loading
close
SON DAKİKALAR

4,5 G

Atay Sözer
Tarih: 07.04.2016

Atay Sözer; Komşunun küçük torununa 'Kaç yaşındasın?' diye sordum...

Komşunun küçük torununa “Kaç yaşındasın?” diye sordum.
Minik cadı biran önce büyümek isteyen her çocuğun yaptığı gibi;
“4,5” dedi; üstelik parmaklarıyla da gösterdi, Rabia işareti yapar gibi yapıtı;
“Bir bu kadar” dedi sonra bir parmağının yarısını göstererek;
“Bi de bu kadar”
Bu yaşta çocuğun matematik bilgisine hayran kaldım doğrusu.
Ellisini geçmiş biri olarak hâlâ hesap makinesiz dört işlemde zorlandığımı düşünüp kendimden utandım.
Eskiden çok iyi yapardım aslında, epey de hızlıydım. Ama gelişen teknoloji bu yeteneğimi köreltti. Hele hele akıllı telefonlar çıktı çıkalı kalan bir iki kırıntı da gitti; dört işlem gerektiği durumlarda hemen akıllı telefona sarılıp hallediyorum nasılsa.
Fena takıldım onsuz yapamıyorum, her an yanımda olsun istiyorum, o olmadan kendimi bir hiç hissediyorum. Otobüste, metroda, vapurda sürekli elimde, sürekli olarak iki parmağımı onun pürüzsüz ekranı üzerinde kaydırıyorum; yolda yürürken bile buna ihtiyaç duyuyorum, bu yüzden kaç defa ezilme tehlikesi geçirdim
Tabii teknolojinin hızına yetişmek olası değil, akıllı telefonlara bir de konuşma fonksiyonu eklendi.
Soruyorsun telefona “Akıllım, yedi kere sekiz kaç eder?” diye
Buğulu bir kadın sesi “56” diye yanıtlıyor
Sırf o sesi duymak için bütün kerrat cetvelini saydırdığım oldu.
En son söylettiğimde dayanamadı
“Bu yaşına geldin artık bir şeyleri öğrensen iyi olur” dedi.
Ona olan bağlılığım daha da arttı, eskiden sadece dokunuyordum şimdi sohbette de başladım.
Akıllı telefonların aklının gittikçe geliştiğini ve insan aklını geçtiğini dehşet içinde fark ettim.
Eskiden pek çok telefon numarasını aklında tutan ben, şimdi evimin numarasını bile anımsa-yamıyorum. Ama gerek de duymuyorum; telefonumdaki buğulu sesli akıllıma;
“Lütfen evi arar mısın ?” diyorum
O da “Tabii ki ararım, benim görevim ” diyor.
Melankolik anlarımda bazen duygularıma hâkim olamayıp
“Seni seviyorum akıllım” diyorum…
“Ben de seni seviyorum ama benim bir telefon olduğumu unutma” diyor.
Telefonumla seviyeli ilişkim yolunda giderken birden yeni sistem telefonların çıkacağını duy-dum. Uzun süre düşündüm, yenisi aldığımda eskisi üzülebilirdi; onu kırmadan anlatmalıydım durumu…
“Bak konuşmamız lazım” dedim,
“Benim işim bu tabii ki konuşalım, ben her zaman hazırım, her zaman senin emrindeyim”
İşimi zorlaştırıyordu doğrusu, bana bu kadar bağlı bir telefona bunu nasıl yapardım.
“Bak ben başka bir telefonu seviyorum”
“Çok normal, işin kuralı böyle, yeni teknoloji üretildiğinde eskisi çöpe gider; sonra o da eskiyip çöpe gider, bir yenisi gelir… Kim bu 4G mi?”
“Yok” dedim “4,5 G”
Akıllım gülmeye başladı
“Yahu 4,5 G diye bir şey yok ki şaşkın, yeni çıkan telefonlar 4G”
“O zaman ne demeye bütün millet 4.5G diye bağırıp duruyor?”
“Bunu önce sizin patrona söylediler 4G teknolojisine geçiyoruz diye, o da 4G’yi boş verin bekleyin sonra 5G’ye geçin, dedi. Ama hemen geçilemiyor tabii 5G’ye”
“Tabii tam olarak hazırlayamadılar belli ki”
“Niye hazır olamasın 5G, 6G, 7G; 10G’ye kadar hepsi hazır, sonrası da hazırlanıyor”
“ Peki niye doğrudan 10G’ye geçilmiyor?”
“Ne olurdu sanki benim aklımın onda biri sende olaydı; her sene bir G çıkartacaklar, her çıkanı da senin gibi enayilere kakalayacaklar, yoksa bu sektör nasıl dönecek?”
“Sen şimdi onu bırak , 4.5G diyordun onu anlat”
“Tamam işte şimdi 4G’yi çıkartsalar sizin patronun lafını yere düşürmüş olacaklar, 5G yapsalar teknoloji sahipleri bozulacaklar. 4.5 diyerek arayı buldular; ne olur yeme bu numaraları. Her ne kadar beni onlar programlasalar da ben senin yaranına konuşmak zorundayım.”
“Yani ben şimdi yeni telefon almayayım mı?”
“Yahu ben bunca lafı kime ettim az önce…”
“Ama onun interneti daha hızlıymış… Filmler daha hızlı iniyormuş”
“Telefonda seyredilen filmden hayır mı gelir; hem ay sonunda kastıracakları fatura sinema biletinin kaç katı haberin var mı, ey geri zekâlı mahlûk…”
Doğrusu akıllı telefonumun beni aşağılamasına daha fazla dayanamazdım, bir anlık öfke pat-lamasıyla duvara fırlattım, parça parça oldu…
Sonra dolabın en dibine gitmiş olan beş kilo ağırlığında, uzun antenli, hantal, akılsız cep tele-fonunu çıkartıp sim kartını taktım. Ama hafızası sınırlı olduğundan artık bazı numaraları ak-lımda tutmak zorunda kalıyorum; bu aptal internettin adını bile duymadığından olur olmaz yerde çıkartıp ekranını parmaklamıyorum. Dolasıyla etrafıma daha dikkatli gözlemliyor ve ellerindeki akıllıları parmaklayanların ne kadar aptal bir görüntü verdiklerini görüyorum.
En güzeli geçenlerde biri sordu “yedi kere sekiz kaç eder?” diye hiç düşünmeden “56” dedim. Kendini akıllı hissetmek güzel bir duygu gerçekten… 
 
Atay Sözer

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları