‘Sapık’ belasından Erdoğan sayesinde kurtuldum
Barış Terkoğlu: Aklını korkuya teslim etmiş “birileri”; ilmi, hukuku, dini, insanlığı, Erdoğan’ın konuşması sayesinde hatırlamıştı. Bizim “sapık” yorumu da artık biraz hafif kalmıştı.
“6 yaşındaki çocuk evlenebilir.”
“7 yaşında bir kız çocuğu ve 25 yaşında erkek nikahlanabilir.”
“3 yaşında kız çocukları amcalarının yanına külotla çıkmamalı.”
“Çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapan sürece destek oluyor.”
“Kız çocukları cehennem kadar risktir.”
“Müslüman cihattan soğursa kaybeder. Demokrasi kâfir işidir. Müslüman onu giyince bol olur. Yürüyemez. Parmaklarını sıkar.”
“Kadınlar, kocalarından dayak yedikleri için şükretmeli.”
“Bir apartmanın giriş katından 8. katına kadar çıkacak olan asansör halvet ortamı oluşturur.”
“Yatakta geçirilen her boş dakika, şehvete doğru kaymış bir dakikadır ve yatağın şekli, yorgandan battaniyeye varıncaya kadar insanı, bilhassa erkeği gıdıklayan cinsel dürtüleri rahatsız eden bir yapıda olmamalıdır.”
“Baharatlı yiyecekler, aşırı et tüketimi, cinsel şehvete uyaracak gazlı -kahve gibi, çay gibi, kakaolu içecekler- bunlar şehvet uyandırıcı şeylerdir.”
Siz bu sözlerin sahibini tanıyorsunuz. Defalarca yüzünü gördünüz, sesini duydunuz. Verdiği fetvalara mutlaka isyan ettiniz.
Yakın zamana kadar dincilerin el üstünde tuttuğu Nurettin Yıldız’dan söz ediyorum.
Nasıl olduysa hakkında ne soruşturma açıldı. Ne de camiasından tepki gördü. Aksine 22 Mart 2016’da AKP Gençlik Kolları Eğitim Kampı’nda “Ölçülerimiz” başlığıyla ders verdi. 12 Mayıs 2016’da Sinop’ta düzenlediği konferansın devlet bütçesinden karşılandığı ortaya çıktı. 19 Ocak 2015’te Şehzadebaşı Camii’nde vaaz için kürsüye çıktığında “Bugün Diyanet İşleri Başkanımız, ‘çık bizzat kendini müdafaa et. Ben yanındayım’ dedi” ifadelerini kullanıyor ve yalnız olmadığını hatırlatıyordu.
Sadece bunlar değil...
Yargıdaki ‘yıldızcılar’
Yargı camiası da Nurettin Yıldız’ın fetvalarına pek meraklıydı. Muhafazakârların Adalet ve Medeniyet Derneği, 2016 yılının Aralık ayında Alanya’da bir otelde hukuk buluşması gerçekleştirdiğinde kürsüde Nurettin Yıldız vardı. Dinleyici sıralarının en önünde ise başsavcılardan Yargıtay üyelerine hatta Adalet Bakanlığı Müsteşar yardımcısına kadar yargı bürokrasisi oturuyordu.
Sebebi hukuk dersine dincinin girmesi mi bilinmez...
Savcılıklar Yıldız’ın fetvaları hakkındaki şikâyetleri “düşünce ve kanaat özgürlüğü, düşünceyi açıklama, yayma” kapsamında sayarak takipsizlikle sonuçlandırdı. Yıldız aleyhinde yazılan eleştirel yazı ve haberlere ise anında erişim engeli getirildi. Yetmedi, Yıldız’ın fetvalarına tepki gösterenlere davalar açıldı. Sinop’ta konferansını protesto edenlere de, aleyhinde yazan Orhan Gökdemir gibi gazetecilere de cezalar verildi.
İşte bu dalgadan ben de nasibimi aldım.
Nurettin Yıldız’ın saydığım fetvalarının “sapıklaşmak” olduğunu Odatv’de yazdığım için hakkımda 2 yıl 4 ay hapis istemiyle dava açıldı. Yaklaşık 2 yıldır “sapık davası” sürüyordu. Mahkemeye fetvaların görüntülerini sundum, çocuklarla cinsel ilişkinin sapıklık olduğunu anlattım.
Haklı olduğumu düşünüyordum. Ama itiraf edeyim, yargının hali nedeniyle ceza alacağımı sanıyordum.
Derken bir şey oldu...
Erdoğan konuşunca tablo değişti
Cumhurbaşkanı Erdoğan çıktı ve “dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı kendince içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya” diyerek Nurettin Yıldız’ı arka arkaya eleştirdi, bakanına ve Diyanet’e harekete geçme talimatı verdi.
“Yıldız efsanesi” bir anda yerle bir oldu.
Devlet Bahçeli, Yıldız’a “meczup” dedi. Danıştay Başkanı “cahil, yobaz, gerici” sıfatlarını kullandı. “Bu tür sözlerin mutlaka hukuki müeyyidesi olmalı” diye yargıyı harekete geçmeye çağırdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlamasıyla Yıldız hakkında soruşturma başlattı. Üniversiteler arka arkaya Nurettin Yıldız’a karşı bildiriler yayımladı. Diyanet İşleri Başkanlığı, toplantı düzenleyip Yıldız’a karşı açıklamalar yaptı. Yandaş yazarlar sırayla Nurettin Yıldız’ı lanetleyen makaleler kaleme aldı. Dizi oyuncuları, magazin figürleri bile Nurettin Yıldız’ı kınadı.
Aklını korkuya teslim etmiş “birileri”; ilmi, hukuku, dini, insanlığı, Erdoğan’ın konuşması sayesinde hatırlamıştı. Bizim “sapık” yorumu da artık biraz hafif kalmıştı.
2 yıl önce başlayan, Nurettin Yıldız’ın gökyüzünden yerin dibine adım adım inişini gördüğüm dava geçen hafta bitti. Mahkeme “sapık” yorumunu “haksız bir fiile tepki” saydı ve “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verdi.
Mahkemedeki savunmamda Bursa Nutku’ndaki “demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım” sözlerinden aldığımız feyzi hatırlatmıştım. “Ben burada sanık olmaktan dolayı memnunum. Bu davanın savcısı olmak, Nurettin Yıldız’ın sözleri için ‘fikir özgürlüğü’ demek de kaderde olabilirdi” ifadeleriyle “çok şükür” demiştim.
Sözlerimi “umarım hem dincilerden hem sapıklardan ülkemizi ve toplumuzu birlikte kurtarırırız” temennisiyle bitirmiştim.
İki yıl geçti.
Şimdi daha umutluyum.
Yeter ki kendinizi açığa komaktan korkmayın!
Not: Avukatlarım Tugay Topbaş ve Özge Demir’e kaynağını adaletten alan cesur savunmaları için teşekkür ederim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları