loading
close
SON DAKİKALAR

''Trafik çok yoğun ama basına aynı şekilde yansımıyor''

''Trafik çok yoğun ama basına aynı şekilde yansımıyor''
Tarih: 03.09.2012 - 13:17
Kategori: Söyleşi

AKP’den ayrılarak 2009’da kurduğu Türkiye Partisi’ni, ekonomik nedenlerle kapatmak zorunda kalan Başbakan eski yardımcılarından Abdüllatif Şener, YURT’a konuştu...

Yurt Gazetesinden İsmail Dükel'in Abdüllatif Şener söyleyişi,  AKP içinde yıllarca üst düzey kritik görevlerde bulundu…

Gün geldi, beklenmedik biçimde milletvekilliği adaylığından feragat etti… Bir anda, yıllarca birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarından koptu, gitti… Giderken de AKP içinde ezber bozan sözler söyledi… 2009’da da kendi partisini kurdu…

İddiası büyüktü… Ancak olmadı, 3 yıl sonra partisinin kapısına kilit vurdu… 3 yıllık siyasi parti genel başkanlığı süresince eski yol arkadaşlarına, fikirdaşlarına muhalefet etti, hem de oldukça sert söylemlerle…

Abdüllatif Şener, Yurt Gazetesi okurlarına; bu kararının arkasında yatan nedenleri ve Türkiye’nin bugün geldiği noktada AKP iktidarının sorumluluklarını anlattı. Üstelik eleştiri dozu yüksek ifadelerle…

YURT: AKP’den ayrılışınız ve parti kurma kararınız ne kadar ilgi çektiyse, partiyi kapatma kararınız da bir o kadar ilgi çekti, değil mi?


ŞENER: Trafik çok yoğun ama basına aynı şekilde yansımıyor, hatta bir rivayet var, basına hükümetin gönderdiği bir andıç mı var, duydunuz muhaberiniz var mı?

YURT: Bu dönemde muhalif seslerle ilgili bir andıç kulaktankulağa yayılıyor. Ama size dönük olarak ben duymadım. Mesele nedir?


ŞENER: O andıçın liste başında ben varım da onun için soruyorum.

YURT: Yani siz de mi andıçlandınız?

ŞENER: (Gülerek) Öyleymiş, liste başı olarak.

YURT: Peki efendim, 3 yıl önce kurduğunuz partiyi kapatma gerekçeniz neydi?

ŞENER: TP’yi kapattık, 2009 da kurmuştuk partiyi. Yoğun bir toplumsal talep vardı. Bu talebe cevap vermeyi ahlaki bir görev saydım, ama Türkiye’deki konjonktür, Türkiye’nin demokratik niteliği, yapısı kısa bir süre sonra büyük değişime uğradı ve son 2-3 yıl günümüze yaklaştıkça da derinleşmek suretiyle Türkiye’nin demokratik niteliğinin bozulduğu yıllar oldu.

YURT: Tam bugünlerde size ihtiyaç yok muydu, neden kapattınız ki?

ŞENER: Bize ihtiyaç varsa zaten biz buradayız, buharlaşmadık. Mücadelemize devam ediyoruz, ama bir siyasi partinin hangi koşullarda varolabileceğini, hangi koşullarda eşit siyasi rekabet yapabileceğini bir tarafa bırakıp, bu verileri yok sayarak sorgulamaya çekerseniz; sizin sorduğunuz soruya gelir iş. Yüzlerce kanal ve bir o kadar gazete gece gündüz başbakanı mutlu etmeye çalışıyor. Muhalefet yaptığını düşünen basın yayın organları ise zaten haber akışı olmadığından etkin muhalefet yapamıyorlar, siz dahil. Basının içinde bulunduğu durum bu. Diğer taraftan ortalıkta sivil toplum da yok. Sivil toplum dediğiniz şey, eleştirel düşünceleri geliştiren, yayan, ona taban oluşturan zemindir. Sendikalar, dernekler, diğer sivil toplum kuruluşları neredeler? Çok düşük hadiseler de meydanları dolduran sendikalar var mı şu anda ortada, odalar var mı? 1999’da bir esnaf yazarkasa fırlattı, o fırlatılan kasa bütün haber programlarında fon görüntüsü olarak kullanıldı, 2009 krizinde vatandaşın biri başbakanlık önünde kendisini yaktı haberlere bile girmedi.

YURT: Öncü görev düşüyor sizce?

ŞENER: Aydınlar, nerede bu aydınlar? Aydın dediğiniz kişi her ülkede menfaatini bir kenara bırakır, korkularını bir kenara bırakır, ilkesel mücadelesini yapar. Aydın savaşa taraf olmaz mesela? Türkiye de aydın kalmamış, herkes başbakanın çizgisine girmiş. Geldiğimiz nokta budur. Diğer taraftan öyle bir iktidar var ki, siyaseten kullandığı paranın dörtte üçünü kendisi kullanıyor. Neyin iyi olacağına kendisi karar verip istemediğine metelik vermiyor. Böyle şey olur mu, böyle demokrasi olur mu ya? Böyle bir ortam da bizim TP’yi kapatmış olmamız her kesime bir protestodur. Demokrasi duyarlılığı olan herkes için bir uyarıdır bir ültimatomdur. Ortam bu ama nerede sizin inandığınız değerler diye haykırıyoruz aslına bakarsanız. Kapatma gerekçemiz budur. Yahu herkes başbakanın ağzıyla konuşmaya meraklı. Ne biçim bir iştir bu yahu?

YURT: Meraktan mı, korkudan mı?

ŞENER: Korkudan tabi… Ama düşünce yeteneğini de kaybetmiş bazı çevreler ben öyle de görüyorum. Bazıları yazdıklarının arasına ufak tefek eleştiren bir şeyler koyuyorlar. Onlar da yarın öbür gün, “Ben demiştim” diyebilmek için. Ama o cümleler artık sizi kurtarmaz, “Ben demiştim” deme hakkını vermez size o cümleler… Bağırma zamanı, haykırma zamanı, ayağa kalkma zamanı şimdi!

BÜTÜN PARTİLERE EŞİT MESAFEDEYİM

YURT: CHP’den bir davet aldınız, Bu noktada CHP’de siyaset yapar mısınız? CHP size siyaseten ne kadar uzak, ne kadar yakın?

ŞENER: Bütün partilere kendimi eşit mesafede görüyorum şuanda. Herhangi bir partide de siyaset yapmayı bugün itibariyle düşünmüyorum. Hakkımda iyi düşüncelere sahip olan, iltifatkâr davetlerde bulunan insanlara teşekkür ediyorum, ama özgür ve özgün kimliğimi sürdürme niyetindeyim.

YURT: Peki bu özgür ve özgün kimlik ne kadar devam edecek?

ŞENER: Bizi izlemeye devam edin…

SURİYE AKP HÜKÜMETİNİN EN BÜYÜK YANLIŞI

YURT: Pekala, o halde Suriye’ye gelelim.

ŞENER: Suriye olayı bu hükümetin en büyük yanlışıdır. Hiçbir siyasi iktidar kendi ülkesinin aleyhine olacak bir dış politikayı başka ülkelerin taleplerine göre sürdürmemiştir. Mevcut iktidar hariç. Suriye’de istikrarı bozmanın, nereden devşirildiği belli olmayan, darmadağınık, katili hırsızı, ipsizi sapsızı, bir ton güruhu barındıran muhalefet cephesiyle görüşme üzerine görüşme yapıp ekranlarda boy göstermek, bir ülkenin başbakanına dışişleri bakanına yakışır bir iş midir? İlk baştan beri amaç Suriye’yi parçalamaktır. Bunun taşeronluğunu bir ülkenin başbakanı dışişleri bakanı üstlenemez. Şimdi gidiyor kah BM de kah NATO çevrelerinde; “Aman şu Suriye’yi vurmak lazım” diyor. Bunu başbakan da söyledi. Ey batılılar, ey NATO! Burada petrol yok diye mi vurmuyorsunuz burayı. Bundan 10 sene önce olsaydı, T.C.’nin Başbakanı, bir Müslümanın ülkenin NATO tarafından vurulmasını isteseydi yer yerinden oynardı. Aylarca mitinglerden, cami önlerindeki cuma namazı sonrası gösterilerden kendisini kurtaramazdı o başbakan. Bu süreçten en fazla zararı görecek olan Türkiye’dir. ‘Türkiye’de terör olayları arttı’ diye, bu sefer Suriye’ye kızıyorlar. Yahu, Suriye’yi bu hale getiren sensin. Üstelik PKK’nın karargâh merkezi Suriye’de değil, Kandil’de. Niye orayı gösteriyorsun kızarken? Çünkü patronları diyor ki başbakana ve dışişleri bakanına; “kızacağın zaman, terörden dolayı bile Suriye’ye kızacaksın. Sen BOP’un Eşbaşkanısın, görevini yap bakayım” dediler, görevini yapıyor. ‘Ortadoğu Baharı’ denen hadiseler, doğrudan doğruya bölgede İsrail’in politikalarının sonucudur.

YURT: Bu durumda Türkiye İsrail’in değirmenine su mu taşıyor?

ŞENER: En çok İsrail’in işine yarar bu gelişmeler. İsrail’in istediği şeylerdir bunlar. İsrail’in istediklerini gerçekleştiriyor, İsrail süreçlerin içinde daha aktif yer alsa bu süreçler tersine tepecek, onun için İsrail o görüntüyü vermek istemiyor; rolü Türkiye üstleniyor.

YURT: Bir de kamplar sorunumuz var…

ŞENER: Hani bu hükümet hep vizeleri kaldırıyordu, şimdi şu Suriyelilerin kampı. Kampa kimseyi almıyorlar. T.C. sınırları içindeki bir kampı, elini kolunu sallayarak ziyaret edemiyorsunuz. Vize uygulamasından daha ağır bir durumla karşı karşıyayız. Hiçbir ulusal yasa, hiçbir uluslararası yasa bir mülteci kampına giriş çıkışın böyle kontrol edildiğini hükme bağlamamıştır. Yani ülkenin birliğini, devletin egemenliğini koruyamayan, sürdüremeyen ve yaptığı politikalarla zarar veren bir iktidarla baş başayız. Başbakanla bu ülke idare ediliyor, bu sürecin tehlikeli bir süreç olduğunu her vatandaşın, bu ülke adına kaygısı olan herkesin göz önünde bulundurulması gerekir. Özetle söylemek istediğim bu.
 

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları