Tarih:
04.03.2015
Ahmet Altan’a, Yasemin Çongar’a
Ahmet Tatar; Yasemin Çongar güya vicdan da yaparak Baransu’yu ve yaptıklarını savunurken Ahmet Altan pervasızca meydan okuyor.
Bavulcu Baransu’nun tutuklanması üzerine esas elebaşılar konuştular.Yasemin Çongar güya vicdan da yaparak Baransu’yu ve yaptıklarını savunurken Ahmet Altan pervasızca meydan okuyor.
Sahtekarlık bütün yönleri ile ortaya dökülmüşken, saldırganlıkla suçlarını örtebileceğini sanıyor Ahmet Altan. Laf ebeliği ile üste çıkabileceğini ve kamuoyunu bir kez daha darbe söylemi ile manipüle edebileceğini düşünüyor. Bunda kıvrak diline, belagatına güvendiği çok açık.
Soruyor Ahmet Altan:
“Benim gördüğüm listenin tepesinde kardeşimin adı yazıyordu.
Sizin “gerçek” listenizin üstünde kimlerin adı vardı?
Kimleri tutuklayacak, vuracak, öldürecektiniz?
O spor salonlarına, futbol sahalarına kimleri dolduracaktınız?”
Ahmet Altan, yazıda çizide, edebiyatta seninle aşık atamam. Yalanlarınla zaten başa çıkamadık.
Ama, sen bir listeden bahsediyorsun ya.
Ardından kimi vurup öldürecektiniz, kimleri spor salonlarına, futbol sahalarına dolduracaktınız diyorsun ya.
Ben sana “cek” “cak” demeyeceğim.
Ben sana yaşadıklarımdan bahsedeceğim.
Benim kardeşimin adı da, şimdi delikanlılık yapıp, yayınladığını söylediğin, sahip çıktığın o sahte listelerde yazılıydı.
Hatırlıyormusun Yarbay Ali Tatar’ın adını.
Yine o listelerde Murat Özenalp’in adı da vardı. Onu hatırlıyormusun peki.
Yüzlerce ismin arasında nasıl hatırlayacaksın, değil mi? Çünkü senin için sıradan, aslında katli vacip isimlerden bir ikisiydiler. Öyle değil mi?
Onlar şimdi yoklar.
Ama senin kardeşin hayatta.
Hükümetle küsüşünceye kadar, Allahın günü bir kanalda karşımızdaydı.
Yani yine sen galipsin.
Düz Özal devriydi, bu gün AKP
Biz derdimize, biz ölümüze yanalım. Öyle mi?
Yani demem o ki; senin kardeşinin de içinde olduğunu söylediğin listeden kimsenin kılına zarar gelmedi.
Hepsi sağ selamet, evlerinde, yollarında, eşlerinin, çocuklarının yanlarında.
Bizim Gökçen’imiz, bizim Duru’muz yetim kaldı. Babasız büyüyorlar. Biliyor musun?
Senin kardeşinin listesinden kimseyi futbol sahalarına spor salonlarına doldurmadılar. Her gün bir sofrada ağırlandılar.
Ama benim dostlarımın, kardeşlerimin üstüne kendi iradeleri ile geldikleri salonların kapıları kitlendi. Mahkemeden tutuklama kararı beklediler.
Silivri’nin, Hasdal’ın, Mamak’ın toplama kamplarında ölüme yatırıldılar.
Ama yine meydan okuyan, yine haklı çıkan sen.
Dün demokratlıklarını yere göğe sığdıramadığın ve o günlerde seni her şeyleri ile destekleyenler, şimdi sokağa terk ettiler diye, birde mağduriyet hezeyanındasın.
Ne güzel, Yasemin Çongar’da sen de aslında Baransu’nun elindeki belgeleri devlete verdiğini sorumluluğunda, Genelkurmay’da, devletin diğer kurumlarında olduğunu söylüyorsunuz.
Polisiyle, yargısıyla bu gün ortaya çıkan bir çete yok öyle mi?
Bu çetenin yazarı çizeri ile bir medyası da yok.
Siz sadece gazetecilik yaptınız, bu işlerle de hiç alakanız yok öyle mi?
Şimdi vicdana gelen Yasemin hanım “Balyoz” davası, birçok kişi gibi bana da kurunun yanında yaşın, darbecilerin yanında masumların da yandığı izlenimini verdi. Bundan büyük bir mağduriyet, bundan büyük bir adaletsizlik olamaz.” diyor.
Hemen bir parağraf öncesinde yazdıklarını görmesem samimi olduğuna inanacağım neredeyse. Ama hemen birkaç satır yukarda;
“Tabii, bu gerçek, “Balyoz” davasına konu olan belgelerin bazılarında tahrifat olması ihtimalinin vahametini ortadan kaldırmıyor. Böyle bir tahrifatın yapılmış olması, darbecilikle yüzleşme fırsatının heba edilmesine, bu ülkede darbelerin bir daha asla yaşanmaması yolundaki çok önemli bir hukuk sürecinin gölgelenmesine yol açar.” Diyor.
İşte bu.
Bir gazeteci düşünün bir şeye kendini inandırmış ve bu yolda her türlü hak ihlali hukuksuzluk sadece teferruattan ibaret kalıyor.
İşte tam da bu yüzden, bu süreçten, yaşanan acılardan, kayıplardan, başka suçlularla birlikte siz de sorumlusunuz.
İşte tam da bu yüzden Berk Erdem’in, Murat Özenalp’in ve kardeşim Ali Tatar’ın kanı sizin de elinize bulaşmıştır. Bundan kurtulamazsınız.
Gazetecilikten dem vuran Ahmet Altan, Yasemin Çongar vicdan sömürüsünü, kabadayılığı bırakın.
Analarımızın, çocuklarımızın, şehitlerimizin fotoğraflarını alın karşınıza ve onların gözlerinin içine bakarak sadece gazetecilik yaptığınızı tekrar tekrar söyleyin kendi kendinize.
Belki kendinizi inandırırsınız. Belki vicdanınızı rahatlatırsınız. Belki kabuslarınızdan kurtulursunuz.
Fakat tarihin yargısından asla kurtulamazsınız.
Asla sıyrılıp kurtulamazsınız bu günahtan. Buna izin vermeyeceğiz ve asla sizi, yaptıklarınızı unutmayacağız.
Bu laneti hep üstünüzde taşıyacaksınız.
Çocuklarınız torunlarınız sizinle onur duyamayacaklar.
Ahmet Tatar
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları
DİĞER YAZILARI