Duvarın yanlış tarafındaki Barış
Barış Terkoğlu; Eğri ile doğru yazıldığında herkes duvarların doğru tarafında olacak. O gün, kuşkusuz, Barış bizden uzak olmayacak.
Ellerinde kan var ama sırtlarındaki dost eli onları temizliyor...
Pazartesi telefonum çaldı. Arayan avukat Turgut Kazan’dı. O günkü yazım üzerine konuştuk. Turgut Bey, “8 Haziran 2020 tarihli yazını hatırlıyor musun?” dedi.
Unutmuştum, telefonu kapatınca hemen baktım. 2020 yılının nisan ayında, yine af gibi bir infaz düzenlemesi yapılmıştı. Ben o sırada hapisteydim. “Siyasiler” değil ama yine adli koğuşlar boşaldı. İki ay boyunca gazetelerin üçüncü sayfalarını taramış, cinayet, tecavüz, hırsızlık olaylarının listesini çıkarmış, yazıya dökmüştüm.
İzmir’de yasayla tahliye olan M.I. (21), tartıştığı Ü.A’yı (44) öldürmüştü. Konya’da emekli polisi dövüp gasp eden S.G., 4 gün önce afla tahliye olmuştu. Cinsel istismar dahil 9 kaydı olan A.Y., tahliye olduktan sonra, 5 yaşındaki D.A’yı istismar ederken yakalanmıştı. Ankara’da eşine şiddet uygulayan F.S., çıktıktan sonra ailesini rehin almıştı. Bir kadın, eski eşini işaret ederek “Adam öldüreceğim diyor, bunun neyini affedeceksiniz!” diye bağırıyordu.
Liste uzayıp gidiyor...
AKP hükümeti siyasileri içeride tutarken adlileri “kader mahkûmu” diyerek sokağa bırakıyordu. Onlar da dışarı çıkıyor, yarım bıraktıkları işleri tamamlıyordu. Adalet Bakanlığı istatistikleri de bunu doğruluyordu.
İKİNCİ ŞULE ÇET VAKASI
Eski yazımı okuyunca hemen Hürriyet’in üçüncü sayfasını açtım. Başlıkta “Tahliye Oldu Cinayet İşledi” yazıyordu. Haberde, fail olarak dışarı çıkmış Serdar Taş’ın fotoğrafı vardı.
Serdar Taş kim mi? Şöyle anlatayım...
20 Mart 2019’da Küçükçekmece’deki bir rezidansın önüne, yüksek katlardan bir kadın düştü. Adı Ebru Erdem’di. 17 yaşındaydı. Orada ölmüştü. Ebru son nefesini verirken aynı kattan Serdar Taş, koşarak kaçmıştı. Taş, kiraladığı daireye, sahte kimlikle, kendisini Hızır Çakır olarak tanıtarak giriyordu. Hep aynı hikâye... Ebru’nun kendisini aşağı attığını anlattı.
Adli Tıp, Ebru Erdem’in uyuşturucu içirilerek cinsel istismara uğradığını ortaya çıkardı. Kamuoyunda “ikinci Şule Çet vakası” olarak konuşulan olayda, Taş’a cinayet, istismar gibi suçlardan müebbet hapis istendi.
Sonunda mı?
Mahkeme, cinayet suçundan, “Şüpheden sanık yararlanır” diyerek beraat verdi. Cinsel istismardan ise 8 yıl hapis cezasına hüküm kurdu. Tutuksuz yargılanan Taş, bu arada başka bir suç işleyip yeniden tutuklanmıştı. Cezaevinde kalmaya devam etti. Derken...
YÜKSEKTEN ATILAN KADINLAR
Haber, “bir süre önce tahliye olan” diye devam ediyor. Taş, cezaevinden çıkmış, önce bindiği taksiciyle kavga etmişti. Sonra inip yolda, Ferhat Ceylan ile dövüşmüştü, öldürmüştü.
Bu kadar değil... Hürriyet’te, bu haberin altındaki haberin başlığı “Düşmedi İtildi”. Mesut Hasan Benli imzalı haber, 36 yaşındaki Zerrin Kılınç’ın, yine düşerek ölümünde, şüpheli sevgilinin beraat etmesini sorguluyor. Düşme öncesinde süpürge sapıyla dövülen, kül tablası fırlatılan, ölümle tehdit edilen Kılınç’ın, binadan düşmesinin sonu, yine “Şüpheden sanık yararlanır” diye beraatle bitmişti.
‘KADER MAHKÛMU’ DENİLENLER
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun temmuz istatistiklerini açtım. Bir ayda 33 kadın katledilmişti. En küçüğü 7, en büyüğü 60 yaşındaydı. Ölümlerden 28’i cinayetti. 5’inde ise cinayet şüphesi vardı. Cinayetlerin neredeyse tamamı, sevgili, eş, aile içi kişi tarafından işlenmişti. İlk 7 aya bakıldığında ise katledilen kadın sayısı 227’yi buluyordu. 159’u cinayet, 68’i ise şüpheliydi. Bunlardan 18’i yüksekten atılmış/düşmüştü. 99’u vurulmuş, 49’u bıçaklanmış, 8’i boğulmuştu.
Tablo, parçaların birleşmesini sağlıyor. Katiller, istismarcılar, çocuklara karşı suç işleyenler iktidarın sevgili kulları. Mahkemelerde tutuksuz yargılanıyor, şüpheden hep onlar yararlanıyor, evlerindeki kadınlar hep yüksekten düşüyor, hapse girseler de infaz düzenlemeleriyle onlar kurtarılıyor, çıkınca da yeniden işlerini devam ettiriyorlar. İktidarsa suç ortaklığının adını “kader mahkûmu” koymuş!
Ertesi gün, Barış Pehlivan’ı, sadece gazetecilik yaptığı için yargılanan Barış Pehlivan’ı, gazetecilik davaları nedeniyle hükümetin affından yararlanamayan Barış Pehlivan’ı, götürüp cezaevine teslim ettik. İktidarın “iyi çocukları” devam etsin diye onların boşalttığı koğuşa girdi. Türkiye’de siyasi mahpusları lanetleyip, eli kanlıların sırtını okşayan düzenin tek kişilik resmiydi sadece.
Eğri ile doğru yazıldığında herkes duvarların doğru tarafında olacak. O gün, kuşkusuz, Barış bizden uzak olmayacak.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları