Temelli: Soylu bize laf yetiştireceğine yapması gerekeni yapsın, kayyımın yaptıklarını araştırsın
![Temelli: Soylu bize laf yetiştireceğine yapması gerekeni yapsın, kayyımın yaptıklarını araştırsın Temelli: Soylu bize laf yetiştireceğine yapması gerekeni yapsın, kayyımın yaptıklarını araştırsın](https://www.istanbulgercegi.com/uploaded/bilgilendirme/2019/buyuk/temelli-soylu-bize-laf-yetistirecegine-yapmasi-ger-1566896650.jpg)
HDP, kayyım hukuksuzluğu, yargı paketi, demokrasi ittifakı ve demokratik anayasa gündemleriyle yürüttüğü görüşmelere devam ediyor. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli Başkanlığındaki heyet, ÖDP yöneticileriyle bir araya geldi
Görüşme öncesi yapılan açıklamada Kayyım Darbesi’ni eleştiren ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen, “Halkın demokratik iradesinin gasp edilmesine karşı birlikte durmaya ve dayanışma içinde olmaya devam edeceğimizi ifade etmiş olalım” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli de şu ifadeleri kullandı:
Bildiğiniz gibi kayyım süreciyle birlikte ziyaretlerimiz de başladı. Dün CHP’yi ziyaret ettik, bugün de ÖDP’yi ziyaret ediyoruz. Bütün STK’lara, sendikalara, gidebildiğimiz her yere gitmek istiyoruz. Aslında bu programı daha önceden tasarlamıştık. Özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kriz girdabından çıkabilmesi, hem siyasi hem ekonomik hem toplumsal bu kriz girdabından çıkabilmesi için demokrasi konusunda bir ittifaka ihtiyaç olduğuna inanıyoruz. Türkiye’deki bütün siyasi partilerin, muhalefet partilerinin ve diğer kurumların bir araya gelip konuşabileceği, tartışabileceği ve çözüm arayışında bulunabileceği bir zemine ihtiyacımız var. Bunu dile getirdik.
31 Mart'ta itirazımızı hep birlikte yükselttik
31 Mart seçimlerinden sonra bu adımı attık. 31 Mart seçimlerine giderken Türkiye çok önemli bir deneyim yaşadı. Bu iktidara karşı halklar, toplumlar, emek kesimleri, kadınlar bir araya gelerek bir itirazı yükselttiler. Bu bizim ortaya koyduğumuz strateji ile mümkün olabildi. Bu önemli bir şeydi.
İktidar yönetemedikçe şiddete başvuruyor
Bunu nasıl devam ettirebiliriz? Türkiye içine sürüklendiği bu krizden nasıl çıkabilir? Bunun üzerine bir dosya hazırladık ve bu dosya çerçevesinde ziyaretler yapmayı planlarken yine iktidardan beklenen bir hamle geldi. Neden 'beklenen' diyorum? Çünkü bu iktidar yönetemiyor. Yönetemedikçe şiddete başvuruyor, daha fazla baskı politikalarına başvuruyor, demokrasiye ait ne varsa onları tasfiye etme peşinde.
En büyük kötülük yapıldı: Halk iradesinin gaspı
Yine öyle oldu; Diyarbakır, Van ve Mardin’e kayyım atandı. Bu kayyım atamaları seçmenin ve halkımızın iradesinin gaspından başka bir şey değil. Çünkü 2016’da da OHAL uygulaması çerçevesinde Kürt illerine kayyım atayarak aslında Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülüklerden biri yapılmıştı, halkın iradesi yok sayılmıştı, seçmenlerin iradesi yok sayılmıştı. Demokrasinin belki de birinci basamağı olan sandık iradesi yok sayılmıştı.
İktidar ders almıyor
Kayyım döneminde Türkiye çok büyük acılar yaşadı. Çok önemli bir baskıya tanıklık ettik. Büyük bir baskı, büyük bir talana tanıklık ettik. Bu dönemeci aşmak için çok büyük bir mücadeleyi ortaya koyduk. Sadece HDP ortaya koymadı, Türkiye’deki demokrasiden, yana barıştan yana olan birçok kesim bu mücadeleyi ortaya koydu ve 31 Mart seçimlerine giderken Türkiye’yi kayyımlardan kurtarmak, Türkiye’yi bu zihniyetten kurtarmak için önemli bir adım attı. İktidar bundan ders çıkarmak yerine, hatırlayacaksınız 6 Mayıs’ta İstanbul’a kayyım atadı. Toplum bunu kabul etmeyeceğini en güzel şekilde 23 Haziran’da ortaya koydu. Biz bu irademizi en güçlü bir şekilde bir kez daha ortaya koyduk. Tıpkı Kürt illerinde sergilediğimiz mücadele gibi, aynı şeyi İstanbul’da da hayata geçirdik ve yine iktidar ders almadı. Yine iktidar Türkiye’nin önünü tıkayan meseleler konusunda bir iradenin gelişmesine engel oldu.
28 Şubat aklı Mardin’de, Diyarbakır’da ve Van’da AKP eliyle hayata geçirildi
Beklenildiği gibi 19 Ağustos’ta bir sivil darbe ile karşı karşıya kaldık. Bu, 12 Eylül mirasına 28 Şubat aklına sahip çıkmaktan başka bir şey değildir. Hem de AKP eliyle 28 Şubat aklı bugün Mardin’de, Diyarbakır’da Van’da hayata geçirilmiştir. Şiddetin sokakta nasıl kol gezdiğine bir kez daha tanıklık ettik. Bir kez daha savaş politikasından beslenenlerin nasıl bir zulmü dayattıklarını hep birlikte izliyoruz.
Birlikte mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok
Her şey bütün çıplaklığı ile ortada. Ama bu zihniyete karşı mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok. Demokrasi, barış konusunda toplumun tüm kesimleri, tüm siyasi partiler, muhalefet, emekçiler, kadınlar bir araya gelmeli. Bir demokrasi zemini yaratmalıyız, bu zeminde bütün farklılıklarımızla; tıpkı Türkiye gibi, bir araya gelerek bir çözüm üretmeliyiz. Başta Kürt meselesi olmak üzere Türkiye'nin tüm sorunlarına çözüm üretmeliyiz, bu gidişata bu darbeci gidişata, bu savaş politikalarına hep birlikte dur demeliyiz.
Türkiye bu iktidara mahkum değil
Biz umudumuzu koruyoruz, her türlü saldırıya rağmen inanıyoruz ki, Türkiye halkları, Kürt halkının ve emekçilerin vermiş olduğu bu mücadele zemininde, Türkiye’deki kadınların verdiği bu mücadele zemininde bir araya gelecek, yan yana duracaktır. Bir yol açacaktır. Biz buna 3’üncü yol diyoruz. Mutlaka bir yol açılacaktır. Türkiye bu iktidara, bu zihniyete mahkum değildir. Her gün Türkiye halklarını tehdit eden, savaş politikalarını dayatan, kayyımcı anlayışı yaygınlaştıran bu yaklaşıma ve anlayışa mahkum değiliz.
Demokrasi ittifakını birlikte örmek konusunda önerilerimiz var
Bir dosya hazırladık ve bu dosyayı sevgili başkana da takdim etmek istiyoruz. Bu dosyada demokrasi ittifakı konusunda ne düşündüğümüz var. Bu ittifakı birlikte örme konusunda neler yapabiliriz, önerilerimiz var. Tabii ki tüm siyasi partiler önerilerini ortaya koyacak ve mutlaka bir buluşma, bir ortaklaşma gerçekleşecektir.
12 Eylül cuntasının anayasasına mahkum değiliz
Diğer taraftan anayasa konusunda hazırladığımız bir strateji belgemiz var. Bu toplum bir anayasa yazmalıdır, Türkiye halkları kendi anayasasını yazmalıdır. Eşit yurttaşlık temelinde bir anayasa var etmek durumundayız. 12 Eylül cuntasının yamalı bohça haline gelmiş anayasasına mahkum değiliz.
Meclis yargı meselesinde inisiyatif almalı
Yargı reformu konusunda da yol temizliği dediğimiz bir dosya sunuyoruz. Türkiye’de yargı eliyle çok geniş bir mağduriyet yaratılmış durumda. Tüm bu mağduriyetlerin bir an önce aşılması için Meclis'i bu konuda inisiyatif almaya çağırıyoruz. Ekim ayını beklemeye gerek yok mağduriyet sürüyor, mağduriyet sürdükçe her gün cezaevinde yerinden yurdundan uzaklaştırılmış insanlar açısından büyük acılar yaşanıyor. "Buna bir an önce son verebiliriz" dedik ama maalesef bu çağrımız da karşılıksız kaldı. Ekim ayında Meclis açılır açılmaz belki de ilk gündemi bu olmalı. Yargı konusunda adımlar atılmalı. Bakın Adalet Bakanının hazırladığı bu yargı reformu strateji belgesi meselesi üzerine Meclis kapanmadan adım atılmış olsaydı bugün belki de bu tabloları yaşamıyor olacaktık.
Barışı da, demokrasiyi de mücadelemizle biz getireceğiz
Maalesef Meclis'teki iktidar bloku demokrasiden kaçmaya, hukuktan kaçmaya devam ediyor. Biz de ısrarla diyoruz ki bu ülkeye barışı da, demokrasiyi de yan yana gelerek, mücadelemizle biz getireceğiz.
Soru: Kayyımların hediyeleri ile ilgili tartışma soruyor, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bugün bir yanıt verdi, “Ben böyle bir hediye almadım, belediyeden aldığım hiçbir hediye yok. Mardin Belediyesi'nin tek bir etkinliğine katıldım, o da bir iftar davetiydi” yanıtı vermiş. Sanıyorum sizin elinizde belgeler var. Olayın iç yüzü nedir? Bu yanıtı nasıl değerlendiriyorsunuz.
Sondan başlayalım bir kere o iftar davetinde kaç kişi yemek yemişler ve o iftar davetinin faturası ne? Bir kere bunu açıklasın. Ayrıca eğer bu hediyeyi almadıysa atadığı vali demek ki evrakta sahtecilik ve naylon fatura işi yapıyordur. Hemen gitsin onu araştırsın. Bize cevap yetiştirmek yerine yapması gerekeni yapsın.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları