loading
close
SON DAKİKALAR

Tutuklu HDP'lilerden 4 Kasım mesajı

Tutuklu HDP'lilerden 4 Kasım mesajı
Tarih: 04.11.2018 - 17:58
Kategori: Siyaset

4 Kasım 2016'da gözaltına alınan ardından tutuklanan HDP'nin eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile HDP'li vekiller gözaltına alınmalarının 2. yıl dönümünde mesaj paylaştılar.

Selahattin Demirtaş ve aynı koğuşu paylaştığı Abdullah Zeydan, HDP aracılığıyla paylaştıkları mesajda, "Bizi tutuklatarak sorunları sözde çözme yöntemini hayata geçirenler bu iki yılda her alanda sorunları katmerleştirip derinleştirdiler. Bizse halen demokrasi, özgürlük ve barış çizgisinde ısrarla dimdik mücadelemizi sürdürüyoruz" ifadelerini kullandılar.

Demirtaş ve Zeydan'ın açıklaması şöyle:

"HDP’ye yönelik 4 Kasım siyasi darbesi sonuç almamıştır, almayacaktır. HDP bütün baskılara rağmen bugün dünden daha güçlüdür.

Bütün Türkiye toplumu şunu da bilmelidir. Bizi burada adaletten, hukuktan yoksun bir şekilde siyasi rehine olarak tutanlara sessiz kalarak ülkeye, topluma en büyük zararın verilmesine ortak olunmamalıdır. Adaletin çöktüğü yerde zarar gören sadece biz olmayız. Bütün toplum ve devlet her zamankinden daha fazla yozlaşıyor ve çürüyor. “HDP’ye adaletli yaklaşılmasın varsın devlet de toplumda çöksün” diyenler maalesef ki devlet kademesinde yönetimi ele geçirmiş durumdalar. Ancak toplum vicdanı ve ortak aklı er veya geç bu çılgınlaşmış akılsızlığa dur diyecektir. Demokrasi ve barış, adalet ve eşitlik ilkeleri mutlaka ülkede hakim olacaktır. Biz de bu doğrultuda en kararlı bir şekilde mücadelemize devam edeceğiz."

Figen Yüksekdağ: Bizleri zindanlarla hapsedeceklerini sananlar, yanıldığını gördü

HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise, "HDP iki yıl boyunca neredeyse bütün saldırıların, zulmün, haksızlıkların deneyiminden geçmiş bir toplumsal yapı olarak, direnmenin ve geleceğe yürümenin sembolü olmuştur. Bizler de rehin tutulan halk siyasetçiler olarak bu sağlamlığı nereden aldığımızı bir an olsun unutmadık. Kadınların kurutuluş özlemini, ölümsüzlerimizin anı ve vasiyetlerini, emeğin, özgürlüğün, barışın değerlerini kuşanarak halklarımıza, seçmenlerimize, layık bir duruş sergilemeye çalıştık" ifadelerini kullandı. Yüksekdağ, "Bundan sonra da hep aynı inançla, haklı ve onurlu mücadelemizin bağrında olmaya devam edeceğiz" diyerek şunları kaydetti:

"Bizleri zindanlarla hapsedeceklerini sananlar, yanıldığını gördü, yine görecek. Ama hiçbir zaman ders almayı bilmedikleri için yine öğrenemeyecek. Görev sizin, bizim, bizlerindir. Gelişme ve yaşama olasılıklarını yitirmiş, kendileriyle birlikte ülkeyi çürüten bu iktidara karşı tek seçenek bizleriz. Türkiye’nin umudu ve geleceği olarak HDP’nin ileriye yürüyüşünü hiçbir saldırı, tutsaklık, kuşatma durduramayacak. İçeride ya da dışarıda olabiliriz ama asıl bizleri birleştiren içimizde bu inancı ve coşkuyu duymamız ve beslememizdir. Sizleri bir kez daha bu inanç ve coşkuyla selamlıyorum. Direne direne kazandık, yine kazanacağız."

 İdris Baluken, Çağlar Demirel, Gültan Kışanak, Burcu Çelik Özkan ve Selma Irmak'ın açıklamaları ise şöyle:

İdris Baluken: Tarihe 4 Kasım Darbesi olarak geçen hukuksuz siyasi soykırım operasyonu, güncelde de aynı baskı ve zor yöntemleriyle devam ettirilmektedir. 4 Kasım Siyasi Darbe Operasyonunun zeminini hazırlayan temel dinamik Meclis’te dokunulmazlıkların kaldırılması ile şekillenmiştir. AKP – MHP – CHP ortak hareket ederek hem bu siyasi darbe sürecini yaşama geçirmiş hem de Meclis’in tasfiyesi başta olmak üzere rejim değişikliğinin taşlarını birlikte döşemişlerdir. Bu hukuksuzluklarla ve operasyonel süreçlerle sonuç alınamayacağı, ülkenin temel sorunlarında bir arpa boyu yol kat edilemeyeceği bugün için açıkça ortaya çıkmıştır.

Güncelde yaşanan siyasi, ekonomik, toplumsal ve hukuki krizin 4 Kasım Darbesi ve demokratik siyasi alanın daraltılması ile doğrudan ilişkisi vardır. Buna rağmen ne partimiz tasfiye edilebilmiş ne de halkımızın iradesi kırılabilmiştir. Hukuksuz tutuklamalarla zindanlara atılan bütün arkadaşlarımız demokratik siyaset ve barış iradesindeki ısrarlarını ortaya koymuşlardır.

Aradan geçen 2 yıllık süre, hem içeride hem dışarıda bizim, partimizin, halkımızın umudunu, inancını, kararlılığını büyütmüş; demokrasi ve özgürlük mücadelesine olan bağlılığını tarih sayfalarına şimdiden not etmiştir. Düşüncelerden korkarak, baskı ve zor yöntemleri ile iktidarını sürdürmeye çalışanların hazin sonları tarih sayfalarında fazlasıyla mevcuttur.

Barışa susayan bu kadim topraklarda da aynı hazin sonu bugünkü muktedirlerin yaşayacağı aşikardır. Koşullar ne olursa olsun meşru olmanın, haklı olmanın getirdiği güçle barış, demokrasi ve özgürlük irademize sahip çıkmanın ve bu iradenin gereği olan mücadeleyi ortaya koymanın sözünü bir kez daha bütün halklarımıza veriyoruz.

Her gecenin bir sabahı olduğu bilinciyle, yanı başımızdaki aydınlık bir özgür sabahta barış halaylarımızla buluşacağımıza inanıyoruz.

Gültan Kışanak: 4 Kasım tüm demokratik muhalefeti hedef alan, Türkiye tarihinin en büyük siyasi soykırım operasyonuydu. 7 Haziran 2015’te ortaya çıkan güçlü demokratik siyaset kulvarını kapatma girişimiydi. Yerel yönetimlerde halkın iradesini hiçe sayan kayyım zihniyetinin, tüm toplumsal muhalefete ve genel siyasete yönelmesiydi. Başta Kürtler olmak üzere tüm muhalefet ve direniş odaklarına gözdağıydı. Kadınlara, “siyasete, yönetime katılamazsınız, oturun oturduğunuz yerde. Eve hapsolmuş yaşamı kabullenmezseniz, cezaevinde hapislik yaşarsınız” demekti. Kürtlere, “siyaset yapmak size yasak” mesajıydı. Tüm Türkiye halklarına, “Kürtlerle ortak bir gelecek arayışından vazgeçin” tehdidiydi. Emekçilere, yoksullara, “iktidara boyun eğin, insanca yaşam peşinde koşmayın” demekti. Teklik dayatmalarına boyun eğmeyerek rengarenk bir bahçe yeşertmek isteyenlere, faşizmin siyah rengini dayatmaktı.

Velhasıl kelam, ezcümle insan olmak, insan kalmak için mücadele eden tüm kesimleri hedef alan, siyasi bir darbeydi. Ardı arkası kesilmedi. Bir tek söze bile tahammül edilmedi. Ama zaman şunu çok açık gösterdi ki; ne aman dileyen var, ne inandığı demokratik, özgürlükçü, barışçıl bir gelecek arayışından cayan var. Biz içeride; halkımız, tüm demokrasi güçleri direniyor ve kazanıyoruz. Halkın iradesi ne dört duvar arasına hapsedilebilir ne de önünde durulabilir. O gürül gürül akan bir nehirdir.

Burcu Çelik Özkan: 2014 sonrası Kürt siyasi hareketine ve Kürt halkına yönelik politikalar Türkiye’de var olan ekonomik, siyasi, kültürel ve toplumsal krizin daha da derinleşmesine sebebiyet vermiştir. Yakın tarihe baktığımızda bugün çözüm olarak dayatılan politikaların daha ağır çözümsüzlük doğurduğu her kesimce kabul edilmelidir. Bu anlamda Türkiye halklarının amacı ortak yaşam ve birliktelik olmalıdır. Bunun için de bütün “ama”lar bütün “fakat”lar bir kenara bırakılmalı ve demokratik bir zeminde bir araya gelinmelidir. Ortak geleceğin inşası zor değildir. Tüm renklerimizle, düşüncelerimizle, farklılıklarımızla o geleceği örmek için ısrarcı olmalıyız. Kaos halindeki dünya sisteminin sona ermesi ve daha demokratik, daha çoğulcu, daha toplumsal bir sistemin inşası hepimizin sorumluluğundadır ve bu mümkündür. Demokratik siyasetin önü açılmalı ve bu alanı daraltan politikalardan vazgeçilmelidir.

Bizler iyi ve moralliyiz. Hep birlikte daha özgür günlerde buluşacağımıza inanıyor; herkese sevgi, saygı ve selamlarımı iletiyorum.

Çağlar Demirel - Selma Irmak: 4 Kasım 2016’da halk iradesine el koyma darbesi olarak nitelendirebileceğimiz operasyonun bugün de hala devam ettiğini görüyoruz. Nitekim geçen haftalarda Diyarbakır merkezli operasyonda 141 siyasetçi gözaltına alındı ve 25’i tutuklandı. Çözüm ve müzakere sürecinin lağvedilmesinden sonra, Kürt siyasetini kriminal bir çerçeveye sıkıştıran, terörize eden bir politikanın pervasızca uygulandığını görüyoruz. Bu politikayla, esasında amaçlanan, Kürt siyasetinin toplumsallaşmasını, sıkıştırıldığı coğrafyanın ve politik etnik hattın sınırlarını aşmasını, Türkiye halklarıyla buluşarak özgür birliktelik ve ortak yaşam temelinde demokrasi cephesinde ortak mücadeleyi gerçekleştirmesinin önüne geçmektir.

4 Kasım öncesi, sonrası ve bugüne kadar devam eden siyasi soykırım operasyonları, Kürt halkının hem kendi içinde hem de Türkiye halklarıyla buluşmasını engellemeyi amaçlamaktadır. Neticede, 200 yıllık bir sorun olan Kürt Sorunu, Kürdün iradeleşmesi, kendi adına kararları kendisinin vermesi, bir kimlik ve statü sahibi olma talebi ve bu talepler için meşru direnme hakkını kullanması hep baskı ve zorbalıkla karşılanmıştır. Kürt sorunu, dün olduğu gibi bugün de, ancak mahkeme salonlarında ve siyasetin emrinde olan yargı karşısında konuşulabilmektedir. Bugün Türkiye’de yaşanan ekonomik, siyasal ve politik krizin yapısal hali buradan kaynaklanmaktadır.

Tutuklu siyasetçiler olarak çağrımız şudur ki; “Baskı ve sindirme yöntemi sonuç almamış, ülkeyi bir uçuruma sürüklemiştir. Bir an önce, bu uçurumun ucundan dönülmeli, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılarak özgürlük ve güvenlik koşulları sağlanmalı, demokratik çözüm ve müzakere sürecine geri dönülmelidir.”

Halkımıza, kadın arkadaşlarımıza ve gençlerimize mesajımız; “Direnmeden vazgeçilmediği sürece başarmak mümkündür. Direneceğiz ve başaracağız.”

Kaynak : Vişne Haber Ajansı-www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları