loading
close
SON DAKİKALAR

Yarbay Ali Tatar ölümünün 15. yılında mezarı başında anıldı

Yarbay Ali Tatar ölümünün 15. yılında mezarı başında anıldı
Tarih: 21.12.2024 - 17:54
Kategori: Yurt

Kumpas soruşturmasında hakkında ikinci kez tutuklama kararı verildikten sonra intihar eden Yarbay Ali Tatar, ölümünün 15. yıl dönümünde 21 Aralık 2024 Cumartesi günü Karşıyaka Mezarlığı’ndaki kabri başında anıldı.

Anmaya Yarbay Ali Tatar'ın ailesi, silah ve mesai arakadaşları, komşuları, Emekli Komutanlar, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, CHP Milletvekilleri Aliye Timisi Ersever, Utku Çakırözer, İyi Parti Milletvekili Selcan Taşçı, siyasiler, basın mensupları katıldı. Ayrıca Ankara'nın orta yerinde bir suikast sonucu hayatını kaybeden Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş de katıldı.

Yarbay Ali Tatar'ın abisi Ahmet Tatar anmada yaptığı konuşmada;

"Değerli Dostlar,

Yarbay Ali Tatar’ın Hakk’a yürüyüşünün 15. yılında buraya kadar gelip bizleri yalnız bırakmadığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Hepinizi aşkla selamlıyorum.

Sevdasıyla, kavgasıyla dolu dolu bir devran sürdü Yarbay Ali Tatar. Gerçeğin yanında dimdik durmayı, haksızlığın, hukuksuzluğun karşısında eğilip, bükülmemeyi canıyla haykırarak Hakk’a yürüdü. Mücadelesini bu ülkenin güzel insanlarının aklına, vicdanına emanet etti.

Bu gün Yarbay Ali Tatar’ı anarken aslında unutmamızı bekledikleri hiçbir haksızlığı, hukuksuzluğu unutma niyetinde olmadığımızı; adaletsizliğe boyun eğmeme kararlılığımızı bir kez daha teyit etmiş oluyoruz.

Bu nedenle burada olmanız, bu kararlılığa, ortak olup, güç vermeniz çok kıymetli. Bütün dostlarıma bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

Yarbay Ali Tatar, doğduğu gecekondu mahallesinde yokluğun, yoksulluğu ne olduğunu; ancak çok çalışarak ve hayata karşı dirençli olunarak ayakta kalınabileceğini öğrendi.

Bu yokluk, yoksulluk cenderesinden tek çıkış yolu okuldu, okumaktı. O da bütün gücüyle okula, okumaya tutundu. Ama bir meslek sahibi olmak da tek başına yeterli değildi. Bir an önce aileye yük olmaktan çıkmak, onlara destek olmak gerekiyordu. O da önüne çıkan ilk fırsatın peşine düştü ve bir eğitimci sıfatıyla orduya katıldı.

Orduya katıldıktan sonra da üniversite ile bağını kesmedi. Bir yandan askerliğin yoğun mesaisine, nöbetine uyum sağlarken, bir yandan da bütün şartları zorlayarak akademik kariyerini devam ettirmeye, mesleki birikimin artırmaya çalıştı.

Kısa sürede bilgisi, çalışkanlığı ve rütbesinin çok üzerindeki görevlerde gösterdiği başarısıyla Deniz Kuvvetlerinin sevilen, saygın bir subayı oldu.

Görev alanındaki hiçbir aksaklığa, kayıtsız kalmadı. Eğitim birliklerinde objektif kuralların geliştirilmesine öncülük etti. Kişisel inisiyatiflerin en aza indirgenmesi konusunda çevresindeki Atatürkçü subaylarla yeni uygulamaları hayata geçirdi.

Böylece daha 90lı yıllarda ordu için sızmış irticacı grupların, özellikle de Fetullahçıların radarına girmiş oldu. Daha o yıllarda Fetullahçı çete, ordu içinde gücün artırmak, militanlarının yolunu açıp köşe başlarını tutmak için alttan alta sinsice çalışıyordu.

Planları için tehlike gördükleri Atatürkçü subayları, daha o günlerde fişleniyorlardı.

AKP, iktidara geldiği andan itibaren bu çeteye her türlü siyasi desteği verdi. Bu destekle beraber daha da cesaret kazanan, azgınlaşan FETÖ, orduyu tümüyle ele geçirmeye soyundu.

Türk Ordusunun DNA'ları ile oynamaya başladılar. Sonu 15 Temmuz darbesine kadar uzanacak yolda, büyük bir kıyım ve tasfiye hareketine giriştiler.

İşte FETÖ nün, emniyet, yargı ve medyadaki militanları eliyle Türk Ordusuna karşı kurduğu Kumpaslar böyle başladı. Daha iki gün önce andığımız Necip Hablemitoğlu  bu yüzden katledildi.

Dün, bu kumpaslarla, yüzlerce subayın ordudan koparılıp, hapishanelerde süründürülmesinin, nedeni ne ise; bu gün “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyen teğmenlerin suçlu gibi gösterilmesinin, meslekten atılmaya kalkılmasının nedeni budur.  Ve 15 yıl önce, bütün bunları öngörüp “Böyle giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne de yaşayacak bir cumhuriyet bulamayacaksınız” diye uyaran Yarbay Ali Tatar’ın isyanının nedeni budur.

Değerli Dostlar, Yarbay Ali Tatar’ın isyanının üzerinden 15 yıl geçti. Bizler onu, onun mücadelesini unutturmamak adına her fırsatta isyanına nefes olmaya çalışıyoruz. Ancak ülkemiz, o günlerde girdiği karanlıktan, bir türlü çıkamıyor. Koca bir halk o günlerde görmeye başladığı kabustan bir türlü uyanamıyor.

17/25Aralık sürecinin üstünden 10 yıl geçti. Göz göre göre bu ülkeye yaşatılan ve 251 insanımızın yaşamına mal olan, 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden sekiz yıl geçti. FETÖ nün kadar karanlık ve hain bir örgüt olduğu herkes tarafından görüldü, ipliği pazara çıktı. Yurtdışındaki yapılanması bile çözülüyor. Örgütün başı Fetullah, yargı önüne çıkmadan, hesap vermeden bu yıl öldü.

Fakat ülkemiz 2007 de girdiği karanlık tünelden hala çıkamadı.

FETÖ nün devlette yarattığı tahribat tamir edileceğine, bozulan adalet sistemi düzeltileceğine, hukukun üstünlüğü ve demokrasi hakim olacağına, ülkemiz daha beter bir kaosun, karanlığın içinde yuvarlanmaya devam ediyor.

Hukuksuzluk, adaletsizlik ekonomik çöküntüyü de beraberinde getirdi. Kamu kaynakları talan ediliyor. Geniş halk kitleleri yoksulluğa mahkum edilirken, her köşe başında, bir yeni yetme milyoner türüyor. Saray ve çevresi lüksten, şatafattan asla vazgeçmek istemiyor.

Bu gün hastanelerde bebeklerin para için ölüme terkedildiğine, çocuklarımızın okullarda tarikatlara teslim edildiğine tanık oluyorsak, bunu sebebi bozulan devlet düzenidir. Neredeyse hayatımızın her alanı, toptan piyasanın insafına terk edildi. 

Türkiye Cumhuriyetinin kurumlarına düşen FETÖ zehri bugün siyasi güç sahiplerini zehirliyor. Ağızlarından olmadık sözleri duyup şaşakalıyoruz. Meclisin etkisizleştirilmesine, Anayasanın ayaklar altına alınmasına, mahkeme kararlarının uygulanmamasına ses çıkarmayanlar, Apoyu Meclise davet edebiliyorlar. Millete tek adam rejimini, kader gibi dikte etmeye kalkıyorlar.

Fakat yanılıyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin onurlu yurttaşlarını istedikleri gibi yönlendirebileceklerini, ölümü gösterip sıtmaya razı edebileceklerini düşünenler, yanıldıklarını çok yakın bir gelecekte mutlaka göreceklerdir.

Çünkü ne yaparlarsa yapsınlar. Bu milleti, ne aşta ekmekte, ne de hukukta demokraside daha azına razı edemeyecekler. Kendi çocuklarını bile inandıramadıkları hurafelerle bu ülkenin gençlerini vasatlığa, yoksulluğa ve karanlığa mahkum edemeyecekler.

Değerli Dostlar, Bu ülkede Yarbay Ali Tatar’lar bitmez.

Hiçbir güç Mustafa Kemal Atatürk’ün aydınlığını, bu ülkenin üzerinden, sevgisini, bu milletin yüreğinde yok edemez.

Şüphesiz, yüz yıl önce olduğu gibi, bu milletin tekrar silkinip, üzerindeki ölü toprağını atacağına, safralarından kurtulacağına olan inancımız tam ve geleceğe ilişkin ümitlerimiz her zamankinden daha canlıdır.

Saygılarımla," dedi.

Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Tatar yaptığı konuşmada;

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu konuşmasında;

Ankara'nın orta yerinde bir suikast sonucu hayatını kaybeden Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş konuşmasında;

"Yarbay Ali Tatar, hayatına son vermeden önce kaleme aldığı mektubunda şu ifadelere yer vermişti: “En küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum” Yarbay Ali Tatar’ın işaret ettiği o karanlık, FETÖ, 15 Temmuz’da tepemize mermi ve bomba olarak yağdı. Dışı başka içi aynı bir başka karanlık yapı, Ankara’nın göbeğinde bir akademisyeni gözünü bile kırpmadan torbacılara katlettirdi. Daha önce yaptıkları bilinmiyor, hâlde yaptıkları ortada, bundan sonra yapabilecekleri ise meçhul. Bir daha hiçbir can yanmasın, ana babalar öldürülmesin, çocuklar aydınlık sokaklarda güvenle oynasın diye karanlığa karşı topyekûn, omuz omuza bir mücadele yürütmekten başka çaremiz yok."

 
 İyi Parti Milletvekili Selcan Taşçı konuşmasında;

Yarbay Ali Tatar'ın veda Mektubu; 'Bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum'

Yarbay Ali Tatar veda mektubunda; Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.

Yarbay Ali Tatar veda mektubunda; Karanlığa bir nebze ışık olmak için hayatıma son veriyorum!

Yarbay Ali Tatar'ın Veda Mektubu

Sevgili Nilü ve canım aile üyelerim...
Tam her şeyden kurtulduk derken sizlerden bir ayrılık durumu daha yaşamak durumundayım.
Bu ayrılık ebedi ayrılıktır.
Eğer öbür dünya varsa... İleride orada buluşuruz.

Ben ailemden kimseye küskün değilim.
Hepinizi çok seviyorum.
Hepinize bir hakkım geçtiyse helal olsun.
Sizin de bana hakkınızı helal edeceğinize eminim.
Dediğim gibi bana sakın kızmayın.
Belki bu süreç altı ay, bir yıl sonra geçecek.
Ancak benim buna dayanacak halim yok.

Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım.
Başınızı dimdik tutun!
Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam.
Yaşadıklarımı ikinci defa kaldırmam mümkün değil...
O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim...

Belki benim ölümüm bu durumda olan başkalarının aydınlığa çıkışına bir ışık olur. Boşu boşuna ölmemiş olurum.
Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim.
Buna en çok karşı çıkan bendim.

Şu anda çok duygusal değilim.
Ağlamıyorum.
Yalnız içim buruk ve kırgın.
Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım.

Beni rahmetli babamın yanına gömün.
Karımı ve kızım Gökçen’imi size emanet ediyorum. Kızımı ve karımı yalnız bırakmayacağınızı, bu işin peşini bırakmayacağınızı biliyorum.

Tek tesellim sizleri son bir defa, hep birlikte görmek oldu.

Gökçen’im, canım kızım derslerine çok iyi çalış.
İyi çalış ve önemli yerlere gel ki, benim hesabımı sorabilesin!

Hukuksuzluk sürecine hukuk adına saygı gösterilemez.
Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne yaşayacak bir cumhuriyet, ne de bir ülke bulamayacaksınız.

Şunu bilin ki, en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.

 

Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları