Adalet Bakanı’ndan hiç ses çıkmıyor
Can Ataklı; Sedat Peker’in açıklamaları üzerine bir soruşturma açılacaksa bunu kim yapacak? Elbette Adalet Bakanlığı… Tabii Adalet Bakanlığı, polisle iş birliği yapmak zorunda…
CANIMI SIKAN ŞEYLER
İstifa olmadan soruşturma olmaz
İstedikleri kadar görmezden gelsinler, ama şu gerçeğin herkes farkında;
Sedat Peker, hükümetin kimyasını fena bozdu.
Hatta yıkılması için fitili ateşledi.
AKP tarafına baktığınızda Sedat Peker’le ilgili kimse konuşmuyor, konuşamıyor.
Erdoğan ima ederek birkaç cümle söyledi, o bile iktidar medyasında kendine yer bulamadı.
Çünkü işin içine bir girerlerse çıkamayacaklarını biliyorlar.
Hoş girmeseler de çıkamayacakları çok belli artık.
Peker’in açıklamalarının ilk kurbanı muhtemelen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olacak.
Soylu, aslında daha ilk gün yerle bir oldu ama direniyor.
Daha ne kadar direnebilir?
Güya öz güven gösterisi yapmak için “İddialar hakkında soruşturma açılmasını istedim” dedi.
Sonra da “Sedat Peker hakaret ettiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunduğunu” açıkladı.
İyi de Süleyman Soylu hem İçişleri Bakanlığı’nda oturacak hem de iddialarla ilgili soruşturma yapılacak.
Böyle bir şey mümkün olabilir mi?
Velev ki gerçekten bir soruşturma başladı, bunu yürütenler, Soylu orada oturduğu sürece kendilerini güvende hissedip adil kararlar alabilecek ve rapor yazabilecek midir?
Mümkün değil.
Çünkü iddiaların tamamı kriminal suçları içeriyor.
Cinayet var örneğin işin içinde.
Çeteleşme var, tehdit ve şantaj amacıyla silahlı gösteri var.
En önemlisi uluslararası uyuşturucu ticaretini yönetmek var.
Soylu’nun, iddia sahibini “pislik bir mafya lideri” olarak tanımlaması, soruşturma yapacak kişilerin elini kolunu bağlamayacak mıdır?
“Bir mafya şefinin iddialarını mı ciddiye alacaksınız?” sorusu, soruşturmanın sağ salim yapılmasına engel değil midir?
Diyorum ki, eğer Süleyman Soylu gerçekten hiçbir şeyden çekinmiyorsa, korkmuyorsa önce istifa eder, sonra soruşturmanın sonucunu bekler. Eğer AKP Genel Başkanı da kendisine çok güveniyorsa soruşturma sonuna kadar Soylu’yu kenarda tutar, çıkacak sonuca göre tekrar görevine iade eder.
Ancak gözlediğim kadarıyla Soylu’nun istifası pek söz konusu değil.
Buna karşı Erdoğan’ın, Soylu’yu görevden alma olasılığı daha yüksek.
Erdoğan, daha önceki örnekte görüldüğü gibi, Soylu adına harekete geçen medya ve bunların oluşturduğu kamuoyu baskısından çekiniyordu.
Oysa şu anda Soylu’nun böyle bir baskı yapacak gücü fazla yok.
Çünkü ilişkiler ciddi anlamda deşifre oldu.
Soylu, Sedat Peker’e neden koruma verdiğini, neden gittiği yerlere jammer da gönderdiğini, AKP için yaptığı mitinglerdeki sözlerinden dolayı neden suç duyurusunda bulunmadığını, Peker’le yakın temas kuran bakanlığına bağlı kamu görevlilerini neden uyarmadığını anlatamaz kimseye.
Bu durumda; Erdoğan’ın kısa bir süre sonra Soylu’yu görevden alması kimseye sürpriz olmaz.
Soylu’nun da daha önce yaptığı gibi sosyal medya trollerini harekete geçirmesi, sokaklarda konvoylar oluşturup “Soylu’yu yedirmeyiz” sloganları attırması da çok zordur.
Sedat Peker her konuşmasında “Tayyip abi” diyerek her şeyin dışında tutmak istemesine rağmen, sorumlu makam sahibi olarak Erdoğan’ın sonunda işin ucunun kendisine geleceğini fark etmemesi düşünülemez.
O halde kendi açısından en kolayı başına sorun açabilecek kişileri etkili olduğu makamlardan almaktır.
Bİ SORALIM BAKALIM
Adalet Bakanı’ndan hiç ses çıkmıyor
Sedat Peker’in açıklamaları üzerine bir soruşturma açılacaksa bunu kim yapacak?
Elbette Adalet Bakanlığı…
Tabii Adalet Bakanlığı, polisle iş birliği yapmak zorunda…
Yani diğer yazıda sözünü ettiğim gibi Süleyman Soylu o makamda oturduğu sürece adil ve sağlıklı bir soruşturma yapılamaz.
Peki bunca gürültü patırtı arasında Adalet Bakanı ne yapıyor acaba?
Hiç konuşmadı şu ana kadar.
Muhtemelen o da aynı bahane arkasına sığınarak, “Bir mafyacının sözlerine mi cevap vereceğiz?” havasına girmiş.
Ancak olay artık “bir mafyacının sözleri” olmaktan çıktı.
Bu iktidar, Sedat Peker’in söylediklerinden kaçamaz, yok sayamaz.
Sedat Peker belki de siz bu yazıyı okurken yeni videosunu servise koymuş olacaktır.
Öyle ya da böyle Adalet Bakanı da konunun tarafı olacaktır.
KOMİK
İsrail’i protesto eden sol gruplara hiç engel olunmadı
Önceki gün Türkiye’nin birçok yerinde çok ilginç protesto eylemleri yapıldı.
Bunu ilginç hale getiren, eylemcilerin solcu olmasıydı.
AKP iktidarı boyunca, her ne sebeple olursa olsun protesto eylemine kalkışan, basın bildirisi okumak isteyen, birkaç yüz metre yürümeye kalkanlar eğer solcu ise, muhalif ise hep şiddet kullanılarak durduruldu.
Bazen gaz ve su sıkıldı üzerlerine.
Çoklukla polis, cop kullanarak aşırı güç sergiledi.
Bazılarında plastik mermilerin atıldığı bile oldu.
Ancak önceki günkü eylemlerde bu olmadı.
Çünkü göstericilerin elinde Filistin bayrakları vardı ve “Kahrolsun İsrail” diye bağırıyorlardı.
Ama aynı solcular dün Rize İkizdere’de doğa katliamı yapan AKP’nin müteahhidi Mehmet Cengiz’i protesto etmek isteyince yine polisler tarafından tartakladılar.
Keşke o eyleme giderken de ellerinde Filistin bayrakları olsaydı, Mehmet Cengiz’i protesto ederken yere attıkları İsrail bayrağını yaksalardı.
Polis o zaman hiçbir şey yapmazdı.
ÇOK GÜLDÜM
Bu haberden bir şey anladıysam ne olayım
Hafta sonunda neredeyse bütün iktidar medyasında kripto para vurgunu yaptıktan sonra kaçan Faruk Fatih Özer’in yakalanmak üzere olduğu ve 48 saat içinde de Türkiye’ye getirileceğini anlatan bir haber vardı.
Çünkü haber TRT kaynaklıydı, bir üst düzey yetkiliye dayandırılıyordu ve doğal olarak cümle iktidar medyası da kullandı haberi.
Haber şöyleydi; “Faruk Fatih Özer’i yakalamak için başlatılan operasyon, başkent Tiran merkezli 4 ülkede devam ediyor. Faruk Fatih Özer yakalandığında ilk olarak Arnavutluk adli makamlarının karşısına çıkarılacak. Ancak Arnavutluk sınırları içinde bir suç işlemediği için bu ülkede yargılanmayacak. Yakalanma operasyonun birkaç gün içinde tamamlanması planlanıyor. Özer ile ilgili işlemlerin birkaç gün içinde tamamlanması öngörülürken, Faruk Fatih Özer’in yakalandıktan sonra 48 saat içinde Türkiye’ye iadesinin gerçekleşmesi bekleniyor.”
Bu nasıl haberciliktir böyle?
Kim çalışma yapıyor, adam nerede, 4 ülkede birden mi aranıyor, nasıl yakalanacak, eğer gerçekten yakalanacaksa öyle davul zurna çalarak mı olur bu?
Haberin içinde küçücük de bir ayrıntı vardı.
Buna göre kripto aracıyı yakalamak için Arnavutluk’a bir polis ekibi gitmiş ama geri dönmüşler, neden acaba?
Haberin üzerinden 72 saatten fazla zaman geçti.
TRT’nin “üst düzey” kaynağı boş mu çıktı acaba?
Asıl fail ortada yok ama dün şirketin en etkili ismi olduğu ileri sürülen finans uzmanı firari şüpheli Rana Azap yakalandı.
Dur bakalım neler olacak daha?
BUNU YAZMAK GEREK
19 Mayıs olmasa diğer bayramlar da olmazdı
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin atıldığı ilk gün…
Atatürk ve silah arkadaşları bundan 102 yıl önce Samsun’a ayak bastıktan sonra Anadolu’da Kurtuluş Savaşı ateşini yakmamış olsalardı, bugün küçülmüş bir sömürge devletinden farklı olmazdık.
Ama o bir avuç vatansever her şeyi göze aldıkları gibi ellerindeki bütün olanakları da bir kenara itip bu ülkeyi kurtarmak için yola çıktılar.
Başardılar.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular. 98 yıldır bu Cumhuriyet’i yıkmak için çabalayanlar asla başarılı olamadılar, olamayacaklar da.
Atatürk’ün Samsun’a çıkışıyla birlikte medeniyete giden yolun aydınlatılması için meşalelerini yakan bu ülkenin halkı; Cumhuriyetinin bırakın yıkılmasına, örselenmesine bile izin vermemiştir, vermeyecektir.
Bu büyük gün hepimize kutlu olsun.
MERAK ETTİĞİM ŞEYLER
Bu 300 bin konut, AKP döneminde neden yıkılmadı?
Geçen haftadan beri soracağım bir türlü olmadı, bugün unutmadan yazmak istiyorum.
9 Mayıs’ta Yeni Şafak’ta bir haber çıktı.
Zeytinburnu’nda çöken 5 katlı bina ile ilgili konuşan İBB Meclisi AK Parti Grup Başkanvekili Tevfik Göksu, “Acil dönüşmeyi bekleyen bağımsız birim (konut-iş yeri) sayısı ise 300 bin” diyordu bu haberde.
Göksu daha sonra CHP’li belediyeyi suçlayarak “Şu anda 300 bin acil dönüşmesi gereken konut var. Dönüşüm yapılması gereken bölge sayısı 68. CHP’li belediyelere soruyorum bir şey yaptınız mı?” diye sordu.
Tevfik Göksu, bir siyasetçi olarak elbette bu soruları soracaktır.
Ancak, “Acaba o 300 riskli konut ne zaman yapıldı, hepsi iki yıllık CHP döneminin eseri mi, değilse AKP bu 300 bin konutla ilgili ne yaptı?” sorularının da cevabını vermelidir.
Sanıyorum iktidardan düştükleri için gördükleri her aksiliği CHP’nin üzerine yıkmaya çalışıyorlar ama unutmasınlar ki, 25 yıldır İstanbul’da hep kendileri vardı.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları