loading
close
SON DAKİKALAR

Tayfun Kahraman; Deprem bilen bir mahpusun 23 Nisan notları

Tayfun Kahraman; Deprem bilen bir mahpusun 23 Nisan notları
Tarih: 25.04.2025 - 09:48
Kategori: Bilim & Teknoloji

Tayfun Kahraman; "Kapatılmış olmayı hiç bu kadar ağır hissetmemiştim daha önce, çaresizlik bir karabasan gibi çöktü üzerime."

Cezaevi

23 Nisan 2025 saat 12:50 hücrede yeni gelen günlük gazeteleri okurken önce bir uğultu ile dikildim, sonra yana doğru sallayan deprem dalgaları vurmaya başladı.

O esnada cezaevi yapısından sesler gelmeye başlayınca depremin büyük olduğunu anlayarak hücrenin en sağlam eşyası olan endüstriyel mutfak lavabosu yanında çömelerek bekledim.

Açık olan havalandırma kapısından dışarı baktım ama 4.5 metre x 7 metre genişliğinde etrafı 7 metre duvarlarla çevrili üstü tel örgü ile kapalı havalandırma daha güvenli görünmedi, burada “dışarısı” çok davetkar değildi.

Deprem anında ilk şoku çök tutun kapan ile atlattık ama sonraki aşama dediğimiz sakin şekilde dışarı çıkın uyarısını yerine getiremedik. Kapatılmış olmayı hiç bu kadar ağır hissetmemiştim daha önce, çaresizlik bir karabasan gibi çöktü üzerime.

Dışarı çıkmam gerekiyordu ama burada dışarı diye bir yer yoktu. Çok kısa bir süre sonra tekrar sallanmaya başladı yer. O sırada bilgi almak için televizyonu açmış ayakta duruyordum. Bu kadar kısa zamanda bir deprem daha olmaz bu aynı deprem ve ikinci kez kuvvetli dalgalar geliyor dedim içimden.

Ne kadar uzun zaman oldu, bu bina tamamen beton demek ki sadece kuvvetli dalgaları alıyor, deprem 1 dakikadan fazla sürdü dedim içimden. Büyük bir panikle “İstanbul böyle bir depremde dümdüz olmuştur 1 dakika nedir 6 şubatta bile o kadar sürmedi” diye aklımdan geçirirken yere çöktüm… Vera ve Meriç geldi aklıma, inşallah evdedirler, ev sağlam ama ya hâlâ törendeyseler, okulu bilmiyorum deprem performansına ilişkin bilgim yok derken endişem daha da katlandı.

O sırada ya arabadaysalar, inşallah viyadük altında ya da köprü üstünde değillerdir derken; yakınında olabilecekleri, bu kadar büyük depremde hasar görebilecek viyadükleri aklımdan geçirdim.

Deprem tekrar sona erdi, bir hücre kapısı bir havalandırma kapısı arasında gidip gelmeye başladım ve bağırsam mı diye düşündüm. Bağırsam kime ne diyecektim? Yan hücrelerde kalanların durumu benden farklı değildi.

Birkaç yerden memurları çağırmak için kullanılan zil sesleri gelmeye başladı…

Ben de mi zile bassam diye yanına gittim. İstemsizce gülmeye başladım. “Memura ne soracaksın ki? Depremden anlayan sensin Tayfun” derken televizyona takıldı gözüm.

Program Ankara’da ve canlı yayındı, insanlar hiçbir şey olmamış gibiydi.

“Eğer bu kadar büyük bir deprem olduysa Ankara’da da hissedilmiş olmalı, insanlar bu kadar rahat olamazlar. Hem de televizyon çalışıyor, elektrik kesilmemiş, jeneratörden gelse sesini duyardım” diye düşünceler saniyeler bile tutmayan süreçte geçti aklımdan.

Çok kısa sürede yaşanan depremin düşündüğüm gibi olmadığını anladım fakat o kısa sürede aklımdan geçenler, dışarı çıkamadığım için büyüyen panikle ne yapacağımı bilemeden oradan oraya koşmak bir gerçeği daha hatırlattı: Kriz anlarında basit düşünmek gerek.

Deprem aslında o kadar uzun sürmemişti, bir dakikalık deprem diye düşündüğüm 3-4 dakika sonra olan artçıydı ve ben o sırada geçen süreyi hesaplayamadan aynı deprem demiştim. Bu tecrübem gösterdi ki panik anlarında çok karmaşık düşünmemek, o an çok şey bilmemek lazım.

Cezaevinde olup depremi ve İstanbul’un mevcut halini bu kadar bilmek, sevdiklerinizle iletişim de kuramayınca, onlara hiçbir şey olmasa da size büyük bir endişe krizi yaşatabiliyor.

Bu yazdıklarımla sınırlı da değil, burada bu kadar hissedildi ise bu kadar uzun süren bir deprem; kırılan Silivri fayı değil, Adalar fayı gibi yer tespitleri bile yaptım. Ama o anki panikten iyice akli melekelerimi yitirmiş gibi görünmemek için onlardan fazla bahsetmeyeyim.

Bu yazdıklarımı; kızım Vera ve tüm çocuklar, herhangi bir depremi çok daha sakin karşılasın diye çalışırken, bugün yaşadığım çaresizliği hatırlamak için başucuma koyacağım…

Sadece benim değil elbet tüm İstanbul’un ve çevresinin, aslında tüm ülkenin yüreği ağzına geldi. Hepimize çok geçmiş olsun. Hep birlikte inşa edeceğimiz gelecekte depremleri içimiz rahat bir şekilde karşılayacağımızı umut edelim.

Kendime not olarak yazdığım bu yazıyı, tarihe geçmesi için sizlerle paylaşıyorum.

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları