loading
close
SON DAKİKALAR

Temmuz ayında 36 kadın öldürüldü

Temmuz ayında 36 kadın öldürüldü
Tarih: 01.08.2020 - 17:35
Kategori: Kadın

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, temmuz ayında 36 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü açıkladı.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, temmuz ayı raporunu açıkladı.

Rapora göre temmuz ayında 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 

Platfromdan yapılan açıklamada, "Bu ay, Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açıldı ve sözleşmeye yönelik saldırılar arttı. Kadınların modern haklarına yönelik saldırılar söz konusu olduğunda kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet, eşit ve özgür yaşam hakkımıza yönelik saldırılar artmaktadır. Kadınları yaşatan İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması bir yana, Sözleşmenin tam ve etkin uygulanması için kadınlar mücadeleye devam ediyor" denildi.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun raporu şöyle:
Bu ay 36 kadın cinayeti işlenmiş, 11 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Öldürülen 36 kadından 18’inin neden öldürüldüğü tespit edilemedi, 5’i ekonomik bahaneyle, 13’ü de boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak isterken öldürüldü. 18 kadının hangi bahaneyle öldürüldüğünün tespit edilememesi, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görünmez kılınmasının bir sonucudur. Kadınların kim tarafından, neden öldürüldüğü tespit edilmedikçe; adil yargılama yapılmayıp şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam ediyor.

Temmuz ayında öldürülen 36 kadının 3’ünün kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi. 11’i evli oldukları erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 5’i tanıdığı biri, 4’ü eskiden evli olduğu erkek, 2’si akrabası, 2’si babası, 2’si eskiden birlikte olduğu erkek ve 2’si de oğlu tarafından öldürüldü.

Kadınların 18’i evinde, 6’sı sokak ortasında, 2’si arabada, 2’si arazide, 2’si otelde, 1’i ıssız bir yerde ve 1’i de iş yerinde öldürüldü. 4 kadının nerede öldürüldüğü tespit edilememiştir. Bu ay öldürülen kadınların yüzde 50’si evlerinde, yüzde 17’si sokakta öldürüldü.

Kadınların 24’ü ateşli silahlarla, 5’i kesici aletle, 3’ü de boğularak, 1’i darp edilerek ve 1’i de yüksek atılarak öldürüldü. 2 kadının nasıl öldürüldüğü tespit edilemedi. 

Türkiye, 2011 yılında kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik kararlı bir duruş sergileyerek İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamıştı. Fakat İstanbul Sözleşmesi hayatımıza 2011 yılında bir anda girmedi, öncesinde kadınların mücadelelerinin ve birikimleri var. İlk imzacı olmakla övünülen bu gelişme eşit ve özgür yaşam hakkımız için önemli bir adım olarak kabul edildi. İstanbul Sözleşmesi ile ilk defa şiddetten korunma ve zararlarını ortadan kaldırma değil, şiddeti önleyecek ve ortadan kaldıracak yol yöntem tanımlandı. önleme ve koruma başlıklarının altını çizmektedir. Aynı zamanda veri tutulması, analizlerinin sağlanması, buna uygun politikalar ve çözümler getirilmesini, tüm kurum ve kuruluşlar tarafından etkin ve bütünlüklü olarak sağlanmasını istemektedir.

Bugün gelinen noktada toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden rahatsız olanlar, aile kurumunu yok ettiği ve kadına yönelik şiddetin sorumlusunun Sözleşme olduğunu iddia ediyorlar. Buna ek olarak da kadın cinayetlerinin 2011 yılından sonra yaşadığı artışı İstanbul Sözleşmesi’ne bağlıyorlar. Halbuki 2011 yılındaki kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine yönelik kararlı duruş bile kadın cinayetlerinde o yıl için ciddi bir azalmaya sebep oldu. Sonrasında gözlemlenen bütün bu artışların sebebi İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284’ün tüm kurum ve kuruluşlar tarafından etkin ve bütünlüklü olarak uygulanmaması, kadın ve çocuk düşmanı söylem ve uygulamaların tüm hızıyla devam etmesidir. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri münferit birer olay olarak ele alınmamalıdır, yürütülen politikalarla birlikte değerlendirilmelidir. Sözleşme’nin 6284’ün uygulanmadığı her durumda Türkiye’de kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet artmaya devam edecektir.

Bu ay öldürülen 36 kadından 11’i evli olduğu erkek tarafından öldürüldü, bu ay 3 anne-kız öldürüldü. Gelenek göreneklerle meşrulaştırılmaya çalışılan şiddet ve bunun üzerine kurulan bir aile , kadınların daha fazla şiddet görmesine ve hatta öldürülmesine yol açıyor. İşte tam da bu noktada İstanbul Sözleşmesi şiddetin normalleştirilmesini ve şiddetin gelenek, görenekler ile açıklanmasını yasaklıyor. Sözleşmeye yapılan bu saldırılar açıkça yaşam hakkımıza, eşitliğimize, özgürlüğümüze ve haklarımıza yapılan saldırılardır. Halbuki İstanbul Sözleşmesi’ne göre herhangi bir ayrımcılık yapılmadan kadınların korunması ve güçlendirilmesi sağlanmalıdır.

Bu süreçte yayınlanan 2 araştırma mevcut durumumuzu gözlere önüne serdi. İstanbul Ekonomi Vakfı’nın yapmış olduğu araştırmaya göre 2011 yılında imzalanmış olan İstanbul Sözleşmesi’nin hala ülkede %51.7 oranında bilinmediğini açıkça gösteriyor. Geçen 9 yıllık zaman içerisinde etkin ve bütünlüklü uygulanmadığı gibi sözleşmenin toplum nezdinde yaygınlaştırılması bile sağlanmıyordu. MetroPoll Araştırma’nın yaptığı anket çalışmasına göre ise toplumun %63.6’sı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi doğru bulmuyor. Çekilmeyi doğru bulanların oranı ise sadece %17.

Sözleşmeden çıkılması tartışmaları sürerken Pınar Gültekin’in vahşice öldürülmesi ülkede büyük yankı uyandırdı. Pınar Gültekin’in öldürülmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının aslında kadınların yaşam hakkının tartışmaya açılması ile eşdeğer olduğunun en somut örneği oldu. Binlerce kadın Türkiye’nin farklı illerinde, sokaklarında, meydanlarında bir araya geldi, kitlesel eylemler gerçekleştirdi. Başka ülkelerde de kadınlar Pınar ve İstanbul Sözleşmesi için buluştu, #ChallengeAccepted kampanyasıyla beraber İstanbul Sözleşmesi mücadelemiz tüm dünyaya yayıldı. Polonya’da da İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına yönelik tartışmalar aynı şekilde Polonyalı binlerce kadını sokağa döktü. Bu saldırılar da bir nebze olsa kadınların mücadelesiyle geriledi, daha da gerilemeli ve sonlanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi hakkındaki tartışmalar derhal bırakılmalı; sözleşmenin ve 6284’ün etkin ve bütünlüklü olarak uygulanması için bütün kurumlar seferber edilmelidir.

6284 ve sonuçları

Şiddet uygulayanlara uzaklaştırma, yakın koruma gibi birçok tedbiri düzenleyen; kadınları maddi olarak güçlendirmekten kimlik bilgilerinin değiştirilmesine kadar birçok hak tanıyan ve kadın örgütlerinin yıllarca süren mücadelesi sonucu yürürlüğe giren 6284 sayılı kanun etkin uygulandığı takdirde kadınları koruyor. Kadınları korumak ve şiddeti önlemek için getirilen 6284 sayılı kanun yasalaşması İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından mümkün olabildi.

Temmuz ayında öldürülen kadınların 33’ünün koruma kararının olup olmadığı bilinmezken; yalnızca 3 kadının polis şikayeti, boşanma başvurusu, uzaklaştırma veya koruma kararı gibi adli başvurusu olduğu biliniyor.

İntihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında pandemi süreciyle birlikte çok ciddi bir artış yaşanıyor. Kadınların öldürülüp öldürülmediği, gerçekten kaza ile mi öldükleri, intihar edip etmedikleri veya intihara sürüklenip sürüklenmediklerinin açığa çıkarılması gerekiyor. Örneğin Rabia Naz’ın dosyası şüpheler giderilmeden kapandı.Bizler tüm şüpheler giderilene kadar #NadiraKadirovayaNeOldu, #RabiaNazaNeOldu diye sormaya devam edeceğiz.

Bu durum şüpheli kadın ve çocuk ölümlerinin önünü açabilir. Her bir şüpheli ölümün üzerine gidilmeli, tüm gerçekler açığa çıkarılmalıdır.
Temmuz ayında öğrendiğimiz 11 kadının şüpheli ölümleri bir an önce açığa çıkarılmalıdır. Yapılacak şey bellidir; 6284 sayılı koruma kanunu ve İstanbul Sözleşmesi tüm kurum ve kuruluşlarla beraber etkin ve bütünlüklü uygulanmalıdır. Şüpheli kadın ölümlerinin soruşturmaları dikkatli bir şekilde incelenmeli ve hızlıca sonuçlandırılmalıdır.

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları