Peki şimdi ne yapacağız?
Barış Terkoğlu; 18 Mayıs 1919... Mustafa Kemal Sinop’a geldi. İskeleye çıktı. Karadan Samsun’a yol olup olmadığını sordu. Yoktu. Tekrar vapura binerken aklında belki de Hannibal’ın o sözü vardı: Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız!
İmkânsız görüneni başaranlar yalnız gerçekçi olanlardır.
104 yıl önce bugün, Bandırma Vapuru, Anadolu yolculuğundaydı. “Kazanmak mümkün mü” sorusunun yanıtı öyle zordu ki. Neyse ki şartları diyemesek de imkânı insan yaratıyor.
Samsun’a çıkmış. Aradan 3 ay geçmiş. Mustafa Kemal Paşa’nın üniforması elinden alınmış. İşgalcilerin tetikçi medyası onu yerden yere vuruyor. Kimi padişaha ihanetle suçluyor, kimi yakalandığı yerde cezalandırılacağını söylüyor. Atatürk’ün Zübeyde Hanım’a yazdığı “Merak etme” mektubu, bakışını özetliyor:
“Pek iyi bilirsiniz ki ben yaptığımı bilirim. Sonunu görmeseydim başlamazdım.”
Sonuca ulaşmak için en hayati silahın gerçek olduğunu anlatıyor gibi...
İKTİDARA ÇALIŞAN YILGINLIK VAİZLERI
Seçim geldi ama geçmedi...
İktidardan beslenenler, düzen bekçileri, müteahhitlerin yatak odasından kalem oynatanlar, kadın düşmanları, laiklik karşıtları, Cumhuriyet yıkıcıları sevinç içinde.
Hakları mı? Hakları. Öyle ya, karınlarını şişirecek sistemi sürdürmek için büyük bir adım attılar.
Peki ötekiler?
Milleti sandıkta böldüler. Yarısını zillet, yarısını hain, yarısını kâfir, yarısını düşman ilan ettiler. Yaşayamayacağı ülke, nefes alamayacağı hayat, prangalı bilek vaat ettiler.
Haliyle, çoğunluk, seçimin değil istikbalinin risk altında olduğuna inanıyor.
Peki umut var mı?
Elbette...
Her iktidarın mutlak sonu vardır. Güçlü görünmesi, sizin kendinizi güçsüz zannetmenizdendir. Onun galibiyetinin kaynağı; seçim kazanmak değil, karşısındakinin iradesine hâkim olmaktadır. Değişim fikrini yok eder, kendisinin ezeli ve ebedi olduğunu kabul ettirir.
Baksanıza, muhalefet içinde iktidara çalışan “yılgınlık vaizleri” çalışmaya başladı bile! Daha büyük bir yenilgiyi hazırlıyorlar.
Oysa tam da yeniden başlamanın dönemi. Eski hataları düzeltmenin, yaraları iyileştirmenin, eksik olanı tamamlamanın zamanı.
YENİ BİR HİKÂYE ZAMANI
Muhalefetin kazanmaktan başka yolu yoksa atılması gereken beş acil adım var:
Bir, acilen seçmeni tekrar sandığa götürecek, tekrar sandık başında nöbet tutmasını sağlayacak heyecan gerekiyor. Umut büyük olunca hayal kırıklığı da büyük oldu. Canını dişine takan halkın bir bölümü mücadeleye küstü. Asıl şimdi “Haydi” demenin zamanı.
İki, bu ikinci tur değil, yeni bir seçim. Halka bir tercih hakkı daha verildi. Tablo değiştirmek isteniyorsa hikâyesi baştan yazılmalı. Sinan Oğan ve Muharrem İnce’ye yönelmiş, iktidarı istemeyen ama muhalefetten de tatmin olmayan seçmenin güvensizlikleri anlaşılmalı. Açık ki iktidarın PKK-FETÖ üzerinden yürüttüğü terör propagandasını muhalefet göğüsleyemedi. Aksine, Türkiye’nin hastalıklarını bir operasyon fırsatı olarak gören FETÖ’nün, seçimden önce ve hatta sonra devam eden manipülasyonları bu propagandayı besledi. Milliyetçiliğin bu seçimde ana belirleyen olduğu kabul ediliyorsa kurulacak ittifaklarla, anlatılacak politikalarla bu kesimin endişeleri açık bir şekilde giderilmeli. AKP’nin oyu yüzde 35.6, Erdoğan’ın ise 49.5. Yani Erdoğan’a oy vermiş ancak partisinin politikalarını desteklemeyen yüzde 14’ten de oy istenmeli. İzmir, yüzde 63’ün, İstanbul yüzde 48’in üstüne çıkamaz mı? Büyükşehirlerdeki tablo, ikna edilecek kişilerin çok uzakta olmadığını gösteriyor.
ERDOĞAN MEŞRUİYET ARIYOR
Üç, Erdoğan’ın oyu 49.5. Ama bu oran bütün seçmenlerin yüzde 42’si. Katılım yüksek ama sandığa gitmeyen ya da geçersiz oy kullanan büyük bir seçmen kitlesi var. Sandığa küskün seçmene ulaşma, uzaktaki seçmeni taşıma, öğrencilerin oy kullanması sorunlarına acil çözüm bulunmalı.
Dört, seçim sonrasında görüyoruz. “Bütün ıslak tutanaklara hâkimiz” demekle, “bütün sandıklarda görevlimiz var” tamamen farklı şeyler. Muhalefet, her sandığa bir görevli yerleştiremedi. Bu da sonuçlara dair en büyük soru işareti. Kullanılan oyun sayımı, seçim sonucunu da belirler. 195 bin sandığın tamamında güvenilir isimler görev yapmalı.
Beş, bu bir seçimden çıkıp Erdoğan referandumuna çevrilmeli. Çok değil, bir buçuk ay önce, Karadağ’da, ilk turda ikinci olan Milatoviç, ikinci turu bir referanduma çevirerek kazandı. Bu bir “Erdoğan’a tamam mı, devam mı” seçimi olmalı.
Unutmayın, birinci turda yüzde 50’nin altında kalan Erdoğan, 28 Mayıs’ı açık farka dönüştürmeye çabalayacak. Yarın kuracağı düzen için, yazacağı anayasa için, demokrasiyi delik deşik etmek için meşruiyet zemini yaratmaya çalışacak. Buna engel olmak, muhalefetin, iktidar arayışından da öte, ülkeye dair sorumluluğu.
Yarın 19 Mayıs. Bandırma Vapuru’nun güvertesinde, “Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır” diyen Mustafa Kemal vardı. Umut insana hediye edilmez, insan umudu kendi eylemiyle yaratır. Şimdi düşenin doğrulmasının, oturanın kalkmasının, yürüyenin koşmasının zamanı.
18 Mayıs 1919... Mustafa Kemal Sinop’a geldi. İskeleye çıktı. Karadan Samsun’a yol olup olmadığını sordu. Yoktu. Tekrar vapura binerken aklında belki de Hannibal’ın o sözü vardı: Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları