Suçlanana suçlama görevi
Barış Pehlivan; Böyle olunca da hukuk ve devlet kavramları hem yan yana gelemiyor hem de birbirinden uzaklaştıkça kendisini imha ediyor. Bir gün buluşturacağız o iki kelimeyi... Kimsenin kuşkusu olmasın.
Sözü hiç dolandırmayacağım. Önce olguları yazmalıyım:
“Fatih Bezeniroğlu isimli şahıs Haydar Öztaş Lisesi’nde okuyordu. Orada öğrendim kendisinin cemaatle irtibata geçtiğini. Bir araya cemaat tarafından getirilmemizin amacının, bizlerin askeri okullara gönderilmemiz olduğunu anlatacağım. Şahıs Sungurlu’da yine cemaate ait erkek öğrenci yurduna geçti, liseden mezun olana kadar da orada barındı.”
“Bu şahsın vasıtası ile yurda geçtim. Yurtta kalmaya başladıktan bir süre sonra Fatih Bezeniroğlu bana benimle görüşmek isteyen birinin olduğunu söyledi. Bana ‘bu şahsın sormuş olduğu sorulara ters cevap vermemem, ne söylerse kabul etmemi’ söyledi.”
Bu ifadelerin biri Çorum’dan, diğeri Ankara’dan. FETÖ üyesi olmaktan yargılanan iki sanığın, Ömer Faruk Buyruk’un ve Kürşat Karuç’un mahkeme dosyalarına girmiş itiraflarından...
Peki, iki farklı terör sanığının örgütle irtibatlı olarak işaret ettiği Fatih Bezeniroğlu kim?
Görevdeki bir cumhuriyet savcısı!
Evet, 26 yaşındaki çiçeği burnunda savcı olan Fatih Bezeniroğlu şu an Ağrı’da savcılık yapıyor. Dahası bir süre terör dosyaları da ona teslim ediliyor.
Peki...
Böylesi deneyimsiz ve terör davalarında adı geçen bir savcıya terör soruşturmalarını bile teslim eden kişi kim?
Elbette ki, Ağrı Cumhuriyet Başsavcısı Mehdi Can.
Sahi, Başsavcı Mehdi Can neden böylesi bir skandala imza atar? Bilmez mi, adliyesinde suçu soruşturmaktan görevli savcı hakkındaki suçlamaları? Bilir elbette. Öyle ya, duyulunca Savcı Bezeniroğlu’nu apar topar terör bürodan alıp, başka birimde görevlendirmesi de ondan!
Ve sahi...
Yoksa, başsavcı Can’ın kardeşi ve babası da FETÖ üyeliğinden yargılanmış mıdır?
Yoksa, başsavcının kardeşi de örgüt içerisinde “Ferhat” kod adını kullanan, Polis Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinden sorumlu olan bir imam mıdır?
Yoksa, başsavcının kardeşinin babasının adına kayıtlı telefonda ByLock mu çıkmıştır?
Yoksa, başsavcının kardeşi Fethullahçı olduğunu kabul etmiş, cezalandırılmış ve itirafçı olduğu için hapse girmemiş midir?
Yoksa, o başsavcının kendisi de Fethullahçıların yeni örgütlenmesine dair soruşturmada dinleme kararlarını durdurmuş mudur?
Yaz yaz bitmez...
Ama inatla yazmaya devam edeceğim. Zira, böylesi açıkları olan isimler üzerinden Türkiye’de hukuk eliyle bir başka “terör” yaşatılıyor. Şüpheli olacak isimler, yol arkadaşı olan şüphelileri yakalamakla görevlendiriliyor. Onlar da ya gerçek suçluları koruyor ya da iktidarın kendisine verdiği misyon gereği suçsuzları cezalandırıyor.
Böyle olunca da hukuk ve devlet kavramları hem yan yana gelemiyor hem de birbirinden uzaklaştıkça kendisini imha ediyor.
Bir gün buluşturacağız o iki kelimeyi... Kimsenin kuşkusu olmasın.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları