CHP Sabıkaları Açıklayacak
Barış Pehlivan; Meğer CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kritik bir talimat vermiş. Buna göre, SBK gerçeğini tüm Türkiye’ye anlatmak için kollar sıvanmış.
Memleket meselelerine meraklı bir dostum sordu: Sezgin Baran Korkmaz Türkiye’ye iade edilecek mi?
Bilmem. Bildiğim, ABD’nin iade talebinin de değerlendirildiği ve son kararı Avusturya Adalet Bakanlığı’nın vereceği...
Tabii ki SBK’nin gönlü Türkiye’ye dönmekten yanadır. Öyle ya, şu an bu topraklarda sanık olduğu davada cezaevinde yatacağı gün yok. ABD’ye gönderilse, 250 yıla kadar hapsi isteniyor.
Özetle bu bilinen şeyleri anlattım dostuma. Belli ki tatmin olmadı. “Peki, ya muhalefet partileri üzerine gidiyor mu bu işlerin” diye sordu.
Yeni duyduğum bir çalışmayı anlattım. Ama işte aramızda da kalmasın, siz de öğrenin...
Meğer CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu kritik bir talimat vermiş. Buna göre, SBK gerçeğini tüm Türkiye’ye anlatmak için kollar sıvanmış.
Partinin Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze İlgezdi’nin koordinasyonunda detaylı bir broşür hazırlanmış. Broşürde “Sezgin Baran Korkmaz kiminle ne yaptı” sorusuna madde madde yanıt verilmiş. Karapara aklama ve rüşvet gibi iddiaların ayrıntıları tek tek not edilmiş. SBK’nin siyaset, bürokrasi ve yargı bağlantısı isim isim yazılmış. Öyle ki yaklaşık 15 isim sıralanmış.
Sonunda da 2018’den günümüze SBK hakkındaki gelişmelerin tarihsel kronolojisi çıkarılmış.
Tüm bu sistemin sorumlusu olarak da “tek adam rejimi” gösterilmiş.
İşte hazırlanan bu çalışma şimdi Kılıçdaroğlu’nun masasındaymış. Onayı alınır alınmaz basılıp tüm CHP örgütlerine, oradan da vatandaşlara dağıtılacakmış.
Tartışma yaratacak bu broşürün adı da SBK Holding’e gönderme yaparak “Sabıka Holding” olacakmış.
Tüm bu anlattıklarımdan ne anlıyoruz?
Belli ki CHP “128 milyar dolar nerede” sorusuyla kazandığı etkiyi daha ileriye taşımayı planlıyor.
ERDOĞAN DA ‘TAKOZ’ OLMUŞTU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı Ay Yıldız Yerleşkesi temel atma töreninde konuştu.
Orada söylediği bir söz dikkatimi çekti. Erdoğan, “Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dışarıdan aldığı destek ne olursa olsun, kıytırık bir terör örgütü karşısında adeta eli kolu bağlı hale düşürülmesine yol açanlar, tarih önünde mutlaka hesap verecektir” dedi. Ve devam etti: “Vesayet dediğimiz bu çarpık zihniyet sadece güvenliğimize değil, demokrasimize ve kalkınmamıza adeta takoz olmuş, her fırsatta takvimi geriye sarmaya çalışmıştır.”
Acaba Erdoğan kendisini mi eleştiriyor, dedim. Niye mi?
Malum, Cumhurbaşkanı konuşmasından bir gün önce de TSK envanterine giren Bayraktar Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı’nın (TİHA) teslim törenine katılmıştı. İHA, SİHA, TİHA’nın hikâyesini başından dinlese Erdoğan belki de “Ben de takoz olmuşum” diyecekti!
Evet, TİHA yeni teslim edildi ama insansız hava aracı üretimi çok daha eskiye dayanıyor. Meselenin 20 yıldan geriye uzanan hikâyesi var.
Bugün Erdoğan’a çok yakın olan Bayraktar ailesi o dönem bu işe soyunduğunda gerçekten de karşılarında “yapamazsınız” diyen koca bir bürokrasi vardı. Gelin görün ki kendilerine en büyük desteği “vesayetçi” denilen askerler verdi.
Saldıray Berk’ten Hasan Iğsız’a, Ergin Saygun’dan Ahmet Yavuz’a Atatürkçü subaylar yerli hava aracı projesine destek verdiler. Ordunun imkânlarını açtılar.
Sonra ne mi oldu?
Hepsi sırayla kumpasa uğradı. FETÖ’nün kumpaslarında birer birer hedef oldular.
Ve evet, o dönem bu kumpaslara, “savcısıyım” diye destek veren Erdoğan’dan başkası değildi. Kısacası bizzat kendisi “takoz” olanlar arasında yer almıştı.
Cumhurbaşkanı’nın en büyük şansı, belki de kendisini dinleyen bazılarının hafızasının olmaması…
KRİPTODAKİ GİZLİ GÖRÜŞME
Yine nereden nereye, dedim dinlerken.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 Ağustos’ta Kara Harp Okulu’ndaki diploma töreninde konuştu. Aynen şöyle dedi: “Darbe girişiminin ardından FETÖ ihanet çetesi ile irtibatı olan yaklaşık 21 bin TSK mensubunun ordumuzla ilişiğini kestik. Darbe girişimine bilfiil katılan veya örgütle iltisaklı 4 bin 723 ordu mensubu halen cezaevinde bulunmaktadır.”
Ne güzel! O Fethullahçıların TSK’de olmasına bizzat Erdoğan’ın nasıl yol verdiğini bu kez hatırlatmayacağım.
WikiLeaks’te yayımlanan bir kripto geldi aklıma, onu paylaşacağım.
Belki pek bilinmez, 2006 yılında Azerbaycan hükümeti kendi ülkesindeki Fethullahçıların üzerine gitmeyi planlamıştı. Zira örgüt çok büyümüştü. “Çağ Öğretim” adı altında Azerbaycan’da onlarca koleje, üniversiteye, dershaneye ve öğrenci evine sahipti. İşte bu tartışmalar yapılırken o dönem başbakan olan Erdoğan devreye girdi. Cumhurbaşkanı Aliyev ile görüşüp, Fethullahçıların okullarına dokundurtmadı.
Aradan üç yıl geçti...
Gerisini 13 Mart 2009 tarihli, ABD’nin Bakû Büyükelçisi Anne Derse imzalı kriptodan okuyalım:
“Türkiye Başbakanı Erdoğan, Devlet Başkanı Aliyev’le yaptığı bir görüşmede Çağ Öğretim adına araya girmiş. Erdoğan, Aliyev’den, Azerbaycan ordusu içerisinde gizli kapaklı toplantılar düzenleyen, Türkiye’den ilham almış dinci bir kliğin bazı üyelerinin serbest bırakılmasını istediğinde aynı başarıyı gösterememiş.”
Yani...
Evet, Erdoğan 2006’da Azerbaycan’daki Fethullahçıların okullarını kurtardı.
Ancak Azerbaycan ordusu içinde yuvalandığı için hapiste olan Fethullahçıları istese de özgürlüğüne kavuşturamadı.
Ve şimdi aynı Erdoğan, kendi ordumuzun içindeki o örgütü temizlemekle övünüyor.
Sahi, nereden nereye!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları