loading
close
SON DAKİKALAR

Vecdet Öz: Türkiye’nin biyoterör konusunda hizmet verecek ayrı bir kurumsal yapıya ihtiyacı var

Vecdet Öz: Türkiye’nin biyoterör konusunda hizmet verecek ayrı bir kurumsal yapıya ihtiyacı var
Tarih: 27.04.2020 - 14:02
Kategori: Siyaset

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz, "Aylardır dünyayı tehdit eden ve çok sayıda can kaybına neden olan Covid-19 (Korona) salgını konusunda Çin odaklı bazı spekülasyonlar vardır. Bu spekülatif söylemler gün geçtikçe biyoterör lehine güçlenmekte" dedi.

Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz, "Covid-19, ister laboratuar üretimi bilimsel amaçlı bir araştırma materyali, ister doğal bir mutant virüs yada tam aksine biyoterör amaçlı üretilmiş bir ajan olsun ilim ve fennin ilerlediği dünyamızda bundan böyle tüm ülkelerin en kötü olasılığı düşünerek bu tür salgınlara sürekli hazırlıklı olma zorunluğu vardır" dedi.

Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı ve eski İstanbul Hıfzıssıhha Enstitüsü Müdürü de olan Vecdet Öz, "Korona nedeniyle televizyonlarda konuşan ve her biri diğerinden değerli öğretim üyeleri ne yazık ki önleyici değil tedavi edici yada klinik laboratuar uzmanlık alanlarına sahip bilim insanlarıdır. Biyoterör alanı önemli ve tamamıyla farklı bir alandır. Türkiye’nin bu konuda hizmet verecek ayrı bir kurumsal yapıya ihtiyacı vardır" ifadelerini kullandı.

Vecdet Öz'ün açıklaamsı şöyle:

"Biyoterör; bakteri, virüs, mantar veya bunların sporları vasıtası ile yapılan, bu etkenleri bir şekilde insanların doğal ortamına sokarak gerek sağlık gerekse ekonomik açıdan zarar vermeyi amaçlayan bir terörizm çeşididir.

Biyoterör, bir çeşit biyolojik savaş olarak da adlandırılır.

Biyoterörizme somut bir örnek vermek gerekirse; Dünya Sağlık Örgütünce, 5 milyon nüfusa sahip bir şehir üzerine uçakla 50 kg. şarbon aerosol halinde atıldığında, 250 bin kişinin şarbon hastalığına yakalanacağı ve eğer tedavi edilmezse 100 bin kişinin öleceği hesaplanmıştır. Eskiden beri bilinen en önemli ve kullanımı en olası potansiyel biyolojik silahlar; şarbon, çiçek, veba, tularemi, hemorajik ateş etkenleri ve botulizm toksinidir. Üretim maliyeti çok düşük olan biyolojik silahların ortaya çıktıklarındaki ölüm oranları genelde çok yüksektir.

Aylardır dünyayı tehdit eden ve çok sayıda can kaybına neden olan Covid-19 (Korona) salgını konusunda Çin odaklı bazı spekülasyonlar vardır. Bu spekülatif söylemler gün geçtikçe biyoterör lehine güçlenmekte ve Çin hükümeti bazı ülkeler tarafından suçlu olarak hedef tahtasına konmaktadır.

Covid-19, ister laboratuar üretimi bilimsel amaçlı bir araştırma materyali, ister doğal bir mutant virüs yada tam aksine biyoterör amaçlı üretilmiş bir ajan olsun ilim ve fennin ilerlediği dünyamızda bundan böyle tüm ülkelerin en kötü olasılığı düşünerek bu tür salgınlara sürekli hazırlıklı olma zorunluğu vardır.

Bu tür salgın olasılıkları konusunda endişeli bir bilim insanı olarak, 1993 yılında çalışmakta olduğum İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’ne biyosuç ve biyoterör konularında çalışma yapacak bir Adli Mikrobiyoloji bölümünün kurulmasını önerdim. Bu önerim kısa sürede kabul gördü ve başkanlığımda bölümü kurarak eğitime başladık. Türkiye’de ilk kez biyoterör konusunda öğrenci yetiştirmeye başladık. Şu anda bu alanda yetişerek öğretim üyesi olmuş çok sayıda öğrencimiz vardır. Bu öğretim üyesi arkadaşlarımız bugün, ülkemize karşı yapılacak her türlü biyoterör saldırısına karşı çok önceden önlemler alabilecek kapasiteye haiz değerli birer bilim insanıdır.

Burada eksik olan şey hükümetin bu güne kadar, yetişmiş olan bu insan gücünü ayrı bir kurumsal yapı altında bir araya getirmemiş olmasıdır.

Korona nedeniyle televizyonlarda konuşan ve her biri diğerinden değerli öğretim üyeleri ne yazık ki önleyici değil tedavi edici yada klinik laboratuar uzmanlık alanlarına sahip bilim insanlarıdır. Biyoterör alanı önemli ve tamamıyla farklı bir alandır. Türkiye’nin bu konuda hizmet verecek ayrı bir kurumsal yapıya ihtiyacı vardır.

Bu nedenle hükümetin acil olarak ülkemizde bir “Ulusal Salgın ve Biyoterör Enstitüsü (USBE)” kurması ve bu alanda yetiştirmiş olduğumuz bilim ve teknik insan gücünü burada istihdam etmesi gereklidir. Doğal salgın ve olası bir biyoterör saldırısı karşısında her türlü önleyici çalışmalar yapacak, her türlü aşı ve bağışık serum üretimine ilmi katkı sağlayacak olan bu Enstitü, kapatılan Hıfzıssıhha Enstitüsü faaliyetlerini de içine alan, ülkemiz için son derece elzem, milli ve stratejik bir kurum olma özelliği taşımaktadır. Bu konuda yapılacak olan yatırıma şahsım ve arkadaşlarım her türlü bilimsel desteği vermekten onur duyarız."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları