Alevi
Barış Terkoğlu; Tarih, balyozla yıkılanın kalemle yazılmasıdır. Bu çöküşü anlatırken altında kaldığımız betonun hamurunu hiç unutmayacağız.
Tabu, saklanarak kaybolmaz. Üstüne yürüyerek, yumruklayarak, tekmeleyerek, paramparça edilir.
Erdoğan’ın sözleri kırmızı bir boya gibiydi. Her kelimesiyle Kılıçdaroğlu’nun kapısına çarpı attı.
“Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir”, “Bu beyefendi güya Alevilik kültürünü de bilir diyorlar, Alevidir diyorlar”, “Kılıçdaroğlu, sen kendin Alevi olabilirsin, ben sana saygı duyarım, bundan da çekinme, korkma”...
Güya geçerken söylüyordu. Ama her “Alevi” lafının ardından kalabalıklara “yuh” çektiriyordu.
Kılıçdaroğlu çıkıp “Evet Aleviyim” dedi ya... Keşke dedim, keşke o da görseydi.
Kastettiğim hâkim Abuzer Kara. Onu tanıyanlar “adalet insanı” diyor. Karşısındakinin kimliğine, kişiliğine, rengine bakmazdı. Ama hayatı bir kararla değişti.
Hükümet, Aydın Doğan’ı sıkıştırmaya çalışıyordu. Medyasını elinden alacaktı. Kimi vergi memurlarını kimi ‘SPK’ bürokratlarını devreye sokuyordu. Sonunda Doğan hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu Yasası’na muhalefetten dava açıldı. 8 yıl 9 aya kadar hapsi isteniyordu. Dosya, Abuzer Kara’nın önüne düştü. Kara, bütün baskılara direnerek beraat verdi.
‘ALEVİ HÂKİM’ FİŞLEMESİ
Herhangi bir karar değil...
AKP-FETÖ kavgası sırasında ortalığa saçılan ses kayıtları, meselenin arka planını ortaya koyuyordu. Erdoğan, dava sürerken dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e telefon açarak “İhmale uğramasın yazık olur” diye talimat vermişti. Sonuç beraat çıkınca bir kez daha telefonu kaldırmıştı. Bu kez sinirliydi. Hesap soruyordu. Ergin yanıt verdi: “Hâkimin Alevi olduğu yönünde bir bilgi var.” Bitmiyor, “Olumsuz birisi olduğunu da söylediler” diye devam ediyordu. Güya mahkemeler özgürdü ama Ergin, dosyaya Yargıtay’da müdahale edileceğini de anlatıyordu.
İşte o konuşmanın ardından Abuzer Kara, Türk hukuk tarihine, “Alevi hâkim” olarak kazındı.
Sanmayın ki konuşmayı reddettiler...
Erdoğan “Benim adalet bakanıma ‘Bunu yakından takip et’ dememden daha doğal, daha tabii ne olur?” diyerek kaydı doğruladı. Erdoğan’ın ardından Ergin, “Alevi arkadaşları incitecek bir amacımız bulunmuyor. O hâkimin Alevi olduğuna dair orada ağzımdan çıkan kelimeler, benim gün içinde kullandığım, her gün kullandığım kelimeler” dedi.
Sahi, hangi hâkimin Alevi olduğunu bakan nereden biliyordu? Mahkeme kararı ile Aleviliğin ne ilgisi vardı? Belli ki fişlemeler sürüyordu.
Kayıt, Abuzer Kara’ya da soruldu, incinmişti:
“Bugüne kadar çalıştığım yerler belli, herkes de bilir, tanır. Verdiğimiz kararlar belli. Bana üzerinde konuşulacak konular gelmiyor günümüz koşullarında. Alevilik, Sünnilik falan.”
Ne diyebilirdi? Alevi olduğu için özür mü dileyecekti?
KALBİ DAYANMADI
Çilesi bitmedi. Sonra da uğraştılar. 30 yıldır görevdeydi. Herhangi bir yer değişiklik talebi yoktu. Somut gerekçe de bulunmuyordu. Fakat buna rağmen, aile düzenini bozarak 11 Ekim 2017 tarihli kararnameyle, İstanbul’dan Ordu’ya tayinini çıkardılar. Dertleri, onun yerine “bizim çocuklar”ı oturtmaktı. Ailesini bırakıp gitmek zorunda kaldı. Yalnızdı ve kırgındı...
Kalbi yaşadıklarına dayanmadı. Birkaç ay sonra, 6 Nisan 2018’de hayata gözünü yumdu.
Aynı günlerde Türkiye başka bir haberi konuşuyordu. Erdoğan’ın önünde cüppesinin olmayan düğmesini iliklemeye çalışan Danıştay Başkanı Zerrin Güngör’ün kızı Gonca Hatinoğlu, çekilen kurayla, Elazığ’da hâkim olarak göreve başlamıştı. Fakat HSK, “ailesinden ayrılmasın” diye, aynı gün, Hatinoğlu’nu Yargıtay’a tetkik hâkimi olarak atadı. Bundan 3 gün sonra ise Adalet Bakanlığı, Hatinoğlu’nu Cumhurbaşkanlığı Hukuk Hizmetleri Başkanlığı’nda görevlendirdi.
30 yıllık hâkim, vicdanına bağlı kaldı diye, “Alevi” diye fişlenip ailesinden ayrılırken “annesi hatırlı” hâkim, 3 günde yargının zirvesine çıkıyordu. Sonra da “Adalet niye yok” diye soruyorduk.
Arkadaşları onun için verdikleri ölüm ilanında öfkeliydi:
“Can almayız, can veririz, biz canız.”
Yıllar geçmiş ama Kılıçdaroğlu’nun videosu bana onu hatırlattı. Adını unuttuk. Hafızamıza “Alevi hâkim” diye kazındı. Ölüm ilanındaki genç bakışı sanki “Beni unutmayın” der gibiydi.
Ortada bir gariplik var. Geçmişle bir hesaplaşma mı isteniyor? İş CHP’nin liderine kalıyor. Eski bir kriz son mu bulacak? Kılıçdaroğlu’nun kamerası çalışıyor.
Gelgelelim, yaşadığımız karanlıkta parmak izi olan muhalefetin öbür kanadı, derde DEVA olmayı geçtim, hâlâ parmak sallamayı sürdürüyor. Kimse Almanya’da “1930’lara kadar Hitler rejimi iyiydi” diyemiyor ama... Onları bıraksalar sanki dizlerinin üstünde yaylanarak 2010 yılının iktidarına dönecekler. Yine tutuklanacak muhalif gazeteciler listesi, yine Alevi subaylar listesi, yine tasfiye edilecek öteki yargıçlar listesi hazırlayacaklar. Çok değil, 6 sene önce, bugünlerde, tek adam rejimine “Evet” demelerindeki ayıbı bile hiç anlatmayacaklar. Sahi, Alevi yurttaşlara ayrımcılığın yükünü kaldırmak bile CHP’nin liderine mi kalacak?
Tarih, balyozla yıkılanın kalemle yazılmasıdır. Bu çöküşü anlatırken altında kaldığımız betonun hamurunu hiç unutmayacağız...
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları