.
Kendisini tutacaklarını bilmese, yerinden bir milim kımıldamayacağını adım gibi biliyorum. Benim yaptığım bu ucuz, kofti kabadayılığa karşılık “bırakın gelsin,” dememden ibarettir. O gelmeyince bu koftiliği teşhir etmek için ben yanına gittim ve Metiner bunu beklemediği için arkasını dönerek kendisini tutanlarla birlikte meclisten çıktı.
Sevgili Ahmet Hakan,
Benim meclisteki kürsü hakkıma bile tahammülü olmayıp ucuz kabadayılık yapan biriyle başka bir platformda ne tartışabilirim?
Kürt meselesindeki görüşleri sık sık 'Cahiliye dönemi' başlığı altında değişen birinin, bu günkü düşüncelerinin güvenilirliği ne kadar olabilir sizce? “Komple yalan - Ses bana ait ama düşünce bana ait değil – Ses de düşünce de bana ait ama cahiliye dönemimdi,” diye yalpalayan bir hezeyanın bu halk nesini merak eder? Ne kadarına güvenir?
Kürt meselesini benimle tartışmasına gerek yok. Gitsin partisinin yetkili kurullarına “ana dil ülkeyi böler” tespitine karşılık, bütün Kürt analarının hatırı için bir şeyler tartışsın. “Meydan okumak önemlidir,” diyorsunuz... Eyvallah ama meydan okumanın anlamı üzerinde pek düşünmemişsiniz.
Meydan okuma güçsüz birinin kendisinden daha güçlü birine yaptığı şeye denir. Metiner iktidar milletvekili. Bütün kamusal güçler elinde. Bir insanın hayatını karartmak, onlar için çocuk oyuncağı. Benim elimde ne var? Bunun neresi meydan okuma?
Şimdi ben hodri meydan diyorum. Ak Parti Kahta ilçesinde % 82 oy almıştır. Bizim adayımız % 6.5 Adıyaman’da da durum pek farklı değildir. Gelecek seçim Metiner’de ben de İster Adıyaman’dan ister Yozgat’tan, ister Erzurum’dan ister Konya’dan bağımsız aday olalım. Ak Parti’nin arkasına sığınmasın, çıkalım meydanlara. Eğer dilediği vilayette ben onun 3 katından az oy alırsam siyaset sahnesinden ebediyen çekilirim. İşte meydan okuma budur. Önemli olan kısmı da kamusal güç ve iktidardan uzak yapılmasıdır.
Yine de ben ille de televizyonlarda tartışmak istiyorum diyorsa ona da varım ama bir şartla. Önce meclis kürsüsünde bana yaptığı densizlik için benden ve BDP’den özür dileyecek, sonra ta haşre kadar konuşuruz.”