Tarih:
15.02.2016
Gelmezse Eğer O Tren Öpsün Sizi Zeki Müren
Atay Sözer; Ya gördünüz mü demek ki hem gar, hem yeşil alan hem de müze aynı anda olabiliyormuş...
Başlık son derece kötü, seviyesiz, zekâ yoksunu bir espri içeriyor; ilkokul çocukları bile artık bu tür esprileri terk çoktan etti.Ama Haydarpaşa Garı konusunda bugüne kadar olan gelişmelere baktığımızda yaşananların seviyesizliğine son derece uygun düşüyor.
Her şey 2004 yılında başlamıştı; bir takım sivri zekâlılar ortaya çıkıp “Kentsel dönüşüm” daha da doğru bir ifadeyle “Rantsal söğüşüm” politikası doğrultusunda “Haydarpaşa Garı’nı ne etsek?” diye düşünmeye başladılar.
Muhteşem bir konumu olan bu garı ille de bir şey edeceklerdi, ama ne edecekleri konusunda bir türlü anlaşamıyorlardı.
Bir kere çok iyi bir AVM yapılabilirdi; AVM eksikliği çeken metropolümüz için ilaç olurdu kuşkusuz.
Ancak otel olursa daha karlı olacağı görüşü de baskındı…
TOKİ’ye verip de büyük muhteşem bir Haydarkent inşası rantsal açıdan karlı olabilirdi. Lakin TOKİ zaten boş bulduğu her yere konduruyordu konduracağını; burayı TOKİ’ye toklatmanın anlamı yoktu.
Aslında buraya Osmanlı sultanlarının yaptırdıkları bir selatin camisi pek yakışırdı, ama getirisi olmadığı için sadece akıldan geçirilmekle kaldı. Din tüccarlığının da bir sınırı vardı neticede.
Bilgili profesörlerimiz, görüş bildirmeseler olmazdı elbet…
“Müze olsun müze” dediler…
“Ne müzesi olsun peki?” sorusu farklı boyutta tartışmalara yol açacaktı, nitekim de açtı…
“Haydarpaşa Müzesi olsun, Haydar Paşa’nın özel eşyaları; madalyaları, çizmesi, kılıcı, fesi işte başka nesi varsa sergileyelim. Açılışı da Haydar Paşa’nın gelinine yaptırdık mı iyi reklam olur…”
“Yahu o Haydar Paşa denen vatandaşın adını Google’da aradığında bile doğru dürüst bulamıyorsun eşyasını nasıl bulacaksın. Hem iki madalya bir fes için koca gar mı kapatılırmış geri zekâlı ! Geç onu…”
“Oyuncak müzesi açalım… Oyuncak trenler sergilensin…”
“Yok olmaz onu Sunay Akın çoktan açtı, oyuncak treni de kondurdu…”
“Benimki masum bir öneriydi, sahi yahu Masumiyet Müzesi açalım, iyi olur…”
“Onu da Orhan Pamuk açtı, bitpazarından topladığı malları sergileyip müze diye kakalıyor millete…”
Müze önerisi de bu sürünceme içinde hâlâ süregelmektedir…
“Haydarpaşa garında Kadirim, garı bana vermezsen çıban çıksın oranda” romantikliğiyle şiir yazanlarımıza göre; burası yeşil alan olmalı, çocuklar üzerinde koşturup oynamalıydı mut-laka…
Bu arada birkaç sağduyu çıkıp;
“Yahu garın gar olarak kalması niye aklınıza gelmiyor; bırakın gene trenler gidip gelsin; Ana-dolu’dan gelen vatandaş Haydarpaşa’nın merdivenlerinden inip kendini bekleyen vapurla Av-rupa’ya ulaşsın. Bundan güzel bir görüntü dünyanın neresinde var; bir kıtadan diğer kıtaya geçiş yapan bir kapı burası. Gene filmler çekilsin burada, delikanlı şehri terk eden gözü yaşlı genç kızı götüren trenin peşinden koşsun…” türünden haykırışlar rantçıların gümbürtüsü içinde davulcu yellenmesine döndü.
Bu ben sana, sen bana kavgası içinde Haydarpaşa’da yangın çıktı, çatısı yandı.
Böyle durumlarda çıkan yangınlar her daim şaibelidir; “zamanlama manidar” ifadesi tam da buraya uygundur…
Bu durumda sakın komplo teorisi falan demeyiniz; yıllar yılı entrikalı Tv dizileriyle büyümüş olan necip milletimin insanına yediremezsiniz...
Ve Haydarpaşa’yı gardan gayrı her şey edebilecek rantsal bir proje onaylandı…
Kadıköy Belediyesi, Mimarlar Odası gibi kuruluşlar bu talana itiraz etti…
Haydarpaşa Dayanışması bıkmadan usanmadan her Pazar garın merdivenlerinde nöbete durup;
“Trenleri kaldırdın da ulaşımı katlettin
Garı otel etmeyi de sen nasıl akıl ettin” haykırışlarıyla seslerini duyurmaya çalıştılar.
Ve en sonunda sesler duyuldu…
Hani kümesteki hindiyi kesip iç pilav ve kestaneyle doldurup mu yiyelim, yağda mı kızartalım, çevirme mi yapalım yoksa haşlayalım mı kavgasının sürmesi hindinin hayatının uzamasına ne-den olur ya; işte burada da aynen öyle oldu; bizim hindi şimdilik kurtuldu.
Belediye meclisi bu kez hazırlanan planı iade etti. Yeni hazırlanacak planda Haydarpaşa Garı, hızlı trenin ilk istasyonu olacak, tarihi kimliği korunacak. İncelemeler sonucu oluşturulacak yeni planda, gar çevresinde kamuya açık yeşil alanlar oluşturulması, TCDD ve demiryolu tarihi konulu bir müze kurulması da yer alacak.
Ya gördünüz mü demek ki hem gar, hem yeşil alan hem de müze aynı anda olabiliyormuş.
Ama hâlâ temkinli durmakta fayda var bunca yıldır bu topraklarda yaşıyoruz yani malımızı biliyoruz. “Cambaza Bak” oyunuyla kandırıp hop diye AVM’yi de oteli de dikebilirler her an…
O yüzden gözümüz yolda, gönlümüz darda o tren gelene kadar bekleyeceğiz…
Eğer trenin gelmemesi gibi bir seviyesizlik olursa; işte o vakit başlıktaki ifade geçerlidir.
Atay Sözer
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları