Bir taşla üç kuş
Atay Sözer; Muktedir şahıs sık sık yaptığı konuşmalarda, kesintisiz iktidarlarında hâlâ sosyal ve kültürel iktidar olma konusunda sıkıntıları olduğunu vurguluyor ve özellikle Tv dizileriyle ilgili şikayetlerini söylüyordu.
Kuş avlamak öncelikle çok kötü bir şeydir onu bir kenara koyalım.
Ama bu işi yapanlar işlerinde o kadar ustalaşırlar ki attıkları taşla birden fazla kuşu vurabilecek hale geldiler.
Ünlü oyuncu menajerinin gözaltı kararını duyunca yeni bir kuş avının başladığını anladık.
Bu tür gözaltılarda süreci ezberledik artık, iş ilk gözaltı gerekçesinden çok farklı yerlere evrilip tutuklamaya dönüyor.
Menajerin gözaltı sürecinde de aynı oyun var.
Bir kere burada birinci kuş, gündemi değiştirmek.
Enflasyon, deli fiyatlar, yangın aymazlığı gibi olayları perdelemek, insanlara konuşacak çok farklı bir gündem sunmak.
Kuşkusuz birçok kişiye magazin aleminin kişilerinin adliye maceraları epey cazip gelecektir.
İkinci kuş, ne zamandır düşündükleri Tv dizilerine çekilecek bir operasyon.
Muktedir şahıs sık sık yaptığı konuşmalarda, kesintisiz iktidarlarında hâlâ sosyal ve kültürel iktidar olma konusunda sıkıntıları olduğunu vurguluyor ve özellikle Tv dizileriyle ilgili şikayetlerini söylüyordu.
Tv dizileri deyince es geçmemek gerek, en fazla para getiren ithal ürünlerimiz arasında bu diziler geliyor.
Paranın olduğu her alanda oldukları gibi burada da bu muhteremleri görmemek şaşırtıcı olurdu doğrusu.
Buradan gelecek paranın yandaş kasalara aktarılması epey hoş olurdu.
Operasyon düğmesine tanınan sevilen oyuncuları kendi uhdesinde toplayan yapımcıyla başlamak akılcı olacaktı.
Bu arada “Oyuncunun mu menajeri olmalıdır yoksa menajerin mi oyuncuları olmalıdır?” konusu önemlidir ama ayrı bir yazının konusudur.
Önce rekabet kurulu menajer ajanslarının bir tekelleşme içinde olduğu konusunu didiklemeye başladı. Ki burada da haksız sayılmazdı, piyasanın işleri belli oyuncular etrafında dönüyor, sistemin içine başkalarının girmesi zorlaşıyordu.
Filmlerin oyuncu seçimini yapan kişilerle menajerlerin aynı kişi olması da ciddi bir sorun yaratıyordu.
Böylece sektörün bu durumdan mağdur olanlarından destek alınıyordu.
Tam bunlara odaklanırken araya bir de alakasız magazin haberi sokuşturuldu.
Güzel oyuncu hanımla, erkek şarkıcı arasında sahte bir aşk varmış algısı yaratıldı. İşin içine LGBT sosu da bulaştırıldı, güya bir iş adamı bu ilişki imajı için menajere yüklü bir ödeme yapmış; burada da menajer hakkında bir muhabbet simsarı diğer kişi için de sermayesi algısı yaratılıyor.
Böylece de kamuoyundaki itibar zedeleme işlemi başarıyla bitiyor.
Tabii burada etik açıdan değerlendirilecek sorunların yargıda pek de bir karşılığı olmuyor. Şeriat hükümleri henüz uygulanamadığı için insanları bu nedenlerle içeri alamazsın.
Önceki örneklerde olduğu gibi bambaşka bir gerekçe bulmak gerek, o gerekçe bulununca tekelleşme konusu güme gidecek ama olsun, çünkü dizi sektöründeki el değiştirme operasyonu başarılı olursa o “tekel” konusu mübareklere lazım.Bundan sonra sıra üçüncü kuşa geliyor: Gezi’nin intikamı…
Kendiliğinden gelişen, en barışçıl hareketlerden biri olan Gezi direnişi yönetenlerde ciddi bir travma yaratmış ve bunu hiç unutmamıştı.
Sosyal medyada 13 yıl önce Gezi direnişi sırasında atılan mesajlar tekrar gündeme gelince işin rengi belirlenmeye başladı.
Şu an tutuklu olan ağır cezalara çarptırılan kişilerde olduğu gibi, devleti yıkmak, hükümeti devirmeye çalışmak suçlarından dava açılıyor.
Seri tutuklamalar gelebilir mi?
Dilerim tutuklamalar değil akıl, mantık galip gelir.
Çünkü başta da söylendiği gibi, kuş avlamak çok kötü bir şeydir.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları