Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) 2011 İnsan Hakları Demokrasi Barış ve Dayanışma Ödülü sahibini buldu.
) 2011 İnsan Hakları Demokrasi Barış ve Dayanışma Ödülü sahibini buldu.
Taksim Hill Otel’de dün (6 ocak) düzenlenen ödül törenine CHP milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, Süleyman Çelebi, CHP Parti Meclis üyeleri Ercan Karakaş, Gülseren Onanç, yazar ve Türkiye Barış Meclisi Temsilcisi Hakan Tahmaz, Ajansımız yönetim kurulu başkanı İlyaz Güvan,
SODEV üyeleri ile aralarında
istanbulgercegi.com yayın yönetmeni ve yazarımız
İmambakir Üküş'ün de bulunduğu, çok sayıda aydın, yazar ve gazeteci katıldı.
"Vakfımız, bilindiği üzere, 2001 yılından bu yana her yıl “insan hakları, demokrasi, barış, dayanışma” alanlarında, o yıl içinde olağanüstü başarı kaydetmiş ve örnek oluşturabilecek çabalar göstermiş bir kişi ya da kuruma “
SODEV Ödülü” vermektedir. 2011 yılı
SODEV Ödülü’nün, yazdığı kitap daha yayımlanmadan yasaklanan
Ahmet Şık’ın şahsında, özgürlüklerinden yoksun edilen tüm demokrat gazeteci ve yazarlara yöneltilmesi uygun görülmüştür.
Düzenlendiği 12 Eylül tarihine son derece uygun hükümler içeren 2010 referandumu yoluyla yeni bir “yargı” oluşturulduğu malumdur. Öte yandan tüm dünyadaki “terör” sanıklarının yaklaşık üçte biri Türkiye’de bulunmaktadır. İşte bu “yeni yargı”, muhalif davranmakta ısrarlı gazetecileri “terör sanığı” oldukları iddiasıyla özgürlüklerinden yoksun kılmakta, işlerinden alıkoymakta ve cezalandırmaktadır. Aslında, son AB Temsilcisi Pierini’nin belirttiği gibi, ülkemiz dışında bulunan tarafsız gözlemcilerin hiçbiri bu iddiayı ciddiye almamaktadır. Ama iktidar çevreleri ve yandaşları için ne gam! Onlar amaçları doğrultusunda icat ettikleri gerekçelere inanıyorlar. Daha da ötesi, henüz yargılama süreci devam ederken tutuklu insanları suçlu ilan ediyorlar.
Ahmet Şık daha önce de, Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte yazdığı “Kontrgerilla ve Ergenekon’u Anlama Kılavuzu” ve “Ergenekon’da Kim Kimdir” kitapları yüzünden “Ergenekon davası soruşturmasının gizliliğini ihlal ettiği” gerekçesiyle yargılanmış ve aklanmıştı. 2011’de yazmakta olduğu “İmamın Ordusu” adlı kitabın dokunduğu sinir uçları, bu kez bir önceki suçlama gerekçesinin yetmeyebileceğini göz önüne alarak, daha farklı ve sert bir isnada yöneldi. Bu çerçevede, her dem geçerli “terör örgütüne üyelik” suçlaması imdada yetişti ve Ahmet Şık, aslında yayımlanmamış kitabı yüzünden tutuklanarak arkadaşı gazeteci Nedim Şener ile birlikte cezaevine konuldu.
Ahmet Şık ve tüm tutuklu gazeteciler, varlıkları ve sessizce katlandıkları acılarla, toplum vicdanını kanatan bir sorunun yakıcılığını hepimize her an anımsatmakta ve demokrat yurttaşlara iktidar ve yandaşlarının baskıcılığıyla mücadele kararlılığı ilham etmektedirler.
2011 TÜYAP Kitap Fuarı’nda, her türlü baskıyı ve riski göğüsleyen çok sayıda yazar ve aydının katkılarıyla yayımlanıp kamuoyuna sunulmuş bulunan “OOOKİTAP” adlı yapıt, Ahmet Şık ve gazeteci arkadaşlarının, ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin bir tür simge olmaları yolunda bir aşama oluşturmuştur. Tüm katkı yapanlar da ayrıca takdirle anılmalıdır.
Uygarlaşma, toplum yaşamında fiziki gücün moral güç lehine alan yitirmesi sürecine denk düşer. Uygarlaşma ve demokratikleşme sürecimiz, karşıtının şu veya bu yoldan fiziken bertaraf edilmesi anlayışının toplumun düşünce ve siyaset alanından silinmesi ile hız kazanacaktır. Bu ödül, söz konusu gerçeğin tüm yurttaşlara anımsatılmasına da vesile olmalıdır.
Ahmet Şık özgür değil. Onu burada görmemiz mümkün olmadı. Bu nedenle, insan haklarına daha saygılı ve daha özgür bir topluma ulaşabilme dileğiyle
2012 SODEV İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü’nü, Ahmet Şık ve tüm tutuklu gazeteci ve yazarlar adına yayıncı
Timur Soykan’a takdim ediyoruz. "
DEMOKRATİK VE ÖZGÜRLÜKÇÜ TÜRKİYE
Değerli konuklar, SODEV’in artık gelenekselleşmiş bulunan, “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” törenine hoş geldiniz. Bu vesileyle konuklarımızın yeni yılını kutlarım, sağlıklı, mutlu, başarılı nice yıllar dilerim.
Ayrıca, daha demokratik, daha özgürlükçü bir ülkede yaşama dileğimizi de bir not olarak belirtelim.
Ülkemiz kamuoyunun büyük çoğunluğunun bir beklentisi de, bu çerçevede yeni bir anayasa yapılması. 12 Eylül darbe anayasasından kurtulup, demokratik, özgürlükçü bir anayasaya kavuşma beklentimiz var. Ama ne yazık ki, iklim hiç de böyle bir anayasa yapmaya elverişli değil.
Anayasa yapma sürecine, temsil oranı yüksek de olsa, yüzde on barajıyla malul bir parlamento ile giriyoruz. Medyanın, neredeyse bütünüyle iktidarın kontrolüne girdiği bir süreç. İktidarın kontrolünde olmayanlar da, yarın başıma ne gelir korkusu içinde. Yargı bağımsızlığının da tamamen terk edildiği bu süreçte, Terörle Mücadele Yasası nedeniyle, muhalif her görüş terör örgütüne hizmetle suçlanabiliyor. İddianamesi hazırlanmadan, mahkeme önüne çıkarılmadan aylar, yıllar boyunca tutuklu kalmak korkusu herkesi tedirgin etmekte. Bu kadarla da kalmıyor, dinlemeler, kamera görüntüleri, özel hayatın gizliliğinin rafa kaldırılmış olması, düzmece kanıtlar, internet yasakları, çalışanları sendikasızlaştırma, meslek örgütlerini ele geçirme çalışmaları, iktidar yanlısı olmayan yerel yönetimler üzerinde baskı, kanun hükmünde kararnamelerle büyük yasal dönüşümlere imza atılması… İşte böyle bir ortamda, böyle bir iklimde, nasıl demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapabiliriz?
Ancak, olabildiğince demokratik ve özgürlükçü bir ortamın ve katılımın yaratılması, yeni anayasanın da, olabildiğince demokratik ve özgürlükçü olmasının güvencesi olacaktır.
Şimdi bazıları, askerlerin tutuklanmasını, aynen 12 Eylül referandumunda yaptıkları gibi, bize demokratikleşme olarak göstermek istiyorlar. Ne demokratikleşmesi… İsterseniz bütün askerleri içeri atın, bir tek gazetecinin bile sesi kısılmaya çalışıyorsa, orada demokrasiden söz edilemez. Kitlesel öğrenci, gazeteci, avukat tutuklamalarının yapıldığı, onlarca çocuk yaşta genç insanın, terörle mücadele gerekçesiyle katledildiği, imha edildiği bu ülkede ne demokrasisi..
Yasaların, güvenlik güçlerinin, birimizin diğerimiz üzerindeki baskısı, kısıtlaması, tehdidi veya tehdit algısı olmadan özgürce konuşabilmeliyiz. Türkiye'de de, ifade ve basın özgürlüğünü engelleyen Terörle Mücadele Yasası gibi kısıtlamalar, Özel Yetkili Mahkemeler gibi uygulamalar, örgütlenme, toplantı ve gösteri haklarındaki kısıtlayıcı düzenlemeler, bireyler, örgütler ve siyasal partiler açısından yeni anayasayı özgürce tartışabilmenin önünde bir dizi engel olup ortadan kaldırılmalıdır.
SODEV, ana amacı olan sosyal demokrasinin tanıtımı yolundaki çalışmaları dışında, elbette Türkiye’nin demokratikleşmesi, insan haklarına dayalı, sosyal bir devlet olması için de çaba göstermektedir. Bu çerçevede 2001 yılından bu yana her yıl, alanında etkili çalışma yapmış kişi veya kuruluşlara “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” verilmesi yoluyla dayanışma göstermek ve kamuoyu oluşturulmasına katkı vermek istenmiştir.
Ödül töreninin ardından ise yılbaşı kokteyline geçildi...