Tarih:
28.08.2012
Mektepler açılırken
Atay Sözer yazıyor, ''Kâbus bire bir gerçekleşiyor...''
Babası Hidayet’e “ayağını kaldır” dedi, kaldırdı Hidayet.Baba saatinin kronometresine bastı, bir süre bekledi.
“Tamam 10 saniyeyi geçti, ayağını havada tutmayı becerdi, mektebe rahatlıkla kaydını yaptırabiliriz” dedi ve Hidayet’i 4+4+4 sisteminin ilk 4 yılı için hemen imam hatibe çevrilme arifesindeki bir mektebe kaydetirdiler. Neticede bir gün herkes imam hatipli olacaktı.
Muallim, 4+4+4 meselesi gündeme geldiğinden beri kâbuslar görüyordu, mektepler açılınca başına gelecekleri o kâbuslar haber veriyordu. Korkulan gün gelmişti, nihayet medreseler pardon mektepler açılıyordu. Elif cüzlerini alan 5-6 yaşlarındaki çocuklar sınıfları doldurmuşlardı...
Muallim, 4+4+4 meselesi gündeme geldiğinden beri kâbuslar görüyordu, mektepler açılınca başına gelecekleri o kâbuslar haber veriyordu. Korkulan gün gelmişti, nihayet medreseler pardon mektepler açılıyordu. Elif cüzlerini alan 5-6 yaşlarındaki çocuklar sınıfları doldurmuşlardı...
Muallim sıralarda oturan 70 çocuğa endişe içinde baktı çünkü başına gelecekleri biliyordu.
Çocuklar da muallime endişe içinde bakıyorlardı çünkü onlar başlarına bir şeylerin geleceğini hissediyorlar ama neler geleceğini tam olarak bilmiyorlardı.
Muallim korkuyordu, kayda gelen velilere “Yapmayın etmeyin, ne olur çocuklara rapor alın, bir sene sonra getirin, burada heba etmeyin yavrularınızı” diye yalvarmış birkaçını da razı etmişti.
Ama sonra milli eğitimden sıkı bir fırça yemişti, “Sen kimsin be adam; kim oluyorsun da bizim başlattığımız eğitim hamlesine engel oluyorsun… Böyle milletin aklına rapor almak gibi zararlı fikirleri sokup onlara yol gösterme”
demişlerdi.
Muallim ilk dersine başladı…
“Çocuklar burası bir mektep, neymiiiiş hep beraber söylüyoruz…”
Çocuklar hep birlikte haykırdılar…
“Neymiiiiiiş…”
Bunlar muallimin iyi dakikalarıydı daha, bunun bilincinde olan muallim gülümsemeye çalıştı…
“Var mı söylemek istediğiniz bir şey?” diye sevecen bir halde seslendi talebelerine…
Hidayet ayağa kalktı “Benim kakam geldi…”
Kaka doğal bir gereksinimdi, gelmesi doğaldı… Ama bunun söylenmesinin bir adabı vardı bir muallim olarak da bunu öğretmek onun göreviydi…
“İlk dersimiz bu olsun çocuklar, kakamız geldiğinde kakam geldi değil, taytayım geldi diyoruz, ne diyoruuuz, hep beraber…”
“Nee diyooooruuuz…”
Ama Hidayet’in kıvrandığını görünce önce onun sorununu çözmek gerektiğini idrak etti.
“Peki yavrum git yap o zaman; koridorun solunu takip et sağa sap, soldan üçüncü kapı tuvalet…”
Sonra Hidayet’in daha 5 yaşında olduğunu, henüz ondalık sayıları öğrenmeye başlamak şöyle dursun daha sağını solunu bilmediği gerçeğini kavradı. Onu bu halde bırakırsa maazallah müdür beyin odasına def-i hacette bulunma tehlikesi vardı.
Hidayet’i tuvalete götürüp taytayını yaptırma sorumluluğu kendine aitti. Birden bu sahneyi kâbusunda gördükleriyle aynı olduğunu anımsadı; kâbus birebir gerçekleşiyordu.
Hidayet’i elinden tutup koridorun solunu takip etti, soldan üçüncü kapının önüne geldi, kapının önü kalabalıktı, diğer muallim arkadaşları aynı kendi gibi taytayları gelen 5 yaşındaki talebelerini getirmişlerdi; Hidayet’i tuvalete soktu…
“Hadi bakalım yap taytayını…”
“Hadi bakalım yap taytayını…”
Hidayet içerdeyken muallim ileride başına gelecekleri düşündü, bu daha ilk 4 yılın ilk dakikasıydı; üstelik sınıfta 69 çocuk daha vardı onların da kakaları gelecekti elbet. Kafasında pek çok problem birikiyordu. “Bir muallimin bir talebesini kakaya götürmesi 15 dakika sürüyorsa 70 talebenin kakaya götürülmesi ne kadar sürer?” diye… İçinden çıkılacak gibi değildi, bu soruyu milli eğitime yazıp yanıtını istemeyi düşündü.
Bu arada Hidayet’in sesi duyuldu içeriden…
“Bitttttiiiiiiiiiii”
Muallim içeri girip Hidayet’i temizledi, sifonu çekerek küçük kakasını kanalizasyona yolladı. Sonra tekrar elinden tutarak sınarda bekleyen diğer çocukları kakaya götürmek üzere sınıfına yöneldi… İlk 4 yılın kakalar içinde geçeceği kesinleşmişti ondan sonrası ise meçluhdü, bekleyip görmek gerekirdi…
Aynı saatlerde milli eğitimde 4+4+4 formülünü geliştiren muhterem, muhteşem projesine son halini vermek için hummalı şekilde çalışıyordu, başını kaşıyacak vakti yoktu, af buyurun tuvalette bile çalışıyordu. Etrafındakiler onun bu halinden endişe duyuyorlardı, tuvaletle gireli epey bir zaman geçmiş hâlâ bir ses çıkmamıştı. İçlerinden biri sonunda kapıyı tıklattı…
Aynı saatlerde milli eğitimde 4+4+4 formülünü geliştiren muhterem, muhteşem projesine son halini vermek için hummalı şekilde çalışıyordu, başını kaşıyacak vakti yoktu, af buyurun tuvalette bile çalışıyordu. Etrafındakiler onun bu halinden endişe duyuyorlardı, tuvaletle gireli epey bir zaman geçmiş hâlâ bir ses çıkmamıştı. İçlerinden biri sonunda kapıyı tıklattı…
“Muhterem yetkili, ne durumdasınız, proje ne âlemde?”
Muhteremin huzur bulmuş sesi hepsini rahatlatmıştı…
“Bitttiiiiiiiii…”
Hemen ardından sifon sesi duyuldu…
Atay Sözer
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları