loading
close
SON DAKİKALAR

Şubat ayında en az 126, yılın ilk iki ayında ise 287 işçi yaşamını yitirdi

Şubat ayında en az 126, yılın ilk iki ayında ise 287 işçi yaşamını yitirdi
Tarih: 06.03.2017 - 13:02
Kategori: Sendika

İSİG Meclisi, şubat ayı raporunun ilk kısmında Ankara'daki asbest tehlikesine, ikinci kısmında ise iş cinayetlerine yer veren bir rapor hazırladı.

İSİG Meclisi, şubat ayında en az 126, yılın ilk iki ayında ise en az 287 işçi yaşamını yitirdiğini belirttiği raporunun ilk kısmında Ankara’daki asbest tehlikesiyle ilgili bir rapor hazırladı.

Ankara Maltepe’deki Havagazı Fabrikası gibi eskiden yapılmış ve asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların sökümü sırasında asbest tehlikesi ile karşı karşıya kalındığına dikkat çeken İSİG Meclisi, Türkiye'de asbest kullanımının 2010 yılı itibariyle yasaklanmış olduğunu, birçok ülkede 1980 öncesi yapılan tüm binalar asbest açısından riskli kabul edildiğine vurguladı.

Eski binalardaki yoğun asbest içeriği nedeniyle eğer usulüne uygun söküm yapılmaz ise sadece söküm sırasında çalışanların sağlığını tehdit etmekle kalmayıp asbest liflerinin yayıldığı yakın çevrede yaşayanlar için de risk oluşturacağı vurgulayan raporda 

"Bu tür binalarda öncelikle asbest bulunan alanlar belirlenmeli; mümkün olduğu kadar bu asbest içeriği (uygun elbise, koruyucu maske, havalandırma, negatif basınç gibi işçi sağlığını koruyucu önlemlere dikkat edilerek) temizlenmeli; çıkarılan asbestli malzeme özel kapalı ambalajlarda taşınmalı; yine asbest için özel hazırlanmış hafriyat alanlarına dökülmeli; sonrasında da olası bir yayılımı engellemek için bina uygun şekilde ıslatılarak yıkım gerçekleştirilmelidir. Islatma işlemi de uygun yapılmazsa asbestli içerik akan suyla çevreye yayılabilir ve kuruduktan sonra yine çevredekiler açısından zararlı olabilir." ifadeleri yer aldı.

İSİG Meclisi'nin asbest tehlikesiyle ilgili hazırladığı raporun tam metni şöyle: 

"Son günlerde haberlere konu olan Ankara Maltepe’deki Havagazı Fabrikası gibi eskiden yapılmış ve asbest içeren malzemelerin kullanıldığı binaların sökümü sağlığımız açısından büyük önem taşımaktadır. Asbest, iyi bir yalıtım malzemesi olduğu için eski binaların yapımında sıkça kullanılmıştır. Binalarda en yaygın kullanım alanları çatı, yer ve tavan kaplamaları, yalıtım amaçlı püskürtme kaplamalar, yangına dayanıklı yalıtım panelleri, kaloriferler, kazanlar, asbestli çimentodan imal edilmiş ürünler, conta elemanları, atık su boruları ve derzlerdir. Asbest, kanserojen olduğu tıbben kanıtlanmış silikat kristallerden oluşan lifsi bir mineral. Isıya, sürtünmeye, asit ve bazik ajanlara karşı dayanıklı olması nedeniyle endüstride geçmişte üç binden fazla alanda kullanılmış bir materyal. Yüksek kanserojen özelliği nedeniyle bugün pek çok ülkede ve pek çok alanda kullanımı kısıtlanmış/yasaklanmış durumda. Ülkemizde de Asbest kullanımı 2010 yılı itibariyle yasaklanmış olup birçok ülkede 1980 öncesi yapılan tüm binalar asbest açısından riskli kabul edilirken, insan sağlığını önceleyen bazı ülkeler daha temkinli davranarak bu tarihi 2000 yılı ve öncesi olarak dikkate almaktadırlar. Eski binalardaki yoğun asbest içeriği nedeniyle eğer usulüne uygun söküm yapılmaz ise sadece söküm sırasında çalışanların sağlığını tehdit etmekle kalmayıp asbest liflerinin yayıldığı yakın çevrede yaşayanlar için de risk oluşturabilmektedir. Bu tür binalarda öncelikle asbest bulunan alanlar belirlenmeli; mümkün olduğu kadar bu asbest içeriği (uygun elbise, koruyucu maske, havalandırma, negatif basınç gibi işçi sağlığını koruyucu önlemlere dikkat edilerek) temizlenmeli; çıkarılan asbestli malzeme özel kapalı ambalajlarda taşınmalı; yine asbest için özel hazırlanmış hafriyat alanlarına dökülmeli; sonrasında da olası bir yayılımı engellemek için bina uygun şekilde ıslatılarak yıkım gerçekleştirilmelidir. Islatma işlemi de uygun yapılmazsa asbestli içerik akan suyla çevreye yayılabilir ve kuruduktan sonra yine çevredekiler açısından zararlı olabilir. İşçiler için kişisel koruyucu önlemler, çalışma ortamı ve çevreye ait önlemler hayati öneme sahip.

Asbestin solunum sistemi başta olmak üzere sağlık üzerine 2 grup etkisi vardır: kanser dışı hastalıklar ve kanserler. Asbestin yaptığı kanser dışı hastalıkların başında akciğerlerde sonuçta nasırlaşmaya ve solunum yetmezliğine giden bir pnömokonyoz olan asbestozis; akciğerlerin üzerindeki zarda kalınlaşmalar, kireçlenmeler, akciğer zarlarında su toplanmasıdır. Asbest ayrıca akciğer ve akciğerin üzerindeki zarın kanseri (mezotelyoma) başta olmak üzere değişik organ kanserlerine de neden olur. Özellikle bu kanserlerden mezotelyoma günümüzde tam bir tedavisinin olmaması nedeniyle en ağır ve öldürücü olanıdır. Asbeste ilk maruziyet ile bu kanserlerin gelişmesi arasında geçen süre bazı kişilerde 40 yılı geçebilmektedir. Özellikle beraberinde kişi sigara da içiyorsa akciğer kanseri riski 90 kat artmaktadır. Asbest kullanımı yasaklanmış olmasına rağmen eski maruziyetlerin etkisinin önümüzdeki 30-40 yıl devam edeceği bilinmektedir. Sadece işçiler ve bölgede çalışan, bir nedenle orada bulunan kişiler değil aileleri de ciddi risk altında. Çünkü asbest lifleri maruz kalan kişilerin giysileri ile ev ortamına taşınabiliyor.

Cumhuriyetin ilk sanayi tesislerinden olan ve 1929 yılında inşa edilip 50’li yıllara kadar faaliyetini sürdüren ‘endüstri mirası’ Havagazı fabrikası ilk olarak 2006 yılında, Mahkeme kararına rağmen bir gece yarısı operasyonu ile yıkılmaya başlandı. Uzunca bir aradan sonra geçtiğimiz aylarda bacaların yıkılmasının ardından son olarak 25 Şubat Cumartesi günü Ankara Büyükşehir Belediyesi adına bir şirket tarafından yıkım işlemi sürdürüldü. Yakınlarında çok sayıda çalışanı olan işyerleri, 1600 öğrencisi olan Atatürk Lisesi, Ankara Garı, Gazi Üniversitesi’nin bir fakültesi, konutlarında yaşayan çevre sakinlerinin olduğu ve her zaman çok kalabalık olan bu alanda yıkım işlemi ve ihale süreçlerinde 350 ton asbestli moloz olduğu tespit edilen malzemenin tahliyesine devam edildi. Haftasonu haberin duyulmasıyla demokratik kitle örgütleri ve duyarlı yurttaşlar biraraya gelerek durumu tespit etmeye ve gerekli müdahalelerde bulunmaya çalıştılar. 27 Şubat Pazartesi günü sabah alanda toplanarak Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Ankara Şubesi, Kimya Mühendisleri Ankara Şubesi, Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi ve iş güvenliği uzmanlarının katılımıyla hiçbir koruma önlemi alınmadan yapılan yıkıma karşı maskeleriyle bir basın toplantısı düzenleyerek: ‘Konunun takipçisi olduklarını, ciddi halk ve işçi sağlığı sorunu yaşandığını, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in suç işlediğini, konuyla ilgili yönetmeliklere göre böyle bir çalışmanın yapılması için çok sıkı işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınması gerektiği ve mevzuatın da bunu zorunlu kıldığını, bu yıkımda çalışan işçiler, alana yakın oturan mahalle sakinleri ve çevrede işyerleri bulunan insanlarımız için önlem alınması gerektiğini, kamyonların brandasız çalıştığını ve asbestli hafriyatı çevreye saçarak gittiğini, dolayısıyla tüm Ankara’nın tehdit altında olduğunu ayrıca döküldüğü alanın çevresindeki tarım arazisi ve yerleşim yerlerindeki insanların da risk altında olduğunu, yıkımda çalışan işçilerin solunum sistemi koruyucu ve diğer koruyucu ekipmanlarının olmadığı ve alanın brandalarla kapatılmadığı, Lisenin öğrencilerinin teneffüse çıkmamaları konusunda uyarılmış olduğu, yakındaki işletmenin personelinin toz maskeleri kullanmaya başladığı, Çalışma Bakanlığından izin alınıp-alınmadığının bilinmediği, yüklenici firmanın ilgili yönetmelik gereği eğitim almış uzman işçiler çalıştırmak zorunda olduğu, bunun da olup-olmadığının bilinmediği’ ifade edildi.

1 Mart Çarşamba günü Ankara’da ciddi halk sağlığı sorunu oluşturan asbestli Havagazı Fabrikasının yıkım işleminin 25.01.2013 tarih ve 28539 sayı ile Resmi Gazete’de yayımlanan “Asbestle Çalışmalarda Sağlık Ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” ve 18.03.2004 tarih ve 25406 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Hafriyat Toprağı, İnşaat Ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”ne uygun işlem tesis edilmediği gerekçesi ile Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvuruldu ve Mahkeme aynı gün ‘uygulanması halinde fiili durum itibariyle telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilecek nitelikte’ olduğu gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi. 30 gün içinde savunmalar sonrasında kesin karar verilecek.

Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığı, Ankara İl Sağlık Müdürlüğü, Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara Valiliği, Ankara Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Büyükşehir Belediye Başkanlığı Kent Estetiği Dairesi Başkanlığına 3 Mart 2017 tarihinde gönderilen yazılarda, yıkım sonrası açığa çıkan asbestli hafriyat nedeniyle binanın karantinaya alınması için başvuruda bulunuldu. 15 Şubat ve 25 Şubat 2017 tarihinden itibaren yapılan tüm uyarılara rağmen yapı ve yakın çevresinde asbestli yapılarda alınması zorunlu olan işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığına işaret edilerek bu nedenle Havagazı Fabrikası binasının asbest yönetmeliği ve iş güvenliği kuralları gereği karantinaya alınması, ölçümlerin yapılarak kamuoyuna açıklanması ve halk sağlığı konusunda bilimsel rapor doğrultusunda bilgi verilmesi yönünde ivedikle müdahale edilmesini kamu adına ilgili kurumlardan talep etti.

3 Mart Cuma günü Ankara Tabip Odası ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na bir suç duyurusunda bulunarak, asbestli havagazı fabrikası yıkımında sorumluluğu bulunanların cezalandırılması talep edildi. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile sorumluluğu bulunan Büyükşehir Belediyesi yetkilileri ve yıkım işini yapan firma yetkilileri aleyhinde bulunulan suç duyurusunda adı geçen sorumluların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 181’inci maddesinde tanımlanan “Çevrenin kasten kirletilmesi” ve 257’nci maddesinde tanımlanan “Görevi kötüye kullanma” suçlarını işledikleri ifade edildi. Gerçekleştirilen yıkımın, başta “Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik” olmak üzere ilgili mevzuata ve kamusal gereklere aykırı biçimde gerçekleştirildiği, bu nedenle çalışanlar ve halk sağlığı açısından ciddi tehlike ve zararlara yol açıldığına işaret edildi. Alana yakın konumda çalışmasını sürdüren başka kuruluşlar ve yurttaşlar da suç duyurusunda bulundular ve bulunmaya devam ediyorlar. Bu konuda Mimarlar Odası Ankara Şubesinin web sayfasında gerekli bilgiler bulunmaktadır.

Yıkımın durdurulduğu bu günlerde meslek örgütleri, çevredeki yakın okullarda asbest ölçümü yapılması, okulları, esnafı, otelleri ziyaret, bilgilendirme, atık kamyonlarını izleme, nereye gittiğini öğrenmeye çalışma, Oda’lara başvuran velilerle ve okul aile birlikleri ile toplantı, sağlık gözetimi talep edenlere, iyi kalitede çekilmiş bir akciğer grafisi, en erken 5 yıl sonra olmak üzere 2-5 yılda bir göğüs hastalıkları kontrolü önerme, konuyla ilgili toplantılar, sempozyumlar, genel olarak bilgilendirme, Mahkemenin esastan görüşmesine hazırlık yapmak gibi çalışmalar yapmaktadır.

Bugün (4 mart) itibariyle son durum şöyledir. Cuma günü ulaşılan bir ortam ölçümü sonucu 0,005 lif/cm3’tür. Eşik sınır değerinin 0,1 lif/cm3 olduğu bizim mevzuatımıza göre 20’de 1’i oranında çıkan bir sonuçtur. Son 4 gündür çalışma yapılmamaktadır. Binalar ve zemin yeni brandalarla örtülmüştür. Ama her an çalışma yeniden gündeme gelebilir. Binanın karantinaya alınması, hem yıkanların hem de çevredeki vatandaşların konuyla ilgili uyarılması ve bilgilendirilmesine aralıksız devam etmek gerekiyor.

Her şeyden önce zeminde bulunan yıkım malzemesinden Mimarlar Odasının yaptırdığı analize göre belli noktalarda % 15-40 arasında asbest türlerinden en tehlikelisi olan amphibole tespit edildi. Sonuç olarak yarım kalan yıkımı tamamlayacaklar ve yaklaşık 350 ton olduğu öngörülen molozu tahliye edecekler. Toplam yıkım ve tahliye işleminin 13 bin liraya yapılacağı bilgisi var. Bunun oldukça ayrıntılı işçi sağlığı ve iş güvenliği önleme programının gereklerini karşılamaya yetmeyeceği açıktır. Bununla ilgili olarak diğer bir konu da 15-20 kamyon olacağı tahmin edilen molozun tehlikeli atık kapsamında Kocaeli’ndeki İzeydaş’a gönderileceği ifade edilmektedir. Bu işlemin yüksek ücretleri ve bir başvuru ve kabul prosedürü vardır ve yapılıp-yapılmadığı tespit edilebilir. 27 Şubat tarihinde içinde asbestli demirler olan ve üstü açık bir şekilde asbestli malzeme taşıyan kamyonun fotoğrafları iletilerek, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) şikâyet edildi. Gerekli önlemlerin alınması ve ilgili birimlerin harekete geçirilmesi talep edildi. 1 Mart 2017 tarihinde BİMER’den gelen cevap şu şekildedir; Kayda alınan ihbar Emniyet Genel Müdürlüğüne yönlendirilmiş, Emniyet Genel Müdürlüğü de konuya ilişkin aşağıdaki cevabı vermiştir: “Emniyet Genel Müdürlüğü, Uyuşturucu İle Mücadele Şube Müdürlüğümüzü ilgilendiren herhangi bir konu bulunmamaktadır”. Şikayet dilekçesinde Sıhhiye’den çevre yoluna doğru hareket ettiği ilgili bakanlıkların acilen bu kamyondan örnek alması gerektiği ifade edilerek bu aracın Ulusal Atık Formu olup olmadığı, içinde kaç ton malzeme olduğu sorgulanmaya çalışılmasına rağmen dilekçeye gelen cevap bilimsel veriler içermemekte ve halk sağlığı hiçe sayılmaktadır. Genel olarak Ankara’da yıkımların sonucunda oluşan atıklar kuzeyde, çevre yolunun üzerindeki Hurdacılar Sitesine götürülmekte ve burada kaba bir ayrıştırma sonrasında bir kısmının geri dönüşümü sağlanmaktadır. Atıkların bir kısmının buraya götürülmesi ya da molozların büyük karayolu ve demiryolu inşaatlarında dolgu malzemesi olarak kullanılması mümkündür. Bu sürecin nasıl işlediğine ilişkin ayrıntılı bilgi yoktur ancak bunun izlenmesi çok önemlidir.

Bugün Maltepe’de yaşananlarla daha görünür olması sağlanmış kentsel dönüşüm sürecinin ortaya çıkardığı işçi ve halk sağlığı sorunlarının aslında sürekli gündemimizde olduğu unutulmamalıdır. 6,5 milyon konutun yıkılmaya başlandığı 2004’ten günümüze sadece asbest değil taş yünü, fırın cüruf yünü, sentetik cam yünü, birçok ağır ve tehlikeli metalin tespitinin yıkımlardan önce ne kadar yapıldığı, bu tespitlere göre zorunlu çalışma ve korunma yöntemlerine ne kadar uyulduğu, sonuçlarının ne kadar izlendiği, atıkların ayrıştırılmasında geri kazanımında ve gerekli bertaraf süreçlerinin gereklerine ne kadar uyulduğuyla ilgili bir veri, belge, rapor var mıdır? Sorunun boyutuyla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

İşe başlama tarihinin 28.02.2017 olduğu, 30 gün süreli ‘Asbest/asbestli izolasyon malzemelerinin temizlenme işi’ başlığıyla bir ‘İş bildirimi-İş planı’ oluşturulup varolan mevzuata uygun bir rapor bulunmaktadır. Eğitimle uzman ve eğitimli çalışan olarak çalışma ekibinin listesi, ilgili eğitim kayıtları, nasıl çalışacakları ve çalışanların korunmaları, karantina bölgesine giriş ve çıkış koşulları bu raporda ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Daha önce kararlaştırılmış ancak muhtemelen mali nedenlerle uygulanmasından vazgeçilip son bir haftada gözlediğimiz güvensiz/sağlıksız yönteme dönüldüğü anlaşılmaktadır. Gereğine uyulmamakla birlikte işçi sağlığı açısından en azından ne yapılacağı, nasıl yapılacağı bellidir. Ancak bu işin halk sağlığını ilgilendiren boyutu ile ilgili olarak uyulacak kurallar hiç yoktur. Yapılacak risk değerlendirmesi ile çevre sakinlerinin korunmasını sağlayacak önlemler, trafik işleyişindeki değişikler, çalışma saatleri, korunması gereken hangi büyüklükte bir kapsama alanının olduğu gibi asbest liflerinin rüzgarla ulaşabileceği ve etkileyebileceği insanların korunması için hiçbir mevzuat düzenlemesi bulunmamaktadır.

Halen fabrikanın büyük bölümü yıkıldı, çok azı kaldı. Onlar da yıkılacak. Hepimiz biliyoruz ki, bütün bunlar yeni bir rant alanı oluşturmak ve elbette bir büyük AVM’yi inşa etmek için yapıldı. Bunlardan farklı bir değerlendirme ile başka bir yol izlenebilirdi, daha başka işler yapılabilirdi. Ya da mutlaka bunlar yapılacaksa bile bu işin gerektirdiği evrensel işçi sağlığı/halk sağlığı kurallarına uyularak yapılabilirdi.

Tüm yaşananlara rağmen birlikte duruşumuz ve yaptıklarımız umudumuzu arttırıyor."

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları