Kurtarıcı
Atay Sözer; Biat edilecek bir kurtarıcı aranıyor sürekli; gözlerine kestirdiklerine de yapışıyorlar genellikle başlangıçta o yapışılan arkadaşın kendinin bir kurtarıcı adayı olduğundan haberi bile olmuyor.
KURTARICI
Öncelikle şu kurtarıcı arama takıntısından kurtulmak gerek. Osmanlıdan miras kalan biat etme giderek kula köleye dönüşme huyumuz yüzünden burnumuz pislikten çıkmıyor bir türlü. Tamamen tembellikten kaynaklı bir durum, başımızda bir velinimet olsun, karnımızı doyursun, bizi kollasın biz de endişesiz yaşayalım arsızlığı.
Saray cephesinde ta baştan beri durum öyle olduğu için fazla söylenecek bir şey yok ama muhalif kesimde de bu eğilimi görmek sinir bozucu.
Biat edilecek bir kurtarıcı aranıyor sürekli; gözlerine kestirdiklerine de yapışıyorlar genellikle başlangıçta o yapışılan arkadaşın kendinin bir kurtarıcı adayı olduğundan haberi bile olmuyor.
Önce baro başkanı Metin Feyzioğlu bir oturumda konuşurken ettiği bir laf zamanın başbakanının tepesini attırdı ve yanında oturan zamanın cumhurbaşkanına:
“Hadi Apo kalk gidiyoruz daha da gelmem buraya!”, diyerek birlikte salonu terk ettiler.
Bu olay zamanın baro başkanını milletin gözünde kahraman etmeye yetti.
Oysa edilen o laf bilerek değil tamamen dikkatsizlikten kaynaklı basit bir gaftı.
O da ne demiş olduğunun pek farkında değildi zaten.
“Yahu neden celallenip gitti şimdi?” diye epey bir düşünmüştür kesin.
Sonradan Cumhurbaşkanı adayı olarak adı geçmeye başladı.
Karizmatik kişilik olarak göklere çıkartıldı, yere göğe sığmadı.
Epey bir havaya girdi, televizyonlara çıkıp sevimli gülücükler attı.
Derken bir şeyler oldu, o balon söndü, bizimki birden fabrika ayarlarına döndü.
Bu kez onu çıkartanlar yerin dibine soktu.
“Sağcıymış meğer yahu, zaten bunun dedesi de öyleydi; başka ne bekliyordunuz?” diye saptamalar yapıldı.
Sonra Muharrem çıktı meydane.
Çıkar çıkmaz da gaz verildi köküne kadar; sıradan bir fizik öğretmeni olan arkadaş bu kadar gazdan sonra epey bir ego şişmesine maruz kaldı doğal olarak.
En iyi cumhurbaşkanı olarak cumhurun başına geçip kurtaracaktı.
Süpermen gibi yetişecekti her yere; güven tamdı, herkes arkasındaydı, hakkını sonuna kadar alacaktı, söke söke kazanacaktı.
Bu adam gibi adam, kazanacaktı.
Sonunda nasıl bir dümen döndüyse o adam değil öteki adam kazandı.
Balon gene söndü, ne kadar yetersiz, rezil biri olduğu söylenmeye başladı.
“Bu da bozuldu sıradaki kurtarıcı kim?” arayışı süreci içinde seçimi tekrar ettirip çifte zafer kazanınca bu kez o rezil gaz İmamoğlu’na verilmeye başlayınca içim acıdı; kaçınılmaz sonu görmeye başladım. Bu kadar ego gazına hiçbir ölümlü dayanamaz yahu. En son olan Nagehan faciasından sonra “Zaten o kadar da iyi değildi yahu!” türünden gömme faaliyetleri başladı.
Bizim bu cenahın iki kriteri var sadece:
Ya başa taç ya mabada tıkaç!
Ara değer yok.
Sıradaki kurtarıcı adayı olarak şimdi Mansur Yavaş’a sinyal veriliyor.
Aman arkadaş dikkat, artık gaz maskesi mi takarsın, kulağına tıkaç mı tıkarsın uzak dur gelme dolduruşa.
Şunu anlayalım artık, fanilerle uğraşmayalım, kurtarıcı arama huyundan vazgeçelim. İlkelerde anlaşalım, bunun bir bayrak yarışı olduğunu kafamıza kazıyalım, önemli olanın bayrağı elden ele veren atletlerin değil bayrak olduğunun bilincine varalım.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları