Herkesi yaklaşmakta olan felaketi önlemeye çağırıyoruz
Barış Meclisi'nin KCK tutuklamaları ile ilgili yaptığı toplantıda konuşan Gürsoy, Erzan, Aktaş, Gümüş, Kaygusuz, Türkiye'nin uluslararası destek alamayarak yalnızlaştığını, demokrat güçlerin bu baskı ortamına daha güçlü şekilde karşı çıkması gerektiğini söyledi.
Türkiye Barış Meclisi, aralarında
Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yayıncı, yazar Ragıp Zarakolu'nun da tutuklandığı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) operasyonlarını kınayarak, Terörle Mücadele Kanunu (TMK) değiştirilmesi ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nin derhal kaldırılmasını talep etti.
Cezayir Toplantı Salonu'nda yapılan toplantıda Barış Meclisi'nin ortak açıklaması okundu ve Prof. Dr. Ayşe Erzan, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, yazarlar Semih Gümüş, Ümit Aktaş, Sema Kaygusuz konuştu.
"Herkesi yaklaşmakta olan felaketi önlemeye çağırıyoruz"
Meclis adına basın açıklamasını okuyan Necmiye Alpay, çözümün TMK'nın değiştirilmesi ve Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri'nin kaldırılması ve barış savunucularının derhal serbest bırakılması ile mümkün olduğunu söyledi.
"Kürt meselesi askeri yöntemlerle çözülmek isteniyor. Basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ağır bir baskı altında. Siyasetin, egemen medyanın dili önceki zamanlara döndü. Tüm kesimleri dil, din, siyasi görüş ayrımı gözetmeden tutuklamaları protesto etmeye ve yaklaşmakta olan felaketi önlemeye çağırıyoruz."
"Gerekirse bedenlerimizi set çekmeliyiz"
Gençay Gürsoy: Darbe dönemlerinde, onların gidici olduklarını bilirdik; bu bir tür teselliydi. Bugün çok farklı bir dönem yaşıyoruz, nereye evrildiğini çok net göremiyoruz. Türkiye'de rejim değişiyor; demokrasi sınırlarının dışına çıkılıyor. Siyasi iktidarın, yüzde 50'lik halk desteğinin azaldığına dair bir ipucu da yok ki teselli olalım.
Anayasa değişikliği yapma hayalleri devam etse dahi başkanlık sistemi ile bu düzenin bir 10 yıl daha devam edeceği rüyalarıma girmeye başladı. Bedeller ödeyerek buna karşı çıkmak lazım; başka türlü bundan dönüş yok, daha büyük kitlelerle buna göğüs germek, bu gidişin önüne kendi bedenlerimizi set çekmemiz lazım.
"İyimserliği elden bırakmadan daha karamsar olmalıyız"
Ayşe Erzan: Öğretim üyelerine düşünce özgürlüğü anlamında diğer insanlardan daha geniş bir hak tanınmıyor; bu baskı dönemlerinde ortaya çıkıyor, öğretim üyeleri özel olarak hedef oluyorlar. Öğretim üyelerinin işi sadece olanı değil, mevcudun dışında daha bulunmamış olanı da öngörmektir. Cinsiyet ve etnik kökeni ayrımcılığı öngörmeyen bir toplumu da öngörebilir. İşte Ersanlı, bunu yaptığı için tutuklandı. Bugün gelinen noktaya daha büyük bir kararlılıkla karşı çıkmalıyız; iyimserliği elden bırakmadan biraz daha karamsar olmamız gerekiyor.
Ümit Aktaş: Bingöl'de bir kadın, hem cinsi belki de ırkdaşı bir kadını öldüreceğine bile bile bombayı patlatıyor. Böyle bir akıl tutulması yaşıyoruz. Müslüman aydınların da suskunluklarını bozup seslerini yükseltmelerini istiyorum. Bir arada yaşama şartlarını zorlamalıyız.
"Yurt dışından eskiden destek alırdık"
Semih Gümüş: KCK tutuklamaları ile iktidar, Kürt sorununun çözümü için yalnızca kendi karar verdiği yolu dayatmanın koşullarını yaratmaya çalışıyor. Ama karşı tarafı göz önünde tutmayan bir çözüm önerisi mümkün değil.
Yurt dışından darbe dönemlerinde çok canlı tepkiler görüyorduk, bu umut ışığı oluyordu; ancak herhangi bir ilgi ve tepki yok, bu kötümserliğimi çoğaltan en önemli nedenlerden biri.
Sema Kaygusuz: Van depreminden sonra "felakette birleştik" denmesi, yardımlaşmanın hayret verici tonda söylenmesi acıklıydı. Bundan kurtulmanın tek yolu TMK benzeri yasaların değişmesidir.