Yanan ormana 'tapu' yok
Türkiye'nin dört bir yanından her gün bir başka yangın haberi geliyor...
Önce Kaz Dağları'ndaki ormanlık alan yandı, ardından Datça ardından Hatay... Son günlerde art arda gelen yangınlarla ilgili aklımıza takılan soruları TEMA Vakfı Orman Bölümü Proje Koordinatörü, Orman Yüksek Mühendisi Dr. Hikmet Öztürk yanıtladı.
- Son günlerde Türkiye'nin dört bir köşesinden bir yangın haberi geliyor. Bu mevsimde bu denli yoğun yangınların olmasının sebebi nedir?
Ülkemizde mevsim itibari ile Ağustos-Eylül ayları içersinde, özellikle yangın kuşağında bulunan orman alanlarımızda, yangın çıkabilmektedir. Çünkü bu aylarda özellikle yangına hassas olan bölgelerde hala yüksek sıcaklıklar görülmektedir ve henüz bu alanlara herhangi bir yağış düşmediğinden ya da çok az düştüğünden yaz boyunca orman içersinde kuruyan ölü örtü ve tüm diri örtüdeki nem kaybı, yanıcı maddenin tutuşma ve yanma oranını arttırıcı ve hızlandırıcı etki yapmaktadır. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nde poyraz estiği zaman bunlar Akdeniz bölgesi için kuru rüzgârlar olduğundan ormanlarda kurutucu etki yaparak yangına hassasiyeti daha da artırmaktadır. Orman yangınlarının ortalama %95 oranında insan kaynaklı çıktığını düşünsek de, insan etkisi ile bu etki birleşince bu aylarda özellikle yangınlar çıkabilmektedir. Ayrıca tarım alanlarında anız yakma zamanının da bu aylara denk gelmesi sebebiyle, tarım alanlarına bitişik olan orman alanlarında anız yakmadan sıçramalara bağlı olarak orman yangınları da çıkabilmektedir. Siyasi ve vb diğer sebepler ile “kasten orman yakma suçları" var ise de bu girişimler için ise zaten bu aylarda ormanın da hassas olması nedeniyle yangın çıkması kaçınılmaz olmaktadır.
- Yangınlarla ilgili çeşitli spekülasyonlar yapılıyor, bunların haklılık payı olabilir mi?
Genellikle spekülasyonlardan birisi ormanı yakarak yer elde edilmeye çalışılıyor ya da yangın sonrası maden sahası, bina vb tesis yapılacak şeklindedir. Bu haberler sonuca ulaşma açısından tamamen yanlıştır. Çünkü başta Anayasamızın 169 maddesinde “yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir” hükmü bulunmaktadır. Bu nedenle bu alanların yanmak sureti başka bir şekilde kullanımı mümkün değildir. Nitekim 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 17. Maddesinde “Devlet ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur” denilmektedir. Dolayısı ile orman yangınına sebep olanlar açısından bu tür amaçlar olsa dahi bunun gerçekleşmesi hukuken mümkün değildir. “Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmeliğe” göre de yanan alanlar “geçici süreli muhafaza ormanı” statüsüne sayılırlar ve bu yanan orman alanları için bir nevi geçici koruma statüsü kazandığı anlamına gelmektedir ki bu statü diğer orman alanlarına göre daha koruman ağırlıklı bir vasıf kazandığı anlamına gelmektedir. Bu alanlarda yine yasal olarak 2B vb nedenlerle orman sınırı dışına çıkarma işlemi yapılması da mümkünde değildir. Yangın sonrası yapılacak olan Anayasamızda açık olarak ifade edildiği üzere yeni orman yetiştirmektir ve yapılan da budur. Dolayısı ile yangına sebep olanlar açısından bu tür spekülasyonlar doğru olsa bile uygulama da gerçekleşeceği yönünde yapılan spekülasyonların haklılık payı bulunmamaktadır.
- Bu yangınlarla zarar gören doğal yapı kendini ne kadar sürede onarabilir? Ya da onarabilir mi?
Yangınlarla doğal yapı kendini onarabilir mi sorusuna orman ekosistemi yaklaşımı ile bakmak gerekmektedir. Yangın sonrası ekosistemde önemli değişiklikler olmaktadır. Büyük yangınlarda çok sayıda canlı yaşamını yitirmektedir. Bununla beraber ölüm oranının fazla olması nedeniyle bazı canlıların sayısında da beslenme olanağı bulduklarından artma olmaktadır. Artık yangın sonrası ekosistemde dinamikler tamamen değişmiştir ve eski halinin birebir olması olanaksızdır. Aslında ekosistemin zaman içinde hiç bir anı diğeri ile aynı değildir. Yangın olmasa bile orada bir orman zararlısının artması, ağaçların birçoğunda kurumalar olması gibi sebepler de ekosistemin yapısının bozulmasında benzer etkiler yapmaktadır. Burada önemli olan acaba yangın sonrası endemik türler kaybolmuş mudur, lokal bitki populasyonunda önemli küçülmeler olmuş mudur, bunun sonucu biyolojik ve genetik çeşitlilik nasıl değişmiştir sorularının yanıtlarıdır. Örneğin özellikle endemik türlerin bulunduğu (bitkiler ve hayvanlar) önemli ve sınırlı bir alandan bahsediyorsak, yanan alanın büyüklüğüne göre yangında bu türleri tamamen kaybettiğimiz için bu alanlarda eskiye dönüş beklemek mümkün değildir. Bunun dışında kalan alanlarda da tüm türü kaybetmesek bile aynı tür olmasına rağmen farklı genetik yapıya sahip olmaları nedeniyle bu durumda da genetik zenginlik kaybedilmektedir. Aslında hiçbir zaman yeniden oluşan yapı eski yapı ile aynı olmamakta ve yangından sonra yeni bir yapı oluşmaktadır. Ancak nispeten farklı da olsa bu yapının da yine bir orman ekosistemi haline gelmesi mümkündür. Ne kadar süre sorusuna da oluşan zararın büyüklüğü ve etkisi belirleyici olmaktadır. Çok büyük yanan alanlarda bu süre daha uzun sürerken, küçük alan veya düşük şiddetli yangınlarda, nispeten örtü yangını şeklinde yada tepe yangını şeklinde yanan alanlarda bu süre daha kısa olmaktadır. Yangından sonra orman ağaçları tür olarak doğaya getirilmiş olsa bile orman ekosistemi dediğimiz ormanda yaşayan birçok canlı, konukçu bitki, yaban hayvanları, ölü örtü ayrıştırıcılar vb alana yeniden gelmesi ve orman ekosistemi dediğimiz yapının oluşması oldukça uzun bir zaman almaktadır. Sonuç olarak merak edilen yanan alanlarda sadece orman oluşturmak olduğunda, evet dikilen yeni ağaçlar yanan ormanın yaşına ulaştığında aynı şekilde bir orman görüntüsü oluşacaktır. Ancak oluşturulan yeni ormanın doğal ormanların sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliğe sahip bir orman ekosistemi haline gelmesi ise oldukça uzun bir zaman alacaktır.
ntv
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları