İstanbul Barosu Eski Başkanı Doç. Dr. Av. Ümit Kocasakal, Can Ataklı’nın Yazıişleri programının konuğu oldu. Kocasakal, anayasa değişikliğinin sistem değil rejim değişikliğine neden olacağını söyledi.
İstanbul Barosu Eski Başkanı Doç. Dr. Av. Ümit Kocasakal, Can Ataklı’nın Yazıişleri programının konuğu oldu. Kocasakal, anayasa değişikliğinin sistem değil rejim değişikliğine neden olacağını söyledi.
Kocasakal, “Çift başlılık mevcut Cumhurbaşkanının anayasal yetkilerini kabullenmeyip bunların dışına çıkmasından, hükümetin de halka verdiği sözü tutmayıp buna izin vermesinden kaynaklanıyor.
-‘Evet’çiler ve ‘Hayır’cılar diye bölünmeyi doğru bulmuyorum. Ülkenin hayrına olacağına, demokrasiyi geliştireceğine beni ikna etsinler ‘Evet’ derim. Türkiye’nin geleceği ve bekası ile ilgili bu değişikliği takım tutar gibi ele alamayız.
Halk oylamasında ülkeyi yönetecek bir siyasi partiye yetki vermeyeceğiz. Bu oylamada iktidardaki partinin performansı oylanmıyor.
Türkiye medeni milletlerin yer aldığı süper ligde yer almaya devam mı edecek, Katar, Mozambik gibi ülkelerin olduğu PTT 3. ligine mi düşecek? ‘Evet’ diyecek olanlar AKP’ye oy vermiş olmayacak. Rejim değişikliği oylanacak. -Camilerde imamlarımız ‘Evet propagandası yapıyor. Daha şimdiden toplumun geldiği hale bakın.
Türkiye büyük bir emperyalist saldırı ve kuşatma altında. 90 yıl önce bu ülkeye silahla dayatamadıkları Sevr’i getiriyorlar.
Rejim değişikliğine gidiyoruz. Yakın bir geçmişte 15 Temmuz gibi ciddi bir olayı yaşadıktan sonra… Siyasi iktidar darbe fırsatçılığı peşinde. ‘Bu darbe teşebbüsünün etinden sütünden nasıl yararlanabiliriz’ dediler.
-Milleti milletle aldatıyorlar. Bu siyasi iktidar sadece kendisine oy verenleri millet diye yutturuyor.
-Şu anda Türkiye’de 15 yılda hangi istikrarsızlık var? 15 yıl boyunca bu millet size ne istediniz de vermedi? Siz bu iktidar gücüyle bu ülkeyi kalkındırmak istediniz de tarımı hayvancılığı ayağa kaldırmak istediniz de ne engel oldu, hangi kanunu geçirmediniz?
-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay’a, Danıştay’a gitmek bir hak olduğu gibi o yargı 78 milyonun tamamını temsil eder. -Mesele sadece istikrarsa insanoğlunun bulabildiği en istikrarlı sistem diktatörlük. -(Güçlü Türkiye söylemleri) Güçlü Türkiye için ne demek? Demek ki Türkiye şu anda güçlü değil. Sürekli ‘bu ülke büyük bir ülke’ diyorsunuz. Bir ülkenin gücü üretiminden, sosyal yapısından, demokrasisinden gelir. Aksi halde tüm kuvvetleri tek elde toplamak güçlü kılsaydı tüm Afrika güçlü olurdu.
Güçlü Türkiye ifadesi nereden geliyor, unutanlar varsa hatırlatayım. 2-3 sene önce Erdoğan’ın Hande Fırat’a verdiği bir röportaj var. Orada daha Başbakan. Hande Fırat, ‘Eyalet sistemini getireceğiniz eleştirisi var’ dedi. Erdoğan, ‘Hande hanım bunlar tarih de bilmez. Osmanlı’da Lazistan, Kürdistan vardı. Bunlardan korkamamak lazım. Büyük devletler federasyondan korkmaz’ diyor. Bunun alt yapısı hazırlanıyor.
-Algı operasyonu yapılıyor. Başbakan Binali Yıldırım, ‘’PKK hayır dediği için ‘Evet’ diyoruz’’ diyor. Bu büyük tuzak. Bu Başkanlık denilen sisteme asıl ‘Evet’ isteyen bunu talep eden PKK ve yandaşlarıdır. Burada amaç, HDP ve PKK’ya ‘Hayır’ dedirtmek suretiyle evetleri artırmak. Federasyonun olmazsa olmaz alt yapılarından biri Başkanlık. -Şubat 2016’da Diyarbakır’da bir kongre yapılmıştı. 14 maddelik bir bildiri yayınlandı. Niye 14? Wilson prensipleri 14 madde. Orada ‘Bugünkü Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk kesimlerine güvenli bir egemenlik tanınmalı, öbür uluslara da tam bir özgürlük sağlanmalıdır’ deniliyordu.
-Başkanlığı ilk zikredenlerden biri terörist başı ve Pensilvanya’daki terörsit başı. Bu istemin adı Cumhurbaşkanlığı sistemi. Daha 1997’de Pensilvanya’daki terörist başı Gülen hem Başkanlık sisteminden hem de yetkileri genişletilmiş Cumhurbaşkanlığından bahsediyor.
‘Ben şahsen Başkanlık sistemine de yetkilerin genişletilmesine sıcak bakıyorum’ diyor. Bir PKK, bir Pensilvanya’daki çete lideri sıcak bakıyormuş. ‘Hayır’ diyenler teröristmiş öyle mi? -Habur rezaletini bu ülkenin unutmaması lazım. Onların ayağına hakim savcı götüren, teröristler alınır diye Türk bayrağı ve Atatürk resimlerini kim kaldırıldı. Bu ülkede terör örgütünün tam da istediği gibi Türkiye Cumhuriyeti tabelalarından rahatız olup, indiren biz miydik? Terör örgütler ile yan yana olmak diyeceksek en son konuşmaları gerekenler onlar. Propagandayı bunun üstüne kurarlarsa biz de her Allahın günü anlatırız. Bu söylemleri çok büyük de ters tepiyor.
Bir ülke, anayasasını önemli ölçüde değiştirerek şaha kalkabiliyorsa bu niye kimsenin aklına gelmemiş? Güç tek elde toplandığında bu ülken tarımı ayağa mı kalkacak? Ülke açlığa gidiyor. İthalatta 1. sırayı gıda alıyor. Türk menşeili mercimek bulsunlar, Kanada menşeili hepsi. Buğday, pirinç ithal ediyoruz… Biz neyle uğraşıyoruz. -Argümanlarının hiçbirisi inandırıcı değil.
Çift başlılık olmayacak’ deniliyor. Nerede var? Mevcut anayasada çift başlılık yok. Bir kişiyi halkın seçiyor olması ona sınırsız yetki vermez. Yetkiler anayasada belirli. Merkez ve hükümet var. Cumhurbaşkanı ise rejim için sigorta. Kaos çıktığında tarafsız Cumhurbaşkanı tüm tarafları bir araya getirsin diye var. İki başlılık mevcut Cumhurbaşkanının anayasal yetkilerini kabullenmeyip bunların dışına çıkmasından, hükümetin de halka verdiği sözü tutmayıp buna izin vermesinden kaynaklanıyor.
-Ülkede karşı devrim olmuş gibi Atatürk’ün heykellerini saygısızca yerinden kaldırır, milli bayramları yasaklar, bu ülkenin tapusu Lozan’la kavga edersen, milli kahramanları müfredattan çıkarırsan bu anayasa değişikliği anlam ifade eder mi? AKP’ye oy veren yurttaşların ezici çoğunluğu Atatürk’e ve Cumhuriyete dokundurtmaz. Bu rejim değişikliği değilse şunları nereye oturtacağız?
-‘Bu millet isterse olur’ kandırmacadır. Biz millete gidiyoruz, milli irade… Nedir bu?
Millet sadece siyasi partiye oy verenler değildir. Dedelerimiz, bugün yaşayanlar, gelecekte doğacaklar millettir. Halk, bugün bu ülkede yaşayanlardır. Seçmen de ayrıdır. Bunlar kendilerine oy verenleri millet diye, seçmen tercihini de milli irade diye yutturuyorlar.
-Niye anayasanın değiştirilemez hükümleri var. Asıl millet iradesi bu hükümlerdir. Belirli bir dönemde yaşayan seçmenin çoğunluğu millet iradesini değiştiremesin diye var. Yoksa her gelen iktidar kendisine bir rejim kurar. -‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ 1920’de söylendi. Bu antiemperyalist bir söylemdir. Bu egemenlik hilafetle, saltanatla paylaşılamaz.
-Cumhurbaşkanı asla Türk milleti demedi. Sizinle olan millet değil seçmen çoğunluğu.
Türk milleti, egemenliği anayasanın koyduğu esaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır. Bunları devretmez. Yasama yetkisi devredilemez. Şimdi kararnameye devrediliyor. Yürütme Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından anayasaya uygun olarak kullanılır. Yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce kullanılır. Kürsüdeki tek bir hakim bağımsız olması şartıyla 78 milyonun tamamını temsil ediyor. Bir yolsuzluk, bir adam öldürme olduğunda hesabı sandıkta mı soracak?
Egemenlik demek 5 yıldan 5 yıla oy kullanmak değil, aslolan 5 yıl boyunca da siyasi iktidarı, yargı ve meclis aracılığıyla denetlemeyi içerir. Totaliter rejimlerde de sandık olabilir ama demokrasilerde seçimlerde gelenin her istediğini yapma yetkisi yoktur.
Bu Meclis, eşi benzeri olmayan bir Milli Mücadeleyi yürütüp Meclis’i kurmuş. 1924’te Meclis’te ‘Atatürk’e Meclis’i fesih yetkisi verelim’ diyorlar. Dönemin Adalet Bakanı karşı çıkıyor ve bu kabul edilmiyor. O Meclis ki başkumandan yetkisini Atatürk’e şartlı vermiştir. O Meclis bile iradeyi devretmiyor.
-Bu düzenleme Meclis’in yetkisini ortadan kaldırıyor. Milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçimi aynı anda yapılıyor. Bir kişi Cumhurbaşkanı seçilirse başkanı olduğu parti çoğunluğu ele alıyor. Bu Meclis’i nasıl denetleyeceksiniz? Gensoru yok, güvenoyu, soruşturma ve Meclis görüşmesi yok.
Asıl çift başlılık şimdi geliyor. Cumhurbaşkanı kararnameyle temel hak ve ödevler dışındaki tüm alanları düzenleyebiliyor.
Mevcut sistemde bir kanun Cumhurbaşkanına gelince onaylamak için 15 gün süresi var. Getirilen değişiklikle süre yok, 5 sene bile bekletebilir. Meclis’in kanun yapma alanı çok dar bir alana hapsoluyor.
Yargı Cumhurbaşkanına bağlanıyor. Dün cemaatçi çete önce yargıyı sonra devleti ele geçirdi. Bunun başlangıcı 2010 referandumu. Yargı bağımsızlığının temel güvencesi hakimleri atama ve görevden alma yetkisinin bağımsız kurumda olması. Bu kurum HSYK.
2010 referandumunda üye sayısını 22’ye çıkardılar. Şimdi de 12’ye düşürüyorlar. Başında da Cumhurbaşkanının atayacağı Adalet Bakanı var.
Anayasa Mahkemesi’nin bakmayı reddetmesi hukuk skandalıdır. Bu sistem Başkanlık sistemi filan değil. ABD’de gördük hakimler çay toplamaya gitmiyor, düğme iliklemiyorlar.