Senaristin Suçu Ne?
TV dizilerine sardırıp gündem yaratılması dönem dönem rastlanan bir şeydir...
TV dizilerine sardırıp gündem yaratılması dönem dönem rastlanan bir şeydir.
Dizi karakterin ettiği bir laftan
alınıp kıyameti kopartanlar, dizinin hikâyesini beğenmeyip şikâyet edenler, dizilerin
genel ahlakı bozduğunu iddia edenler, diziyle gerçek hayatı birbirine
karıştıranlarla sık sık karşılaşmaktayız.
Son olarak eczacıların bir dizide
kötü işlenen eczacı karakterine içerleyip ayağa kalkmaları daha önce defalarca
tekrarlanmış örneklerden biridir sadece.
Dizi karakterleri sosyetik
görünümlü kişi karşısındakine “Öğretmen
olup ne yapacaksın, üç kuruşa talim edeceksin” türünden bir cümle kullanır.
Bunu izleyen öğretmen alınır, hemen kaleme sarılıp “Senaryo yazarları öğretmenler aşağılıyor” türünden bir yazıyı bütün
TV köşe yazarlarına yollar.
O TV yazarları da “Yahu bir filmde söylenen her söz senaristin
mesajı değildir, bu sözü filmin olumsuz karakteri söylüyor zaten” demez ve
o yazıyı köşelerinde aynen yayınlar. Aynı yazı da birçok köşede çıkarak pişti
olur.
Mecliste komisyonlar kurulur oraya
dizilerin temsilcileri çağırılıp ayar verilmeye çalışılır.
Senaryolardaki kadınlara bakış
açısı eleştirilir, tarihi dizideki şehzadeler ilmi eğitim görürken kızlara
sadece raks öğretildiği konusu eleştirilir. Şimdi ona tutup da “Bu sahneler dizinin tarihe gerçeklerle belki
de en çok örtüştüğü ender noktalardan biridir. Tabii ki padişah olacak
şehzadeye ilim öğretilecek; haa günümüz politikacıları olsa haklısınız, o zaman
kalça kıvırma, gerdan kırma gibi dansözlük dersleri kesinlikle gerekli olurdu”
diyemezsiniz.
Filimdeki tecavüz sahnelerinden
sonra tecavüz olayları artıyormuş…
Bir merkezde aralarında şehrin ileri
gelenlerin de bulunduğu kişilerin 13 yaşında bir çocuğa toplu tecavüzü
sonrasında da “Bu iş onun rızasıyla oldu”
açıklaması korku filmi senaristlerinin bile hayal gücünü aşacak kadar gerçek
bir olaydır.
Bu konuda iki filmden söz ederek
nokta koymak istiyorum…
İlk film “Fatmagül’ün Suçu Ne?”,
günümüzün TV dizisine kaynak olan 1986 yapımı film;
Vedat Türkali’nin özgün senaryosu
(ki bu roman değildir, birçok kişi roman
zannedip; okudum çok güzeldi türünden palavra açıklamalar yapmıştır)
Süreyya Duru tarafından çekilmiştir.
Konu bir gazete haberinden yola
çıkma; tecavüzcüsüyle evlendirilen bir kızla ilgili.
Olay TCK’nın 434. maddesinden
kaynaklanıyor, bu maddeye göre ırza geçme sonrasında taraflar arasında evlenme
olursa sanık ceza almıyor. Zamanında koyulmuş rezil bir madde, yıllarca orada
kalmış. Film gösterime girdikten sonra insanlar “Ne oluyor yahu?” diye fark etmişler. Neticede meclis toplanıp o
maddeyi kaldırmış.
Bir başka film; adı “Madde 438”, Erdoğan Tünaş’ın senaryosu
Ümit Efakan’ın rejisi. Konu gene bir TCK maddesinden kaynaklanıyor. Madde 438’e
göre eğer tecavüz mağduru bir hayat kadınıysa sanık için ceza indirimine
gidilmekte. Bir rezil madde daha; filmin gösteriminden sonra bu madde de
kaldırıyor…
Her iki film de bu açıdan çok ama
çok önemli filmlerdir…
Dünya sinema tarihinde kanun
maddelerinin değişmesine neden olan kaç film vardır acaba?
Bunlar da senaryodur, bu
senaryolarda da tecavüz işlenmiştir; ancak bu tecavüzler bırakın örnek teşkil
etmeyi tecavüzleri engelleme yolunda kanunlar değiştirmiştir… Bu filmleri
yapanlar kendileriyle ne kadar övünseler azdır.
Senaristler hiç hak etmedikleri
suçlamalarla uğraşırken kanun koyucular ne yapıyor dersiniz ?
Kanun koyuculardan yakın zamanda
gelen bir öneri: Daha önceden kalkmış
olan mağdurun tecavüzcüsüyle evlenme maddesi geri gelsin!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları