loading
close
SON DAKİKALAR

Ali Tatar anısına: 'Kahramanlar Öykülerle Yaşar'

Ahmet Tatar
Tarih: 12.12.2016

Ahmet Tatar; Bir hafta sonu, birden kapınız çalınır. Gelen bir dostunuzdur, uzun yıllar görmediğiniz. Belki özlemini çektiğiniz, çok yakınınızdan biridir.

Bir hafta sonu, birden kapınız çalınır. Gelen bir dostunuzdur, uzun yıllar görmediğiniz. Belki özlemini çektiğiniz, çok yakınınızdan biridir.

Aniden karşılaşır, şaşa kalırsınız. Sonra atıp üzerinizden şaşkınlığı, bu güzel hafta sonu sürprizinin tadına varmaya çalışırsınız.

“Gir içerde çıkar ayakkabılarını”. Tutar alırsınız paltosunu. “Nerelerdesin bunca zaman”, “Özlettin kendini”.

Daha kapıdayken şikâyet eder. “Nedir bu Ankara’nızın kuru ayazı. Dondum” der. Sarılır öpersiniz. Kucaklayıp ısıtmak istersiniz. Sanki hiç yaşamamış Ankara’da. “Ne de çabuk unuttun Ankara’nın ayazını”

Sonra çok soğukta kaldığından, hiç alışamadığından, sıcağı özlediğinden söz eder ayaküstü. Bir kez daha kucaklarsınız. Hasret giderirsiniz.

Kahvaltı masanız kuruludur hala. Tutar kolundan çekiştirip oturtursunuz sandalyeye. “Bari bir elimi yıkasaydım”a fırsat vermez, tutarsınız elini. Üşümüştür gerçekten. Dolar çaylar ince belli bardaklara. Yenilenir sofra, ev halkında bir telaş. Herkes üşümüş konuğu rahat ettirme derdindedir.

İlk çay bardağının boşalması ile dost sofraya yerleşir. Çarçabuk bir şeyler yiyip çekilmesinin beklersiniz. Özlediğini anlarsınız bildiği tatları, seyredersiniz ve mutlu olursunuz iştahla kahvaltı edişinden.

Çok zaman geçmiştir. Anlatacak yığınla yaşanmışlık vardır. “Neden”le başlamayan, ama yine de sorulmayı bekleyen yığınla soru vardır sorulması gereken.

Hangisinde başlayacağınıza, neyi soracağınıza karar vermeye çabalarken, bu güzel zamanı sorulara kurban etmekten vazgeçersiniz sonra. Gözleriniz hep yüzündedir. “Değişmiş mi biraz” Geçen zamanın izlerini ararsınız yüzünde. Hatırlamaya çalışırsınız anılarda kalanları.

Bembeyaz dır yüzü. Tam ortasında kızıl kan çiçekleri ve ortada dostun gül cemali.

Bir imza ile kapatıp kapıyı, içeri aldım armağanımı. Açtım kapağını paketin, elimi uzatıp en üstekini aldım. İncitmekten korkarak öylece tuttum elimde.

Dost yüzüydü gördüm.

Gelen Aliydi.

Aylardır beklediğim andı bu.

Büyük bahtiyarlıktır benim için. 2015 yılı başlarında “Edebiyat Hatırlatır” şiarı ile çıktığımız yolda diktiğimiz fidanın meyvesini tutuyorum elimde.

Başlığında “Kahramanlar Öykülerle Yaşar” yazıyor. El birliğinin, gönül birliğinin, ortak emeğin bir üründür bu kitap.

Fikir vereniyle, fikri kağıda dökeniyle, eli kalem tutup yazanıyla, yazılanı sarraf terazisinde tartanıyla, tartılanı inci mercan ile dizip üstüne dost cemali basanlarıyla söylenen bir türkü gibi.

Hani biri döker yüreğindekileri ezgiye, yakar sözcükleri derdiyle, sevinciyle, hasretiyle; sonra dolaşırken dilden dile, eklenir, işlenir, olgunlaşır, güzelleşir türkü olur. Artık ne yakanı, ne ekleyeni bilinir. Türküdür ve herkesindir.

Evet bir türküdür artık elimde tuttuğum.

Ali adıyla, Türkan Saylam’a, İlhan Selçuk’a, Kuddusi Okkır’a, Murat Özenalp’e, Aziz Cem Çakmak’a ve yakın zamanda yaşadığımız hukuksuz, karanlık döneme verdiğimiz bütün canlara söylenen, içli bir türküdür.

Gören, izleyen gözler, okuyan, söyleyen diller, tutan emek veren eller, dert görmesin.

Kaybettiğimiz tüm canlarımız için dikilmiş ölmez bir ağaçtır bu kitap. Meyvelerinin tümü ÇYDD bırakılmıştır. Genç fidanlara can olsun diye.

Ağacımızın yalnız kalmaması dileğiyle.

Ahmet Tatar

Ali Tatar anısına: 'Kahramanlar Öykülerle Yaşar'

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları