Ahmet Hakan, 26 yıl önce Özal'a 'alışamadım' diye telgraf çeken Teğmen Murat Şeref Baba ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Ahmet Hakan, 26 yıl önce Özal'a 'alışamadım' diye telgraf çeken Teğmen Murat Şeref Baba ile bir röportaj gerçekleştirdi.
26 yıl önce Özal'a 'alışamadım' diye telgraf çeken Teğmen Murat Şeref Baba: Orgeneral Fisunoğlu 'Saygısız' diye bağırarak beni odadan kovdu
MURAT ŞEREF BABA: Ankara’dan... Bahçelievler Postanesi’nden...
MURAT ŞEREF BABA: Evet... Müzakere edilip yapılacak bir hareket gibi gelmedi bana. Hatta “Bu özel bir haberleşme, benden ve Cumhurbaşkanı Özal’dan başka kimsenin bunu bilmesine gerek yok” dedim.
MURAT ŞEREF BABA: Evet, üniformalı gittim. Kasten öyle yaptım. Polis gelirse bir itip kakma olmasın diye.
- Postanede görevli memura uzattınız telgrafı. Ne yaptı memur?
MURAT ŞEREF BABA: Şaşırdı. Birkaç sefer saydı kelimeleri. Bana baktı. Sonra içeri girdi. Biriyle görüştü galiba. “Emniyet’e haber veriyor galiba” dedim. Ama ilginçtir ne gelen oldu ne de giden.
- Postaneden öyle çıkıp gittiniz.
MURAT ŞEREF BABA: Evet...
MURAT ŞEREF BABA: Sabah oldu. Ben atladım Gebze’ye görev yerine döndüm. Görevime başladım. Bir hafta, on gün geçti. Bir gün 1. Ordu Komutanlığı’ndan bir albay geldi. Soruşturma yaptı. Bana “Kimliğinin ve imzanın taklit edildiğini söyle, bu işi kapatalım. Yoksa yazdığın bu siyasi metin nedeniyle ceza alırsın” dedi.
MURAT ŞEREF BABA: “İmzamı inkâr edemem” dedim. İfademi aldı, gitti. İki gün sonra bir Albay beni çağırdı. “Hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmayacak, postanelerden uzak dur” dedi. Belli bir süre sonra Gebze’de görev yaptığım yere bir helikopter geldi. Arazideydim, üstümü değiştirmeme izin vermeden öylece alıp Selimiye’ye götürdüler beni. Orgeneral Muhittin Fisunoğlu’nun huzuruna çıkardılar. Odada iki komutanımız da vardı. Bir sandalyeye oturtuldum, Orgeneral Fisunoğlu da tam karşımda oturdu. Orada yazdığım her şeyi savundum. Ordu Komutanı Fisunoğlu ile baş başa konuşsam alabildiğim kadar alttan alırdım. Ama iki tanık varken bunu yapmadım. “Aynı şeyi bir daha yaparım, yaptığımın doğru olduğuna inanıyorum” dedim.
MURAT ŞEREF BABA: “Çık dışarı” dedi. “Şuna bak, yine yaparım diyor, saygısız” diye bağırdı, çağırdı.
MURAT ŞEREF BABA: Beni oradan alıp Haydarpaşa Askeri Hastanesi Psikiyatri Kliniği’nin tecrit bölümüne attılar. Hemen o gün benim görevli olduğum birliğe birtakım subaylar gelmiş, odam ve dolaplarım aranmış, devrelerimi sorgulamışlar, “Toplanır mıydınız” falan diye...
MURAT ŞEREF BABA: Beni tecrit bölümünde tutmaya başladılar. Doktorlara “Bir tedaviniz yok, beni tecrit bölümünde neden tutuyorsunuz?” diye sordum. “Biz böyle uygun görüyoruz” dediler. Ailem ziyaretime geliyordu, onların gelmesini de yasakladılar. Bana “İstesek seni 6 ay burada tutabiliriz” dediler. O zamana kadar bu işin duyurulmasını istemiyordum, olayın reklamının peşinde değildim, ancak bu tutum üzerine başıma gelenlerin kamuoyuna duyurulmasını istedim. Abim, ablam Meclis’e gittiler, milletvekilleriyle görüştüler. Basınla görüştüler. Bütün basını dolaştılar. “Teğmen Murat böyle bir şey yaptı, telgraf metni şudur, şimdi de tımarhanenin tecridine kapatılmıştır” falan dediler.
- Böylece bütün Türkiye olayı öğrenmiş oldu.
MURAT ŞEREF BABA: Doğan Güreş, Kara Kuvvetleri Komutanı idi. Olaya el koydu. Beni Haydarpaşa’daki tecritten aldılar, Ankara GATA’ya götürdüler. Bir hafta içinde heyet huzuruna çıktım. “Sağlamdır, sınıfına ve görevine devam edebilir” diye rapor verip işlemi tamamladılar. Daha sonra da disiplinsizlik nedeniyle ordudan çıkarılmam tebliğ edildi.
*
- Askeriyeden atıldınız, peki sivil soruşturma da geçirdiniz mi?
MURAT ŞEREF BABA: Ankara’da bir savcı benim ifademi aldı. Suçlama “Cumhurbaşkanı’na hakaret” idi. “Hakaret kastım yok” dedim. Takipsizlik kararı verildi.
*
- Kamuoyunun size yönelik ilgisi sürüyor muydu?
MURAT ŞEREF BABA: Yeterince ilgi uyandırmış ve çok tartışılmıştı.
Daha sonra Çetin Emeç suikastı oldu, gündem değişti.
*
- Özal’ın sizinle teması oldu mu?
MURAT ŞEREF BABA: Hiç olmadı.
Hürriyet
TAHAMMÜLSÜZLÜK DEĞİLDİ BENİM YAPTIĞIM
- TURGUT Özal, kendisinden önceki cumhurbaşkanlarından biraz farklıydı. Sivildi, dindardı. Resmi ideolojinin arzu ettiği tipte biri değildi pek. Acaba siz böyle bir insana mı tahammül edemediniz?
MURAT ŞEREF BABA: Kesinlikle böyle bir duygum olmadı. Özal’ı o makama layık görmemek falan değildi benimki. Ben Atatürkçüyüm. Demokratım. Oraya seçilen bir insanı layık görmek zorundayız.
ASKER SİYASET YAPAR MI?
- BİR asker olarak üniformayla cumhurbaşkanına siyasi mesaj veriyorsunuz. Bu suç değil mi?
MURAT ŞEREF BABA: Siyasi maksatlı bir yazı değildi ki benim yazdığım. Bir düşünce açıklaması olarak görüyordum. “Senin partin kötüdür, geldiğin partin kötüdür, temsil etiğin siyasi parti kötüdür” gibi bir siyasi değerlendirme yapsaydım o zaman siyasi içerikli bir metin olurdu.
*
- Üzerinizde üniformanız var, silahınız var. Askeri şahsiyetsiniz. Böyle bir durumda düşünce açıklaması yapmanız ne kadar normal? Bu açıdan baktığınızda kendinizi eleştirmiyor musunuz?
MURAT ŞEREF BABA: Sivil iradeyi, sivil yönetimi savunuyorum ben. O zaman da şöyle bir düşüncem yoktu: “Gelelim, ülkeyi biz yönetelim, askerler yönetsin”. Rütbesi ne olursa olsun askerin hiçbir şekilde siyasete karışmamasını savunuyorum.
*
- Çektiğiniz o telgrafı siyasete karışmamak olarak mı görüyordunuz?
MURAT ŞEREF BABA: Evet... Ben bir ferdim. Ferdi görüşümü açıklamıştım.
KENAN EVREN’E ALIŞTINIZ DA ÖZAL’A MI ALIŞAMADINIZ?
- TURGUT Özal’dan önceki cumhurbaşkanı Kenan Evren’di. Kenan Evren’e alıştınız da Turgut Özal’a mı alışamadınız?
MURAT ŞEREF BABA: Öyle bir karşılaştırma yaparak çekmedim telgrafı. Samimi bir şey söyleyeyim mi? Siyasette en kötü sivili, en iyi askere tercih ederim. Eğer siyaset düzelecekse askerlerle değil sivillerle düzelecek. Atatürkçüyüm. Atatürk, siyasetin sivillerle ve partilerle yürümesini istedi. İstese üniformasını çıkarmazdı. Kimse de sesini çıkarmazdı. Ama o Cumhuriyet’in kurulmasından sonra sivil olmayı tercih etti. Ben Kenan Evren ile Turgut Özal arasında bir karşılaştırma yapmadım.
*
- Kenan Evren’i eleştiriyor muydunuz?
MURAT ŞEREF BABA: Tabii ki... Askeri zihniyetin bu toplumu götüreceği yer korkunç bir yerdir. İnsan hakları ihlalleri vardır. Sivil faşizmin daha korkuncu askeri faşizmdir.
PİŞMAN DEĞİLİM
- ASKERİYEYLE ilişiğiniz kesilince ne yaptınız?
MURAT ŞEREF BABA: Üniversite sınavına girdim. Hukuk okudum. Şimdi İstanbul’da avukatlık yapıyorum.
*
- Geriye baktığınızda pişman mısınız?
MURAT ŞEREF BABA: Pişman olmamı gerektiren bir şey yaptığıma inanmıyorum. Fikirlerimi ifade ettim. Yazdıklarımı okuduğum zaman yazdıklarımdan yine gurur duyuyorum. Yani yolsuzluğa, yobazlığa, dinin sömürülmesine karşı çıktım. “Bağırın, çağırın ama merak etmeyin alışırsınız, benim yoluma girersiniz” denmesini, millet iradesinin hafife alınması olarak görüyorum. Millet iradesinin hafife alınmasına o zaman da alışık değildim, şimdi de değilim. Yani oradaki fikirlerimi bugün de muhafaza ettiğim için pişmanlığım söz konusu değil.
*
- Bugün Özal’ı aramıyor musunuz?
MURAT ŞEREF BABA: Aramıyorum. Yanlış anlaşılmasın, Turgut Özal’ı mumla arayan çok sayıda insan var, bunun farkındayım.
‘ALIŞACAKLAR’A CEVAP VERMEK LAZIM DEDİM
- ÖZAL’a “Alışamadım” diye telgraf çekmeye iten sebep neydi?
MURAT ŞEREF BABA: O zamanlar ben bütün sosyal, toplumsal gelişmeleri takip ediyordum. Arkadaşlarımız da öyleydi. Ne bulursak okuyorduk. Bir siyasetçi, siyasi parti başkanı iken bazı siyasi destekleri sağlamak adına çok farklı şeyler yapabilir yasa ve hukuk çerçevesinde. Ama bir insan cumhurbaşkanı olduğunda daha bir dikkatli hareket etmelidir.
*
- Turgut Özal ne yaptı ki cumhurbaşkanı seçildiğinde?
MURAT ŞEREF BABA: Aradan 26 sene geçti, hatalıysam özür dilerim, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde tarikat şeyhleri ile beraber şükür namazları kılındığına dair basına yansıyan haberler oldu. Bu durum beni laik sistemin esasları açısından rahatsız etti.
*
- Ne dediniz telgrafta?
MURAT ŞEREF BABA: Yolsuzluğa, yobazlığa
alışamadım dedim. Hayali ihracatçının eli cebinde mahkemelerde gülerek ifade verirken fakir insanların hastanelerde rehine kalmasına
alışamadım dedim. İmam hatip liselerinde cumhuriyet rejimine ve laik cumhuriyete düşman gençler yetiştirilmesine
alışamadım dedim. O günkü bakışımla bu okulların o amaçla kullanıldığını düşünüyordum. Lütfen yanlış anlamayın, siz de imam hatip mezunusunuz. Ben o okuldan mezun olanların hepsinin laik cumhuriyet düşmanı olduklarını söylemiyorum. Ama “imam hatipten çıkan terörist olmaz” anlayışına da karşıyım. Her şey olur. Normal liseden çıkan da her şey olur sonuç itibariyle.
*
- “Alışamadım” kelimesi nereden çıktı? Alışamamak için adamın biraz icraat yapması gerekmez miydi?
MURAT ŞEREF BABA: Turgut Özal, kendisine yöneltilen eleştiriler karşısında çıkıp bağırmıştı “Alışacaklar” diye... “Buna hemen cevap vermem gerekir, sıcağı sıcağına” dedim. “Bir dakika dedim, alışmayacağımı söylemem lazım” dedim.
*
- Göreve yeni gelmişti, belki farklı bir yönetim anlayışı sergileyecek?
MURAT ŞEREF BABA: Şimdi bakın Ahmet Hakan Bey, bir insanı tanıdığınıza inanıyorsanız, dersiniz ki “Ben bu adamla muhabbet etmem kardeşim”. Bu bir benzetme. Yanlış anlaşılmasın. Vefat etmiş bir insanı, ailesini rencide etmek istemem. Kendisi çok değerli bir insandır, benim kişisel değerlendirmeme göre hakaret edilmediği sürece bir insana alışmak ya da alışmamak diye bir zorunluluk yok.
TEĞMEN MURAT ŞEREF BABA TARAFINDAN, 22 ŞUBAT 1990 TARİHİNDE CUMHURBAŞKANI TURGUT ÖZAL’A ÇEKİLEN TELGRAFIN TAM METNİ
SN.TURGUT ÖZAL
CUMHURBAŞKANLIĞI KÖŞKÜ
ÇANKAYA-ANKARA
ALIŞAMADIĞIM VE HİÇBİR ZAMAN DA ALIŞAMAYACAĞIM BAZI ŞEYLER VAR:
EĞİTİMDE BİRLİK İLKESİNİN ÇİĞNENEREK, EĞİTİMİN, İMAM HATİP LİSELERİ VE NORMAL LİSELERDE AYRI YAPILIYOR OLMASINA ALIŞAMADIM.
BAZI ÖZEL YURTLARDA, KUR’AN KURSLARINDA VE İMAM HATİP LİSELERİNDE LAİK CUMHURİYET YÖNETİMİNE DÜŞMAN GENÇLER YETİŞTİRİLMEYE ÇALIŞILMASINA ALIŞAMADIM.
DEVLETİ DOLANDIRANLARDAN, VURGUNCULARDAN HESAP SORAN KAMU GÖREVLİLERİ SÜRÜLÜRKEN, DOLANDIRICI VE VURGUNCULARIN KAHKAHALARIYLA MAHKEME KORİDORLARINI ÇINLATIYOR OLMASINA ALIŞAMADIM.
“KONUŞURSAM BAZI BAKANLARI DÜŞÜRÜRÜM” YOLLU TEHDİTLERİ ÇOK SIK KULLANIP DA NE HİKMETSE BİR TÜRLÜ GEREKEN CEVABI ALMAYAN HAYALİ İHRACATÇILARIN ELLERİ CEPLERİ İFADE VEREREK, SAVCILARIN, HÂKİMLERİN VE DİĞER TÜM NAMUSLU VATANDAŞLARIN İÇİNİN SIZLAMASINA SEBEP OLMASINA ALIŞAMADIM.
YOLSUZLUK SÖYLENTİLERİ ALMIŞ YÜRÜMÜŞ, ÇALIP ÇIRPAN HOVARDACA SAÇIP SAVURURUKEN, HASTANE MASRAFLARINI ÖDEYEMEDİ DİYE YOKSUL VATANDAŞLARIN HASTANELERDE REHİNE TUTULMASINA ALIŞAMADIM.
ATATÜRK’ÜN MAKAMINDA OTURAN BİR KİMSENİN, İTİBAR DEYİNCE AKLINA BAZI ÜLKELERİN DEVLET BAŞKANLARI İLE FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK GELİYOR OLMASINA ALIŞAMADIM.
SİZ, “ALIŞIRLAR” DEDİNİZ SAYIN TURGUT ÖZAL, AMA BEN SİZİN CUMHURBAŞKANI OLMANIZA DA ALIŞAMADIM...
MURAT ŞEREF BABA
TOPÇU TEĞMEN
22 ŞUBAT 1990
Ahmet Hakan - Hürriyet